Kurultaya Doğru…. CHP’de Asıl Mesele Sahicilik…

CHP’de kurultay toplanmalı.

Neden?

Her şeyden önce Kılıçdaroğlu başkanlığında ardı ardına alınan seçim bozgunları. Salt bu gerekçe, bile seçimli kurultayı dayatıyor…


Kurultay olmalı.

Çünkü;

Mesele salt 9 seçimi yitirmekle çerçevelenemez. Nihayetinde yılların başarısız muhalefetiyle alınan zincirleme yenilgilerinin ardından, artık tek adam rejimin kurulmasıdır. Ana muhalefetin (muhalefetsizliğin) bu süreçte aymazlığı yadsınamaz… Seçim gecesi parti yönetimi ve Cumhurbaşkanı adayının açmazı, geçiştirilecek türden sayılamaz.


Peki sorun genel başkan değişikliğiyle, Ahmet’in yerine Mehmet’in gelmesiyle çözülecek mi?

Kuşkusuz hayır.

Partinin sahicileşmeye ihtiyacı var. İlkelerine, özüne dönmesine…

Uzun dönemden bu yana belli ki, tabanda partiye oy verenlerle yönetim arasında anlayış ve fikir birliği yok.

Çok sadeleştirerek söyleyelim tabanda Mustafa Kemal’in fikri, düşüncesi, ilkeleri esas…

Parti yönetiminin bir bölümünde ise kurucu genel başkanın adı var, o kadar…


CHP yönetimi, bir koalisyon partisi görünümünde. Siyaseten farklı ideolojiler…

Söylemlerle eylemler örtüşmüyor. 

Yeni CHP’de tuzu kuru liberal etkisi…


Kılıçdaroğlu zaman zaman Kuvayi Milliye’den söz ediyor. 

Bir dakika, hangi ruh? 

Taban öyle de yönetimde ne ölçüde?


Yeni CHP’nin cumhuriyetin kurucu felsefesiyle ilgisi bile artık tartışmalardır. 

Bir yanda etnikçilere destek, diğer yanda küreselleşmeci, batıcı neoliberal yaklaşım parti yönetimlerine sızmış. Tabi aralarında bazı nazar boncukları…

Bunların dışında, “parti bizim olsun da diğer konular teferruat” diyen apolitik bir anlayış da söz konusu.


CHP ve Türkiye’de siyasetin uzun dönem sahicilik sorunu var.

Özünde AKP gibi CHP de bir koalisyon görünümünde.

Evet sosyal demokrat partilerde farklı görüşler olabilir ama esas olan ana eksendir.

Partinin ana ekseni ne, bu konuda açık bir tarif ve pratik söz konusu mu?

Sorun ideolojik karmaşadan doğuyor.

Partinin bu anlamda bugünün pratiğine de yansıyan yapısal sorunları var.

Açık açık soralım, tartışalım, irdeleyelim. 

CHP üst yönetiminde, milletvekilleri arasında, kurultay delegeleri içinde altı oku tümüyle benimseyenlerin oranı ne?


AKP’nin ayrılıkçı Kürtçü hareketiyle geçmişteki çözüm sürecinde işbirliği tescilli.

Bugün de bu süreç ve benzerinin, ansızın devreye sokulma operasyonu hiç sürpriz olmaz.


Peki CHP’de yok mu?

Geçmişte AKP ile etnikçi hareketin çözüm  sürecini destekleyen CHP’li milletvekillerini, partinin bazı üst yöneticilerini unutmadık.


Peki ya bugün?

PKK desteğini asla inkar etmeyen HDP siyasetine, sıcak bakan CPP yöneticileri yok diyebilir misiniz?

PKK’nin KARADENİZ’de yaşamının baharında, 15 yaşında katlettiği Eren Bülbül’ün katillerinin cenazesine katılan iki HDP milletvekilleriyle ilgili CHP’deki kimi unsurlar ne düşünüyor acaba?
Peki halkayı daha da büyütelim, bu etnik katliamcıların cenaze törenine katılan HDP’li milletvekillerine ve partiye “mecliste olsunlar” diye oy verenler bugün bir sorgulama içinde mi acaba?


HDP etnikçi, terör örgütü PKK’yle arasına açık ve net bir çizgi koymadan demokrasi, özgürlükler ve insan hakları bütününde nasıl desteklenebilir?

Bu konu, zaten anayasa referandumuyla son yıllarda tek adam rejimini kuran AKP’nin mecliste daha çok milletvekili kazanmamasıyla ilgili gerekçeyle nasıl açıklanabilir? 


SOL NE, KİMLER SOL KANAT?


Sol nedir, ne değildir meselesinden başlayalım.

Bir zamanlar Kürt hareketini desteklemek, solculuğun bir karinesi olarak gösteriliyordu.

Doğru muydu?

Değil.

Tarihsel süreç bunu kanıtladı.

Sözüm ona bağımsızlık mücadelesi veren etnikçiler, destek aldıkları emperyalizmin koynunda gelecek planlıyordu.

Küresel egemenlerin, Batı’nın başta para ve silah olmak üzere her türlü desteğiyle, en son Suriye’de, kollarına ABD bayraklarını takarak sözüm ona gelecek arayanlar ve onların destekçilerinin solla, Marksizm ile ne ilgisi olabilir?

Onlar, emperyalizmin güdümünde büyük oyunun çok küçük bir kartı bile sayılamaz…


Dönelim yeniden CHP’ye…

Bakıyorsunuz küresel egemenlerle işbirliği yapanlar, dünyanın en büyük ve ilk anti-emperyalist direnişine, ulusal kurtuluş mücadelesine, cumhuriyet devrimine, üstü örtülü Mustafa Kemal’e dudak bükenler. Bunların içeriğini ve önemini kavrayamayanlar…


Tescilli sağcıları, siyasal islamcıları, onların yandaşlarından oy alma umuduyla parti yönetimine taşıyanlar…


Türk ordusunun kumpas davalarıyla teslim alınmasına, yapısının bozulmasına seyirci kalanlar ya da alkış tutanlar…


Sözüm ona askeri vesayeti yıkıyorlar diye, demokrasiyi getirecekler diye bir zamanlar AKP’yi, siyasal islamcıları ve fetöcüleri destekleyen liberallere arka çıkanlar, onları partinin etkili organlarında, danışmanlıklarda görevlendirenler ya da bu tutumu onaylayanlar…

Solcu ya da sol alabilir mi? Bunlar gerçek CHP’li sayılabilir mi?

Solda olmanın en kalın hatlarıyla iki ana unsuru var.

Birincisi anti emperyalist olmak…

İkincisi ülkemizde vahşi biçimde yaşanan kapitalist sömürü düzenine karşı çıkmak. Yoksa partinin yönetiminde o olmuş, bu olmuş fark etmez.

Dillerinde asgarisinden demokrasi söylemini pelesenk edenler önce bunu parti içinde yaşatmalıdır.

Yoksa bu yönetim anlayışı, bu tüzük, bu kurultay, bu delege ve üye yapısıyla değişen bir şey olmaz.


Buğulu ve sahte bir insan hakları ve özgürlükler meselesiyle sol ve solcu olunamaz. 

Siyasal islamcı, emperyalistlerin güdümündeki fetö örgütüne, insan hakları ve özgürlükler söylemiyle sahip çıkılamaz.


CHP DE UZUN YILLAR, SOL KANAT ANLAMINDA DA BİR KARMAŞA YAŞANIYOR.

Kimler solcudur, kimler sol kanat.

Küresel sermayeyle iş tutan liberaller mi?

Partinin kurucu genel BAŞKANI Mustafa Kemal Atatürk’ün “Bağımsızlık benim asıl karekterimdir” yorumuna “bu devirde bağımsızlık kaldı mı” diyen batıcılar mı?

Avrupa sosyal demokrat partilerde yaşandığı gibi, sağcılaşanlar mı?

Altı okun bazılarına MİT’in kırın edenler mi?

Etnikçilik hareketini onaylayan, olumluyan ya da destekleyenler mi?

Mesele devrimcilikte, CHP’ye böyle bir çıkış, böyle bir anlayış gerekli.

CHP Türkiye’ye gerekli.

Bunları da sevebilirsiniz