Bu ayki yazımı geçen aykiyle bütünleştirmenizi diliyorum! Dağarcık Türkiye’de iki ay üst üste aynı konuyu sürdürdüğümü anımsamıyorum. Ama, söz konusu olan akıl ve bilim olunca hoş görüleceğini umarak kuralımı çiğniyorum.
Bir olgu sunumuyla başlamak isterim!
Mark Armitage yıllardır düşlediği bir buluş yapmıştır. Montana’daki kazıda bölgede bugüne değin bulunmuş en büyük dinozor fosilini gün ışığına çıkartmıştır. Armitage buluntuları, biyoloji bölümü elektron mikroskop yöneticiliğini de yaptığı Los Angeles Üniversitesi’ne götürür. Fosilin boynuzunda kendisini de şaşırtan bir kalıntıya rastlar. Kemiğin yanı sıra yumuşak doku artıkları da ilişmiştir Armitage’ın gözüne!
Fosille ilgili yayını bir bilimsel dergide yer aldıktan iki hafta sonra kurumdaki görevine son verilir.
Hem de Türkiye’de yaşamakta olan bizlerin kafasında canlandıramayacağı bir nedenle! Armitage dinozor fosilinde rastladığı yumuşak doku kalıntılarından yola çıkarak yayımlanan makalesinde fosilin 62 milyon yıllık olamayacağını; olsa olsa, 4000 yaşında olabileceği kanısına varmıştır! Vardığı sonuç bilimsel olmaktan çok inançlarıyla örtüşen bir durumdur! Armitage bilim yapılan bir kurumun çatısı altında bulunmakla birlikte bir yaradılışçıdır! Yaptığı yayınla bilimsel bir belge oluşturmaktan çok ele geçirdiği bir fırsatı inançlarını doğrulama amacıyla kullanmayı amaçlamıştır.
İşverenin Armitage’ı işten atma gerekçesi eğilip, bükülmeye gerek duyulmayacak kadar yalındır!
«Bilimsel bir dergide yaradılışçı olduğunu dışa vuran birisiyle aynı ortamıda çalışamayız!”
Bu durum beklenebileceği gibi yargıya taşınmıştır. Yargı süreciyle ilgili kesin bir şey söylenemese de deneyimler sonuçla ilgili kestirimde bulunulmasına yardımcı olabilir. Daha önce yaradılışçı oldukları için işten çıkartılan bir öğretmen, bir akademisyen ve bir de NASA çalışanın işlerine geri dönüş için yargıdan onay alamadıklarını belirtmekle yetinelim.
Armitage inancından çok bilimin temel kuralını göz ardı etmesiyle olmuştur işinden! Hipotezler oluşturarak onları yanlışlamaya çalışmak bilimin temel kuralıdır. Yaradılışçılık ve bazı sözde bilimler ise tersini amaçlamaktadırlar. Armitage’ın yaptığı da budur.
Amerika’daki yetkin kurumların yorumuna göre Armitage’ın inancı demirci atölyesinde çalışıyor olsa hiç sorun olmayabilirdi. Ancak, gezegenimizdeki yaşamın geçmişinin ancak bir kaç bin yıl önceye gittiğine olan inancı akıl ve bilimin kalesi olarak görülen bir kurumda çalışmasının önde gelen engel olarak görülmüştür.
(Yukarıda özetlenen alıntı Nature bilim dergisinin 6 Kasım 2014 tarihli 7525. Sayısında Christopher Kemp imzasıyla yer alana yazıdandır)
Geçen ayki yazımda değindiğim gibi seçkin bilimci Prof Dr Rennan PEKÜNLÜ’yü kesinleşen cezasının infazı için cezaevine yolcu ettik bir kaç gün önce!
Bu akılla açıklanması olanaksız gelişme yerli yerinde duran Anayasa’ya, oluşmuş yargı içtihatlarına ve diğer kurallara karşın gösterdi kendisini!
Oysa, ABD’de geniş toplum kesimlerinin bilime ve yaradılışa bakış açısı sır değildir. Hatta, şu anda bile pek çok okulda evrime ilişkin bilgilerin öğrencilere aktarılması konusunda tartışmalar yapılmakta olduğu da bilinmeyen bir durum değildir. Buna karşın, akıl ve bilimin kaleleri inanç bağnazlığına karşı sıkı sıkıya korunmaktadır. Yazının başındaki olgu paylaşımında özetlenen gelişme bu durumun sağlam bir kanıtıdır.
Türkiye’de ise, laiklik epeyce zamandır özde değil sözdedir. Böyle olduğu için de aklın ve bilimin kararlı savunucusu Rennan PEKÜNLÜ bağnaz saldırı sonucu yenik düşürülmüştür. Görünürde yenilen Pekünlü olsa da gerçekte yenilen aklın ve bilimin kendisi ve onların da nezdinde aydınlık Türkiye’dir. Pekünlü hocanın başı dik, alnı ak ve yüzü pak, kararlı duruşu bu iç karartıcı tablonun içimize su serpen biricik öğesidir.
Bu manzaradan rahatsızlık duyanlara düşen görev ise aklın ve bilimin ışığını ülkede bir kez daha egemen kılmaktır!
Rennan Pekünlü’nün bir kaç ayını geçireceği cezaevini göstererek Bastille anımsatması yapması anlamlı ve önemlidir. Aklın ve bilimin savunuculuğunu yapanları cezaevine gönderenlerle Rennan hoca gibiler yer değiştirdiğinde, aydınlanma değerleri bir kez daha egemen kılındığında hesap görülmüş olacaktır.
Yine, Rennan hocanın teslim olmadan önceki son dersinde vurguladığı gibi yapılacaklar bitmiş değildir. Daha yapılacak çok iş vardır!
Artık, görev biraz da dışarıdakilerdedir!
Çağdaş yaşamı bikiniyle denize girmek, mini etekle boy göstermek, gündelik yaşam biçimini korumaktan ibaret saymayı sonlandırmakla başlanabilir işe!
Biçimden öze, nicelikten niteliğe odaklanmanın tam da sırasıdır!