Dağarcık Türkiye’nin Ağustos ayı «Gözden Kaçanlar” kısmında kadına yönelik ayrımcılık ve şiddet konusuna yer verdik. Şiddetin dili ve acısı «her yerde” aynıdır diyerek 1992-95 yıllarında geçen savaşın, geçmişten günümüze Bosnalı kadınlar üzerinde yarattığı etkileri hiç merak ettiniz mi?
Savaşın şimdilerde Bosnalı kadınlarda bıraktığı izler
Savaş mağduru Bosnalı kadınların imkan bulabilenleri tecavüzle oluşan hamileliklerini sona erdirdiler. Bosna’da hükümetin ilk icraatlarından biri tecavüze uğrayan kadınlar için kürtaj izni vermek oldu. Keza din adamları da tecavüzle oluşmuş bebeklerin 3 aydan büyük olsalar bile alınabileceklerine yönelik konuşmalar yapıyorlardı. İstemediği halde kamp koşullarında tecavüz bebeklerini dünyaya getirmek zorunda kalan Bosnalı kadınların başvurdukları bir yol da bu çocukları yurtlara vermek oldu. Peki yurtlara verilen o çocukların şimdi ne halde olduklarını biliyor musunuz?
Savaşla doğdular, pornoyla büyüyorlar
Savaş sırasında tecavüze uğrayan Bosnalı kadınların doğurduğu ve daha sonra kaderlerine terk ettiği çocuklar, bugün Avrupa´nın ortasında seks kölesi olarak hayatta kalmaya çalışıyorlar. İşte Gözde Demirel´in haberi:
Bosna savaşı 16 yıl önce bitti. Savaşlar bitse bile izleri bir anda silinir mi? Bu düşünceyle gittim Bosna Hersek’e. Birçok öyküyle karşılaştım, ülkenin politik sisteminin açmazları karşısında şaşırdım ama beni en çok etkileyen Bosna’nın «nefret çocukları” oldu. Savaş sırasında büyüyen, yıkımı gören çocuklarından öte bir «savaş suçu” neticesinde doğan ve her an her saniye bir savaş yaşayan çocuklarla konuşma fırsatım oldu Bosna’da. 1992-1995 yılları arasındaki Bosna Savaşı´nda yaklaşık 110 bin kişi hayatını kaybetti. 2 milyon kişi ise evlerini terk etmek zorunda kaldı. Yaşları 11-60 arasında değişen 20 ile 50 bin kadın ise, birçoğu toplama kamplarında düzenli bir şekilde olmak üzere tecavüze uğradı. Özellikle bazı radikal Sırpların Boşnak kadınlara tecavüz ederek, onları hamile bırakma amacı güttükleri böylece Boşnak neslinin yok etmeyi amaçladıkları bugün bilinen bir gerçek. Ne acı ki, sayıları sadece «12” kişi tecavüz suçundan yargılandı verilen en büyük ceza ise 34 yıl ile sınırlı kaldı. Tecavüze uğrayan kadınların bazıları öldürüldü, birçoğu intihar etti, bir o kadarı hala psikolojik destek almaya devam ediyor. Yaşanan travmaların da neticesinde, tecavüz sonucu doğan «savaş çocukları”nın çoğu da daha bebekken öldü ya da öldürüldü. Hayatta kalanların büyük bir bölümü ise anneleri tarafından kaderlerine terk edildi.
«Nefret Çocukları”: Aden ve Maja
Serbest gazetecilik yapan Boşnak arkadaşım Azra’ya Bosna Hersek’e gitmeden önce hayatta kalan bu çocuklarla konuşmak istediğimi söylemiştim. Azra, bu çocukların çoğunun ya yetimhanelere gönderildiğini ya da evlatlık verildiğini söyledi. Özellikle Saraybosna’nın arka sokaklarında bu çocuklar üzerinden ciddi bir «seks ticareti” yürütüldüğünü de sözlerine ekledi. Yağmurlu ve çok soğuk bir Saray Bosna günü, bir isimden diğerine sorarak ve şehir merkezinden uzaklaşarak kenar mahalle olarak tabir edilen yerinde bir DVD dükkânında buldum kendimi. Dükkânı işleten Amor’u uzun süren ikna çabalarının ardından ve konuştuğum kişilerin isimlerini açıklamayacağıma dair yeminler ettirilerek tanıştım iki savaş çocuğu, 18 yaşındaki Aden ve 16 yaşındaki Maja ile. (Burada verilen isimler gençlerin gerçek isimleri değil, görünmesini istedikleri isimler) Tuzla’da bir yetimhaneye bırakıldığını anlattı Aden. 14 yaşında geldiğinde ise aşırı kalabalık yetimhaneden kaçarak daha önceden Saraybosna’ya «yetim ve öksüz” ağabeylerinin yanına gelmiş. Kaçak DVD ve kitap üreterek satan bir ekiple birlikte çalışıyor. Aden hissettiklerini, “Ne annemi ne babamı tanıdım, elbette adı baba olarak geçen kişiye çok fazla ama her ikisine de çok öfkeliyim. Daha 15 günlükken yetimhaneye getirilmişim. Anneme de kızgınım, belki onun hayatı mahvoldu ama o da beni bırakarak bir hayatım olmasını engelledi bir anda.” cümleleriyle anlatıyor. Geleceği dair çok fazla bir umudu yok, kendini ne Boşnak ne de Sırp olarak tanımlıyor, en büyük hayali ise biraz para biriktirerek Avustralya’ya gidip yerleşmek. Avustralya diyince kocaman gülümsüyor. Bir filmde izledim orayı, havası daha sıcakmış hayat da çok daha kolaymış diyor.
Maja´nın trajik öyküsü
Seks işçiliği yapan Maja’nın öyküsü ise daha trajik. Maja, benimle yalnız görüşmek istiyor ancak onun İngilizcesi benim de Boşnakçam olmadığı için yarım saatlik bir uğraşın ardından İngilizce bilen bir arkadaşını bularak konuşmayı başarıyoruz. Daha 16 yaşında ama sanki 40 -50 yılın ağırlığını taşıyor. Ne iş yaptığını soruyorum. “Benim annem tecavüze uğradığı için beni terk etmiş, ben her gün tecavüze uğruyorum.” diye cevaplıyor.
Öyküsünü anlatmasını istiyorum. «Tahmin edebileceğin gibi bir öykü.” diyor Maja: «Geçen yıl yaşım büyüdüğü yetimhane de çok kalabalık olduğu için artık gitmemiz gerektiğini söylediler. Bana başka para kazandıracak bir şey bulamadım. Burada 6 arkadaşımla bir evde kalıyoruz. Onlar da benim gibi kimliksiz kızlar. Fırsat buldukça da sizin Türk dizilerini en çok da Bin bir Gece’yi izleyip hayal kuruyoruz. Olmayacak hayaller.” Maja’ya arkadaşlarının yaşadıklarını da soruyorum. Cevabı insanın kanını dondurur cinsten: «Ben istemedim ama birçok arkadaşım porno filmlerde oynadı, onun getirisi daha iyi. Bosna’da ciddi bir porno pazarı var, Almanya’dan İspanya’ya birçok ülkeye buradan filmler servis ediliyor. Kameramanından montajcısına porno kendi pazarını yarattı burada. Bizlerin çok fazla bir seçeneği yok hayat karşısında. Boşnaklar da Sırplar da kendi cemaatlerini düşünüyor, savaş suçluları yargılanıyor da kimse bizi düşünmüyor. Herkesin unutmak istediği ama var olan bir azınlığız biz.”
´Evden kaçmak zorundaydım´
Maja ile konuşurken çeviri yapan Şehrazat ise (Kendisinden Bin Bir Gece dizisine olan hayranlığından ötürü böyle bahsetmemi istedi.)« Beni ailem yetimhaneye terk etmedi ama «Sırp tohumu” olduğum o kadar yüzüme vuruldu ve annem diğer çocuklarını benden o kadar fazla sevdi ki, evden kaçmaktan başka çarem yoktu.” diyor. Ondan da kendi öyküsünü anlatmasını istiyorum ama kendini bunu dile getirebilecek kadar güçlü hissetmediğini söylüyor. Maja, yanlarından giderken bana bakıyor. «Sen gerçekten şanslısın, kıymetini bil.” diyor. Cevap veremiyorum. Gülümseyerek beni teselli ediyor: «Hadi ama üzülme, yaşadığım hayattan nefret ediyorum ama ölmek de istemiyorum o zaman bir şekilde yaşayacağım. Hayat bu. Hem belki beyaz atlı bir Onur buluverir beni.” (Onur, Bin Bir Gece dizisindeki başkarakterin adıymış.) Bosna’nın yer altı dünyasında belki de binlerce «nefret çocuğu” ya yasadışı işler ya da seks işçiliği yapmak zorunda kalıyor. Beni Aden ve Maja ile tanıştıran Amor, «Bu dünyanın gerçeği bu, savaş sadece Baş Çarşı’da bitti.” diyor. Amor, Bosna Hersek’de çocuk pornosunun ve seks ticaretinin de çok yaygın olduğunu söylüyor. «Biz de satıyoruz, hayatımızı kazanmak zorundayız” diyor.
Çocuk pornosunun üretim ve geçiş noktası
Bosna’da daha Mart ayında gerçekleştirilen bir operasyonda 2 milyondan fazla çocuk pornosu fotoğrafı ve 7000 video ele geçirildi, onlarca kişi gözaltına alındı. Öte yandan Mostar’da şehir merkezinde bir büfenin bir camı boyunca bile boydan boya satılan porno cd’leri görünce, operasyon çok da başarılı olmamış diye içinizden geçiriyorsunuz. Hemen hemen her işinizi rüşvet ile halledebildiğiniz bölge kendi üretimini(!) yapmanın yanı sıra ülkeler arası çocuk pornosu trafiğinde de bir geçiş noktası oluşturuyor. Şu an yaşları 15-19 arasında olan «nefret çocukları” artık giderek yetişkin bireyler olurken hala etnik gerginlikler yaşayan ülkede bu soruna eğilen proje sayısı ise yok denecek kadar az. Gazeteci arkadaşım Azra, bu konuyla ilgili bir İngiliz ve bir Norveç derneğinin çalıştığını ama onları yaptıklarının da genellikle raporlama olduğunu anlatıyor. İnternet «porno”, «Bosna” ve «savaş” kelimelerini arattığınızda ise mideniz daha da bulanıyor. Öfkeleniyorsunuz «Ben bir annenin utancının ürünüyüm” diye kendini anlatan çocuklarla konuştukça ise «Savaş gerçekten bitti mi? Ya da hangi yargılama savaşın izlerini silebilir” diye kendinize soruyorsunuz.