18 Haziran 2022 tarihli gazetelerin bildirdiğine göre Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Hasan Büyükdede, TBMM Komisyonu’nda yapmış olduğu konuşmada Türkiye Tarımı’nı değerlendirmiş.
Türkiye’nin sanayileşmede çok geri kaldığını, sanayi alanımızın diğer ülkelere oranla çok küçük olduğunu söylemiş.
Ancak aynı konuşmada Büyükdede: “Tarım tarım diye bağırıyoruz, çağırıyoruz da sonunda bize getirdiği para 50 milyar dolar; sanayinin getirdiği para şu anda 300 milyar dolar“ demiş.
Bildiğim kadar bu konuşmaya tarımın subaylarını yetiştiren ziraat fakültelerinden henüz bir tepki gelmiş değil.
Bir ziraat mühendisi olarak ilgili bakanın yapmış olduğu bu değerlendirmeye geçmeden önce küresel emperyal sistemde öne çıkan iki kişinin bilinen değerlendirmesini öncelikle anımsatmak isterim.
H.Kissenger tarımın ürettiği gıda için 1974’de ne dedi?
“G. Ford’a sunduğu raporda “Petrolü denetlersen ulusları, yiyeceği denetlersen insanları denetlersin!”dedi.
BM’nin Roma’da düzenlediği Dünya Gıda Konferansında ABD’nin Tarım Bakanı’nın yanında Kissinger da vardı.ABD’ye göre “Tarım, Tarım Bakanlığı’nın ellerine bırakılmayacak kadar önemliydi.”
E.Stiglitz ;Batı,Tarım Pazarlarını Ele Geçirmek İçin Ne Yapar?
“Asya,Latin Amerika ve Afrika girmek isteyen Batı,amacına ulaşmak için gerektiğinde bu ülkeleri finansal abluka altına almaktan geri kalamaz,bunu yaparken kendi üreticileri bütünüyle koruma altındadır.(2001 Nobel Ekonomi Ödülü Sahibi)”
Tarımsal üretim ülkelerin bağımsızlığının vazgeçilmez bir parçasıdır, bir başka deyişle “Tarım Bağısmsızlıktır”(*). Bir ülkenin bağımsızlığı, öncelikle bireylerinin doyması ile olası. Aç bırakılan bireyler, önce öz güvenlerini, sonra da umutlarını yitirirler. Bunun sonucunda ulusal bilinç kaybolur ve kitleler kim karınlarını doyurursa, onların egemenliği altına girerler.
Geçtiğimiz iki dünya savaşında, daha doğru bir deyimle iki emperyal paylaşım savaşında, Avrupa ve Rusya’da bu durum yaşandı. Anılan savaşlarda açlıktan ölen insanların sayısı, neredeyse savaşarak ölenlerin sayısından fazlaydı. Avrupa’da şimdilerde kimilerince lüks tüketim sayılan kurbağa bacağı, salyangoz gibi uç besinlerin tüketimi, savaşlar sırasında ortaya çıktı. Bu ülkelerde, sokakta kedi, köpek kalmamıştı.
Açlığın yıkımlarını yaşayan AB ülkelerinde tarımın olağanüstü desteklenmesinin ardında yatan gerçeğin nedenlerinden biri de buydu.
Kısaca, insanlar tarımın ürettikleriyle önce doyarlar, giyinirler ve sonrada tarımsal sanayi ile katma değer üretirler. Tarım ve sanayileşme aynı değerde vazgeçilmez iki sektördür. Sanayi ve tarım birbirini tamamlar.
Peki, Türkiye tarımsal üretimde neden ve nasıl havlu attı?
Türkiye’de tarımsal üretim özellikle getirisi az diye, nüfus başına azaldı, çünkü tarımsal üretimin büyük bir çoğunluğunu oluşturan aile işgücü temelli küçük ve orta ölçekli işletmeler yetersiz desteklemelerle tarımdan uzaklaşmaya başladı, gençlerin kente göçüyle köyler boşaltı. Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV)’ın İstihdam İzleme Bülteni’ne göre, Türkiye’de çiftçi sayısı son yılların en düşük düzeyine geriledi ve 500 binin altına düştü. Resmi rakamlara göre ise haciz işlemi uygulanan tarım işletmelerinin sayısı son altı yılda yüzde 101 arttı.Daha sonra tarım ürünleri ithalatı patladı. Bırakınız buğdaya, komşunun samanına bile muhtaç duruma geldik. İthalatı artırdıkça içeride üretim azaldı. Gıda fiyatları giderek arttı. Büyük çoğunluk gıdalara erişemez duruma geldi. Yetersiz ve niteliksiz beslenme ile toplum sağlığı da krize girdi.
Şimdi soralım: Bakan Yardımcısı Hasan Büyükdede,sanayisi ileri ülkelerin tarımı dışladığından dolayı sanayileri ile milli gelirlerinin yükseldiğini mi sanıyor?
Durum böylemi? Açıklayalım.
Avrupa’nın en ileri gitmiş sanayi ülkeleri, aynı zamanda en ileri tarım ülkeleri değil mi?
Örnekleyelim.
Fransa, dünyanın altıncı büyük tarım üreticisi ve dünyanın da ABD’nin ardından en büyük tarım ihracatçısı. Nitelikli üniversite mezunu çocuklarımızın gitmeyi özendiği Almanya ise Fransa ve İtalya’dan sonra Avrupa Birliği’ndeki en büyük üçüncü tarım üreticisi.
Gelelim Konya büyüklüğünde Hollanda’ya. Hollanda’nın 2021’de tarımsal ihracatı 118 milyar dolar Türkiye’nin ise 25 milyar dolar. Buna karşın Türkiye’nin ekilen alanı, Hollanda’nın yaklaşık 22 katı.
Peki, aradaki fark neden kaynaklanıyor? Fark iki nedenden kaynaklanıyor.
Birincisi; Hollanda’da tarıma ayrılan destek, Türkiye ile karşılaştırılmayacak düzeyde yüksek ve de çiftçinin ekonomik örgütlenmesi kooperatiflerle sağlanmış durumda.
Unutmadan şunu da söylemek gerekiyor. Hollanda’da çiftçi kooperatif birimlerle aynı zamanda tarımsal sanayicidir. Türkiye’de ise egemen görüş; sanayici ayrı, çiftçi ayrı. Çiftçi üretsin, sanayiciye satsın değil mi?
İkincisi de Hollanda’da çiftçi başına verimlilik düzeyi ile bağlantılı .Hollanda’da çiftçi başına verimlilik düzeyi 72.234 dolar, Türkiye’de 12.337 dolar.
Bu bağlamda Türkiye’nin temel sorunlarından birisi de verimlilik ile doğrudan bağlantılı ARGE’ye ayrılan kaynak.Bu oran yüzde 1 bile değil. Sanayide olduğu üzere tarımda da teknolojik bakımdan gelişmemiş ve yüksek katma değer üretemeyen bir yapı var. Teknoloji ve hammadde bakımından kronik dışa bağımlılık söz konusu.
Yine Türkiye ile karşılaştırma yaparak Hollanda’dan örnek verelim:2020 rakamlarına göre Türkiye’nin yüksek teknoloji ihracatı 4 milyar dolar, Hollanda’nın ise 87 milyar dolar(Türkiye’nin 22 katı)
Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Hasan Büyükdede’ye “Bizim yazdıklarımız ulaşabilir mi?” bilemem.
Ancak “Ulaşabilenler, H.Kissenger ve E.Stiglitz’in tarım konusunda söylediklerini iletsinler” derim.
(*)Bakınız:Mustafa Kaymakçı.“Tarım Bağımsızlıktır” Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Yayınları. Şubat, 2011