Yeşili Dolara Çevirmek

Ülkemiz, pek çok ekonomistin öve öve bitiremediği Kemal Derviş politikalarıyla sıcak para borç/ithalat sarmalı ve AKP’nin inanılmaz kötü yönetimiyle dibe vurdu.

Ama şu meşhur “dış güçler” denen olay da farklı biçimde doğru.

Çünkü dünyada da çok ciddi bir kriz yaşanıyor.

Kapitalizm, ilk iki küresel kriz sonrası 1. ve 2. Dünya Savaşları ile kendisini toparlamıştı.

Ama 2008’deki yapısal Amerikan finans krizinden beri bunu yapamıyor.

Çünkü nükleer güçlerin dehşet dengesi yeni bir dünya savaşına izin vermiyor. 

Savaş ancak nükleer güç olmayan ülkeler üzerinden vekaleten ve konvansiyonel şartlarda yapılabiliyor. (Sudan, Etiyopya, Yemen, Suriye, Irak, Libya, bir açıdan Ukrayna ve Tayvan)

Pandemi (Avrupa’da yine sıkıyönetimler başladı), Great Reset (Herşeye sermaye sahip olacak bizler sadece kiracı olarak ‘mutlu’ olacağız/Paydaş Kapitalizmi) ve Yeşil Ekonomi (tüm enerji ve üretim sistemlerinin yenilenmesi) işte bunun için var.

Savaşın yıkımı yerine, sistemin temelden sıfırlanarak, kapitalist düzenin yeniden kurulması için.

Bu da trilyonlarca dolarlık yatırım ve inovasyon demek olacak çünkü.

Ama bu geçiş için önce çok ciddi bir krize gerek var.

ABD’deki müesses nizam denen Batılı sermaye, Çin ile baş edemeyince sistemi felce uğratmayı deniyor.  

Pandemi döneminde yaşanan konteyner krizi, doğalgaz ve petrol darboğazı ve tarımsal hammaddelerin kıtlaşması biraz da bundan.

Şu küresel krizin gölgesinde geliştirilen yeşil kapitalizm hikayesine bir göz atmakta yarar var.

COP26 veya Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Konferansı 2021, “Dünyayı iklim değişikliğiyle mücadele etmek için birleştirecekti”.

Ama pek öyle olmadı.

Glasgow’da 31 Ekim-12 Kasım 2021 arasında düzenlenen konferans, COP26 Başkanı Alok Sharma tarafından bile “kırılgan bir başarı” olarak nitelendi.

Bunun aksi olması da beklenemezdi zaten.

Çünkü bu COP hikâyesi, bilim insanlarından çok siyasetçiler ile bankerler tarafından yazıldı ve yazılıyor.

Küresel ısınma veya iklim değişikliğini tartışmıyoruz.

Ancak bunun (tamamen veya kısmen) insan faaliyeti sonucu olduğu ve alınacak önlemler biraz tartışmalı.

Dünyanın iklimi her dönem değişti ve değişmeye de devam ediyor. Bunu biliyoruz.

Gerçi iklim değişikliği tamamen insan faaliyetleri ve karbon salımı sonucu da olsa, dünyayı sömüren Batılı sermaye, kendi çöpünü başkalarına toplatmanın derdinde.

Oysa küresel ısınmada neredeyse hiç suçu olmayan Afrika ve diğer kıtalardaki az gelişmiş ülkeler, iklim değişiminde en ağır faturayı ödemek durumunda.

DÜNYAYI, ONU MAHVEDEN KAPİTALİSTLER Mİ KURTARACAK?

Dünyayı kirletenler, onu garibana temizletmeye, ya da faturayı ona ödetmeye çalışıyor.

Hatta bu işten kâr elde etmeyi umuyor.  

Kapitalizm böyle bir şey.

İklim değişimini dahi yeşil enerji sloganlarıyla sömürmeye çalışıyorlar.  

Doğanın yeniden metalaştırılması, yeni pazarların açılması ve yeni yatırım araçlarının yaratılması yoluyla büyük kâr fırsatları yaratacak.

Kapitalizmin, genel kâr oranının düşme eğilimini dengelemek ve sermaye birikimini artırmak için yeni pazarlara doğru genişlemeye veya yeni pazarlar yaratmaya devam etmesi gerekiyor. Marksist Yazar Ted Reese’e göre, genel kar oranı 1870’lerde yüzde 43 iken, 2000’lerde yüzde 17’ye düştü.

Reese, ücretler ve kurumlar vergileri kısılmış olmasına rağmen, emeğin sömürülebilirliğinin, sermaye birikiminin sürekli artan taleplerini karşılamak için giderek yetersiz kalma eğiliminde olduğunu saptıyor. 2019’un sonu itibarıyla, dünya ekonomisi bir borç dağının altında boğuluyordu. Pek çok batılı şirket, düşen cirolar, daralan kâr marjları, sınırlı nakit akışları ve yüksek kaldıraçlı bilançolardan mustaripti.

Covid krizi, kapitalizm için trilyonlarca dolarlık (2008 sonrası bir kez daha) bir kurtarmanın yanı sıra, daha küçük işletmeleri iflasa sürükledi, ya da büyüklerce yutuldular. Her iki durumda da, Amazon gibi yırtıcı küresel şirketler hep kazananlar oldu.

Karbon emisyonlarını dengelemek ve elektrikli araçlarla birlikte “eko-hizmetleri” metalaştırmak için yeni “yeşil” Ponzi ticaret planları ve yeni bir “enerji geçişi”, büyük şirketlerin ağzını sulandırıyor.

Çünkü kapitalist ekonominin yeniden yapılandırılması demek, tüketici ve talep odaklı bir sistemden kurtulmak da demek.

Davos ahalisinin özellikle pandemi sürecinde sürekli tekrarladığı “Great Reset”, yani kapitalizmin yenriden “başlatılması” da bu kapsamda.

Yani yeşil ekonomi denen bu revize edilmiş kapitalist sistem, direksiyonu çevresel bozulmadan sorumlu olanlara bırakıyor.

Onların istek ve söylemlerini geri kalanlara dayatıyor.

Dünyayı inanılmaz ölçeklerde kirleten sanayilerin sahibi küresel petrol devi Rockefeller ve benzerlerinin, yeni enerjiler ve iklim değişikliği için neredeyse 1970’lerden beri öncü faaliyeti yürütmesi bu şekilde açıklanabilir.  

Ya da küresel vahşi kapitalizmin kapılarını Ronald Reagan ile birlikte açan Margaret Thatcher’ın, 1988’de IPCC’yi (hükümetlerarası iklim değişikliği paneli) kurması yine yukarıdaki teoriye dayalıdır.

IPCC, iklim bilimcilerden oluşan bir bilimler akademisi değil, adından da anlaşılacağı gibi hükümetler arası gruptur. Burada klimatoloji değil, iklim siyaseti tartışılır. Üyelerinin büyük çoğunluğu bilim insanı değil, diplomattır. Burada görevli bulunan iklim uzmanları, bilim insanı olarak değil, hükümetlere bağlı uzman memur olarak bulunmaktadır. Kamuoyu önündeki tüm konuşmaları hükümetleri tarafından kontrol edilir. Bu nedenle, bu mecliste hüküm süren siyasi ortak görüşü belirtmek için “bilimsel” ortak görüşten söz etmek biraz zor. (2)

XI VE PUTIN NEDEN GİTMEDİ?

İklim krizi, hiç bitmeyen orman yangınlarından, kuraklık tehdidine, aşırı sıcaklardan, kutup soğuklarına değin, Dünya üzerindeki yaşam için varoluşsal bir tehdit.

Bu afetlerin ortak paydası, hastalıklar, fakirleşme, zorunlu göçler ve hatta açlık tehlikesi.

Fakat zengin batılı ülkeler ve perde arkasından onları yöneten büyük şirketler, iklim değişiminden kazanç sağlama peşinde.

Mesela gıda ve tarım konusunu ele alalım.

Patentli gdo tohumları, ilaç ve suni gübre yüzünden giderek artan çevresel kirlilik, tatlı su kaynaklarının özelleştirilmesi, küreselleşme şartları yüzünden geçinemeyen köylülerin topraklarının ucuza kapatılması gibi uygulamaları dünyanın her yerinde görüyoruz.

Çin ile Rusya ise ölçek ve güç açısından Batı sermayesinin kendi şartlarıyla nüfuz edemediği iki ülke.

Çin ve Rus liderlerinin Glasgow’a gelmeme sebebi, küresel ısınmaya inanmamaları veya çevreci olmamaları değildi.

Xi Jinping ve Vladimir Putin, Atlantik sisteminin iklim üzerinden kurmaya çalıştığı yeni finans sistemine karşı çıktı.

Bunu biraz açayım.

Bill Clinton döneminde Başkan Yardımcısı olan Al Gore, o dönem IPCC yönetiminin Amerika Birleşik Devletleri (ABD) hakimiyetine geçmesiyle iklim işine el attı. Al Gore, Beyaz Saray’dan ayrıldıktan sonra Goldman Sachs’tan bankacılarla ve trilyon dolarlara hükmeden Blackrock’tan fon sağlayarak Chicago İklim Borsası’nı (Chicago Climate Exchange) kurdu. 4 kıtada borsa şubeleri açtı ve şimdi her CO2 emisyon hakkı değişiminden ücret alıyor. İşini geliştirmek için iklim davasının militanı oldu ve “Rahatsız edici hakikat” (An Inconvenient Truth) filmini çekti. Üstüne Nobel Barış Ödülü’nü de aldı. Ünlü çocuk aktivist Greta Thunberg’i de bizzat Al Gore yetiştirdi. Gore’un iklim borsasının tüzüğünü yazan da Chicago’dan genç bir avukattı. Barack Obama isimli o avukat daha sonra ABD Başkanı oldu.

Şimdi önümüzde duran “Yeşil finans” projesinin 4 unsuru da tıpkı Al Gore gibi iklim bilimci değil.

İngiltere’den iki eski bakan, Alok Sharma (Ekonomi, Sanayi ve Sanayi Stratejisi) ve Anne-Marie Trevelyan (Uluslararası Kalkınma), Birleşik Krallık ve Kanada eski Bankalar Birliği Başkanı Mark Carney ile etkili bir lobici olan Nigel Topping.

Mesela Nigel Topping kendisini; “Ben bir… Budist, İş danışmanı, Değişim Temsilcisi, Endişeli vatandaş, Arabulucu, Çevreci, Kâşif, Küresel Ruh, Fikir üretici, Sanayici, Hayat danışmanı, Devlet memuru, Dünya gezgini” diye tanımlıyor. Topping rahatça ‘her şey’ olabiliyor, ama diplomalı bir iklim uzmanı olmadığı kesin.

Mevcut yeşil finans “çözümleri”, hükümetler ve kamu parasının yalnızca özel sermayenin öncelikleri için kullanıldığı, zenginlerin çıkarlarına dayalı bir ‘paydaş’ kapitalizme (stakeholder capitalism) veya özelleştirme temalı özel-kamu ortaklıkları kavramına dayanıyor.

Bu strateji, “doğanın finansallaştırılması” ve yeni “yeşil” pazarların üretilmesini içeriyor.

Bankacılık sektörü ‘yeşil profil oluşturma’ ve ‘yeşil tahviller’ yoluyla kar maksimizasyonuna  hazırlanıyor.

İşte Çinli ve Rus liderlerin Glasgow’a gelmemesindeki temel neden bu.

COP26’nın internet sitesinde, “Gelişmiş ülkeler, iklim finansmanında en az 100 milyar doları seferber etme taahhütlerini tutmalıdırlar. Uluslararası finans kuruluşları üzerlerine düşeni yapmalı ve küresel net karbon sıfırı güvence altına almak için gereken trilyonlarca dolarlık özel ve kamu sektörü finansmanını serbest bırakmak için çalışmalıyız”.

Yani dünyanın yok olmasında en büyük paya sahip kapitalistler, para ve daha çok para istiyor.

Yoksa örneğin, Çin yeşil dönüşüm alanında, çok konuşan ama bir şey yapmayan batılı ülkeleri fersah fersah geçmiş durumda.

Çin’de son 40 senede yürütülen yoğun ağaçlandırma çalışmaları sonucu, ülke yüz ölçümündeki ormanlık alan oranı yüzde 13’ten, yüzde 23’e çıktı.

Çin “İklim Değişikliğinin Göğüslenmesi: Çin’in Politikaları ve Eylemleri” başlıklı beyaz kitabı 27 Ekim 2021’de yayımladı. 

Bu 2011’de yayınlanan ilk beyaz kitaptan sonraki ikinci ulusal beyaz kitaptı.

Çin’in birim başına karbon salımı 2020’de, 2005’e göre yüzde 48,4 oranında azaldı ki, bu oran söz verdiği oranların hayli üstündeydi.

Rusya ise dünyanın en büyük yüz ölçümü ve ormanlarına sahip ülke olarak karbon emiliminde önder ülke. Yine Rusya, küresel ısınmadan en çok etkilenen ülkeler arasında.  

Rusya’da son 10 yılda hava sıcaklığı 0,5 santigrat derece arttı.

Çölleşme, toprak erozyonu ve donmuş topraklardaki erime (permafrost) gibi birçok tehditle karşı karşıya.

Avrupa Birliği’nin (AB) uygulamayı planladığı karbon vergisi de Rusya’nın toplam ihracatının yüzde 42’sini alıp götürecek.

Yani faturayı yine “dışarıdakiler” ödeyecek. 

Her tür finans gibi, bu yeşil finans işlerinde de kazanan her zamanki gibi “kasa” oluyor anlayacağınız.

WALL STREET’İN DOĞAYI FİNANSALLAŞTIRMA PLANI

Al Gore’un ünlü iklim borsası şimdi daha güçlü biçimde gündeme geliyor.

2021 Eylül ayında Wall Street tarafından oluşumu resmen ilan edildi.

Buna Doğal Varlık Şirketi (Natural Asset Company) deniyor.

New York Menkul Kıymetler Borsası (NYSE), tüm insan ırkının doğal hakkı ve mirası olan bir kavramı paraya çeviriyor.

Doğanın kendisi, tüm doğa, hava, tatlı sular, yağmur ormanları, hatta tarım arazileri…

Tüm bu doğal varlıklar, kelimenin tam anlamıyla trilyonlarca dolar kazanmak için şimdiye kadarki en radikal ve potansiyel olarak en yıkıcı plana konu oluyor.

Bu yeni plan, doğanın korunmasını teşvik etmenin bir yolu olarak tanıtılıyor.

Aslında amaç, doğayı finansallaştırmak ve nihayetinde küresel bir finansal elitin bunu bile kontrol etmesine izin vermek gibi şeytani bir plan.

Rockefeller Vakfı da bu planda kurucu ortak.

NYSE’nin bu girişimi çok vahim ve endişe vericidir.

Finansallaştırma terimi, maddi olmayan değerin finansal araçlara dönüştürülmesi eylemini ifade eder.

BM ve Davos Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) önde gelen OECD hükümetleriyle birlikte desteklediği Yeşil Gündemin arkasına saklanan Wall Street ve dünyanın en büyük finans kurumları, neredeyse tüm doğayı finansallaştırmaya yönelik bir planı teşvik ediyor.

Hatta tabiat varlıkları üzerine bir dolar değeri koymaları için McKinsey ve diğer değerleme şirketlerini bile tuttular.

Tabiatın 4 katrilyon dolar veya 4000 trilyon dolar değerinde olduğunu iddia ediyorlar.

Ve bunu da “yeşil” imgesiyle pazarlıyorlar.

Burada yeşil olan tek şey dolar aslında.

Doğaya nasıl bir dolar fiyatı biçebiliriz ki, bu çılgınlık!

Bu, yapay zeka ve genetik mühendisliğiyle birlikte “Tanrı”yı oynamak gibi aşırı bir yere doğru gidiyor.

Mesela Bill Gates’in çıkıp hiç uzman olmadığı konularda adita bir kahin gibi konuşması beni ürkütüyordu.

Veya Elon Musk diye kapitalist Kaptan Nemo tiplemesinin insanlık üzerinde şaka yapar gibi fikirler üretmesi de endişe veriyordu.

Şimdi bu delice borsa işi, kaygılarımızın ne kadar doğru olduğunu ortaya koyuyor.

PLANIN SAHİBİ ROCKEFELLER VAKFI

Apple, Boeing veya Chevron gibi hisse senetleriyle birlikte işlem görecek yeni bir hisse senedi sınıfı (Doğal Varlık Şirketleri) yaratmaya yönelik yeni NYSE projesi, Rockefeller Vakfı ve kurdukları IEG (Intrinsic Exchange Group/İçsel Değişim Grubu) adıyla bilinen bir grup tarafından ortaklaşa geliştirildi.

IEG nedir?

Web sitelerine bakılırsa IEG, Rockefeller Vakfı tarafından, Dünya Bankası üyesi Latin Amerika IDB (Inter American Development Bank/Amerikalar arası kalkınma bankası) ile birlikte oluşturuldu.

IEG 2 yıl önce NYSE projesi üzerinde çalışmaya başladı.

Stratejik Danışmanları” Robert Herz, 2002’den 2010’a kadar Finansal Muhasebe Standartları Kurulu (FASB) Başkanıydı. Bu, IEG projesinin arkasındaki düşünce hakkında ciltler dolusu şey söylüyor. Herz bugün, Morgan Stanley bankası ve ABD Hükümeti tarafından desteklenen emlak şirketi Fannie Mae dahil olmak üzere birçok şirketin yönetim kurullarında yer alıyor.

Web sitelerinde belirttikleri gibi, IEG “doğaya ve doğanın sağladığı faydalara (ekosistem hizmetleri olarak adlandırılır) dayalı yeni bir varlık sınıfı yarattı. Bu hizmetler arasında diğerlerinin yanı sıra karbon yakalama, toprak verimliliği ve su arıtma yer alıyor.”

Bunu, NYSE tarafından tanınan “’Doğal Varlık Şirketi’ (NAC) olarak adlandırılan yeni şirket biçimi olarak gerçekleştirmeyi planlıyorlar.

NYSE anlaşması, “doğal varlıkların finansal sermayeye dönüştürülmesini sağlayan bu şirketleri ticaret için listeleme platformu” olarak hizmet edecek.

Web sitelerinde şöyle diyorlar: “NAC’ın öz sermayesi, doğanın içsel ve üretken değerini yakalar ve tüm ekonomimizin temelini oluşturan ve yeryüzünde yaşamı mümkün kılan hayati varlıklara dayalı bir değer deposu yaratır.”

Ayrıca, “IEG, doğal ekosistemlerin yalnızca yönetilmesi gereken bir varlık değil, hükümetler ve vatandaşları için finansal sermaye ve bir zenginlik kaynağı sağlayan yatırım yapılabilir üretken bir varlık olduğuna yönelik dönüşümsel bir çözüm önermektedir.”

Petrol sektörünü ve GDO’lu patentli tohumları yaratan aynı Rockefellerlar, şimdi tüm doğaya bir fiyat biçmek istiyor.

Hem de 1973’ten beri karşılıksız basılan ve 2008 sonrası 40-50 trilyona çıkan fazlasıyla, Amerikan dolarını kullanarak.

Bu, doğanın finansallaşmasıdır.

Ve hayırseverlik, çevrecilik için değil, yatırımcı kârı için yapılacak.

Her şeyin anahtarı, “doğayı” kimin tanımladığıdır.

Bunlar BM Agenda 2030 “sürdürülebilir” hedefler gündemi ve onun kuzeni Davos WEF’in dünya ekonomisinin Büyük Sıfırlaması (Great Reset) ile bağlantılı olduğundan emin olabilirsiniz.

Gündem yukarıdan aşağıya dayatılıyor ve bu iyi değil.

NASIL ÇALIŞACAK?

NAC, herhangi bir yeni hisse senedi listesi gibi bir halka arz yoluyla oluşturulacak.

NAC, daha sonra halka açık olarak, BlackRock (9.5 trilyon dolarlık kurumsal varlık yöneticisi, dünyanın en büyüğü) veya Vanguard Group ya da örneğin Norveç veya Çin Sovereign Wealth fonlarına hisse satar.

BlackRock CEO’su Larry Fink, halen BM Agenda 2030 ve küresel finansal sistemin “sürdürülebilir” bir sisteme dönüştürülüp “Büyük Sıfırlanması”nın destekçileri olan Klaus Schwab’ın Dünya Ekonomik Forumu’nun yönetim kurulunda bulunuyor.

IEG, olasılıkları açıklar: “…doğal varlık geliştikçe, istikrarlı veya artan bir ekosistem hizmetleri akışı sağlarken, şirketin öz sermayesi buna göre yatırım getirileri sağlayarak değer kazanmalıdır. İkincil teklifler yoluyla şirketteki hissedarlar ve yatırımcılar, hisse satarak kar elde edebilirler. Bu satışlar, şirketin ve varlıklarının sağlığına dayalı nakit akışı yaratan, kârlılığıyla kabaca paralel olarak, hisse senedinin sermaye değerindeki artışı yansıtacak şekilde ölçülebilir.”

PARA KİME GİDİYOR?

NAC’deki hisseler herkese açık, ancak tüm önemli hisse senetleri gibi büyük finansal aktörler tarafından domine edilecek.

Amazon Yağmur Ormanı’nın bir bölümünün mülkiyetini talep eden yeni şirket, daha sonra IEG tarafından oluşturulan yeni bir “Ekolojik Performans Beyanı: Ekosistem hizmetlerinin akışının finansal değeri ve onları üreten varlıkları içerenler dahil edilerek, yeni muhasebe standartlarına tabi olacak.”

Ekosistem hizmetlerinin akışı ve değerlendirmesi, aynı zamanda Morgan Stanley bankasının yönetim kurulu üyesi olan IEG’den Robert Herz gibi insanlar tarafından yapılacak.

IEG’nin NYSE platformu aracılığıyla belirttiği gibi, “IEG, sahiplerine doğal varlıklarının değerinden finansal olarak yararlanmaları için bir yol sağlamak için doğal varlık değerini finansal sermayeye dönüştürür.”

Ancak kazançlar, “kurumsal yatırımcıların doğanın değerini tanımasına, katılmasına ve korumasına izin veren doğal varlıklara değer veren finansal işlemler” yaratan BlackRock veya diğerleri gibi hissedarlara da gidecek.

Bu basitçe hisse senetlerinden kar etmek demektir.

Burada kapı manipülasyona sonuna kadar açıktır.

IEG’nin açıklamasına göre, NAC hisse senedi arzından veya halka arzdan elde edilen gelir, sponsor hükümet tarafından dilediği gibi yatırım yapmak için kullanılabilir.

Bu, sözgelimi Ukrayna, Meksika veya Lübnan’daki yozlaşmış bir rejimin onu silah ya da başka bir şey satın almak için kullanabileceği anlamına geliyor.

Kötüye kullanım fırsatları çok fazla.

Bu NAC tezgahının Rockefeller Vakfı tarafından düzenleniyor olması şaşırtıcı değil.

Bu Vakıf, bir asırdan fazladır, dünya ekonomisi ve demografisinin kontrolünü küresel bir oligarşinin eline vermek için yapılan her büyük dönüşümün arkasında.

Rockefeller Vakfı, gıda tedariğini bozan ve sularımızı zehirleyen zehirli glifosat ot öldürücülerle birleşen yıkıcı GDO patentli bitkileri yarattı.

Vakıf, hem covid pandemisine yönelik karantina stratejisinde, hem de dünya gıda üretimini “sürdürülebilir” karbonsuz tarım lehine, kendi kendine yeterli tarımı yok edecek şekilde yeniden organize etmekte kilit bir rol oynuyor.

New York Menkul Kıymetler Borsası’nın Rockefeller Vakfı ile yaptığı proje, insanlığa veya doğaya fayda sağlamaz, sadece sermayedarların ağızlarını sulandırır.

KAYNAKLAR:

https://www.globalresearch.ca/saving-capitalism-saving-planet/5761570

https://www.voltairenet.org/article214631.html

https://journal-neo.org/2021/11/23/wall-street-s-diabolical-plan-to-financialize-all-nature/

Bunları da sevebilirsiniz