Sille’nin Kızı

 

Bir varmış bir yokmuş. İpek yolu üzerinde Konya oradan 7 km uzakta ise Sille diye bir kasaba varmış. Çatalhöyük’ün çağdaşı imiş (Cilalı Taş Devri). Friglerden de kalma izler taşıyan bu kasabanın ortasından Sille Çayı akarmış. Hem İstanbul-Kudüs Hıristiyan Haç Yolu hem de İpek yolu üzerinde imiş. Yakınında 2 bin metre üstünde Takkalı (Takkeli) ve Loras diye iki yanardağ, yamacında ise Anap vadisi varmış. Takkeli dağın üzerinde adını Kibeleden alan Selçuklu Gevale Kalesi varmış (*) Halkın başlıca geçim kaynakları, bağcılık, çömlekçilik, halıcılık, Sille taşı işçiliği ve ticaretmiş. Müslüman Türklerle, Ortodoks Türkler ve Ermeniler bir arada yaşarken hepsi Türkçe anlaşırmış. Konuştukları bu lehçeye dilbilimsel olarak Sille Ağzı denirmiş. Doğu Roma İmparatoru İstanbul’da yaşayan Hristiyan Peçenek’leri buraya yerleştirmiş. Sillenin camilerinden başka İmparatorun annesi tarafından onun adına yaptırılan Aya Eleni Manastırının içindeki bezemeler, Sille’ye bizzat gelen iki Rus sanat tarihçisine göre Ortodoks Kıpçak Türklerinin kiliselerinin süslemeleri aynıymış. Yakınlarındaki Takkalı ve Loras yanardağlarının sertleşen küllerinden ev ve kilise olarak kullanılan mağaralar yapılmış. Rehberlere göre 1923 mübadelesinde nüfusu 20.000 imiş. Defalarca tamir edilen Manastırın üstünde Roma harfleriyle bu tamire ait Türkçe yazılmış bir kitabe hala asılı. Atina’ya göç eden ve Türkçe konuşan Hıristiyanlar orada Sille adında bir semt kurmuşlar. Sille’deyken anlatılan masallar daha sonra Yunanistan’da da Sille Ağzı ile devam etmiş. İşte Sille’nin Kızı Alime’nin kendi ağzıyla oğlu Ali’ye anlattığı masal:



SERÇE

Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde bir serçe varmış. Küllükte eşinirken ayağına bir diken batmış. Uğraşmış, dikeni çıkaramamış. Varmış Ayşe Ablanın kapısına çıkmış. “Ayşe Abla şu dikeni çıkarıvir” dimiş. Tutmuş Ayşe Abla da dikeni çıkarmış, serçe bırakıp gitmiş. Ayşe Abla da mangal yakıyormuş, mangala atmış. Serçe aklı ya, geri gelmiş. “Ayşe Abla dikenimi ver” dimiş. Ayşe Ablada da: “Ben dikeni mangala attım, yandı” dimiş. Ayşe Abla da baş idememiş, mangalı serçeye vermiş. Serçe giderken yorulmuş. Orda bir dede oturuyormuş, mangalı dedeye vermiş. “Dede mangal sende dursun ben sonra alırım” deyip gitmiş. Dede de mangalı bir kenara koymuş, onların da bir sarı ineği varmış. Sarı inek ahırdan çıkınca mangalı ayağının altına almış, kırmış. Serçe birkaç gün sonra gelmiş. “Dede mangalı ver” dimiş. Dede de : “Senin mangalı sarı inek kırdı” dimiş. Serçe “ya mangalımı ver ya sarı ineği ver” dimiş. Dede sarı ineği serçeye vermiş, serçe sarı ineğin boynuna çıkmış. Giderken giderken bir yerde düğün oluyormuş. Serçe varmış, kapılarını çalmış. “İneğim sizde dursun, ben sonra gelir alırım” dimiş. Onlar da: “Serçe nereden gelecek” demişler. İneği kesmişler, yemekleri yapmışlar. Misafirler yemiş, serçe birkaç gün sonra gelmiş. “İneğimi verin” demiş. Onlar da: “Biz senin ineğini kestik, yedik” dimişlr. Serçe “Ya ineği verin ya da gelini verin” dimiş. Baş edememişler gelini serçeye vermişler. Gelini almış serçe, giderlerken bir dağın başında bir çoban koyun güdüyormuş. Çobana: “Gelini sana vereyim, kavalını bana ver” demiş. Tabii çoban da razı olmuş, kavalı serçeye vermiş, gelini almış. Kavalı alan serçe oturmuş dağın başına: “Dikeni verdim mangalı aldım, mangalı verdim ineği aldım, ineği verdim gelin aldım, gelini verdim kavalı aldım” diyerek kavalı öttürmüş. Masal da burada bitti” dimiş (**). Ama o gece uykusu gelmiyormuş Ali’nin. Annesine yalvarmış, yakarmış bir masal daha istemiş. Bunun üzerine anası ona ninni olsun diye önce bir mâni söyleyip ardından da bir türkü okumuş:

YEŞİL BAŞLI ÖRDEK

Gidiyorum ilinizden,

Kurtulam dilinizden

Yeşil başlı ördek olsam,

Su içmem gölünüzden

Ali bu maniyi ömür boyu dilinden düşürmeyecekmiş. Sonra annesi bir türkü tutturmuş mırıl mırıl. Ali’nin göz kapakları yavaş yavaş kapanmaya başlamış:

Şu Sille’den (Aman) Gece Geçtim Görmedim

Acı Tatlı (Aman) Sular İçtim Ölmedim

Cahil idim gıymatını bilmedim
Annem Annem Annem Annem Annem
Ölmedim Annem Annem Annem Annem Annem

Aman Yârim Edalı Yârim Geli Geli Yârim Hayda
Aman Yârim Edalı Yârim Sürmeli Yârim Hayda
Şu Sille’nin Ufacık Tefecik Taşları
Annem Annem Taşları
Kalem Olmuş (Aman) Yazıyor Kaşları
Annem Annem Kaşları
Kaşları Annem Annem

Uzun lafın kısası: Konya’nın tozu, Şereflikoçhisar’ın tuzu ve Sille’nin Kızı…


(*)https://www.pusulahaber.com.tr/konya-efsanesi-takkeli-dagda-yasiyor-6984yy.htm

(**) Sille Masalları, İ.M. Mimiroğlu ve N. Aydın, 2013, Kristal Matbaacılık, İstanbul s: 42-44.



Bunları da sevebilirsiniz