Epeydir yeni yıla girerken coşku duymuyoruz.
Çünkü gelen gideni aratıyor.
2023 iyi bir yıl olmadı, 2024 de kendi bagajıyla geldi.
Türkiye ayrı dünya ayrı, sıkıntı büyük.
500 yıllık bir dönüşümü yaşıyoruz.
1492’de Amerika’nın “keşfiyle” başlayan Batı Hegemonyası artık bitiyor.
Asya yüzyılına giriyoruz.
Asya ülkelerinin başı çektiği çok kutuplu bir dünya düzeni de diyebiliriz buna.
Bu kolay bir geçiş süreci olmayacak.
Olmadığı da belli zaten.
Ünlü İtalyan Marksist Filozof Antonio Gramsci’nin 1930’larda faşist Mussolini’nin hapishanesinde söylediği o söz bugün de geçerli.
Hatta en çok bugün geçerli: “Eski dünya ölüyor, yenisi doğmaya çalışıyor, şimdi canvarların zamanı.”
Gerçekten de 1939’a giden yola benzeyen bir dönemdeyiz. (Altın fiyatlarının yükselişine bakın)
Bir dünya savaşı baskısı büyük.
Dolar ve donanma ikilisi üzerine kurulu Amerikan Emperyalizmi’nin tahtı sallanıyor.
Sürekli vekalet savaşları ile nereye kadar idare edecek bilinmiyor.
Rusya ile NATO savaşının yaşandığı Ukrayna’da 2 yılda 600 binden fazla kişi öldü.
Hemen üzerine Gazze Savaşı patlak verdi 2023’ün 7 Ekim’inde.
Hamas’ın yaktığı ateşi İsrail’in yangına çevirmesiyle bölgesel, hatta küresel bir patlama riski her an mevcut.
Asıl büyük güç mücadelesi ise Pasifik’te bizi bekliyor.
ABD’nin esas rakibi Çin de buna hazırlanıyor.
2024 kritik seçimlerle başlıyor.
13 Ocak’ta Çin-ABD çekişmesinin odağındaki Tayvan’da seçim var.
Çin lideri Şi Cinping, ABD Başkanı Biden’a açıkça söyledi: Tayvan ile önünde sonunda birleşeceğiz!
Seçimde Çin’e yakın muhalefetin şansı yükseliyor.
ABD ise Filipinler’i sahaya sürerek yeni provokasyon durumları arıyor.
ABD’de yıl sonuna doğru seçim var ki, bu seçim tüm seçimlerin anası gibi gözüküyor.
Müesses Nizam (Neoconlar, Evanjelistler, Straussienler ve elbette Askeri Sınai Finansal Kompleks) Trump seçilirse iç savaş tehdidi anlamına gelecek mesajlara şimdiden başladı.
Rusya’da da 7 Nisan’da seçim var ve Vladimir Putin yeniden aday olacağını açıkladı.
ABD’nin seçime müdahale şansı sıfıra yakın. Putin yeniden seçilir.
Bizde de 30 Mart’ta yerel seçimler var. Riyad’daki skandaldan sonra gelişmelere öre belki sürpriz bir genel seçim de olabilir. (Futbol asla sadece futbol değildir. Koca Yugoslavya’nın dağılması bir futbol maçıyla başlamıştı. FB-GS kulüplerinin başlattığı Atatürkçü şahlanma topluma sirayet ediyor.)
Hatta iktidarın kalıcı bir şeriat yönetimine dönüşmek için anayasa değişikliği için baskın bir referandum planları da var.
Her şey ekonomik ve siyasi gelişmelere bağlı.
Dünyanın en vektörel jeopolitik noktasında bulunduğumuz için küresel ve bölgesel gelişmeler kaderimizi içeriden daha çok tayin edecek.
Küresel batılı elitin gündeminde ekonomik dönüşüm bulunuyor.
Bretton Woods uzantıları olan G-7 ve IMF’ye karşı çok kutuplu dünyanın BRICS hareketi genişliyor.
Dolara alternatif arayışlar hızlandı.
Çin-Rusya ticareti ikiye katlandı ve doları devre dışı bıraktılar.
BRICS üyeleri 1 Ocak itibarıyla 11’e çıkıyor ki, bunlar dünyada en büyük petrol üreticileri ve etkili aktörler.
Yeni, çok tutuplu, eşit ve adil bir dünya düzeni ideali ile neoliberal dönem ile birlikte Batı dünyasında iktidarı ele geçiren ve hep daha fazlasını isteyen finans kapital oligarşi arasında savaş farklı biçimlerde sürecek.
Nükleer dehşet dengesi sayesinde belki topyekün bir yok oluşa gitmeyiz ama gayri nizami harp olarak bilinen “Pandemi”, “Gıda Arzı Krizi” “Vekalet Savaşları” (NATO içinde en tehlikede olan biziz), Ekonomik krizler, yeni dijital ve kripto para birimleri, iklim krizi kisvesiyle otoriter bir baskı düzeni vs. bizi bekliyor.
Düşük yoğunluklu bir üçüncü dünya savaşının zaten içindeyiz.
2024 bu savaşın daha da alevleneceği bir yıl olacak.
Ama kaygıların yanında her zaman umutlar da vardır.
Bu hengamede sağ kalırsak eğer, bizi yeniden Atatürk dönemine benzer bir aydınlanma ve refah dönemi bekliyor olacak.