Çip Halk Cumhuriyeti!

Çip deyip geçmeyin…

7 nanometrelik bir çip yapmak bugün uzaya gitmekten daha zor bir şey.

Dünyada şu an temel gelişmişlik ölçütü, çip üreten ile üretemeyen arasındadır.  

Tayvan’da bulunan Amerikan-Hollanda ortaklı TSMC çip fabrikası dünyanın tüm cep telefonu ve benzeri elektronik aletlerine en ileri teknoloji çipleri üretiyordu.

Ta ki ABD, esas rakibi olan Çin’i yaptırımlarla engellemeye karar verinceye kadar.

Biden yönetimi Çin’e çip satışını yasakladı.

Ayrıca Tayvan’daki fabrikanın ABD’ye taşınması kararını da aldı.

Ne de olsa savaş yaklaşıyor ve fabrikanın sağlama alınması gerekiyordu. 

Iphone sevindi, rakipsiz kalacaktı.

Çin, kara kara düşünmeye başladı.

Ama ABD’nin bu alandaki yaptırımlarını da eli kolu bağlı beklemedi.

Çin, yarı iletken endüstrisinin, özellikle de gelişmiş çip/yonga üretiminin kritik bir mücadele alanı olduğunu kabul ederek, imalatta büyük bir ilerleme kaydetti.

Şanghay merkezli çip üreticisi SMIC, 7nm ölçekli çipleri geçen sene Ağustos ayında piyasaya sürdü.

O vakte kadar sadece Tayvan’ın TSMC’si ve Güney Kore’nin Samsung’u 7nm çip üretebiliyordu.

Önde gelen bir teknoloji analisti olan Dylan Patel geçen sene şöyle yazmıştı: “Çin’in SMIC’i, herhangi bir Amerikan veya Avrupa şirketinden daha gelişmiş olan, açık pazarda ticari olarak mevcut yongalarla bir üretim sürecini başlatıyor… En gelişmiş Amerikan veya Avrupa tesisinde üretilen çipler, ancak 12nm ölçekli.”

SMIC, dünyanın en büyük beşinci çip üreticisi.

Elektronik çiplerin hesaplama gücündeki şaşırtıcı ilerleme, giderek daha fazla bileşeni bir silikon çipe sığdırabilme yeteneğinden geliyor.

Bu Moore Yasası olarak bilinir ve son elli yıldır geçerliliğini koruyor.

Çiplerdeki bileşenlerin artan yoğunluğunun bir ölçüsü, silikon çip içinde oluşturulan transistörlerin boyutudur.

Bu nedenle 14nm, 7nm ve 5nm, çipteki bileşenlerin boyutunun bir göstergesi ve bilgi işlem gücünün yükseklik ölçüsüdür.

Yani, Az nm çok işlem gücü demektir.

Litografi, yonga yapımında kritik bir süreç ve ultraviyole (UV) ışığı kullanarak silikon gofretler üzerinde desenler oluşturmak için kullanılır.

Litografik makinenin silikon gofret üzerinde oluşturduğu çizgi ne kadar ince olursa, bir çipe o kadar çok transistör sığdırılabilir.

14nm çiplerin ötesine geçmek için Extreme Ultraviolet Lithography (EUV) makineleri şarttır.

Daha eski Derin Ultraviyole Litografi (DUV) makineleri de yüksek yoğunluklar yaratabilir, ancak 10nm veya 7nm yongalar üretmek için DUV makinelerinin üretkenliği EUV teknolojisine göre daha düşüktür.

Ve EUV litografisi olmadan 5nm veya 3nm’ye gitmek mümkün değil.

Hollandalı ASML, dünyadaki tek EUV makineleri üreticisidir.

ASML’nin çip desenlerini oluşturan EUV makinesi bir Amerikan şirketi tarafından yapıldığı için teknik olarak ABD düzenlemelerine tabidir.

ASML, Çin pazarının bir kısmını kaybetmekten oldukça mutsuz olsa da, Çin’e EUV makineleri tedarik etmeyeceğini geçen sene kabul etti.

ABD, EUV litografik makineleri olmadan Çinli üreticilerin 14 nm’nin altında çip üretemeyeceklerine inanıyordu.

Geçen senenin Ağustos ayında gelen SMIC’in 7nm yongası ürettiği haberi, bu varsayımda büyük bir delik açmıştı.

Ama Çin asıl büyük yırtık, ABD Ticaret Bakanı Gina Raimondo’nun Ağustos sonundaki Çin (parmak sallama amaçlı) ziyareti sırasında meydana geldi.

Çin’in dev cep telefonu ve elektronik aletler üreticisi Huawei (*), hiç tanıtım ve reklam yapmadan tam da Raimondo’nun ziyareti sırasında, geliştirdiği kendi üretimi 7 nm’lik çiplere sahip Mate 60 modelini piyasaya sürüverdi.

Reuters, 30 Ağustos’ta uydu arama yetenekleri ve süper yüksek hız da dahil olmak üzere alışılmadık derecede yüksek özellikler olarak tanımlanan telefonun sürpriz bir şekilde piyasaya çıkması nedeniyle Huawei hisselerinin yükseldiğini bildirdi.

Huawei’nin yeni modeli ve Çin’in kamu birimlerinde iPhone kullanımını yasaklaması sonrası Apple’ın piyasa değeri Eylül başında sadece iki günde 200 milyar dolarlık kayba uğradı.

Amerikalı Apple’ın hisseleri yüzde 6’nın üzerinde değer kaybetti.

ABD’nin son üç yıldaki yaptırım ve baskıları Çin’in çip teknolojisindeki ilerlemesini motive etti.

ABD daha önce, GPS sinyallerini kesmekle diğer ülkeleri tehdit etmeye çalışmıştı.

Ancak Çin, bu zorluklar karşısında Beidou navigasyon sistemini geliştirdi ve bunu Huawei’nin son modeline eklemledi.

Çip işiyle uzay işleri de paralel ilerledi.

ABD, Çin’in Uluslararası Uzay İstasyonu’na katılımını engellerken, Çin kendi uzay istasyonu olan Tiangong Uzay İstasyonu’nu kurdu ve böylece bağımsız bir uzay istasyonuna sahip olan tek ülke haline geldi.

Huawei’nin son “yerli ve milli” modelinin piyasaya sürülmesi, ABD’nin Çin’e yönelik ileri teknoloji ambargosunun başarısız olduğunun somut göstergesi oldu.

ABD’nin ticaret savaşını yalnızca teknik üstünlüğü olan sektörlerle sınırlayabileceği inancı, ABD stratejisinin diğer bir zayıf yönü.

iPhone 14 Pro’nun hala daha üstün 4 nm çipi var, ama Çin arayı hızla kapatıyor, en fazla 1 veya 2 yıl geride.

Çin moral üstünlüğü ele geçirdi bile.

Diğer devletler yaptırım oyununu anladı: “çiplerinizi, yarı iletkenlerinizi batılı firmalardan temin ederseniz ABD, jeopolitik amaçları için sektörü silah olarak kullanmaktan çekinmeyecek.”

O yüzden de Çin’e yönelecekler.

Çin, Asya kültüründe çok önemli olan sabır ve azimin ülkesi.

Sabırla ve çok çalışmayla başaramayacakları şeyin olmadığını kanıtladılar.

1956 yılında Çin Halk Cumhuriyeti henüz açlıkla boğuşan köylü bir ülkeyken, Çin Devrimi’nin önderi Mao Zedung ÇKP 7. Kongresi’nde adeta bir kahin gibi bugünlere ışık tutmuştu:

 “Birleşik Amerika’nın nüfusu sadece 170 milyondur, dolayısıyla bizim nüfusumuz onunkinden birkaç kere daha büyük olduğunda, ülkemizin kaynakları onunkiler kadar zengin olduğuna ve aşağı yukarı aynı iklime sahip olduğumuza göre, Birleşik Amerika’ya yetişmemiz mümkündür. Ona yetişmemiz gerekmez mi? Kesinlikle gerekir. 600 milyon insanımız neyle uğraşıyor? Niçin onlar 170 milyonluk bir nüfusla 100 milyon ton çelik üretebiliyorken, siz 600 milyon insanınızla 200 ya da 300 milyon ton çelik üretemeyesiniz? Eğer onlara yetişemezseniz, haklı olduğunuzu kanıtlayamayacaksınız ve hiç de öyle şanlı ve büyük olamayacaksınız. ABD’nin sadece 180 yıllık bir tarihi var ve 60 yıl geride kalmışız. 50 ya da 60 yılda ABD’yi kesin geçmemiz gerekir. Bu, boynumuzun borcudur. O kadar büyük bir nüfusa, o kadar geniş bir ülkeye ve o kadar zengin kaynaklara sahip olduğunuz ve üstelik üstün olduğu iddia edilen sosyalizmi inşa ettiğiniz söylendiği halde, 50 ya da 60 yıl çaba harcadıktan sonra ABD’yi hala geçememişseniz, yazıklar olsun size! O zaman yeryüzünde ne işiniz var?”

Tam da bu tarife uygun biçimde Çin 2014’te satın alma gücü paritesinde ABD’yi geçmeyi başardı.

Tüm ekonomik göstergeler, Çin’in başarı eğrisini yukarı, ABD’ninkini ise aşağı yönde gösteriyor.

Sun Tzu’nun dediği gibi Çin “planlarını karanlıkta yapıyor, harekete geçtiğinde ise yıldırım gibi iniyor.”

Bunun son örneğini çip savaşlarında gördük.    

(*) Huawei’nin kurucusu Ren Zhengfei, bir mühendis ve asker.

1944 yılında Çin’in Zhejiang eyaletinde dünyaya gelen Ren Zhengfei, Chongqing Üniversitesi’nden inşaat mühendisi olarak mezun oldu. Bir süre çeşitli firmalarda çalıştıktan sonra Çin Halk Kurtuluş Ordusu’nda mühendis olarak görev yaptı. Huawei’yi kurmasına vesile olacak ilhamı ise, 1987 yılında Shenzhen sokaklarında gezerken buldu.

Çin’de Mao döneminin ardından Cüce Deng ile başlayan ekonomik reformun onuncu yılına yaklaşırken, küçük bir balıkçı kasabası olan Shenzhengirişimcilik merkezi oldu. Hong Kong’un dibindeki bu şehir, devlet teşvikleriyle Çin’in dört bir yanından parlak fikirli insanları topladı. Parlak bir fikri olmasa da, karısından boşandıktan sonra hayatında büyük bir değişime ihtiyaç duyan Ren Zhengfei de Shenzhen’e gitti.

1987’de bir arkadaşının yardımıyla telefon ekipmanlarısatmak üzere Huawei şirketini kurmaya karar veren Ren Zhengfei, Hong Kong’dan ithal ettiği parçaları Çin’de satmaya başlar. Modern bir haberleşme altyapısına ihtiyaç duyan Çin, Japonya’dan NEC ve Fujitsu, Amerika’dan AT&T, İsveç’ten Ericsson ve Fransa’dan Alcatel gibi dünya devlerini kendi topraklarında faaliyet göstermek için davet eder. Fakat yabancı sermayenin teknolojik birikimini paylaşmayarak Çin’e yarardan çok zarar sağladığını gören Ren, hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığı haberleşme çözümlerini kendi geliştirip üretmek için işe koyulur.

Çalışmalarına da işte bu ufak bir balıkçı kasabası Shenzen’de zorlu şartlar altında kurulan ilk AR-GE merkezinde başlayan Huawei, Çinli teknisyenlerle yabancı şirketlerin ekipmanlarını inceler. Sektörü değiştirecek bir tersine mühendislik çalışmasıyla ilk yerli çözüm geliştirilir. Fakat elindeki tüm parayı tüketmiş olan Ren Zhengfei, devletten aldığı hatırı sayılır krediyle 1992 senesinde resmen seri üretime başlar.

Sonraki yıllarda Çin ordusu için kurulması istenen haberleşme sistemini geliştiren ve hükümetin yerli üreticiyi destekleyen adımlarıyla önce ülkesinde sektöre hakim olup daha sonra yurt dışına açılan Huawei, bugün Türkiye’dekiler dahil, dünyanın en büyük 50 operatöründen 45’i için haberleşme çözümleri tedarik ediyor. 170’ten fazla ülkede faaliyet gösteren şirket, Çin’in teknoloji şehri olan Shenzhen’ın çehresini değiştirdi.

Bilgi ve iletişim teknolojisi (ICT) çözümleri, telekom, kurumsal ağlar, bulut, akıllı telefon ve internet alanlarında hizmet veren Huawei bugün dünyanın en değerli ilk 10 markasından biri.

Ren Zhengfei, şirketin hisselerini 180 bin çalışanından 65 binine bölüştürdü. Kendi elinde sadece %1,5’inden daha az bir kısmını bulunduruyor. Çinli teknoloji insanı, hisse paylaşımından dolayı bir gün hissedarların kendisini yönetimden koparma tehlikesi olup olmadığı sorusuna verdiği cevapla Huawei kültürünün nasıl bir anlayış üzerine inşa edildiğini özetliyor: “Eğer o gün gelirse, Huawei olması gerektiği seviyeye ulaşmış demektir.” Çünkü Huawei aslında kooperatif ilkesiyle çalışan bir şirket. Çok kazanmaktan önce, gelişme ve kalkınma hedefleniyor.

Bunları da sevebilirsiniz