Mustafa Necati Bey

Siyasi tarihimizin önemli bakanlarından Mustafa Necati Bey kısa ömründe kurduğu birçok kuruluşla ve aldığı görevleri yerine getirmesiyle yeni kurulan Cumhuriyet’in temellerinin atılmasında çok önemli bir rol oynamıştır. Bu süreç içerisinde özellikle Maarif Vekâleti sürecinde ön plana çıkan Mustafa Necati Bey’in hayatı “Millî Kahramanlar” yazı dizisinin bu ayki konusudur.

Gençlik Yılları

Mustafa Necati Bey, 1894 yılında İzmir’de doğmuştur. Babası, Darendeli Halit Bey; annesi Naciye Hanımdır (Uğural, 1991). 1904-1906 yılları arasında Burhan-ül Maarif Rüştiyesi’ni tamamlamıştır. İzmir İdadisinde ortaöğretimine devam etmiş, İstanbul Hukuk Mektebini 1910-1914 yılları arasında tamamlamıştır. Darülfünunu tamamladıktan sonra 1914’te İzmir’e geri dönmüştür (İnan, 1980). 1914’de avukatlık yaparken bir taraftan ise öğretmenlik yapmıştır.

Milli Mücadele Yılları

Mustafa Necati Bey İzmir’in işgalinin hemen öncesi halkı direnişe çağırmış, “Yahudi Maşatlığında” (Yahudi mezarlığında) yapılacak mitinge davet etmiştir. 14 Mayıs 1919 tarihinde binlerce Türk, Yahudi Maşatlığında toplanmıştır (Akandere, 2009). 15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir Yunan kuvvetleri tarafından işgal edilmeye başlanmasının ardından İzmir halkı, işgale tepkisini göstermek için İzmir Sultanisinde toplanmıştır. Reddi İlhak Cemiyeti tarafından bir bildiri hazırlanmış, Mustafa Necati Bey, Moralızade Halit ve Ragıp Nurettin Beyler tarafından basılarak dağıtılmıştır (Lewis, 1996). Anadolu’nun geneline telgraflarla işgalin haberdar edilmesi kararlaştırılmıştır. Savaş döneminde kapanan İzmir Türk Ocağı Vasıf Çınar ve Mustafa Necati Bey’in destekleriyle 15 Ekim 1922 tarihinde tekrar açılmıştır. Tekrar faaliyete geçen Ocak, İzmir’i harap halinden kurtarmak için çalışmalar yapmıştır (Güneş, 2015).

İhtiyat Zabitleri Teavün Cemiyetinin kurulması

Birinci Dünya Savaşı sonrası İhtiyat Zabitinde bulunan çoğu üniversite öğrencisi gençler İstanbul’a gelmiştir. Savaş neticesinde İstanbul’un işgal altında olması ve şehrin çöküntü içinde bulunmasından dolayı mağdur olmuşlardır.

Mustafa Necati Bey “Yorulan dimağı ve vücutlarıyla içimizde dalgın ve ümitsiz” sözleriyle ifade ettiği gençleri bu mağduriyetten kurtarmak için da bir dernek kurmayı önermiş, yarıda bırakmış oldukları tahsillerini tamamlamaları için gerekli ortamı hazırlamaya çalışmıştır. İhtiyatı Zabitanı Teavün Cemiyeti, Mustafa Necati Bey’in gayretleri neticesinde kurulmuştur. Kendisi, derneğin fahri başkanlığını da yapmıştır (İnan, 1980).

İzmir Demiryolları İslam Memurin-i Teavün Cemiyeti

Milli Mücadeleden sonra İzmir-Kasaba, İzmir-Aydın demiryollarında ve körfez vapurlarında çalışan Türk işçilerinin görevlerine son verilmiştir. Onların yerine Rum ve Ermeni işçilerin alınmaları büyük tepkiyle karşılanmıştır. Mustafa Necati Bey, görevlerine son verilen bu işçilerin kendi haklarını aramaları ve aralarında bir birlik oluşturmaları için elinden geleni yapmış, bu amaçla “İzmir Demiryolları İslam Memurini Teavün Cemiyeti’nin kurulmasında görev almış, hukuki danışmanlığını yapmıştır. Bu cemiyet 19 Mart 1919 tarihinde bir muhtıra yayınlamıştır. Savaş ve işgalin çıkmasından dolayı demiryollarına el koyulmak zorunda kalındığı, demiryollarında çalışan Türk işçilerin, görevlerini bütün zorluklara rağmen layıkıyla yerine getirdiği anlatılmıştır. (Baran, 2008).

Kuva-yi Milliyeye Katılması

Hükümet ve Balıkesir arasındaki ilişkiler dönemin Dâhiliye Nazırı Ali Bey üzerinden sağlamıştır. Mustafa Necati Bey Balıkesir’e gönderilmek üzere görevlendirilmiştir. Kuva-yi Milliye karşıtı Ali Bey’in amacı, Batı Anadolu’nun Sivas’la birleşmesini engellemektir. Mustafa Necati Bey, Balıkesir’de gördüklerini İstanbul’a bildirmiş fakat İstanbul Hükümetinin vaziyeti ciddiye almamasın ardından İstanbul’a dönmemeye karar vermiştir. Balıkesir’de kalarak mücadeleye devam etmiştir. Böylece Mustafa Necati Bey, 19 Eylül 1919 tarihinde Cuma günü İstanbul’dan bir memur olarak geldiği Balıkesir’de asıl görevini bırakmış, Hüseyin Vasıf ve Hacim Muhittin Beyler aracılığıyla Balıkesir Kuva-yi Milliye kuvvetlerinin ileri gelenleriyle tanıştırılmış ve İkinci Balıkesir kongresine katılmıştır (1920).

İzmir’e Doğru Gazetesinin Çıkartılması

Milli Mücadelede basın-yayın organlarının önemini Mustafa Necati Bey şu sözlerle ifade etmektedir: “Yunanlılar, muharebeye başlamadan evvel propagandaya başlamışlar ve cephelerde en büyük muvaffakiyeti propagandalar sayesinde temin etmişlerdir. Biz de cephelerimizde makabil kuvvetlerle propaganda yapar, onların fikirlerini, kanaatlerini değiştirmeye çalışırsak en büyük saik-i muvaffakiyetimiz propaganda olur. Binaenaleyh memleketimizin bu vaziyeti karşısında on beş bin lira değil, bir milyon lira verilse yine bir propaganda için azdır. Fakat bütçemizin vaziyeti nispetinde fedakârlık yaparak irşat teşkilatını tanzim etmek, propaganda heyetleri tertip etmek, muntazam teşkilat yaparak Avrupa’nın fikrini anlamak ve onlara karşı lazım gelen efkârı hazırlamak herhalde şarttır ve cephelerdeki kuvvet kadar propagandalar da mühim bir kuvvettir. Biz henüz dâhil de bile kendi vaziyetimizi, vaziyet-i siyasiyemizi anlatamadık. Köyler hatta kazalar ve vilayetler Kuvayı Milliye teşkilatının esasatından bihaberdirler. Öyle zannederim ki bugün cephelerde kuvvetlerin nasıl vücuda geldiğini, nasıl çalıştığını bile bilmiyorlar. Bunları anlatmak, bunları bildirmek herhalde kuvvetlerimizi tazif etmek demektir.” (Baran, 2008).

İzmir’e Doğru” Gazetesi yayın hayatına, 22 Eylül 1919 tarihinde Kuva-yı Milli konusunda halkı aydınlatmak amacıyla yayın hayatına başlamıştır (Baran, 2001). Gazetenin başyazarı Mustafa Necati Bey olmuştur. Yazılarıyla Milli Mücadelede alınan kararları yorumlamış, İstanbul Hükümeti ve işgal devletlerin politikalarını eleştirmiş, milletine cesaret verici yazılar yazmış ve böylece Milli Mücadele’nin propagandasının temin edilmesinde önemli bir rol oynamıştır.

Mübadele, İmar ve İskân Vekâleti Dönemi

Mübadele Sözleşmesi imzalanmasından sonra, Rumeli’den gelecek Türklerin Türkiye’ye getirilmesi ve onların yerleşimlerinin sağlanması için bağımsız bir teşkilat yapısına ihtiyaç duyulmuştur. Yapılan tartışmalar ve görüşmeler neticesinde 13 Ekim 1923 tarihinde kurulan “Mübadele, İmar ve İskân Vekâletinin” başına ilk vekil olarak 29 yaşındaki Mustafa Necati Bey seçilmiştir (Yeşilbursa&Ateş, 2016).

Vekâlet, anavatana gelecek göçmenlerin beslenme, barınma ve yerleşme ihtiyaçlarını karşılamakla sorumlu tutulmuştur. Merkezdeki ve taşradaki teşkilatlandırma gerçekleştirilmiş, göçmenlerin yerleştirilecek bölgelerin sosyal, ekonomi durumları incelenerek bir plan çerçevesi çizilmiş ve buna göre ülkede 10 iskân mıntıka bölgesi belirlenmiştir (Arı, 2008). 9 Aralık 1923 tarihinde vekâlet “Misafirhane, İaşe, İmar ve İskân Komisyonlarının Teşkili ve Vazifelerine Ait Talimatname” hazırlanmış ve uygulamaya konulmuştur. Bu talimatname ile gelen muhacirlerin, kimlik ve sağlık kontrollerinin nasıl yapılacağı, hangi limanlara çıkartılacağı, beslenme ve tedavilerinin nasıl yapılacağı, muhacirler için belirlenmiş evlerin nasıl tamir edileceği, yerleştirilen muhacirlerin üretici konuma getirilmeleri için kendilerine verilecek zeytinlik, çift hayvanları, bağ, tohumluk ve ziraat aletleri hakkında vekâlete bilgi verilmesi gerektiğini açıklanmıştır (Türk, 2020).

Göçmenlerin Türkiye’ye getirilmesi konusunda ilk olarak Yunanistan’ın kıyı kesimlerinden başlanmıştır. Çünkü mübadele başlamadan önce, Türkiye’de bulunan Rumların çoğu Yunanistan’a gitmiş ve oradan henüz ayrılmamış olan Türklerin evlerine yerleştirilmişlerdir. Rumların baskılarına dayanamayan Türkler ise limanlara doğru gitmişlerdir. Bu nedenle tahriklerin yoğun olduğu bu yerlerde bulunan halkın getirilmesine öncelik verilmiştir (Erdal, 2012). Gerekli anlaşmalar sağlandıktan sonra Türkiye’ye getirilecek göçmenler Selanik, Kavala, Kandiye ve Resmo limanlarından alınmış; İstanbul, Samsun, İzmir, Mersin ve Antalya limanlarına taşınmıştır (Öksüz, 2006).

İşini, malını, mülkünü geride bırakıp gelen göçmenlerin çalışmaya ve üretmeye başlamaları için ilk iş olarak göçmenlerin iaşe ve barınma sorunlarına çözüm bulunması gerekmiştir. 25 Kasım 1923 tarihinde kabul edilen “İaşe Talimatnamesi” yle, karantina yerlerine, misafirhanelere, yerleşme yerlerine gelen göçmenlerin beslenme iaşelerini verme süreleri, cinsi ve miktarları belirlenmiştir. Göçmenlerin geçici olarak barınmaları için 28 Kasım 1923 tarihinde “Misafirhaneler Talimatnamesi” kabul edilmiştir. Talimatnameye göre; bir misafirhane görevlisi, bir kâtip, bir ambar görevlisi, Hilal-i Ahmer teşkilatının içinden bir doktor, yemek görevlisi ve Sıhhiye görevlisi bulunacağı belirtilmiştir. Türkiye’ye gelen göçmenler ilk olarak bu misafirhanelere yerleştirilmiş ve sonradan iskân edilecekleri bölgelere götürülmüştür (Türk, 2020).

Türkiye’ye gelen göçmenlerden tarımla uğraşanlara kendilerine yetebilme ve üretici konuma gelmeleri için çeşitli tarımsal aletler, çift hayvan, tohumluk, bağ, zeytinlik, meyve ağaçları verilmiştir. Çiftçi göçmenlerin tarım alanlarını sürmeleri için pulluk satın almalarına yardımcı olunmuş ve satın almışlardır. Zanaatkâr göçmenlere dükkân, imalathane gibi yerler için sermaye desteği yapılmıştır. Göçmenler, yardım çerçevesinde vergilerden muaf tutulmuş ve kendilerine kredi desteği verilmiştir (Türk, 2020).

Adliye Vekâleti Dönemi

Mustafa Necati Bey, İsmet İnönü tarafından 6 Mart 1924 tarihinde Adliye Vekilliği görevine atanmıştır. 3 Mart 1924 tarihinde halifeliğin kaldırılması ile Türkiye Cumhuriyeti medeni hukuk düzenine geçiş sürecinde yapılan hazırlıkların önemli bir kısmı Mustafa Necati Bey dönemindedir.

Mustafa Necati Bey dönemi öncesinde, insanlar adliye sisteminin yavaş işlemesinden dolayı haklarını çeşitli yollardan aramaya çalışmıştır. Rüşvet olayları çoğalmaya başlamış ve adalet sistemine olan güven azalmıştır (Utku, 2010). Bu durum karşısında halkın tekrar adliyelere güvenmelerini sağlamak adına hukuk ve adliye alanında düzenleme yoluna gidilmesi gerektiği anlaşılmıştır.

Mustafa Necati Bey ulusal değerlerin, çağdaş değerlerle birlikte düşünülmesi gerektiğini ve bunları özümleyen yeni kanunlar çıkarılması gerektiğini dile getirmiştir. Yenilikçi bir sistem getirmeyi hedefleyen Cumhuriyet idaresinin bu yapısını halkın, hayatında görmesi gerektiğini ve bundan dolayı daha hızlı işleyen bir adalet sisteminin kurulması gerekliliğinden bahsetmiştir. Hak, hukuku savunacak olan hâkim, savcı, avukat ve adliye memurlarının iyi yetiştirilmeleri için okulların açılmasına gereksinim duyulmuştur (TBMM).

Mustafa Necati Bey, Adliye Vekâletinde yapılacak çalışmaların planlı bir şekilde yürütülebilmesi için komisyonlar kurmuştur. Bunlar; “Kanunları ve Mevzuatı Düzenleme Komisyonu, Hâkimleri Tasfiye Komisyonu, Sicil Komisyonu ve Baroların Tasfiyesi Komisyonu” isimli komisyonlardır (1924).

3 Mart 1924 tarihinde Şer’iye ve Evkaf Vekâletinin kaldırılmasından sonra mahkemeler ve kanunlarla ilgili ıslahatlara gidilmiştir. Islahatlarla sistemi dönemin şartlarına uygun çağdaş hale getirilmeye çalışılmıştır. 8 Nisan 1924 (1924) tarihinde 12 maddelik yeni bir kanun tasarısı oluşturulmuştur. Kanuna göre mahkemeler, “Mahakim-i Sulhiyye: basit suçlara bakan; Mahakim-i Asliye: İstinaf Mahkemelerin yerine kurulmuş; Mahakim-i Cinaiye ve Mahakim-i Temyiz” (Türk, 2020) şeklini almıştır. Bu tasarı adliye örgütünde önemli bir yol ve yöntem açmıştır. İntizamlı bir düşünceye dayanmayan adliye örgütünde kargaşanın önüne geçilip düzen getirilmiştir(1924).

Avukatlık mesleğinin yozlaşması, yolsuzlukların ve rüşvetin çoğalması, halkın adalete olan inancını yitirmesine sebep olmuştur. Halkın adalete, adaleti savunan hâkim ve avukatlara tekrar güvenmelerini sağlamak için bu alanda çeşitli düzenlemeler yapma ihtiyacı duyulmuştur. Bu ihtiyaçlar doğrultusunda 30 Mayıs 1924’te başlayarak kadroda yer alan 1713 hâkimden 959’u hukuk ve naiplikten gelmiş, geri kalan 754 hâkimin yerine ise meslekte yetişen kişiler getirilmiştir. Yetersiz ve sicilleri bozuk olan hâkimler 1 Mayıs 1924 tarihinde tasfiye edilmiştir (TBMM).

Adalet örgütünün hizmetlerinin sağlıklı yürütülmesi için iyi yetişmiş zabıt kâtibi, icra memuru ve sorgu yargıcı gibi elamanlara duyulan ihtiyaçtan; memur yetiştirmek üzere Ankara, İstanbul, İzmir ve Erzurum’da okullar açmak planlanmıştır. Belirlenen yerlerden ilk olarak Ankara’da 20 Eylül 1924 tarihinde Adliye Meslek Mektebi açılmıştır (2019).

Maarif Vekâleti

Mustafa Necati Bey Adalet Vekilliği yaptıktan sonra Maarif Vekâletinin başına atanmıştır. Mustafa Necati Bey, görevine 21 Mart 1925 tarihinde başlamıştır.

Maarif Teşkilatına Dair Kanun” yürürlüğe konulmuş, eğitim sistemi yeniden düzenlenmiş ve müteazzi (örgün) eğitim kurumları “İlköğretim, Ortaöğretim ve Yükseköğretim” olmak üzere üç kademeli olarak sınıflanmıştır (Başar, 2004)

Mustafa Necati Bey dilimizi incelemek için ve halka sözlük hazırlamak için Dil Heyetine ihtiyaç olduğunu dile getirmiştir. Ardından Telif ve Tercüme Kurulu kaldırılmış, Dil Kurulu Dairesi kurulmuştur (Türk, 2020).

27 Aralık 1925 tarihinde Telif ve Tercüme Heyeti yerini “Milli Talim ve Terbiye Dairesine” bırakmıştır (Türk, 2020). Mustafa Necati Bey, Talim ve Terbiye Dairesi’nin kuruluş amacını şöyle açıklamıştır: “Maarif teşkilâtımızı ilmî esaslar üzerine kurmak, terbiye ve tedris sistemlerimizi memleketin ihtiyaçlarına ve çağdaş uygarlık gereklerine uygun olarak düzenlemek için en yetkili kişilerle bizim böyle bir teşkilat vücuda getirmemize kâfi ihtiyaç vardır. Maarif Vekâleti için kişilerin değişmesinden müteessir olmayacak maarifin esas şartlarını, programını uzun tetkiklerle ancak böyle bir heyet hazırlayabilir. Bu heyet hakkında Heyet-i Vekile tarafından kabul edilen ve TBMM’ye sevk edilen kanunda özel madde vardır. Bu heyete şahsım namına bir ehemmiyet-i mahsusa vermekte olduğunu söylemeyi zait görmem. Genel eğitimimizde bizi usullerle muayyen hedefe götürecek, ancak böyle kuvvetli bir teşkilatın düşünerek, okuyarak, tetkik ederek vereceği kararlardır” (Erdoğan, 2011).

Mustafa Necati Bey, örgün eğitim kurumları olan Okul Öncesi, İlköğretim, Ortaöğretim ve Yükseköğretim kurumları üzerinde çalışmalar yapmıştır. Maarif Teşkilatı Kanunu’nda şehir ilkokullarının eğitim süresini 5 yıl, köy ilkokullarının eğitim süresini 3 yıl olarak belirlemiştir. Köy çocukları tarlada çalıştığı ve inekleri sağmaya mecbur olduğu için köy ilkokullarında eğitim süresini 3 yıl yaptıklarını ifade etmiştir. Bu süre zarfında çocuklar, şehirde okuyanlar gibi okuyacaklardır (Türk, 2020).

Konuşmasında Mustafa Necati Bey, her köye bir okul yapmak yerine, merkez köy statüsünde olan köylere yatılı okullar açılıp çoğaltılması gerektiğine de değinmiş (Türk, 2020), ve bu amaçla hazırlanan “1926 İlkokul Programı” 1926-1927 eğitim-öğretim yılı itibariyle uygulamaya konulmuştur. 1923-1924 yıllarında Maarif Bakanlığı yönetiminde olan askerli lise öğrencileri çıkarıldıktan sonra liselerde toplam 2677 öğrenci bulunduğunu ve bu sayının 1927-1928 yıllarında 7386’ya yükseldiğini ifade etmiştir (Türk, 2020).

Mustafa Necati Bey, darülfünunların bağımsız olması ve siyasetçilerin darülfünunlara karışmamaları gerektiğine savunmuş, buna karşın üniversite yönetiminin siyasiler tarafından etkilenmesi durumunda darülfünunların gerçek görevlerini yapmamış olacağını vurgulamıştır (Türk, 2020).

Harf İnkılabı

24 Şubat 1924’te Şükrü Bey harfler konusunu gündeme getirmiş, eğitim için yapılan fedakarlığın büyüklüğüne rağmen halkın okuma yazma bilmemesinin nedeninin Arap harflerinin Türkçeye uygun olmaması olduğunu ileri sürmüş ve yeni bir tartışma başlatmıştır.

Arap Alfabesinde ünlü harflerin olmaması, Arap Alfabesiyle yazılan bir kelime Türkçe olarak 5-6 şekilde okunabilmekte ve çoğu Türkçe kelimelerin nasıl okunacağı ancak cümlenin gelişinden çıkartılabilmekteydi (Ülkütaşır, 1981, 15-17). Ayrıca Arap harflerinin ses yapısı Türkçe için geçerli değildir. Aydınlarla halk birbirinden kopmuş, okuryazar oranı düşük kalmıştır.

Harf İnkılabına karşı çıkanların öne sürdüğü gerekçeler ise dört sınıfa ayrılmaktadır:

1) Kur’an yazısıdır. Tanrının yazısıdır, başka bir yazıyı almak dinsizliktir.

2) Yazı bir ‘hars’ (kültür) sorunudur. Onun için değiştirilmemelidir.

3) Devlet bürokrasisinde yaratacağı büyük sarsıntıyı hesaplamalıdır.

4) Kazım Karabekir Paşa’nın savunduğu nedenler: Hem Avrupalıların Müslüman devletler arasında “Türkler ecnebi yazısını kabul etmişler, Hıristiyan olmuşlardır” propagandası yapacakları endişesi, hem de Türkçe sesleri karşılayacak Latin harflerinin olmayışıdır (Dilmen, 1983).

Alfabe konusunda incelemeler yapmak, çeşitli görüşleri incelemek ve başka milletlerin alfabeleri üzerine araştırmalar yapmak amacıyla 1928 yılı başlarında hükûmetin aldığı bir karar gereği kurulan Dil Encümeni 26 Haziran 1928’de ilk toplantısını yaparak çalışmalara başlamıştır.

Dil Encümeni’nin bir ay süren çalışmaları sonucunda, alfabe ve gramer konusunda iki bölümden oluşan bir rapor açıklanmış,1 Ağustos 1928’de Mustafa Kemal’e sunulmuştur. Encümen üyeleri Latin Alfabesinin hayata geçirilmesinde 5 ile 15 yıllık bir geçiş süresinin gerekli olduğu düşünmüşlerdir.

Falih Rıfkı projeyi 1 Ağustos günü Dolmabahçe’de Atatürk’e sunmuştur. Kendisi bunu şöyle anlatır: “Tasarıyı Atatürk’e götürdüm, uzun uzadıya inceledi, beğendi ve bana: -Yeni yazıyı ne kadar zamanda mekteplere ve halka mal etmeyi düşünüyorsunuz diye sordu. -Arkadaşlar 5 ila 15 yıl arasında bir müddet düşünmektedirler. İlkokullarda ilk yıllarda iki alfabe birlikte okunmalı, gazeteler yarım sütundan başlayarak yavaş yavaş bütün metni yeni yazıya çevirmeli, diyorlar. Bununla beraber bir mühlet tesbit etmek ve tatbik şekillerini tayin etmek komisyonun vazifesi değildi, cevabını verdim. -Ya üç ayda ya hiçbir zaman dedi. -Üç ayda mı? Yüzüne bakakalmıştım. -Çocuğum dedi, gazetelerde 5 yıl sonra yalnız yarım sütun mu eski yazı kalacak. Herkes o yarım sütunu okur, 5 yıl içinde harp gibi bir buhran çıkarsa bizim yazı da Enver yazısının akıbetine uğrar.”(Atay,1980).

Meclisin tüm üyelerince 1 Kasım 1928 tarih ve 1353 sayı ile kabul edilen 11 maddelik yasa, 3 Kasım 1928’de “Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkındaki Kanun” adıyla yürürlüğe girmiştir.

Millet Mektepleri

Harf İnkılabından sonra yeni harfleri öğrenmek için halk tarafından büyük bir talep olmuştur. Türk milletinde uyanan bu okuma yazma isteği karşısında, daha önce faaliyette bulunan teşkilâtlar yetersiz kalmıştır. Bunun sonucunda hükûmet tarafından Millet Mektepleri Talimatnamesi çıkarılmıştır.

İsmet Paşa, mecliste yapmış olduğu açıklamada, şehir ve köyde okula gitme zamanları olmayan vatandaşlar için seyyar öğretmen örgütü kurulacağını, iki veya dört aylık kursların açılacağını ifade etmiştir (Türk, 2020).

Millet Mektepleri A ve B olmak üzere iki dershane sistemini benimsemiştir. A dershanesi; hiç okuma yazma bilmeyenler için 4 ay, B dershanesi ise eski yazıyla okuma yazma bilenler için 2 ay süreyle çalışmıştır. Ayrıca yerleşik ve gezici kurslar da açılmıştır. Kurslar, genellikle tarımsal işlerin yoğun olmadığı kış aylarında yapılmıştır. Böylece kurslara katılım oranı da yükselmiştir (Türk, 2020).

Ölümü

Mustafa Necati Bey, birkaç gündür karnındaki ağrıdan dolayı acıyla kıvrandığını yanındakilere dile getirmiştir. Yanında bulunan Cemil Bey’in ısrarıyla hastaneye gitmeyi kabul etmiştir. Hastalığına teşhis olarak apandisit konulmuştur. Başarısız bir ameliyat sonrası 1 Ocak 1929 tarihinde hayatını kaybetmiştir. Atatürk’ün acısını Afet İnan: Ben ilk ve son defa olarak Mustafa Kemal’in acı duyarak ağladığına şahit oluyordum.” sözleriyle ifade etmiştir.

Çok genç yaşlarında 3 farklı vekâlet görevini üstlenebilecek kadar parlak biri olan Mustafa Necati Bey kısacık ömrüne çok büyük işler sığdırmış, böylelikle “Milli Kahraman” olmuştur.

Kaynakça

İzmir’e Doğru. (1920).

TBMM Zabıt Ceridesi, D. II, C. 8, 8 Nisan 1924, ss. 437. (1924).

(2012). İzmir’e Doğru Gazetesi, 16 Teşrinisani 1335.; Gönlübol,Türkiye Cumhuriyeti Tarihi I,.

Geçmişten Günümüze Fotoğraflarla Meslek ve Teknik Eğitim,. (2019). Ankara: Milli Eğitim Bakanlığı.

Akandere, O. (2009). İzmir’in Yunanlılar Tarafından İşgaline Tepki Olarak Konya Merkezinden ve İlçelerinden Gönderilen Protesto Telgrafları. İstanbul: Tarih Dergisi.

Altunya, N. (2009). Milli Eğitimde Mustafa Necati Dönemi. Ankara: Uygun Basım.

Arı, K. (2008). Türk Ticaret-i Bahriyesi ve Mübadele Gemileri. İzmir: Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi Yayınları.

Atay, F. R. (1980). Çankaya. İstanbul: Bateş Yayınları.

Ateş, B. K.-A. (2016). “Mübadele İle Kocaeli’ne İskân Edilen Göçmenler Ve Karşılaştıkları Sorunlar (1923-1930)”. Kocaeli: Uluslararası Gazi Süleyman Paşa Ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu-III,.

Baran, T. A. (2001). Vasıf Çınar ve İzmir’e Doğru Gazetesi Yazıları. İstanbul.

Baran, T. A. (2008). Mustafa Necati’nin Söyledikleri. Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi.

Başar, 2. (2004). Milli Eğitim Bakanlarının Eğitim Faaliyetleri (1920-1960). İstanbul: MEB Yayınları.

Beşikçi, M. (2011). İhtiyat Zabitinden Yedek Subay’a”: Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Zorunlu Askerlik Kategorisi Olarak Subaylık ve Yedek Subaylar (1891-1930). İstanbul: Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar Dergisi.

Dilmen, G. (1983). “Yazıda Devrim”. Harf İnkılabı Sempozyumu (1978). İstanbul: İstanbul Üniversitesi.

Erdal, İ. (2012). Mübadele (Uluslaşma Sürecinde Türkiye ve Yunanistan 1923-1925). İstanbul: IQ Kültür ve Sanat Yayıncılık.

Erdoğan, İ. (2011). Talim ve Terbiye Kurulu: Türk Milli Eğitim Sisteminin Yasama Organı. Türk Araştırma Dergisi.

Eski, M. (1999). Cumhuriyet Döneminde Bir Devlet Adamı Mustafa Necati. Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi.

Gökdemir, O. (2010). “Mustafa Necati’nin Yaşam Çizgisinde İzmir ve İzmirlilik”, Mustafa Necati ve Cumhuriyet Eğitim Devrimi. İzmir: Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Yayınları.

Güneş, G. (2015). Kurtuluştan Sonra İzmir’in yeniden Kuruluşunda İzmir Türk Ocağı Ve Faaliyetleri (1922-1931). Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi.

İnan, A.( 1968). Yeni Harflerin Kabulü ve Millet Mekteplerinin Açılış Esnasında Milli Eğitim Bakanı M. Necati’nin Ölümü, Ankara, Belleten Dergisi, cilt. XXXII, S. 125, ss. 51-56.

İnan, M. R. (1980). Mustafa Necati. Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.

İskan Tarihçesi,TBMM Zabit Ceridesi, D. II, C. 7, ss. 1041.

Lewis, B. (1996). Modern Türkiye’nin Doğuşu. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.

Öksüz, H. (2006). Batı Trakya Türkleri (Makaleler). Çorum: Karam Yayıncılık.

Öncü, A. S. (2009). İstanbul’da Mütareke Dönemi Yedek Subay Teşkilatlanmaları. A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi.

Resmi Ceride, 26 Nisan 1924, S. 69, ss. 5-6.

TBMM Zabıt Ceridesi, D. II, C. 23, ss. 267.

TBMM Zabıt Ceridesi, ss. 142.

Türk, C. (2020). Türk Siyasi Hayatında Mustafa Necati Bey. Ağrı: Yüksek Lisans Tezi.

Uğural, H. R. (1991). Mustafa Necati’nin Ecdadı ve Kimliği, Mustafa Necati Sempozyumu 9-11 Mayıs 1991 Kastamonu, Ankara. Ayyıldız Matbaası.

Utku, C. (2010). Devrimin Çoban Yıldızı. İstanbul: Gürer Yayınları.

Ülkütaşır, M. Ş. (1981). Atatürk ve Harf Devrimi. Ankara: Türk Dil Kurumu.

Yeni Gün, 11 Mart 1924.

Bunları da sevebilirsiniz