Türk Gençliğine

Sizler, yani yeni Türkiye’nin genç evlatları, yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz. Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler asla ve asla yorulmazlar. Türk gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan ve yorulmadan yürüyecektir.”

Atatürk

Sivas kongresinin harareti yüksek günlerinden biri yaşanıyordu. Resmi toplantı bitmiş, kongrenin düzenlediği binanın üst katındaki bir salonda Mustafa Kemal Paşa ve kimi delegeler sohbet ediyordu.

Söz dönüp dolaşıp, manda meselesine geldi. Kongreye İstanbul’dan katılan Tıbbiyeli Hikmet isimli bir genç, “Delegesi olduğum Türk Gençliği beni buraya, istiklal mücadelesi için gönderdi. Mandayı kabul edemeyiz. Eğer bu fikri kabul edecek varsa, bunu şiddetle kınarız; hain ilan ederiz. Paşam, siz dahi manda fikrini kabul ederseniz, sizi de reddederiz. Mustafa Kemal’i vatan kurtarıcısı olarak değil, vatan batırıcısı olarak isimlendirir ve lanetleriz!” dedi.

Mustafa Kemal, yanındakilere hitaben, “ arkadaşlar gençliğe bakın, Türk milli bünyesindeki asil kanın ifadesine dikkat edin” diye konuştu. Sonra 18 yaşındaki vatansever gence dönüp, “ Evlat için rahat olsun; azınlıkta kalsak bile mandayı kabul etmeyeceğiz. Manda yok, himaye de yok. Parolamız tektir ve değişmez: Ya istiklal Ya Ölüm!”

Bu parola ile birleşip güçlenen millet, demir bir yumruk olup düşmanı ezdi. Zaferden sonra milletin hakimiyetinin resmi adı kondu, cumhuriyet ilan edildi.

O akşam telaffuz edilen 2 cümle kurtuluş tarihin en manidar ifadeleri arasına girdi. Türk Kurtuluş Savaşı’nın açık parolası Ya istiklal Ya Ölüm olarak, dünyaya haykırıldı. Ve gençliğin damarlarındaki asil kan, Büyük Önder’in, Türk Kurtuluş Savaşı’nı anlattığı söylevinde, gençliğe hitabesinin son cümlesinde bayraklaştı: “ Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur ! “

Hitabına, “ Ey Türk Gençliği, Birinci vazifen Türk İstiklalini ve Türk ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir” diye başlamıştı. Mustafa Kemal, gençliği önemsiyor, onlara verdiği görevi başaracaklarına inanıyordu. Büyük ümitler beslediği Türk gençliğinin kendisini yanıltmayacağını biliyordu.

Hatay davasına ilişkin politik faaliyetlerin arttığı bir dönemde ilginç bir olay yaşandı. Halkın da katıldığı bir etkinlikte, Büyük Kurtarıcı Fransız büyükelçi ile konuşuyordu. Bir ara ona, “ beni üzüyorsunuz” dedi. Aslında iyi derecede Fransızca konuşuyordu, ama bu son sözü Türkçe söylemişti. Onu duyan gençlerden biri ayağa kalkıp seslendi:

-Atatürk, sen üzülme! Arkanda biz varız.

Büyük Önder ona dönüp, ‘biliyorum çocuk’ dedi.

O akşam, yakın çevresiyle sofrada otururken konu cumhuriyete yönelik tehlikelere geldi. Atatürk, arkadaşlarına, gülümseyen bir ifade ile cevap verdi:

– Mustafa Kemaller 20 yaşındadır.

Bunları da sevebilirsiniz