Soma’nın Önü Ardı

Egemenlerin, iktidarların yöntemidir boyun eğdirmek, itaate zorlamak.

Kolay yönetmek için, koltukları için kaza, felaket, katliam benzeri olguları kadere bağlamak…

Her şeyin önceden doğaüstü bir güç tarafından belirlendiğini savunmak.

“Alın yazısı, yazgı” diye açıklamak.

Tepkiyi, isyanı önlemek…

Bundan ötürü, Soma katliamında da birtakım sarıklı ve cüppeli, sokaklarda dolaşıp acılı yüreklere “takdiri ilahi” ve “tevekkül” çağrısı yapmıştı. Cehennemi gösterip korkuttular.

Koruma ordusuyla gezen Başbakan Erdoğan da “kader” dedi, “işin fıtratında var” dedi, göz göre göre gelen ölümlere…

Sorumluluktan kaçmak için, hesap vermemek için.

Uyutma ve uyuşturma operasyonu için…

Oysa akıl, bilim öyle demiyor; önceki deneyimler ve bunların sağladığı birikim, öyle göstermiyor.

Her şey ortada.

İktidarın yasa düzenlemeleri, sermaye yanlısı zihniyeti, denetim çaresizliği…

Vahşi kapitalizmin ilkel çalışma koşulları, karbon monoksit ölçümleri, tarihi geçmiş kullanılmaz durumdaki gaz maskeleri. Somut koşulları dikkate almayan, işçilerin uyarılarına kulak tıkayan, patron yanlısı sarı sendika yönetimi…

Susan, biat eden, kabullenen, kanan, sorgulamayan, boyun eğen, özgür aklı ve bilimsel düşünceyi dışlayan bir toplum yaratma çabasındaki egemenlerin ikiyüzlülüğüne ne demeli?

2011 yılında madenlere ilişkin tabloyu ortaya koyan Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu’nun raporunda, Soma katliamı sanki satır satır yazılı.

Peki, denetleme kurulunun sorumluluğu, salt durumu belirlemekle mi sınırlı? Gereği için bu raporu alan AKP hükümeti ne yaptı?

Erdoğan, her türlü önlemin “alınacağını” söylemişti.

Aradan geçen zamanda ne yaptılar?

İlgili bakanlara talimat verdiğini, dünyada madencilikte en ileri ülkeler hangi teknolojileri kullanıyorsa getireceklerini söylemişti.

Ne oldu?

Ocaklardaki ilkel koşullar, eksiklikler, yanlışlıklar hala sürüyor. Ne demişti, dönemin Maliye Bakanı Mehmet Şimşek: “İnsanımız gereksiz yere ölmüyor. Bu da ayrı bir kazanım. Ben bu çözüm sürecini temel noktada kazanım olarak görüyorum ve çok önemsiyorum.” Aklımızla böyle alay etmişlerdi. Aynı tutum sürüyor.

Bunları da sevebilirsiniz