En İyi Açıklamaya Çıkarım

Bugün çalışmak için arkadaşım Batuhan’la buluşmaya karar verdik. Sözleştiğimiz saatte onu kütüphanede göremedim. Telefonla aradığımda da ulaşamadım; arama düşmedi. Ben de Batuhan’ın hala metroda olduğu, birazdan geleceği sonucuna vardım. Batuhan birkaç dakika sonra geldi ve gerçekten de aradığım sırada metroda olduğunu öğrendim. Günlük hayatta bu gibi çıkarımları o kadar sık yapıyoruz ki, genellikle bir çıkarım yaptığımızın bile farkında olmuyoruz. Oysa beni Batuhan’ın metroda olduğu sonucuna ulaştıran çıkarım, bilimsel etkinliğin de önemli bir kısmını teşkil eden “en iyi açıklamaya çıkarım” [inference to the best explanation] yönteminin bir örneği.

Yukarıda bahsettiğim akıl yürütmenin basamaklarını biraz daha yakından inceleyelim. Elimde birtakım gözlem var: Batuhan’ın sözleşmiş olmamıza rağmen kütüphanede olmadığını görüyorum ve ona telefonla da ulaşamıyorum. Ayrıca, Batuhan’ın zaman zaman buluşmalara geç kaldığını ve ulaşım için genellikle metroyu tercih ettiğini de biliyorum. Bu bilgiler ışığında, sahip olduğum gözlemleri başarılı şekilde açıklayan bir senaryonun mümkün olduğunu fark ediyorum: Batuhan her zamanki gibi geç kalmış ve hala metroda. Batuhan’ın geç kaldığı ve hala metroda olduğu hipotezini H olarak adlandıralım. Eğer H doğruysa, H’nin doğruluğu sahip olduğum gözlemleri başarılı bir şekilde açıklardı. Öyleyse, H doğru olsa gerek!

Bu akıl yürütme, kuşkusuz, mantıksal bir zorunluluk içermiyor. H elimdeki verileri başarılı bir şekilde açıklıyor diye doğru olmak zorunda değil. Batuhan’ın dün akşam Marslılar tarafından kaçırıldığını farz edelim. Bu durumda da bugünkü buluşmamıza gelemezdi. Hem, Mars’ta da telefonun çektiğini sanmıyorum. Demem o ki, aynı gözlemleri açıklayan birçok farklı hipotez olabilir.

Öyleyse ben neden Batuhan’ın metroda değil de Mars’ta olduğu sonucuna varmıyorum? Bu soruyu detaylıca yanıtlamak göründüğü kadar kolay olmayabilir. Gelin şimdilik kabaca yanıtlamayı deneyelim: H hipotezi, Batuhan’ı Marslıların kaçırdığı hipotezine göre daha iyi bir açıklama. Hatta, elimdeki rakip açıklamalar arasında en iyisi. Bir açıklamayı diğerlerine göre daha iyi yapan faktörlerin eksiksiz bir listesini yapmaya çalışmak ise yanıtın zor kısmı. Bir açıklamayı iyi yaptığı düşünülen faktörlerden bazıları basitlik ve birleştirici güç olabilir. Ancak ben bu yazıda bu faktörlerin gerçekten bir açıklamayı rakiplerinden daha iyi yapıp yapmadığına ya da başka ne gibi faktörlerin rakip açıklamalar arasında seçim yapmamıza olanak sağlayabileceğine dair felsefi tartışmalara girmeyeceğim. Bu yazıdaki amacım en iyi açıklamaya çıkarım yöntemini tanıtmaktan ibaret.

En iyi açıklamaya çıkarımın bilimsel etkinlikte de önemli bir rol oynadığını söylemiştim. Bunun bir örneğine göz atalım. 19. yüzyılın başında, Uranüs’ün yörüngesinin Newton fiziği tarafından öngörülen rotadan saptığı gözlemlendi. Bu sapmanın bir açıklaması Newton fiziğinin yanlış olması olabilir. Ama bu pek de iyi bir açıklama gibi durmuyor; tek bir gezegenin rotasını doğru bir şekilde kestirememesi bizim Newton fiziği gibi başarılı bir kuramı tamamen reddetmemize neden olmamalı. Adams ve Le Verrier adlı iki gökbilimci başka bir açıklama sundular: Güneş sistemimizde henüz keşfedilmemiş sekizinci bir gezegen vardı. Belirli bir konuma ve kütleye sahip sekizinci bir gezegenin varlığını kabul ettiğimizde Uranüs’ün yörüngesindeki beklenmedik sapmaları başarılı bir şekilde açıklayabilirdik, çünkü bu sekizinci gezegen Uranüs’e uyguladığı kütle çekim kuvveti sayesinde onun rotasını etkiliyor olacaktı. En başta Uranüs’ün yörüngesinin en iyi açıklamasını teşkil ettiği için varlığına inandığımız bu sekizinci gezegeni ancak sonradan doğrudan gözlemleyebildik: Neptün!

En iyi açıklamaya çıkarımın bir diğer örneği de Darwin’in evrim kuramı. Darwin, öne sürdüğü evrim kuramının doğruluğuna inanmasının sebebinin bu kuramın birçok olguyu başarılı şekilde açıklayabilmesi olduğunu söylüyordu: “Ben yanlış bir kuramın yukarıda bahsettiğim olguları doğal seçilim kuramının açıkladığı şekilde açıklayabileceğine inanamıyorum”i. Bahsettiği olgulardan bazıları ise şunlardı: İnsan eli, yarasa kanadı ve yunus yüzgeci arasındaki anatomik benzerlikler ve hayvanlardaki körelmiş organlar. Darwin’in evrim kuramı, farklı türler arasındaki anatomik benzerlikleri bu türlerin ortak bir atadan evrimleştiğini iddia ederek açıklayabiliyordu. Körelmiş organlar ise bir zamanlar ona sahip olan organizmalara bir avantaj sağlayan ancak evrimsel süreçte yararını yitirmiş, artakalan organlardı. Kısacası, Darwin kendi kuramının gözlemlediğimiz birçok olguyu açıkladığına inanıyordu. Görünüşe göre, bu açıklamasını iyi bir açıklama yapanın da öne sürdüğü kuramın birçok olguyu tek bir ilkeyle açıklayabilmesini sağlayan birleştirici gücü olduğunu düşünüyordu.

En iyi açıklamaya çıkarım hem günlük hayatta hem de bilimde son derece yaygın olan bir akıl yürütme çeşidi. Yine de onun rasyonel bir akıl yürütme çeşidi olmadığına dair önemli bir argümandan bahsederek bu yazıyı sonlandıracağım. Önemli bilim felsefecisi Bas Van Fraassen, en iyi açıklamaya çıkarımı sevmeyenlerden. En iyi açıklama çıkarım yöntemine karşı “kötü yığın” [bad lot] adlı bir itirazı var. Bu argüman basit bir gözlemden hareket ediyor: Aslında bizim en iyi olduğunu düşündüğümüz açıklama, sahip olduğumuz açıklamalar arasında en iyi olan açıklama. Başka bir deyişle, bizim rakip açıklamalardan biri olarak tasavvur edemediğimiz, ama açıklanması gereken gözlemi ya da olguyu daha da başarılı bir şekilde açıklayan bir hipotez var olabilir. Elimizdeki “en iyi” açıklamanın aslında bir yığın kötü açıklama arasındaki nispeten en iyi açıklama olmadığını nasıl bilebiliriz ki? Van Fraassen’e göre, elimizdeki rakip açıklamaların en iyi açıklamayı içerdiğine inanmak için iyi bir sebebimiz yoktur, dolayısıyla sahip olduğumuz açıklamalar arasında en iyi olanın doğru olduğuna inanmak irrasyonel olacaktır. Kötü yığın itirazı, en iyi açıklamaya çıkarıma karşı geliştirilmiş en kuvvetli itiraz olarak görülür. En iyi açıklamaya çıkarımın rasyonel olduğunu düşünen bilim felsefecileri bu itirazı tatmin edici şekilde yanıtlayabilecek mi, bunu zaman gösterecek.

i Darwin, C. (1872). On the Origin of Species [Türlerin Kökeni Üzerine], sf. 421.

Bunları da sevebilirsiniz