Aklın Yolu Bir’dir – Çağdaş Felsefede Monizm

Monizm, yani var olan her şeyin önemli bir anlamda bir bütün oluşturduğu ya da “Her şeyin Bir olduğu” düşüncesi muhtelif entelektüel iklimlerde tekrar tekrar kendini hatırlatan bir düşünce. Batı Felsefesi tarihinin hemen her çağında monist düşünürlerle karşılaşmak mümkün: Parmenides (M.Ö. 5. yy.), Plotinos (M.S. 3. yy.), Spinoza (17. yy.), Hegel (18. yy.), Bradley (19. yy.) … Ancak monizm Batı’ya özgü bir fikir değil. Hindu düşüncesinde (özellikle Advaita Vedanta ekolünde) ve kökeni Antik Çin’e dayanan Dao Öğretisi’nde de monist bir tutum gözlemlenebilir. Elbette tasavvufu ve “vahdet-i vücut” öğretisini de unutmamak lazım. Monizm, farklı zamanlar, farklı yerler ve farklı kültürlerdeki düşünürlerin tekrar tekrar ulaştığı düşüncelerden birisi; görünüşe göre hakikaten de aklın yolu Bir’miş!

Çağdaş analitik felsefede de monizmle karşılaşmak mümkün. Bu yazıda çağdaş analitik felsefe bağlamındaki monizm tartışmasını inceleyeceğim (ancak sonraki yazılarımda farklı çağlar ve kültürlerdeki monist görüşleri de inceleyebilmeyi umuyorum).

En başta, bir analitik felsefe metnine uygun şekilde, kullandığımız ifadeleri açıkça tanımlamaya çalışarak başlayalım. “Monizm” sözcüğü, en genel düzlemde, herhangi bir alana teklik atfetmek için kullanılır. Örneğin, Descartes’ın dualizmine göre nesneler iki temel kategoriye ayrılır: zihinsel şeyler ve maddesel şeyler. Bu bağlamda Descartes’ı reddedip yalnız tek bir temel kategorinin var olduğunu (örneğin yalnızca maddesel şeylerin var olduğunu) düşünenlere monist demek makul görünüyor. Burada “monizm”, en temel kategorilerden yalnızca bir tane olduğunu ifade eder. Ancak bu yazıda odaklanacağım monizm, en temel kategorilerin, türlerin sayısına dair bir görüş değil. Bu yazıda “monizm” somut nesnelerin sayısına dair bir görüş olarak kullanılacak.

Gelin ilk başta şu görüşü inceleyelim: Yalnızca tek bir somut nesne vardır. Bu görüş “monizm” adını kullanmaya son derece layık görünüyor. Genelde bu türden bir monist, bu tek somut nesnenin Evren olduğunu söyleyecektir. Ne yazık ki bu görüş hepimizin sahip olduğu genel geçer kanılardan, kısacası sağduyudan (ing. common sense) son derece uzak. Analitik felsefede sağduyunun büyük savunucusu G. E. Moore’un çok sevdiği bir hamleyi anımsatıyor. Moore iki elini havaya kaldırır ve der ki: “İşte bir el. İşte başka bir el.” Moore bu felsefi hamleyi, zihnimizin dışındaki dünyanın var olduğunu bilemeyeceğimizi söyleyen Kuşkucu görüşü çürütmek için kullanır. Bu hamlesiyle zihnimizin dışındaki nesnelerin varlığını kanıtladığını, dolayısıyla Kuşkucu görüşü basitçe çürüttüğünü düşünür. Bizse Moore’un kanıtını biraz farklı bir amaçla, yani monizmi çürütmek için kullanabiliriz. Moore “İşte bir el. İşte başka bir el.” diyerek, yalnızca dış dünyanın varlığını değil, en az iki nesnenin var olduğunu da kanıtlamış olmaz mı? Sağ elim ve sol elim ayrı somut nesnelerdir, öyleyse en az iki somut nesne vardır. Öyleyse, yalnız tek bir somut nesnenin var olduğu yanlıştır.i

Bu noktada, “monizm” sözcüğünü daha incelikli bir görüş için kullanmayı teklif edebiliriz. Bu görüş yine somut nesnelerin sayısıyla ilgili olacaktır, ancak özellikle temel somut nesnelerin sayısının bir olduğunu söyleyecektir. Bu görüşe T-Monizm diyelim: Yalnızca tek bir temel somut nesne vardır.

Temel (ing. fundamental) ile türetilmiş (ing. derivative) arasındaki ayrımı, gerçekliğin farklı seviyeleri arasındaki ayrım olarak anlayabiliriz. Gerçekliğin hiyerarşik bir yapısı olduğu ve bazı şeylerin ötekilere göre daha imtiyazlı bir konumda olduğu birçok insana çekici gelen bir tasvirdir. Türetilmiş şeyler, kendilerinden daha temel şeylere bağımlı olan, temel şeyler tarafından belirlenen ve varlıklarını temel şeylere borçlu olan şeylerdir. Temel şeyler ise, deyim yerindeyse, gerçekliğin zemin seviyesindeki ayrıcalıklı varlıklardır. İşte bazı örnekler: “Bir kum yığını türetilmiş, yığını oluşturan kum taneleri temeldir. Yani, kum taneleri üst üste konulduğunda, kum yığını kendiliğinden oluşmuş olur. Kum yığınının özellikleri, tamamen kum tanelerinin özellikleri tarafından belirlenir. Kum yığınları varlıklarını kum tanelerine borçludur.”, “Zihinsel durumlar türetilmiş, beyin durumları temeldir. Yani zihne dair gerçekler tamamen beynin içinde bulunduğu durum tarafından belirlenir. Zihinsel durumlar, varlıklarını beyin durumlarına borçludur.”. Elbette pek kimse kum tanelerinin ya da beyinlerin mutlak anlamda temel olduğunu düşünmez, ancak kum tanelerinin kum yığınlarına göre, beyin durumlarının ise zihinsel durumlara göre, daha temel olduğu birçoğu tarafından kabul edilir.ii

Temel ile türetilmiş arasındaki ayrımı sezgisel olarak kavrayabildiğimizi umuyorum. Öyleyse, kavramsal dağarcığımızdaki bu ayrımı kullanarak T-Monizmin iddiasını daha iyi anlayabiliriz. T-Monizm özellikle mutlak anlamda temel olan, yani kendinden daha temel hiçbir şey olmayan, tek bir somut nesnenin var olduğu fikridir. Bu nesne de Evrendir. Evrenin parçaları olan diğer somut nesneler, örneğin masamdaki kulaklık, Rishi Sunak, Mars’ın uydusu Deimos, burnunuzun ucundaki belli bir elektron ve diğerleri, türetilmiş nesnelerdir. Varlıklarını Evren’in varlığına borçludurlar. İşte monizmin iddiası budur: Bütün, parçalarından önce gelir! Parçalar, bütünden soyutlanarak türetilen, ikinci-sınıf varlıklardır.

Peki T-Monizm doğru mu? Öncelikle, Moore’dan esinlenerek ileri sürdüğümüz sağduyuya dayalı argümanın, halihazırda tartıştığımız türden bir monizmi çürütmede tamamen güçsüz olduğuna dikkatinizi çekerim. Moore “Burada iki el vardır!” der ve son derece haklıdır. T-Monizm burada bir çift somut nesnenin (Moore’un ellerinin) var olduğunu reddetmez. Monist, hangi somut nesnelerin var olduğu konusunda sağduyuyla hemfikirdir. Monistin iddiası hangi somut nesnelerin, daha doğrusu nesnenin, temel olduğuna dair bir iddiadır.

Öte yandan, belki yine sağduyuya ve biraz da bilimsel dünya görüşüne dayalı başka bir düşünce üretebiliriz. Bilim bize etrafımızdaki tüm nesnelerin gözle görülemeyecek kadar küçük atomlardan oluştuğunu söyler. Kum taneleri ve kum yığınları arasındaki ilişkiyle benzer şekilde, fiziksel nesneler ile onları oluşturan atomlar arasında da bir temellendirme ilişkisi olduğunu düşünmek makul değil midir? Hatta atomlar da kuarklar ve elektronlar gibi atom altı parçacıklardan oluşmaktadır. Atomların da bu atom altı parçacıklar tarafından temellendirilen türetilmiş nesneler olduklarını söylemek son derece çekici görünüyor. Kısacası, bilimsel dünya görüşünü benimseyen birisi, fiziksel nesnelerin özelliklerinin onları oluşturan küçük parçalar tarafından açıklandığını, dolayısıyla en temel seviyedeki nesnelerin nihai fiziksel parçacıklar olması gerektiğini düşünebilir. Birçok temel somut nesnenin var olduğu ve bu nesnelerin fizikteki nihai parçacıklar olduğu görüşüne Çoğulculuk diyelim. Çoğulculuk, parçaların bütünden önce geldiğini söyler, böylece T-Monizm’e karşı çıkar.

Bu durumda bir monistin yapması gereken, ilk bakışta görünenin aksine, T-Monizmin neyin temel olduğunu saptamada daha başarılı olduğunu savunmaktır. Bu doğrultuda bir argümandan bahsedeceğim.iii (Argüman mantıksal yapısı itibariyle bir nebze karmaşık. Elimden geldiğince açık bir şekilde ortaya koymaya çalışacağım, ancak başarısız olursam beni mazur görün.)

İşte vıcık [gunk] argümanı. Vıcık’ın ne olduğunu önceki yazımda anlatmıştım.iv Yine de kısaca hatırlatayım. Vıcık, her parçası daha küçük parçalardan oluşan nesnelere verilen addır. Eğer bir nesne vıcıksa, onu ne kadar bölerseniz bölün, daha fazla bölünemeyen nihai parçalara (yani sözcüğün gerçek anlamıyla atomlara) ulaşamazsınız.

Evrenimizde maddenin aslında vıcık olması mümkün görünüyor. Bugün belli fiziksel parçacıkları nihai kabul etsek dahi, gelecekte bu parçacıkların da daha küçük parçacıklardan oluştuğuna ikna olabiliriz. Hatta bu durum sonsuza kadar devam edebilir: nihai parçacıklara ulaştığımızı sandığımız her seferinde onların da daha küçük parçaları oluştuğunu keşfedebiliriz. Kısacası, evrenimizde madde vıcık olabilir.

Öte yandan eğer evrenimizde madde vıcık olsaydı, Çoğulcu yaklaşıma göre her somut nesnenin onu oluşturan daha küçük somut nesneler tarafından temellendirilmesi gerekirdi. Ancak nihai atomlar olmadığı için, tüm gerçekliği temellendiren mutlak anlamda temel bir seviye olmazdı. Ama gerçekliğin eninde sonunda mutlak anlamda temel bir katman tarafından ayakta tutulduğunu düşünmek son derece cazip. Öyleyse, eğer gerçekliğin en temel bir katmanı olması gerektiğini düşünüyorsak, Çoğulcu görüş aslında mümkün olan vıcık maddeyi imkânsız kılar. Aslında mümkün olan bir durumu imkânsız kıldığı için Çoğulculuk yanlıştır.

Argümanın çalışması için gerçekten de evrenimizde maddenin vıcık olmasına gerek olmadığına dikkatinizi çekerim. Vıcık bir evrenin mümkün olması, argümanın geçerliliğini sağlamakta yeterli. Çoğulcu görüşün kusuru bu mümkün senaryoyu barındıramaması. Metafizik kuramlarımızın tüm mümkün senaryolarda doğru olmasını isteriz: Eğer T-Monizm ya da Çoğulculuk doğru olacaksa, zorunlu olarak doğru olmalı, yani tüm mümkün senaryolarda doğru olmalıdır. Bu durumda, Çoğulculuk ile tutarsız bir durumun mümkün olduğunu göstermek, Çoğulcu görüşü çürütmede yeterlidir.

Aynı argümanın T-Monizm karşısında gücü olmadığına dikkat çekerek bu yazıyı sonlandırayım. Eğer mutlak anlamda temel olan somut nesne Evren ise, maddenin sonsuza kadar bölünebilir olması ile mutlak anlamda temel bir somut nesnenin var olması çelişmez. En azından vıcık argümanı bağlamında T-Monizm, Çoğulcu görüşe göre üstündür.

i Doğrusu ben yalnızca tek bir somut nesnenin var olduğu görüşünün bu kadar kolay çürütülemeyeceğini düşünüyorum. Ancak bu Moore-vari sağduyu argümanına karşı çıkmak için sağduyunun felsefedeki işlevi hakkında uzun bir tartışmadan bahsetmem gerekiyor, ki bu da bizi asıl konumuzdan uzaklaştıracaktır. Metnin gövdesini işgal etmek yerine sağduyu konusundaki düşüncelerimi bu son notta kısaca açıklayayım. Bana kalırsa sağduyuya göndermede bulunan akıl yürütmeler felsefede, en iyi ihtimalle, feshedilebilir (ing. defeasible) bir tür delil teşkil eder. Yine de, sağduyunun savunucusu filozoflara kulak verelim ve “Burada iki el vardır” önermesiyle çelişen tüm felsefi görüşleri reddedeceğimizi taahhüt edelim. Bu durumda bile, yalnızca tek bir somut nesnenin var olduğunu savunan monist şöyle diyemez mi: Tek somut nesne, yani Evren, burada ve şurada elvari bir haldedir. Yani eller somut nesneler değil, daha ziyade tek somut nesne olan Evren’in halleri ya da biçimleridir. Bana kalırsa bu görüş, “Burada iki el vardır” önermesiyle son derece tutarlıdır. Yani, sağduyunun savunucusu filozofa karşı ellerin varlığını kabul etsek bile, onların somut nesneler olmadığı konusunda ısrar edebiliriz. Kuşkusuz sağduyunun ellerin ontolojik durumuna dair bir kuramı yoktur!

Felsefede dogmatik biçimde sağduyunun peşinden koşmaya dair son bir anekdottan bahsedeyim. Normalde Cambridge’de çalışan Moore bir gün konferans için Amerika’ya çağrılır. Kocaman bir salonda ders verirken karakteristik özgüveniyle ilan eder: “Şu karşımdaki kocaman bir pencere değilse, ben de hiçbir şey bilmiyorum!” Dersten sonra dinleyicilerden biri usulca yanına yaklaşır ve karşısındakinin bir pencere değil, büyük bir tablo olduğunu açıklar.

ii Burada kabaca ve sezgisel olarak anlatmaya çalıştığım temellendirme (ing. grounding) ilişkisi, son zamanlarda çağdaş analitik metafizikteki en önemli konulardan biridir. Bu ilişkinin var olup olmadığı, varsa hangi özelliklere sahip olduğu tartışma konusudur. İlgili okura, metafiziğin amacının dünyadaki temellendirme ilişkilerini keşfederek gerçekliğin hiyerarşik yapısını tespit etmek olduğunu savunan şu makaleyi öneririm: Schaffer, Jonathan (2009). On what grounds what [Neyin neyi temellendirdiği üzerine]. David Manley, David J. Chalmers & Ryan Wasserman (ed.), Metametaphysics: New Essays on the Foundations of Ontology [Metametafizik: Ontolojinin Temelleri hakkında Yeni Denemeler]. Oxford University Press.

iii Argümanı çağdaş analitik felsefede T-Monizmin en önemli savunucusu Jonathan Schaffer’ın Monism: The Priority of the Whole [Monizm: Bütünün Önceliği] adlı makalesinden alıyorum: Schaffer, Jonathan (2010). Monism: The Priority of the Whole. Philosophical Review 119 (1):31-76.

iv http://dagarcikturkiye.com/2023/10/01/ozel-birlesim-sorusu-iii-atomlar-ve-vicik/

Bunları da sevebilirsiniz