Utanç ve Gurur, Çaresizlik ve Umut Arasında Bir Garip Paranoya Hali

Şubat 2023, hiç kuşkusuz, var olduğumuz sürece unutamayacağımız bir ay oldu. Anlatacak, yazacak, düşünecek çok şey var. İçimize anlattığımız, içimize yazdığımız ve sessizce düşünüp, düşüncemizden kaçmak istediğimiz çok şey. Ben istemiyorum anlatabileceklerimi duymak ve yazabileceklerimi okumak ve düşüncelerimle yüzleşmek istemiyorum. Korkuyorum! O yüzden susuyorum. Kaçıyorum şimdi de. Ne zamana kadar bilmeden, bilemeden.

Başka bir şeyden bahsetmek istiyorum. Tüm olan bitenle ilgili ama duygu ve düşüncelerimin ancak kırıntısı olabilecek bir şey. Bugün bir haber okudum. Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan haber, Türkiye’ye arama kurma faaliyetleri için gelmiş Meksikalı ekibin başına gelenleri anlatıyordu. Hani güzel, iyi yürekli kurt köpeği Proteo’yu topraklarımızda kaybettiğimiz, hani bize yardım için bin kilometrelerce uzaktan gelen insanların ekibi. Okuduklarım, zaten capcanlı yaşadığımız bu distopyaya birebir uysa da, artık şaşırtmaması gerekse de, hala insan şu yüreğime ağır geldi. Ekibin Türkiye’de başına gelmeyen kalmamış. Valizleri kaybolmuş, arama kurtarmada kullandıkları teçhizat çalınmış, çalınan malların yerine konması için ciddi bir şey yapılmamış. Çadır verilmemiş. Arama kurtarma faaliyeti yapmaları engellenmiş. Başlarına silah dayanarak engellenmiş. Altınları ve dövizleri göçük altından çıkarsınlar diye engellenmiş. İnanamadım. Ama biliyorum. İşte utanç bu! İşte, okyanus ötesinden, yardımımıza koşan insanların gördüğü ülke bu. Olduğumuz ülke bu. Göçük altında kalan ve göçük altında altınını arayanların ülkesi. Ve kötü olanı, utanılacak daha büyük elemlerin ülkesi olması burasının. Bu güzel ülkenin….

Başka bir şeyden daha bahsetmek istiyorum. Yine tüm olan bitenle ilgili ve yine duygu ve düşüncelerimin ancak kırıntısı olabilecek bir şey. Bir futbol maçı. Dakika 4.17. Oyun durur ve tüm taraftarlar sahaya binlerce güzel oyuncak atar. Ekranlarda, yok olan şehirlerimizin adları. Fonda “memleketim” çalıyor. Memleketim. Bir başkadır benim memleketim. Hepimiz ağlıyoruz. Ben ağlıyorum. Çocuklara, annelere ve şehirlere. Bunlar nasıl geçecek diyorum. Ama fonda Memleketim çalıyor. Maçın başında binler bağırmış. “Hükümet istifa!” “ “Yeniden doğdum dersin, derya olup gidersin.” “Bir başkadır benim memleketim.” Memleketim başka şüphe yok. İşte gurur bu! Gurur bir maçın 4.17’sinde açılan bir “Çocuklar hep gülsün” pankartı. Çocuklar gülsün diye yapabilecek oldukları bu ülkenin. Ve iyisi, dahası da olmasının tüm bunların. Bu güzel ülkenin…

Ah! Sıkıştık. Çok sıkıştık. Bu ülkede iyi ve kötü arasında gidip gelirken çok sıkıştık! Çaresizce izlerken olan biteni, umutla küllerimizden doğabileceğimizi de bilmek arasında çok sıkıştık. Biziz çok garip. Cidden biziz yıkan da yaratan da. Bu büyük utanç da bu büyük umut da bizim. Ve tragedyaların o büyük savaşı, binlerce yıllardır devam ediyor bu topraklarda. Yaratanların kazanması dileğiyle artık. Yıkanların değil. Yıkanların değil. Yaratanların !

Bunları da sevebilirsiniz