Dış Politikada Yersiz Yurtsuz

 

Tüm çabalara rağmen AKP hükümeti ABD ile buzları eritemedi. Afganistan rüşveti, ABD’yi kandırmaya yetmedi. Parasını ödediğimiz F35’leri alamadığımız gibi F16’ları bile alamıyoruz. Fethullah teslim edilmiyor. ABD PYD’yi desteklemeye devam ediyor.

AB’de gerilim artıyor. Almanya’nın olası dışişleri bakanı “insan hakları” ve “demokrasi” odaklı dış politika sürdürmeyi hedefliyor. Bunun mevcut koşullarda Türkiye için ne ifade ettiği belli. Daha çok çelişme, sonuç olaraksa ya daha çok uzaklaşma ya daha çok taviz.

AB yaptırımlarından kaçmak için şanlı mücadele Doğu Akdeniz sessizliğe büründü. Doğu Akdeniz’in ısıtılan suları, kısa vadeli çıkarlar uğruna sessiz sedasız soğuğa mahkûm edildi. Denizlerde egemenlik iddiasından kolayca vazgeçelim diye koca koca komutanlar alıkonuldu.

Müslüman Kardeşler savunuculuğunda sona geliniyor. Mısır geri tepmesinden sonra Birleşik Arap Emirlikleri’yle de ilişkiler rayına sokulmaya çalışılıyor. 10 milyar dolar sözü için, kaz gelecek yerden tavuk mu esirgenirmiş? Bir zamanlar 70 sente mi muhtaçtık? O zamanlar bari onurlu muyduk?

Suriye’nin akıbeti belirsiz. Hükümet, Suriye’den bir çıkış stratejisine sahip değil. Hangi koşullarda ve ne zaman çekileceğiyle ilgili bir fikri yok. Müslüman Kardeşlerciliğin son durağı Suriye’de ne zaman gerçekten ve sadece Türkiye’nin çıkarları için masaya oturulacak belli değil.

Türkiye küçük bir Suriye oldu. Siyasal rehin olarak tutulmanın ötesinde Suriyelilerin Türkiye’deki geleceği belirsiz. Diplomaside de çığır açmıyor değiliz. Beyaz Rusya da yığdı sınıra göçmenleri. Laik demokratikleşme modelinden şantaj modeline, bir arpa boyundan çok yol aldık doğrusu.

Rusya’ya dedik yanlayalım. Aldık S-400’leri kullanamıyoruz. Askerimizin canına kıyılıyor kapılarda bekliyoruz. “İşbirliği”, “ortaklık” diyoruz. Ukrayna’da damarlarına basıyoruz. SİHA’ları kullandılar diye bizi suçlayamazsınız diyoruz. Öyle tabi. Ama istikrar nerede? Hesap nerede? Dış politika hesaplama sanatı değil miydi? Yoksa biz bir kitap da dış politikada mı yazmıştık? Dış politikayı da en iyi biz mi bilirdik?

Gelecek nesiller ve siyasal iktidarlar bir dış ilişkiler enkazıyla karşı karşıya olacak. Türk dış politikasını açıklayabilecek tek kavram pragmatizm olabilir. Ama dış politikada pragmatizmin da bir mantığı bir düşünsel alt yapısı olması beklenirken Türkiye’de sistemli bir örüntü bulabilmek giderek zorlaşıyor. Böyle bir örüntü bulamamak normal çünkü “kimin için pragmatizm” sorusunun yanıtı “Türkiye’nin bekası için” değil. Siyasi iktidarın bekası için. Siyasal iktidar Türkiye’deki savruluşunu dış politikasına yansıtmak zorunda kalıyor. Başka çaresi kalmadı. 2015 sonrası salvoların adım adım vardığı nokta bu. Türk dış politikası bazı siyasal grupların çıkarlarına ve Türkiye devlet mekanizması içerisindeki birbirine rakip siyasal hizipler arasındaki güç mücadelelerine kurban ediliyor. Biz kendi içimizde hesaplaşıp helalleşebilirsek de dış politikadaki bocalamaların bedeli ağır olacak hiç kuşkusuz. Dünya ve bölge büyük bir siyasal dönüşüm sürecinden geçerken Türkiye “anlaşılmaz” dış politikasıyla bu dönüşümleri iyi okuyamadığını gösteriyor. Yeni bir dünya kuruluyor ve Türkiye bu dünyadaki yerini alamıyor. Paradigma yaratan ülke konumundan, esen melteme bile direnemeyen ülke konumuna. Çok yol aldık. Çok.

Bunları da sevebilirsiniz