Göçük!

Kahraman Maraş depremini duyduğumda gazeteci olarak Gölcük depremi izlenimlerim aklıma geldi. 

Yaşadıklarımdan, gördüklerimden, anlatılanlardan travmasını yıllarca çektiğim depremde bu kez on ilde olacaklar, film şeridi gibi gözümün önünden geçmeye başladı.

Daha beteri oldu. İlk günkü haberler bir çok yerde, bunu gösterdi…

Yardım yoktu, çadır yoktu, iktidar sahipleri yoktu, asker yoktu, ekip yoktu, yollar kapalıydı…

Sömürü düzeni ve onun tek adama bağlı iktidarı, göcük altında kaldı. İnkarı mümkün değildir.

Binlerce cana ve maddi, manevi büyük bir yıkıma mal olan, bağıra bağıra gelen depremle sistem ve iktidar sorgulaması, şimdi çok daha elzemdir. 

Siyaset yapmanın da tam  yeridir…

Açıktır, aciz kaldılar. Özellikle ilk iki gün, yıkımın yanında çevresinde yokturlar.

En kolay müdahale gücü askeriyeyi devreye sokmadılar. Yardım araçları ve ekiplerin ulaşımını sağlayamadılar. Sorumluluklarını yerine getirmediler. Sonraki günler, başıbozukluk…

***

AFAD benzeri yapılara doldurdukları imam kadrolarıyla çuvalladılar.

Orman yangınlarında gördüğümüz gibi ilk anda devreye girmesi beklenen askeri gücü, zamanında kullanmadılar. Aciz görünme kaygısından olmalı. Afet durumunda bu gücün ivedilikle devreye girmesini ön gören protokolü kaldırmışlardı çünkü.

Ne yazık ki bedeli çok ağır oldu.

Ranta yol veren, imar anlayışlarını bu doğrultuda oluşturan sermaye yanlısı betoncu iktidarın, beton enkazlarında acizliğini izledik, izliyoruz. Bu arada aynı doğrultuda  çalışan , uygunsuz inşaatlara onay veren bürokrasi ve yerel yönetimlerin yanlışlarını da…

SİYASET YAPMAK

Bölgede sık sık yurttaşların “ devlet nerede” sorusuyla karşılaştık.  Halkçı, kamucu devlet seçeneklerini ya da ihtimalini de göze alarak meseleyi açmak gerekiyor. Devlet, egemen gücün iktidarının kime ait olduğuyla somutlaşır.   Doğru soru “ İktidar nerede ? “ olmalıdır. AKP ve tek adam rejimi  “ Çok büyük afet, kader planı “ vurgusuyla birlikte “ iktidar nerede” sorgulamasını örtme, gizleme derdindedir.

Ayrıca acizlik ve sorumsuzluk karşısında İktidar ve yandaşları eleştiri ve suçlamaları göğüslemek için “ siyaset yapmayın, siyasetin zamanı değil” söylemeni kulllanıyor.

Amaç, suçlamalara maruz kalmamak.

Öyle de yaşanan gerçekliğin gölgelenecek, karanlıkta tutulacak yanı kalmadı.

99 depreminden sonra ‘şimdi siyaset konuşulmayacaksa ne zaman konuşulacak’ diyerek en ağır eleştirileri yapan siyasal islamcılar, ‘şimdi siyasetin zamanı değil’ vurgusuyla ağzını açana tehditler yağdırıyor.

Hala korku iktidarı zemininin üstünde “hesabını sonra görecekleri defter tutulduğunu” söylüyorlar.

Hesap vermesi gerekenlerin,  hesap sorma tutarsızlığı…

Oysa baş sorumlu ve suçlu, kendileridir.

AFAD’ın üst yönetimine afet yönetimine ilişkin herhangi bir bilgi, eğitim ve donanımı olmayan ilahiyat tayfasını getirenler onlar.

ikinci gün “ulaşmadığımız enkaz kalmadı ” yalanını söyleyenler onlar.

Bilim adamları ve uzmanların uyarılarını, raporlarını, bilimsel gerçekleri dikkate almayanlar onlar.

Cehalete, eğitime aldırmayanlar onlar.

Kızılay gibi bir zamanlar güvenilir kurumu yandaş vakıflara yaptığı bağışlarla, eş dost, akraba ve partililerle doldurup, itibarsızlaştıranlar onlar.

 Bağır bağır gelen depreme karşı önlem almayan,  “ kader planı” diyen onlar.

Uzaydan atılan ucu sivri 7-8 metre çubuklarla deprem yaratıldığını öne süren Uzay Ajansı başkanını onlar göreve getirdi.

Liyakat ve uzmanlığı aldırmayanlar onlar.

Üniversitelerin rektörlerini, hukuk , mimarlık ve mühendislik fakülteleri dekanlarını, hastane, Milli eğitim müdürlerini, daha bir sürü kamu kuruluşlarının yöneticilerini ilahiyatçılardan, imamlardan kuranlar onlar.

Halktan yasa gücüyle toplanan 38 milyar dolarlık deprem vergilerini betona gömen de onlar…

***

CHP Mersin Milletvekili Alpay Antmen mecliste “deprem vergileri nerede” diye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevaplaması istemiyle 2021 yılında sormuş. 

Gelen cevap, “ Maliye Bakanlığı’na sorun” olmuş. CHP’li Antmen, Maliye Bakanlığı’na sormuş, o da “İçişleri Bakanlığı’na sorun” demiş. İçişleri Bakanlığı da “Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çerçevesinde harcanıyor” diye cevap vermiş.

Şimdi “ siyaset yapmayın, zamanı değil, öyle mi ? “

Sermayenin taktiği, toplumu siyasetten uzaklaştırmaktır, apolitik bir düzen sağlanmak, susturmaktır.

Oysa siyaset, dünya görüşüdür,  fikir sahibi olmaktır, düşünmektir, sorgulamaktır, sessiz kalmamaktır.

Konuşmaktır siyaset yapmak.  

Her zeminde , her koşulda siyaset yapılır.  

Aslında “ siyaset yapmayın “ demek de bir tür siyaset ürünüdür.

Bu nedenle halkın sorgulamasını, eleştirmesini istemeyen iktidar sahipleri, defter tuttuklarını vurgularken büyük yıkım karşısında korkutmayı esas alan bir siyaset yöntemini kullanıyor.

Ama unuttukları temel bir mesele var ; halkın defteri…

İşsizliğin,  yoksulluğun, yolsuzluğun, enflasyonun, pahalılığın yanında, depremde yapılan ve yapılmayanlarla iktidarın defterinin dürülmesi, sandığa gömülmesi gerekiyor. Az kaldı…

Bunları da sevebilirsiniz