“Satılık Doktor Kadroları Vaaar!”

AKP iktidara geldiğinde, Sağlık Bakanlığı tarafından Sağlıkta Dönüşüm Projesi başlatılmıştı.

Bu proje uygulandığında sosyal devlet anlayışının yara alacağını ve halkın, cebindeki para kadar sağlık hizmeti alabileceğini söyleyerek karşı çıkmıştık. Bugün geldiğimiz noktada halkımız değil ilaç farkını verecek, açlığını gidermek için bir ekmeğe muhtaç hale geldiği bir gerçek.

Ancak üzerinde durmak istediğim, bu projenin bize armağan ettiği(!) bir başka yozlaşma.

Belki halkımızın haberi yoktur, özel sağlık kuruluşlarındaki hekimler ile yatak sayısını belirleyen ruhsatlar, Sağlık Bakanlığı’nın bilgisi içinde, özel firmalar tarafından alınıp satılıyor.

Zamanın Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın çıkardığı yasa ile başlayan ve daha sonra yeni boyutlar kazanan ‘hekim kadrosu ve hastane ruhsatı satışı’ konusu, o gün bu gündür bir sektör halinde devam ediyor.

İnternete girdiğinizde karşınıza, “Satılık ve kiralık doktor kadroları” ilanı çıkıyor. İlanı veren kuruluşlar, Sağlık Bakanlığı’nın 1782901 sayılı kararı uyarınca resmi faaliyette bulunduklarını da ekliyorlar ilanlarına.

Konu çok can sıkıcı! Bu nedenle kimileri bunu ‘hekimlerin alınıp satılması ve bir tür insan ticareti’, kimileri ise ‘hekim haklarının ve hekimlik etik değerlerinin ayaklar altına alınması’ olarak değerlendiriyorlar.

Konuyu biraz daha açalım;

Diyelim patoloji uzmanısınız ve kamu kuruluşu niteliğindeki bir hastaneden istifa ederek ayrıldınız. Sağlık Bakanlığı tarafından patoloji kadrosu verilmemiş olan veya verilen patoloji kadrosu dolu olan bir hastanede veya patoloji laboratuvarında ikinci bir uzman olarak çalışamazsınız.

Elbette şans yok değil! Böyle bir sağlık kuruluşunda çalışabilmeniz için üç önemli koşul gerekiyor;

Altmış yaşı geçmiş olmak, yabancı uyruklu olmak, kadrosuzluktan emekli olmak…

Bir başka şey de kadro satın almak!

Nasıl yani diye sormayın, o çok kolay!

İnternetten, bir ‘hekim kadrosu satış firması’ bularak oraya başvuracaksınız. O da size ellerinde bol miktarda satılık kadro olduğundan söz edecek ve istediğiniz kadronun fiyatını söyleyecek. Pazarlık bile edebilirsiniz. Büyük olasılıkla sizinle;

Efendim biz bu kadroyu (örneğin) Erzurum’dan şu fiyata satın aldık. Valla şundan aşağısı kurtarmaz!” diye pazarlık edecektir.

Yani SB; ‘Kadrosu elinde’ olarak adlandırılan, her yaştaki yabancı uyrukludan, kadrosuzluktan emekli olanlardan ve 60 yaşın üzerindekilerden esirgemediği kadroları, çalışmak isteyen kendi yurttaşından esirgiyor.

(Kadroların fiyatını ucuz sanmayın; hekimlik dalıyla ilgili olmak üzere bir kadronun fiyatı 200 000 TL’nin çok üzerinde. Ancak eğer poliklinik ruhsatı istiyorsanız o zaman milyonun çok üzerine çıkıyor. Nasıl bir pazar ama?)

DAHA VAHİM DURUMLAR VAR

İşin bir de insan sağlığını etkileyen boyutu var;

Örneğin, bir hastane açılırken, sadece bir patoloji uzmanı ruhsatı almış olsun. Hastanenin yükü öylesine artmış ki, bir değil iki hatta üç patoloji uzmanına ihtiyaç duyar hale gelsin. Sağlık Bakanlığı o hastaneye -eğer yandaş değilse- bir kadro daha vermiyor. O hastaneyi doğal olarak, piyasadaki ruhsat tacirlerinin kucağına itiyor;

Git, onlara bir sepet para ver ve bir ruhsat satın al!” demiş oluyor.

Aynı şey çok yoğun çalışan patoloji laboratuvarları için de geçerli.

Bir özel laboratuvar düşünün, içinde sadece ruhsatlı bir patoloji uzmanı var. Oysa bu laboratuvardan çıkan rapor sayısı, bir kişinin yükünün çok üzerinde, iki hatta üç uzmanın çıkarabileceği kadar fazla.

Bakın ne yapılıyor; Sağlık Bakanlığı’nın başka kadro vermediği o laboratuvar büyük olasılıkla -kaçak olarak- bir veya iki patoloji uzmanı daha çalıştırıyor, raporları ise ruhsatı olan uzman imzalıyor. Bunu herkes biliyor ama Sağlık Bakanlığından bir kişi çıkıp da hastane veya özel patoloji laboratuvarlarından çıkmakta olan rapor sayısına bakmıyor… Kimse, “Yahu bir hekim bir ay içinde bu kadar sayıda raporu nasıl çıkarır,” diye sormuyor.

Sağlık Bakanlığı eğer hekimleri ve sağlık kuruluşlarını ruhsat tacirlerinin eline bırakmasa da kadroları -sadece yandaşlara değil- herkese eşit olarak ve kısıtlamadan dağıtabilseydi…

Ne, böylesine bir ‘kadro borsası’ kurulur…

Ne de yandaş olmayanlar hastane ve hekim kadrosu sıkıntısı çekerdi.

YANDAŞLARA BOL, YANDAŞ OLMAYANLARA YOK!

Sağlıkta Dönüşüm yasası ilk çıkarıldığında Menzil Tarikatı mensuplarına çok sayıda hekim ve hastane kontenjanlarının verildiği söylentileri yayılmıştı. Hatta bu hastane ruhsatları ile hekim kadroları verilen kişilerin, hekimlik ve hastanecilikle hiçbir ilintisi olmadığından da söz edilmişti. Şu bir gerçek ki, benzeri olaylar bugün hala yaşanıyor.

Yandaşlara yine hekim ve hastane yatak kontenjanları bol kepçe dağıtılıyor, yandaş olmayanların hastanelerinin hem hekim hem de yatak sayısı olarak boğazı sıkılmaya devam ediyor.

Bu bağlamda, Ankara’da herkesin çok iyi bildiği bir hastanenin sahiplerine, hastane ruhsatları ile hekim kontenjanının çok üzerinde tahsisler yapıldığı dilden dile dolaşıyor. Söylentiye göre, Ankara’daki bu hastanenin sahipleri gelecekte açacakları hastanelerin ruhsatlarını şimdiden almışlar!

Bunun tam karşıtı, yani yandaş olmayan özel veya vakıf hastanelerine, hekim ve hasta yatağı kontenjanı verilmemesinin en ilginç örneği, Ankara’daki LÖSEV hastanesi.

HİÇ OLMAZSA LÖSEMİLİ ÇOCUKLARA YAPMAYIN!

Lösev’in kurucusu olan Dr. Üstün Ezer, çocuk lösemilerinin tedavisi konusunda çok başarılı hizmetler veren bir hekimdir. Yaptığı işler büyük saygı görmekte olduğu için, halkın yardımlarına güvenen Dr. Ezer, Ankara’da 400 yataklı bir hastane açtı. Ama hastane açıldıktan sonra emdiği süt burnundan geldi. Çünkü Sağlık Bakanlığı ona büyük engeller çıkararak hastaneye 400 yatak ruhsatı yerine önce 150, sonra da çok yakında 200 yatak için ruhsat verdi.

Oysa Dr. Üstün Ezer yıllardır Sağlık Bakanlığına;

Sizden hiçbir şey istemiyorum,” diye yalvarıyor. “Sadece bana bir yazı verin yeter ve 400 yatağı kullanabileyim. Hastaneye daha fazla lösemili çocuk yatırabileyim ve onları tedavi edebileyim!”

Yandaş hastane sahiplerine ihtiyaçlarının üç dört katı yatak kontenjanı veren Sağlık Bakanı’nın Dr. Üstün Ezer’in çığlıkları karşısında neler hissettiğini bilmiyorum.

SAĞLIK BAKANLIĞINDA ÇOK ŞEY DEĞİŞMELİ

AKP’nin iktidara gelmesiyle birlikte Sağlık Bakanlığı’nın uyguladığı ‘sağlıkta dönüşüm’ politikası, halkın sağlığını giderek zora sokmakla kalmadı aynı zamanda özel sağlık hizmetlerinin de yozlaşmasına neden oldu.

Bu yozlaşma sonunda vardığımız noktada artık;

Hekim kadrolarının alınıp satıldığı bir borsa var!

Sağlık kuruluşu ve Hastane ruhsatlarının çoğu Sağlık Bakanlığı tarafından değil aracı firmalar tarafından alınıp satılıyor.

Hekim kadrolarının Bakanlık tarafından verilmemesi nedeniyle- piyasadaki kadro tacirlerinin istedikleri paraları veremeyen- bazı tıp merkezleri, hastaneler ve bazı laboratuvarlarda yeterince ve sağlıklı olarak hizmet verilemiyor.

Yani özet olarak; sadece verilmekte olan hizmetle değil, yatırım ve yönetim boyutuyla da sağlığın büyük bir yozlaşma yaşadığı bir aşamada bulunuyoruz.

AKP’nin bütün bunları değiştirmesi olası görünmediğine göre gelecekte bu yönetimi değiştirecek olanlara çok büyük iş düşecek demektir.

Bunları da sevebilirsiniz