Nietzsche’nin İmgesi ve Felsefesine Kısa Bir Başlangıç

1889 yılının başında birdenbire sona eren akıl sağlığı yerindeyken sürdürdüğü yaşamı boyunca neredeyse bütünüyle göz ardı edilen Nietzsche, günümüzde şaşılacak derecede çelişkili ve farklı görüşteki düşünürlerin kendilerini, kendi görüşlerini bir çapayla fırtınalı felsefe denizinin kıyısına tutturmaya çalıştıkları bir filozoftur. Düşünen kişiler için belki de bu çok anlamlılık, eserlerine esin kaynağını bulmuş olanların oldukça geniş çeşitlilikte bir liste oluşturmasının nedenidir. Yaşamı süresince neredeyse tamamen göz ardı edilen eserlerinin, ölümünden sonra diğer düşünürleri bu denli etkilemesi, günümüze değin Nietzsche’nin düşüncelerinin kimilerince mantıksız kimilerince de sağlam ve hakikati serimleyici düzeyde görüldüğü açıkça ortaya koymaktadır. Michael Tanner, Nietzsche’nin yaşamı, felsefesi ve imgesi hakkında giriş kitabı olan Nietzsche Çok Kısa Bir Başlangıç eserinde Nietzsche’nin eserlerindeki çok sayıdaki belirsizliği konu edinirken, aynı zamanda birçok kavramın yanlış anlaşılarak günümüze kadar nasıl geldiğini de açığa çıkarıyor. Dahası, Nietzsche’nin bir alıntısıyla okuru uyarıyor: “Her şeyden önce, beni olmadığım şeyle karıştırmayın!”

Bu bağlamda, Nietzsche’nin okur tarafından anlaşılmasının zorluklarından biri fikirlerini geliştirirken karşısına aldığı düşünürlerin eserlerine gönderme yapmamasıdır. Türkiyeli okur için fazladan bir problem de Hristiyan kültürüne karşı geliştirdiği tezlerin bize olan uzaklığıdır. Bu bakımdan ortaya çıkan belirsizlikleri kısmen de olsa giderebilmek için konunu ehli rehberlere duyulan ihtiyacı daha çok hissederiz.

Nietzsche Çok Kısa Bir Başlangıç adlı eserinde Michael Tanner önemli bir noktayı öne çıkararak Nietzsche’nin bir filozof kadar sanatçı olma isteğine de vurgu yapmaktadır. Nietzsche’nin bu özelliği yayınladığı ilk eseri olan Tragedya’nın Doğuşu’ndan itibaren belirginlik kazanır. Şen Bilim’de şair yanını okura sunmak isterken Nietzsche Wagner’e Karşı eserinde göklere çıkardığı Wagner’i bir müzik tanrısı edasıyla cehennemin kıyına gönderir. Bu türden bir kendinden eminlik ancak hayatın sırrını çözdüğüne inanan sanatçılarda görülebilir.

Yalanın gerçekliği ya da kaçınılmazlığı karşında Nietzsche sevmediği İbsen ve Dostoyevski ile tam bir uyum içerisinde gösterilemezse de yaşamının kutsanması konusundaki taviz vermez tavrı, Tan Kızıllığı’nda açıkça ahlakı da ahlaksızlığı da reddetmesine varır. Buradaki ahlakın burjuva mallar dünyasıyla uyum içerisinde bulunan ortaklıktaki, yani piyasadaki Hristiyan din ahlakı olduğunu dikkate almalıyız.

Farklı hissetmek için farklı düşünmenin zorunluluğuna vurgu yapan Nietzsche’nin Ecce Homo eserinin alt başlığı “Kişi Nasıl Kendisi Olur” okuru bir peygamber edasıyla yaşamını, eserlerinin dökümünü yaparak ve onları rehber göstererek bizleri uyarır. Tanrı’yı düşünürlere karşı üstünkörü bir yanıt ve yasak olarak ele alan Nietzsche, Tanrı’nın inananların gözünden anlamını yitirmesinin yarattığı boşluk duygusunu da vurgulamaktan geri durmaz. Bu noktada Tanner’ın uyarısı göz önünde alınması gereken bir güncelliğe sahiptir ve uyarıcıdır.

Michael Tanner bu küçük fakat zihin açıcı çalışmasında Nietzsche’nin düşüncesindeki çelişkili yönlere de dikkat çekmektedir. Bu belki de en çok amor fati ile “yaşamın korkunçluğu” kavramlarının bir arada bulunmasında görülür. Böylesi taban tabana zıt kavramlar Nietzsche hakkında ahkâm kesen, aralarında Heidegger’in de bulunduğu, allameleri iler tutar yanı olmayan görüşler ortaya atmaya sevk etmiş olduğunu dikkate alırsak büyük bir yaygınlığa ve övgüye layık görülen filozofun sıradan okur için yaratabileceği açmazları göz önüne almak yerinde olur.

Önemli düşünürlerin karşılaştıkları temel açmaz mutlaklaştırmaktadır. Bu, düşünürlerin de insan olduklarının unutulması anlamına gelir ki okurun akıllı bir yaratık olmadığını ima etmekte örtüşür. Tanner açıklıkla Nietzsche’nin okurunu, en azından kendinin yazdığı konular hakkında, yeterince bilgi sahibi bir olduğunu kabul ederek bu saçmalığı örtük olarak reddediyor.

İnsanlık durumunu Güç İstenci, amor fati ve ebedi tekerrürün – yapılan yanlışlar tekrarlanmaktadır ve sonsuza kadar da tekrarlanacaktır – çelişkinin birlikteliğinde ele alan Nietzsche kişinin kendi yolunu nasıl arayacağını ele alan Tarkovski’nin İz Sürücüsü gibidir: Ebedi doğrular yerine yaşanması gereken ve yaşama değer tek şey olan yaşamdan zevk almanın imkanlarının peşine düşmenin imkanlarını eserinde anlatır.

Bunları da sevebilirsiniz