Soyut Nesneler

Ontolojinin (ya da varlıkbilimin) temel sorusu “Neler vardır?” sorusudur. Bu soruyu duyduğumuzda belki “İşte, ne bileyim, bu masa, şu bardak, şuradaki kedi…” diye yanıtlamak isteyebiliriz. Elbette soruyu bu şekilde yanıtlamaya çalışmak pek makul değildir. Var olan tüm şeyleri tek tek saymaya kalkışsak ömrümüz yetmez. Onun yerine var olan birçok şeyi bir çırpıda listeye eklememizi sağlayacak bir strateji geliştirmemiz lazım. Bu masadan ve şuradaki kediden bahsetmek yerine, doğrudan masalardan ve kedilerden bahsedelim. Neler mi vardır? İşte, ne bileyim, masalar, bardaklar, kediler… Soruyu bu şekilde yanıtladığımızda, mesela, sırf “masalar” diyerek birçok şeyi bir defada ontolojimize eklemiş oluruz.

Öte yandan, masalar ve kediler gibi türlerle ontoloji yapmaya çalışmak bile epeyce verimsiz olacaktır. Daha da soyut bir düzlemde çalışırsak soruyu altından kalkılabilir hale getirmeyi başarabiliriz. Masaları, bardakları, kedileri ve diğer birçok türden şeyi tek bir anda listelemenin bir yolu, hepsinin ait olduğu ortak kategorileri incelemek olabilir. Verdiğim örneklerin tümü somut nesnelerdir. Dolayısıyla, ontolojiyle uğraşırken, ne tek tek bu masadan ve şuradaki kediden bahsetmemize, ne masalar ve kediler kategorilerinden bahsetmemize gerek olacaktır. Bunun yerine, basitçe, “Somut nesneler vardır” diyerek, bahsi geçen tüm şeyleri ontolojimize ekleyebiliriz.


Sanıyorum ki somut nesnelerin varlığı pek tartışmalı değildir. Derin bir felsefî kuşku anında değilsek “Acaba masalar hakikaten var mı ya?” demeyiz. Öte yandan, somut nesnelerden bahsetmek akla hemen soyut nesneleri getirir. Soyut nesneler de var mıdır? Örneğin, sayılar, tümeller, kümeler, önermeler ya da gerçekleşmemiş ihtimaller var mıdır? Tümellerin varlığı tartışmasını anlattığım yazı dizisinde
i, tümellerin var olduğunu reddedenleri “nominalistler” (ya da “adcılar”) olarak adlandırmıştım. Bazen “nominalizm” etiketi, yalnızca tümellerin varlığını reddedenler için değil, genel olarak soyut nesnelerin varlığını reddedenler için kullanılır. Nominalizme karşı olan Platonizm (ya da “gerçekçilik”) ise bu nesnelerin bizden bağımsız şekilde var olduğunu söyler. Elbette adını soyut Formların var olduğuna ve bu Formların somut dünyadan “daha da” gerçek olduğuna inandığı söylenen Platon’dan alır.

Bir şeyin soyut olması tam olarak ne demektir? Çoğu filozof hangi nesnelerin somut ve hangilerinin soyut olduğu konusunda anlaşsa da soyut olmanın tam ne demek olduğu konusu halen tartışmalıdır. Başka bir deyişle; bu masa, 3 sayısı ve kedim Sofi’den oluşan bir kümeyi sınıflandırmaları istenilse, birçok filozof masayı ve kediyi “somut nesne”, 3 sayısını ise “soyut nesne” olarak sınıflandıracaktır. Ancak, bu nesnelerin hangi yönden birbirlerine benzediklerini, yani “somut” ya da “soyut” oluşlarını neye borçlu olduklarını ifade etmede güçlük çekebilirler. Soyutluğun bir tanımı uzay ve zamanda yer almamak olabilir. Masa ile kedi uzayda yer kaplayan ve zaman içinde olan şeylerdir. Öte yandan 3 sayısını evrenin neresine bakarsanız bakın bulamazsınız. Soyutluğun buna bağlı başka bir tanımı da nedensel ilişkilere girmemek olabilir. Ne de olsa, nedenselliği, uzayda ve zamanda komşu olan şeyler arasındaki bir ilişki olarak düşünürüz: bir bilardo topunun ötekine çarpması, kedinin bardağı masadan aşağı itmesi gibi. Soyut nesneler ise böyle nedensel etkileşimlere girmezler. 3 sayısını itip çekemezsiniz.

Bahsettiğim soyut nesnelerden bazılarının varlığına inanıp, diğerleri konusunda nominalist bir tutum sergilemek mümkündür. Örneğin, tümellerin varlığına inanıp, gerçekleşmemiş ihtimallerin var olduğunu reddedebilirsiniz. (Tümeller özelinde tartışmanın nasıl ilerlediğini merak edenler yukarıda bahsettiğim yazı dizisine göz atabilirler.) Öte yandan, tüm bu tartışmalarda ortak olarak gözlemleyebileceğimiz bazı yönler de vardır. Çok kabaca ifade etmek gerekirse, herhangi bir soyut nesne konusunda gerçekçi bir tutum sergileyenler genelde dilden, nominalist tutum sergileyenler ise epistemolojik kaygılardan hareket ederler. Bunun ne anlama geldiğini anlatmaya çalışacağım.

Önce bir Platonistin belirli türden bir soyut nesnenin varlığını nasıl savunabileceğini düşünelim. Günlük hayatta sık sık sayılardan bahsederiz ve sayılarla ilgili söylediğimiz birçok iddianın doğru olduğunu düşünürüz (hatta umarız). Gelecek ayki bütçemi hesaplarken, 3000 liralık kredi kartı borcumla 2500 liralık kira borcumu toplayıp 4500 liraya ihtiyacım olacağını hesaplarsam (yani “3000 + 2500 = 4500” olduğunu iddia edersem), epey sıkıntı yaşarım. Peki, yanlış matematiksel ifadelerle doğru olanların ne farkı var? Doğru olanlar, matematiksel nesneler arasındaki ilişkileri isabetli bir şekilde yansıtabildikleri için doğru değiller mi? Öyleyse, bahsi geçen matematiksel nesnelerin var olması lazım ki, bizim matematiksel ifadelerimiz doğru olabilsin.

Benzer bir argümanı gerçekleşmemiş ihtimaller üzerinden de kurabiliriz. Az önce bir bardak su içtim. Ama su yerine çay da içebilirdim. Bu da bir ihtimaldi, ancak gerçekleşmedi. Görünüşe göre benim yalnızca mümkün olup aslında gerçekleşmeyen çay içişim hakkında konuşabiliyorum. Onun hakkında doğru şeyler de söyleyebiliyorum (“su yerine çay içseydim susuzluğum dinmezdi”). Demek ki benim yalnızca mümkün olan ama gerçekleşmeyen çay içişim var.

Ancak nominalistler bu kadar kolay ikna olmayacaklardır. Onların da kendi görüşleri için öne sürdükleri argümanlar mevcuttur. Bunlar sıklıkla epistemolojik kaygılardan hareketle öne sürülen argümanlardır: Eğer bahsi geçen soyut nesneler gerçekten var olsalardı, onlar hakkında bilgiye sahip olamazdık. En başta somut bir nesneyi düşünerek başlayalım. Karşımdaki masanın var olduğunu nereden biliyorum? Çünkü masa duyu organlarımla nedensel etkileşimlere giriyor. Etraftaki ışığı retinama doğru yansıtıyor mesela. Ya da ellerimle bastırınca bir direnç uyguluyor. Öte yandan, sayılarla ya da gerçekleşmemiş ihtimallerle bu şekilde nedensel etkileşimlere geçemiyorum. Uzayın ve zamanın ötesinde var olan 3 sayısından ve bu sayının ötekilerle ilişkilerinden nasıl haberdar olabilirim ki? Yani, eğer sayılar soyut nesneler olarak var olsalardı, onlar hakkında bilgiye sahip olamazdık.

Burada soyut nesneler hakkındaki tartışmayı yalnızca genel ve üstünkörü bir şekilde ele alabildik. Oysa soyut nesnelerin varlığı ontolojinin en büyük tartışmalarından, ontoloji de felsefenin en temel konularından biridir. “Neler vardır?” sorusundan daha temel bir soru bulmak zor. Peki, siz ne düşünüyorsunuz? Tamam, somut nesneler var elbet. Peki ya soyut nesneler?

Bunları da sevebilirsiniz