Kaçırılmaması Gereken Bir Sergi

İzmir Büyükşehir Belediyesi, Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde çok anlamlı bir sergi açıldı: Köy Enstitüleri Kitap ve Efemera Sergisi.

(TDK’ya göre Efemera, günlük yaşama ait yazı, belge ve yazışma gibi kısa ömürlü ve kalıcı olmayan kağıtlara deniyor.)

Köy Enstitüleri döneminden kalan belgelerin koleksiyonuna sahip olan Haldun Cezayirlioğlu, daha önce bu sergiyi, başta Ankara ve Eskişehir olmak üzere çeşitli kentlerde açmış.

Köy Enstitüleri konusunda kendisinin ilk esin kaynağı Mehmet Başaran’ın 1974’te yazdığı, Varlık Yayınlarında çıkan TONGUÇ YOLU (alt başlığı; Köy Enstitüleri: Devrimci Eğitim) adlı kitapçık olmuş.

Cezayirlioğlu; “Bu küçük kitap bana yaşam ve tutkunun kapısını açtı!” diyor.

EĞİTİM VE KALKINMA DEVRİMİ

Her ne kadar Köy Enstitülerinin kuruluş yasası 17 Nisan 1940’ta çıkmışsa da Atatürk bu hazırlığı çok önceden, 1935’te Saffet Arıkan’ı Eğitim Bakanı ve İsmail Hakkı Tonguç’u da İlköğretim Genel Müdürü atayarak başlatmış. 1938’de Hasan Ali Yücel’in Bakan olmasıyla Köy Enstitüleri kuruluş çalışmaları büyük bir ivme kazanmış. Ülke genelinde açılmaya başlamasıyla da aydınlanma sürecinin ilk meyveleri alınmaya başlanmış.

Bir yandan, öğrencilik ile işçiliğin buluştuğu özgün bir eğitim- öğretim modelinin kurulmasını sağlayan Hasan Ali Yücel ile İsmail Hakkı Tonguç bir yandan da 500 dolayında klasiğin Türkçe’ye çevrilmesini sağlayarak aydınlanma devrimini sağlam köklere oturtmuş…

TRUMAN DOKTRİNİ, MARŞAL PLANI…

Köy Enstitüleri 1954 yılında resmen kapatılıncaya kadar 18 000 köy çocuğu öğretmen olarak yetişmiş ve hepsi de köy öğretmeni olarak göreve başlamış.

Sadece 1940 ile 1946 arasında, köy enstitülerindeki öğrenciler 15 000 dönüm tarlayı tarıma elverişli hale getirmiş ve kendileri bu arazilerde üretim yapmışlar. Aldıkları tarım eğitimi ile bağlar bahçeler üreten köy enstitüsü öğrencileri, kızlı erkekli inşaatlarda da çalışarak; işlikler, öğretmen evleri, elektrik santralleri, su depoları, ahır ve samanlıklar ve kilometrelerce yol yapmışlar.

Ve elbette güzel şeylerin düşmanı fazla olacaktı!

Bu devrim projesinin yaşama geçmeye başlaması önce, içerideki bağnaz kesim ile toprak ağalarını rahatsız etti. Yaptıkları akıl ve ahlak dışı çalışmalarla Köy Enstitülerini gözden düşürmeye çalıştılar. En büyük darbeyi de ABD vurdu! ABD’nin yardımına ihtiyaç duyduğumuz bir anda ABD Başkanı Truman, başka bazı dayatmalarla birlikte;

Köy Enstitülerini de kapatacaksınız!” diye bastırınca pırıltılı Köy Enstitülerinin sonu görünmüş oldu.

ÖZGÜN BİR EĞİTİM

Çok değerli ve anlamlı belge, kitap ve fotoğraflardan oluşan bu koleksiyonun sahibi olan Haldun Cezayirlioğlu, serginin kitapçığında şunları yazıyor;

Tüm dünyanın savaşla ve savaşın getirdiği yokluk-yoksunlukla bunaldığı, bocaladığı yıllarda, Cumhuriyet kadroları, eğitim seferberliğini köyden başlatarak onurlu ve saygın bir duruş göstermişlerdir. Bu sergide, dönemin eğitim seferberliğinin yazılara ve talimatlara dönüştürülmüş belgelerini, öğrenci sicil fişlerini, diploma örneklerini ve uygulamaya ait her tür belgeyi izleyebileceksiniz! Daha önce hiçbir yerde yayınlanmamış belge ve fotoğrafları izleyerek, Cumhuriyet’in en güzel meyvesi olan Köy Enstitüleri’nin tanığı olacaksınız.”

NELER YOK Kİ!

Heyecan verici belgelerin arasında dolaşırken kimi zaman duygulanacak ve böyle aydınlık bir Cumhuriyet tohumunu yok edenlere söylemedik şeyi bırakmayacaksınız.

Sergideki bazı belgelere göz atarak ilginizi biraz daha çekelim;

Örneğin, Beşikdüzü Köy Enstitüsü’ne girmek isteyen, Kebire Alpak’a ait Talebe Seçim Fişi’ne bir göz atalım;

Rize-Pazar, Çingit Köyü, 1929 doğumlu olan aday öğrencinin ailesi için ‘çiftçilikle meşguldür’ diye yazıyor.

Kebire’nin, Köy Enstitüsüne neden girmek istediğini de, 1941 yılında Beşikdüzü Köy Enstitüsü’ne seçildiği belgedeki kendi el yazısından öğreniyoruz;

Öğretmenlik kızlara çok yaraşır. Ben köyümün yükselmesi için köyümde öğretmen olarak çalışacağım!” diye yazmış.

Bu kısa yazı bile, Cumhuriyet öğretmenlerinin o yaştaki bir kız çocuğuna nasıl bir bilinç kazandırmış olduğunu gösteriyor bizlere!

Öğretmenlerin geceleri lamba ışığında ders hazırladıklarını gösteren fotoğraflardan başka, Kars Cılavuz, Hasanoğlan, Kızılçullu, Sivas Pamukpınar, Savaştepe ve daha birçok köy enstitüsüne ait fotoğrafları büyük bir özlem ve hayranlıkla izliyorsunuz.

Bir de anlatılan derslerin listesi var, başka bir belgede. Bildiğimiz derslerin dışında neler yok ki; Beden Eğitimi ve Ulusal Oyunlar (evet milli değil ulusal diye yazılı), Ev İdaresi ve Çocuk Bakımı, Toplumbilim, İş Eğitimi, Çocuk ve İş Ruh Bilimi, Öğretim Metodu ve Ders Tatbikatı, Eğitim ve İş Eğitimi Tarihi, Zirai İşletme Ekonomisi, Kooperatifçilik…

Böyle bir teorik eğitim müfredatına bir de uygulama eğitimleri eklenince aydınlanma ışığı kısa zamanda parladı Yücel’lerle, Tonguç’larla…

İSMAİL HAKKI TONGUÇ’UN KİTABI

Köy Enstitülerinin kurucusu olan İsmail Hakkı Tonguç’un bir kitabı da var sergide. Daha işin başındayken, 1933 yılında yazdığı ve ‘Kitap Yazanlar Kooperatifi’ tarafından yayımlanan kitabın adı; İş ve Meslek Terbiyesi Kitabı…

O dönemde kitap yazmayı yüreklendirmek ve desteklemek için bir kooperatif kurulmuş olması bile ne önemli bir olay!

Köy Enstitülerinde ‘Söylenen Halk Türküleri adlı, Hidayet Gülen’in derlediği kitap da ilgi çekenler arasında…

Görünce heyecanlanacağınız belgeler arasında Köy Enstitüleri açılmadan önce Eğitmen Kurslarına ait olanlar da var. Kurs binaları yapılmadan eğitim başlayınca öğrenciler çadırlarda kalmaya başlamışlar. O çadırlarda bulunması gereken, yatak, yorgan, yastık, nevresim gibi eşyaların listesini görünce karmakarışık duygulara kapılıyorsunuz…

Bir devrim projesi olan Köy Enstitülerinin canlı öyküsünü izlerken, bir yandan da düşünüyorsunuz; Eğer Köy Enstitüleri kapatılmamış olsaydı, ya da en az bir kuşak daha var olsalardı kim bilir nasıl bir ülkeye sahip olurduk bugün!

Ve bunları düşününce de, Köy Enstitülerini kapatan ya da kapattıranlara bir kez daha lanet okuyorsunuz.

KEŞKE… KEŞKE…

Özetle; İzmir’de, Ahmet Adnan Saygun Kültür Merkezi’nde 15 Mayıs’a kadar açık kalacak olan bu sergi mutlaka görülmeli! Özellikle de orta dereceli okullar, öğrencilerini bu sergiye götürmelidirler.

Ama çok önemli bir başka şey daha yapılmalı;

Ailesinde Köy Enstitüsü kökenli büyükleri olanlar genellikle onların mirasına sahip çıkarlar. ‘İkinci Kuşak Köy Enstitüleri Derneği’nin kuruluş nedeni de budur.

Bu derneğin sahip olduğu birikimin yanı sıra, ellerinde başka belgeler olanların da katkıları ile büyük bir kaynak oluşturulabilir.

Sayın Haldun Cezayirlioğlu’nun değeri ölçülemez birikiminin başı çekmesiyle oluşacak belge zenginliği (müze değil ama) bir büyük galeriyi dolduracak büyüklükte olabilir.

Söylemek/önermek istediğim de zaten bu; Köy Enstitülerinin aydınlanma felsefesi doğrultusunda bir ‘Köy Enstitüsü Kültür Merkezi’ açılsa ve onun sanat galerisinde Köy Enstitülerine ait bütün bu belgeler bir araya getirilebilse ne güzel olur, öyle değil mi?

Bunları da sevebilirsiniz