Ekonomik Tetikleyicilik ve Türkiye

Türkiye’de olduğu üzere dünyada da neoliberal politikalar çeşitli araçlarla uygulanıyor.Bunlarda birisi; “Ekonomik Tetikçilik” denilen uygulamalar ile gerçekleştiriliyor.

Ekonomik Tetikçilik: “Üçüncü dünya ülkelerinin yöneticilerini, karar vericilerini, toplumların öne çıkan bilimcilerini ve de toplumlarını çeşitli araçlarla ikna yöntemi, rüşvet , hileli seçimler, sahte finansal raporlar hatta seks ve cinayet yöntemleri ile yönlendirilerek çok uluslu şirketlere yatırım alanları açmak, gelişmekte olan ülkelerin kaynaklarını ucuza getirmek ve ekonomi sektörlerini denetim altına almak” şeklinde tanımlanabilir.

Bu amaçla Ekonomik Tetikçiler (ET) kullanılır. ET’ler maaşlarını büyük şirketlerden alırlar, ancak CIA, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü ve Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) gibi örgütlerle iş birliği içinde çalışırlar. Görevleri, bir ülkenin yöneticilerine hazırladıkları rapor ile kalkınmak için neye gereksinim duyduklarına inandırmanın yanında kimi durumlarda bilimcileri ve de toplumları çeşitli araçlarla yönlendirmeye çalışmaktır

Batı’nın karar vericileri, ET’lerinin raporlarına inandırılınca ihaleler açılır, krediler alınıp verilir ve ihaleyi Tetikçi’nin bağlantılı olduğu şirket ya da şirketler kazandırılır.

ET’ler başarılı olamazlarsa devreye CIA ve benzerleri de girer, rüşvetler verilir, hükümetler devrilir, hatta suikastlar düzenlenir.

ET, Monsanto, General Electric, Nike, General Motors, Wal-Wart gibi çok uluslu şirketler uzmanlarıdır. Bankalar ve Batılı hükümetlerin egemen olduğu bu şirketlere, ‘Küresel Şirket Diktası’’ anlamına gelecek ‘’ Corporatocracy’’ deniliyor. Anılan, düzen ile üçüncü dünya ülkeleri sürekli borç sarmalına sokuluyor, sonuçta ekonomik ve sosyal bağımsızlıklarının tümünü kaybediyorlar.

Ekonomik Tetikçilik’inin bir boyutu da ülkelerin ekonomisine müdahale edecek şekilde yasaların çıkarılması konusudur.

Ekonomik Tetikçilik’inin Türkiye Örneği

Türkiye’de de 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’yle yaşamakta olduğumuz süreçte ,Özal ve O’nu izleyen bütün iktidarlar döneminde televoleci proflar ile neoliberal politikaların kaçınılmazlığı konusunda önce beyinler yıkandı ve siyaset dünyasına razı edildi.

Bu konudaki en tipik örneklerden birisi, 2001 ekonomik krizi döneminde “kurtarıcı” olarak ABD’den getirilen Kemal Derviş olayı idi.Derviş,DSP-ANAP-MHP koalisyonunda Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı oldu. Elindeki neoliberal sihirli değnekle her şeyi düzeltecekti.

Derviş, Dünya Bankası ve IMF ile yeni bir ekonomik destek paketi için görüşmelere başladı. Ve Meclis’e Cumhuriyet tarihinin belki de en hızlı yasa çıkartma ünvanını kazandıracak iletiyi ABD’den gönderdi. Destek için Türkiye’nin 15 günde 15 yasa çıkartması gerekiyordu.“IMF borç para vermek için bu yasaların çıkmasını istiyor. 15 günde çıkarmazsanız Amerika’dan gelmem” demişti Derviş. Sık sık Türkiye ile ABD arasında mekik dokudu. ‘Çat kapı’ ABD Hazine Bakanı ile görüşen Derviş’in Dünya Bankası Başkanı James Wolfenshon ile sarmaş dolaş fotoğrafları gazetelerde yer aldı.

Kemal Derviş’in meşhur “15 Kanunu ”nelerdi?(*)

1-Uluslararası Tahkim Yasası: “Yabancılık unsurunun bulunduğu kamu hizmetleriyle ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıkların” uluslararası mahkemelerde taşınabilmesini sağladı.Ulusal irade emperyalist merkezlere devredildi.

2-Telekom Yasası: Telgraf ve Telefon Kanunu değiştirildi. Telekom yabancılara satıldı. GSM şirketleri yabancıların eline geçti.

3-Şeker Yasası: Şeker pancarında taban fiyatı kaldırıldı, fiyat belirleme fabrikaların keyfine bırakıldı. Pancar üretimine kota konuldu. Fabrikaların bir kısmı satıldı. Şeker ithalatının önü açıldı. Türkiye, Cargill’in mısır şurubu ,tatlandırıcı kimyasalların ve kaçak şekerin işgaline uğradı.

4-Tütün Yasası: Tütün üretimine kota başladı. İthal tütünün önü açıldı. Sigara fabrikalarının tamamı satıldı. Tütün depoları ve işleme merkezleri kapatıldı. Tütün piyasası yüzde 95 oranında yabancıların eline geçti.

5-Tuz Yasası: Tuz işletmelerinde devlet tekeli kaldırıldı, işletmelerin tamamı satıldı.

6-Doğalgaz Piyasası Yasası: Doğalgazda devlet tekeli kaldırıldı. Emperyalist tekellerin bu alana girebilmesi sağlandı. Elektrik piyasasının da satılması ve yabancılara açılması ile enerji sektörü yabancıların eline geçmeye başladı.

7-Merkez Bankası Yasası: Merkez Bankasının görev ve yetkileri kısıtlandı. Emperyalist merkezlerin bankacılığına bağlandı.

8-Bankacılık Yasası: Bankacılıkta devletin tasfiyesi başladı. Satılma ve yabancılaşma hızlandı. Bankacılık piyasası yabancıların eline geçti.

9-Sivil Havacılık Kanunu: Havayollarının yer hizmetleri olan HAVAS ve USAŞ’ın satıldı, sonra THY’nin hisseleri piyasaya çıkarıldı, özel havayolu şirketleri kamunun aleyhine desteklendi.

10- Kamulaştırma Yasası: Yasa ile kamulaştırma işleminin yeni esaslara bağlanması ve ödeneksiz kamulaştırma yapılamayacağı hükmünü getirildi.

11-Bütçe Değişikliği Yasası: Batırılan ve içi boşaltılarak yağmalanan bankaların sorumluluktan üstlenildi.

12-Görev zararları ve kimi fonların tasfiyesini öngören yasa: 15’i bütçe içi, 2’si bütçe dışı fonun kapatılması ve gaspı sağlandı. Bunlar arasında Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu (DFİF), Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu (SYDTF), Savunma Sanayiini Destekleme Fonu (SSDF), Tanıtma Fonu, işçilerin parasıyla oluşturulan Tasarrufu Teşvik Fonu da vardı.

13-Ek Bütçe Yasası: Krizden sonra çıkarılan ek bütçenin 130 trilyon lirasının otoyol alanlarına aktarılmasına karar verildi.

14-İhale Yasası: Yasa ile kamu ihalelerine yabancılar için konulan sınırlamalar kaldırıldı. Ardından çok sayıda değiştirilen ihale yasalarıyla devlet delik deşik edildi. İhaleye verilmeyen devlet işi bırakılmadı.

15-Ekonomik ve Sosyal Konsey Yasası: Özelleştirmeler ve satışlarla talan edilen KİT’lerin yurtseverlerin ve işçi -sınıfının tepkilerine karşı , sendikaları denetleyecek merkez oluşturuldu. Kamunun, işçi, işveren örgütlerinin buluştuğu örgüte, Ekonomik ve Sosyal Konsey adı verildi.

Her biri Türkiye’nin bağımsızlığına zarar veren ve dışa bağımlılığı artıran yasalar sonucunda ekonomide de istenen tablo oluşmadı.

Derviş,adeta “IMF’nin Sözcüsü” gibi çalıştı diyenler var,ancak gerçek bir ET idi. Kemal Derviş için dönemin Başbakanı ve DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit, sonradan “en büyük hatam” demişti(**). Ancak Türkiye’nin içinde yaşamakta olan ekonomik,sosyal ve kültürel kriz, 15 Yasayla hız kazanmış oldu.

ET’nin bilimcileri ikna yöntemi nasıl uygulanır?

ET’de üzerinde durulan konulardan birisi de bilim adamları aracılığıyla onların etkileyebileceği hedef sosyal sınıf ve katmanların yönlendirilmesine yöneliktir. Bunu gerçekleştirmek için bilim adamlarının yayınları ve katıldıkları toplantılar izlenir.

Bununla ilgimi bir anımı paylaşmak isterim.

Merkezi İzmir’de tütün eksperlerinin ve tütün üreticilerinin hakları konusunda çalışmalar yapmak üzere kurulmuş “Tütün Eksperleri Derneği” vardır.

Tütün Eksperleri Derneği’nin 2010 yılında düzenlediği bir paneline, arkadaşım Tayfun Özkaya’nın aracılığıyla “İzmir İl Çiftçi Örgütleri Platformu”nun Sözcülüğünü yaptığım sırada konuşmacı olarak çağrılmıştım.

Bir ziraat mühendisi olarak sunduğum bildiride: “Yüzyılları bulan tütün tarımıyla öne çıkan ülkelerden biri olan Türkiye’de de tütün ekimi, sigara üretimi ve tüketiminin, çok kısa bir sürede küresel şirketlerin etkisi altına girdiğine, tütün tarımında hızlı bir düşüş ve ithal tütün ile üretim yapılarak sigara sanayisinin tamamen yabancı şirketlerin denetiminde olduğuna, tütün ekimi ve sigara üretiminin dünyada “British “American Tobacco, Philip Morris International, Imperial Brands, Japan Tobacco ve Altria Group” gibi beş büyük şirketin denetimine sokulduğuna” değindim.

Ve de bu şirketlerin Şark (Türk) tipi tütün ile Virjinya ve Burley tütünü denen türlerin dünyada nerede, ne kadar üretileceğine ve hangi oranlarda harmanlanarak sigara üretiminde kullanılacağına ilişkin kararları verdiğini ve böylelikle ülkelerin tütün tarımı ve sigara sanayilerine de hükmettiklerini anlattım.

Toplantıda, yerli aracılar ve anılan yabancı şirketlerin temsilcileri de vardı. Bir aracı tüccar, tütün üreticileri için “Onlar bizim nikahsız karılarımızdır” diyecek kadar açık sözlüydü(!).

Aradan bir süre geçmişti. Üniversitedeki odamda çalışırken gelen bir telefonla, yabancı tütün şirketlerinden birisinin ekonomik tetikçisi, temsilci görünümüyle ziyaret etmek istediği bildirildi.

Temsilci,Bulgar Yurttaşı bir Türk olan eşiyle odama geldi. Çevirmenliğini eşi yaptı. Temsilci:

Türkiye yerli tütünleri satın alarak Türk tarımına ve üreticilerine hizmet ettiklerini, burada bir sömürü olmadığını, üstelik ürettikleri sigara ve benzerlerinin insan sağlığına en az zarar veren ürünler olduğunu” anlattı.

Ve de en sonunda beni, İzmir İli Çiftçi Örgütleri Platformu’nun Sözcüsü olduğum için sigara şirketlerinin çalışmalarını izlemek ve öğretmek amacıyla Amerika Birleşik Devletleri’ne davet etti.

Davet nedeni açıktı. Sesimi yabancı şirketler kısmak istemişlerdi. Bu şirketlerin başvurduğu klasik yöntemlerden biriydi.Hiç düşünmedim olumsuz cevap vermiştim.

————————————

(*)Ekonomik Tetikçilik’te Kemal Derviş’i iyi tanımak gerekiyor.15 günde 15yasayla Türkiye’nin kapitalist dünya ile kayıtsız koşulsuz egemenliğine girmesinde kolaylaştırıcı rol oynadı . Ancak yıllar sonra 2014 yılında yapmış olduğu bir söyleşide Kemal Derviş;“Bizi Özelleştirmeye Zorladılar” diye bir itirafda bulunuyor ve “…Daha sonra ABD’ye geldim ve Başkan Bush’un Hazine Bakanı beni çok soğuk karşıladı…Kendisi ‘krediye hiç gerek yok’ dedi. Eğer bilmiyorsanız ‘özelleştirme konusunda size yardımcı olayım.Ama özelleştirirken satacaksınız, piyasa ne verirse o fiyata satacaksınız. Biz bu kadar ucuza satmayız diye bir tutum içine girerseniz o zaman hiçbir şeyi başaramazsınız.” dediklerini anlatarak aslında kendisine verilen uluslararası görevi örtmeye çalışıyordu. Bu tespiti yıllar sonra eski bakanlardan,üstelik sağ eğilimli Güneş Taner de doğrulayacaktır. Taner,Kemal Derviş hakkında şunları söylüyordu: “Özel bir görevi vardı. Yerli sermayeyi biçerek yabancılara kapıları sonuna kadar açtı. Bankalar ve sigorta şirketleri el değiştirdi(Bakınız: www.egitimajansi.com/haber/kemal-dervisten-itiraflar; www.ensonhaber.com/kemal-dervis ve catherina-40 milyar-dolari-ne yapti)

(**)Bülent Ecevit,Türk solunun sosyal demokrasi sürümünde(versiyon)bir yıldız gibi parladı, bozuk düzeni değiştireceğini savlayarak “Karaoğlan” olarak ünlendi. Ancak zamanla, emperyal çelişkileri görmezlikten gelerek İsveç tipi bir sosyal demokrasiyi öne çıkarmaya başladı. Son başbakanlığı zamanında da, ekonomiyi ayağa kaldırmak için uluslararası finans kapitalizminin temsilcisi Kemal Derviş gibi birisini Türkiye’ye çağırdı. Derviş’in başta özelleştirme politikaları olmak üzere devletin emperyal kapitalist sistemle kayıtsız koşulsuz entegre olmasını sağladı. Giderayak, FETÖ’ya övgüler düzecek kadar mistikleşti, Mustafa Kemal’in idam fetvasını onaylayan Vahdeddin’e bile “ Vatan haini diyemem” aşamasına geldi. Ecevit’i seven kitleler, “devlet malını yemedi” diye anımsalar bile, tarihin yargısı devlet adamlarının ülkelerini getirdikleri yer ile değerlendirecektir.

Bunları da sevebilirsiniz