yüzünün gezgini olduğum andan beri sendeydi aklım. gözucu bakışıydı benimkisi. kalabalığın arasından bir alev gibi çıkıp durmuştun. adımlarımı geri çekip kalabalığa karışmıştım o gün.
sonra dönmüştüm yazdıklarına. yeni bir vurgundu bu da bana. ışığın yüzüne yansımalarına bakıyorum. uzaktasın. aramızda deniz, sonsuz kıyılar var. o günden sonra hep bekledim sesini, bir sözcüğünü.
yüzünün gezginiyim şimdi. ötelere bakıp gülümsüyorum. o anları yakalamıştım nedense. demiştim, yeni bir yaş dönemecinde gelecek asıl vurgun. yüzünün gezginliği bunu anlatıyor bana.
aşk, uzaklıktır. yakınlaşamamadır. dokunamama, görememe, ulaşamamadır. gölgeler hayatı. göremezsiniz onun nesnesinden başka bir şeyi.
dokununca büyü bozuluyor. fotoğrafına bakıyorum. duruşun, aramızdaki uzaklığı gösteriyor.
“sen” diyememedir aşk. dilimin sürçtüğü an, ter basmıştı. düzeltmiştim sözcüğü. siz’le yürümüştüm aramızdaki uzaklığa. ulaşamama duruşu, bakışı var suretinde. bütün yolları kapattım. aramamak, ulaşmamak, derbederin olmamak için. şu anda sana ulaşabileceğim hiç bir şey yok, bir tek yazı dışında. yazıyorum, kendi sesimi kendim dinliyorum. fotoğraflarınla aramızdaki yakınlık kadar bir uzaklıktayız belki de. kim bilir şu an nerdesin, ne yapıyor, neler düşünüyorsun.
aşk saklı yanımızı ortaya çıkarır. açılır iç gözümüzün gözenekleri. yaşama dervişi kesiliriz. gidilmez ona, gelir aşk. hayatın kuytu bir yerinde değildir aslında. biraz rastlaşmalar biraz da dönüp bakma görmedir onun kimyasını depreştiren. yani saklımızdakini ortaya çıkarmak. böyle uzakta durması, hayatı gölgelemeden seyrine bakmak yetiyor şu an. tutunuyorum fotoğraflardaki suretine, bir de onun için yazdığım sözcüklere. ne demiştim ona dair diye dönüp dönüp okuyorum. gönderdiği fotoğraflara bakarak saklı duranı çıkardığımı söylemeliyim.
şu an ona gitmeyi, bunu anlatmayı ne kadar isterim. bilmeli beni, dört karedeki yüzünün anlamına baktığımı öğrenmeli. bu kadar çabuk olandır aşk. uzun beklemelerle, ölçüp biçmelerle olmaz. sessizce gitmesi, dönüp hiç ses vermemesi. görünce söze başlamıştık. yıllar öncesi bir yerlerde kalmışız gibi.
aşk biraz da insanın kendine iyilik yapmasıdır. hücre yenilemesi gibi bir şey. kuşatılmışlıktan kurtuluş için gitmeyi seçerim. gitmek, bu anlamda yer değiştirmektir. yeni bir mekan bulmak. kurmaktır. gitmeyi göze aldığım her anda bir mekan arayışı başlamıştır düşüncemde.
öylesine çok yer buldum ki yazmak için, her biri yazdıklarıma iz düşürmüştür. yazmak yaşamak, hayata tutkuyla bağlanmaktır benim için. düş zamanları yaratmanın dilini kurmaktır. gördüklerim, yüzleştiklerim beni sürekli ülkeme, bulunduğum yere döndürmüştür. hatırlamak için gitmek gerekiyor. adını kaçış da koysak, kaçınılmaz olandır bu. gittiğimiz yer, bize hatırlama biçimlerini öğretir. özlediğimiz için hatırlamayız, kendimizden kopamadığımız için bu eylemi benimseriz. gitmek biraz da kendini sürgün etmektir. sığınak.
bazen bir yerdir, mekandır, bazen bir kadın. bazen de okumak yazmak. yaşamda önem verdiğimiz her şey çıkıp gidiyordu bir bir. uslanmaz bir içlenişle. yazı da yorulur. çözülen bir hayatın, rengini yitiren bir uğraşın girdabında kalan birinin söylenişiydi bu.
zamanın dehlizlerinde geçiyorum. şimdi, artık bir süreliğine yazmamak için bir neden yaratmaya çalışıyorum. evet, bazen yazı da yorulur.
süzülüyor zamanın rengi. beliren çizgi iyice flulaşıyor. bir zaman sonra da denizin rengi alıyor içine sessizlikle içselleşiyor her şey.
sessizlik zamanı demeli buna. ölçüsüzlük her yanda. nasıl adlandırmalı şimdi bunu. kanıtsız sönen ömür. bir neden arıyoruz sürekli. varolanı yok kalan, bir anda hayatın anlamını dönüştüren akışkanlık. zamana karşı yürüyoruz. ertelediğimiz her şey bir gün yaşanmamışlık olarak dönüyor bize. suskunuz. yazmak en iyisi. ama yazı da yorulmuştur. ve son kez yazarsın yorgun kelimelerinle.
dünyevi hayattan uzaktayım. sana, la madreperla misterosa sana yakın. soyundum yaşamsal gereklerden, kıblem şiirim. suretim imge, suretin aşk. geceyi yırtarak geçip gitti bir şiir. gürültüye açıldı bir pencere. içeriden bordo bir kahkaha sarktı sokağa. bıçağın sırtına yaslanmış bir şair. bazı hayatlar yanlışlığı sever. bazı aşklar hep uzak tutar kendini. bir cam ustasına çırak durur bir kanalın cebinde. her resimde bir fazla vardır.önünde eğiliyorum geçip giden günlerin. bir martı, işini erken bitirmiş bir rüzgarda temizliyor kanatlarını.
bir ayrılığın gölgesi vuruyor akşam serinliğine. perdeler renkli, rüyalar hep besili. nasıl kör bir kar yağarsa, öyle de yaz gelir yine.
bazı hayatlar yanlışını sever. küçülür gözünde bir çocuk resmi. sığmaz olur kabına karanlığın.
bu aşk beni gülmekten öldürecek, ıslığım çalındı……