28. Ütopyalar Toplantısı 7-10 Ekim 2022 tarihlerinde Karaburun’da, Ergin Pansiyon’da ”100. Yılında Emperyalizme Karşı Yeniden Ütopya” başlığı altında yapıldı.
Ütopyaların 28. yılı, Emperyalizme karşı ulusal kurtuluş savaşımızın 100. yılıydı. Hakikaten bu kadar olmuş muydu? Yaşanmış mıydı tüm bunlar? Yaşar Aksoy Ağabey, İlhan Selçuk’u anarak sormuştu: ”Kurtuluş Savaşı bir hayal miydi yoksa?”
Sahi, hayal miydi tüm bunlar? Yüzbaşı Selahattin? Hasan Tahsin? Karakol Cemiyeti? Mim Mim grubu? Nihayet Mustafa Kemal Atatürk? Hayal miydi tüm bunlar?
Ya öbür cephede? Can Yücel hayal miydi? Yusuf Savaş Emek hayal miydi?
Fark ettiniz mi? Bu sorularda hem bir hayıflanma hem de hayali bir küçümseme var. Tersten sorayım. Hayalimizde, aklımızda, yüreğimizde mi tüm bunlar?
Her sene Karaburun’da tüm bu gerçekler, gerçek kahramanlar, gerçek kahramanların yaptıkları…
Hatta Kartallı Kazım gibi ”kahramanlıkları hep gizli olanların” yaptıkları yeniden canlanıyor. Karaburun’da gerçeklerle hayaller, geçmişle gelecek birleşip bizi dolduruyor her sene. Bu sene de öyle oldu.
Konuşmacıları dinlerken kimi zaman dişler kenetli, yumruklar sıkılı, kaşlarımız çatılı kalıveriyor. Kimi zamansa boğazımız düğümleniyor. Kimi zaman kafamız karışıyor. Kimi zaman tebessüm ediyoruz. Hayat gibi… Tek bir farkla… Gerçek olamayacak kadar güzel bir hayat gibi… İşte o yüzden ütopya: Gerçeklerden inşa ettiğimiz fakat kendisi hayallerle bezeli bir ülke orası. Hemşehrim Kemal Burkay ”Dersim baştan başa hırçın ve güzel/ Dersim o benim şövalye ülkem” diyor. Karaburun Ütopyalar benim için o hiç varolmayan ve pek çok şeyi var kılan kutsal ülke. Üstelik bir kara parçasına bağımlı olmaksızın. Karaburun benim için sadece hayali bir kara parçası. Börklüce’nin memleketi ve hala Börklüce yetiştiren simgesel bir beşik Karaburun. Yıllar önce Datça’da şimdi Karaburun’da ikamet ediyor Ütopyalar toplantısı. Fakat Ütopyalar ve Ütopyacılar her yerde.
Küçükken evimizi aydınlatan Cumhuriyet gazetesinin Kültür-Sanat sayfalarında görürdüm ilanlarını. Sonraları Bilim ve Ütopya‘da. İyi olan hiçbir şeyin aynı kalmadığı ülkemizde tüm bunlar çokça değişti, başkalaştı. Aylin Hocamın [Musluoğlu] özlediği kokulu domatesler gibi ben de organik sayfalarımı, ütopyalarımı arıyorum. Üstelik Aylin Hocam şanslı. O, o domatesleri gerçekten tattı. Bense organik ütopyaları yılda en fazla 3 gün yaşıyorum. O 3 günlük rüzgarla yelkenimi doldurup 363 gün seyre devam etmeye çalışıyorum.
Ütopyalarla büyüyorum, büyüyoruz. Şimdilerde kızımız Metis Deniz’i de Ütopyalarla büyütüyoruz. Metis’i Mavi Vatan’ın huzurunda büyütüyoruz. Sahi ”Mavi Vatan” demişken. Ailemiz büyüyor: Zafer Arapkirli, Barış Doster, Cem Gürdeniz… Daha da büyüyecek. Ütopyacıların inadıyla 28 yıl sürdü Ütopyalar. O inat bugün daha da güçlenerek sürüyor, sürecek.
Şarkı söyler gibi…
Genç ütopyacıların hayallerini şimdi daha genç ütopyacılar omuzluyor, renklendiriyor. Türkülerle ve marşlarla kapatıyor geceyi, açıyor günü. Güneş, deniz ve yumuşak esen bir rüzgar… ”Varsın gel desin sana/ Yeşil gölgeli çamlar /Ninni fısıldayan dereler/ Şen nameler, gülen bir bahar/ Hayır, sakın yolunda kalma sen/ Dağları yıkan gücünle sars her yeri/ Durma yürü, haydi ileri”. Daha da ileri, geriye dönmeyiz artık. Tam 100 yıl olmuş. Şarkı söyler gibi ölenlerin bizi kurtardığı günlerden bu yana 100 yıl: ”Kanla irfanla kurduk biz bu Cumhuriyeti/ Cehennemler kudursa, ölmez nigâhbanıyız”. Sonra hep bir ağızdan bir Karaburun akşamı söylendi bunlar. Ziyanı yok. Işısın Güneş, coşsun deniz ve essin rüzgar dilediğince. Gülsün vatan. ”Gül ki sen, neş’enle gülsün ay, güneş, toprak, deniz/ Ey Vatan gözyaşların dinsin, yetiştik çünkü biz”. Gülsün vatan. Gülsün Ütopyacılar ve onları var eden insanlar.
En genç ütopyacılar henüz gelmedi. Ama bir gün onlar da gelecek. O zaman da çok gülecek bu vatan ve onu vatan kılanların yüzü. Aynı heyecan ve aşkla söyleyecek onlar da: ”O sevimli yüzün asla solmasın/ Hiçbir vakit kalbin yasla dolmasın”. Ütopyacıların gönül gözünde böyle beliriyor o yüzler. Aynı çehrede iki faklı insanı görebiliyor insan. En güzel hayalleri yıkanı da o hayaller için kendini yakanı da. Ay ve Güneş aynı Deniz’de buluşuyor Ütopyacıların huzurunda.
10 Ekim 2022 sabahında… Güneş yeniden doğdu ve deniz yeniden yansıttı aydınlık gökyüzünü. Ay’ın cemali ve bize söylettikleri hala aklımızda: ”Dünyalara bedeldir mah cemâlin”. O mah cemâlin hayali gönlümüzde yadigar kaldı. Sakarya’dan başlayıp Çeşme’de biten o büyük yürüyüşün ardından 100 yıl geçti. Hayal miydi tüm bunlar? Hiç olmadı mı bunlar? Bazı yerler hiç olmamış gibi özgür, bazılarıysa hiç olmamış gibi gamsız. Biz ise o günde yaşıyoruz 100 yıldır. Unutmadan, unutturmadan, hatırlatarak yeniden hayal ederek… Ütopyalar sürecek. Elbette ki mücadele de. İkinci yüzyılımızda daha özgür ve daha ütopyacı olacağız!