Mary’nin Odası

Çağdaş filozoflar arasında zihin felsefesindeki baskın görüşün fizikselcilik olduğundan 2021 yılının Aralık ayındaki yazımda bahsetmiştim. Fizikselcilik, zihinsel durumların aslında fiziksel durumlar olduklarını ya da tamamen fiziksel durumlara bağlı olduklarını savunan görüştür. Günümüzde filozofları fizikselciliğe yönelten en kuvvetli argüman zihinsel nedensellik argümanıdır. Bu argümanı şu şekilde ifade edebiliriz:

  1. Tüm fiziksel olayların yalnızca fiziksel nedenleri vardır. Fiziksel bir olayın neden gerçekleştiğini açıklamak için onun gerçekleşmesini sağlayan ve onu önceleyen diğer fiziksel olayları saptamamız yeterli olacaktır.

  2. Zihinsel durumların fiziksel etkileri olabilir. Örneğin, su içme isteğim zihinsel bir durumdur ve bu durum benim mutfağa gidip bir bardak su almama neden olabilir.

  3. Öyleyse, zihinsel durumlar aslında fiziksel durumlardır. Ne de olsa, benim yerimden kalkıp mutfağa gitmem fiziksel bir olaydır. İlk öncüle göre bu fiziksel olayın nedeninin de fiziksel olması gerekir. İkinci öncüle göre su içme isteğim mutfağa gitmemin nedenidir. Bu durumda, su içme isteğim de fiziksel bir durumdur.

Bu argüman birçok filozofun fizikselciliğin doğru olduğuna ikna olması için yeterli olmuştur. Ancak fizikselciliğin önünde hala büyük bir engelin var olduğunu düşünülür: bilinç. Burada “bilinç” ile kastedilen, öznel, birinci-kişisel deneyimlerdir. Kahvenin kokusu, kırmızı bir elmanın görüntüsü, uzun tüylü bir kedinin dokusu… Bilincin neden fizikselci bir dünya görüşüyle bağdaşmadığını göstermeye çalışan birçok argüman ve düşünce deneyi mevcuttur. Bunların önemli bir tanesinden, felsefi zombilerden, 2020 yılının Mayıs ayındaki yazımda bahsetmiştim. Bu yazıda bilinç ve fizikselcilik arasındaki ilişkiyle ilgili başka bir düşünce deneyinden bahsedeceğim.

Frank Jackson tarafından ortaya atılan ve siyah beyaz bir odada yaşayan Mary adındaki bir bilim kadınını konu edinen bu düşünce deneyi bazen “Bilgi Argümanı” olarak adlandırılır. Ancak, bu argümanın bilgiyle ilgili yani epistemik bir argüman mı olduğu, yoksa varlıkla ilgili yani metafiziksel bir argüman mı olduğu tartışmalıdır. Dolayısıyla, ben argümanı “Mary’nin Odası” olarak adlandıracağım.

Jackson bizi şu senaryoyu hayal etmeye davet eder. Tamamlanmış bir fiziğe ve beyin bilimine sahip olduğumuz bir gelecekte Mary adında dahi bir bilim kadını yaşamaktadır. Ancak Mary, doğduğu andan itibaren tamamen siyah beyaz bir odada büyümüş, diğer renkleri asla deneyimlememiştir. Mary, odasındaki siyah beyaz televizyon aracılığıyla renk algısıyla ilgili bilinebilecek tüm fiziksel olguları öğrenmiştir. Tüm renklerin hangi dalga boylarına denk geldiğini, bu dalgaların gözümüzle temas ettiğinde retinamızı nasıl uyardığını, bu verinin sinirlerle beyine nasıl iletildiğini ve oksipital lob’da nasıl işlendiğini eksiksiz şekilde bilmektedir. Bir gün Mary odasını terk eder ve kırmızı bir elma görür. Bu durumda Mary yeni bir şey, yani kırmızının nasıl göründüğünü öğrenmiş olmaz mı?

Ancak Mary odadan çıkmadan önce bilinecek tüm fiziksel olguları biliyordu. Odadan çıktığında ise yeni bir şey öğrendi. Öyleyse, fiziksel olmayan olgular vardır. Başka bir deyişle fizikselcilik yanlıştır.

Fizikselciler bu argümanı nasıl yanıtlayabilir? Fizikselciler tarafından benimsenen stratejilerden biri, argümanın “bilme” sözcüğünün iki anlamını birbiriyle karıştırdığını, dolayısıyla geçersiz olduğunu söylemektir. Epistemolojide genellikle önermesel bilgi olarak adlandırdığımız bilgi türüyle ilgileniriz. Önermeler, kabaca, bir şeyin doğruluğunu iddia eden cümlelerin anlamlarıdır. Örneğin, “Yağmur yağıyor” cümlesi bir önerme ifade eder, çünkü dünyayla ilgili bir iddiada bulunur ve doğru ya da yanlış olabilir. Oysa, “Bana su getirir misin?” ve “Çimlere basmayın!” gibi cümleler birer önerme ifade etmez. Bu tanımla bağlantılı olarak, önermesel bilgiyi de bir önermenin doğru olduğunun bilinmesi olarak anlayabiliriz. Ancak “bilme” sözcüğünü her zaman önermesel bağlamlarda kullanmayız. Örneğin, gitar çalabilen birisi için “Gitar çalmayı biliyor”, bisiklet sürebilen birisi için de “Bisiklet sürmeyi biliyor” deriz. Bu örneklerin ortak noktası, ikisinde de bahsi geçen kişinin bir yeteneğinden bahsediyor oluşumuzdur.

Bazı fizikselciler, fizikselciliği Mary’nin Odası argümanına karşı savunmak için bu ayrımdan yararlanırlar. İddiaları şudur: Evet, Mary odasından çıkmadan önce renk algısıyla ilgili bilinebilecek tüm önermesel bilgilere sahipti. Ama dışarı çıkıp kırmızıyı ilk kez deneyimlediğinde öğrendiği şey önermesel bir bilgi değil. Daha ziyade, Mary kırmızı elmayla karşılaştığında kırmızı şeyleri ayırt etme yetisi kazandı. İlk öncülde, Mary’nin fiziksel olgular hakkındaki eksiksiz bilgisi önermesel bilgidir. İkinci öncülde, yeni bir önermesel bilgi öğrenmekten ziyade bir yetenek kazanır. Dolayısıyla argüman bilmenin iki anlamını birbirine karıştırdığı için geçersizdir. Mary’nin Odası argümanına verilen bu yanıt “Yetenek Hipotezi” [Ability Hypothesis] olarak adlandırılır.

Yetenek Hipotezi fizikselciliği savunmada başarılı mıdır? Kısaca inceleyelim. Evet, Mary’nin odadan çıktıktan sonra kırmızı nesneleri tanıma yetisi kazandığı doğrudur. Ancak Mary’nin gerçekten hiçbir önermesel bilgi kazanmadığını söyleyebilir miyiz? Mary, kırmızı elmayı gördüğünde “İşte, kırmızı böyle görünüyormuş!” diyebilir. Bu cümle bir önerme ifade etmez mi? Eğer arkadaşları elmayı maviye boyayıp Mary’e kırmızıymış gibi sunsalardı, Mary yine “İşte, kırmızı böyle görünüyormuş!” diyecekti. Oysa, gördüğü şey aslında mavi olduğu için yanılıyor olacaktı. Öyleyse, Mary’nin kırmızının nasıl göründüğüyle ilgili ifadesi doğru ya da yanlış olabilecek türden bir iddia. Bu da Mary’nin öğrendiği bilginin önermesel olduğunu gösterir. Argümanın geçerli olması için de Mary’nin yeni bir önermesel bilgi öğrenmesi yeterli olacaktır. Dolayısıyla, bence Yetenek Hipotezi Mary’nin Odası argümanını yanıtlamada başarılı değildir.

Elbette, bir argümana karşı çıkmanın tek yolu onun geçerli olduğunu reddetmek değildir. Diğer bir strateji de önermelerden en az birinin doğruluğunu reddetmektir. Mary’nin Odası argümanını önermelerden birine karşı çıkarak yanıtlamaya çalışan fizikselci stratejilerden başka bir yazımda bahsedeceğim.

Bunları da sevebilirsiniz