Sinemacı Necati

 

Güler Yücel’in anısına

Annem Datça İnsan Manzaralarını çok severdi. Her seferinde Atilla Kaptan’ın ağzından hikâyeler döküldükçe biz mest olurduk. Annemin hasta yatağında Atilla Kaptan’ın hikâyelerini defalarca dinlemiştik. Onlardan birisi de “Necati Amca” idi. Annem uçup gideli bir yıl olmuştu. Onun en sevdiği yer olan Knidos Bağlar özünde Akdeniz’e nazır püfür püfür esen Cengiz Bey’in sazdan yapılmış yazlık sarayındayız yine. Envai çeşit yemeklerle donatılmış bir masada annemin en sevdiği arkadaşları Sinyor, Sinemacı Necati, Cengiz Ağ, Atilla Kaptan ve avukat Ziya ile beraber. Bu sefer Necati Amca karşımda Yazı Köyünde yaptığı işleri maceraları anlatıyor. Eminim annem de yukardan gülümseyerek anlatılan hikâyeleri dinliyor..…

Başlarda sohbetimize biraz çekingen başlamıştık. Sinemacı Necati köyün en yaşlılarından.. tıknaz vücudunu bastona dayayarak dik tutmaya çalışıyordu. Sohbet koyulaştıkça bizler film gibi anlattığı anılara dalmış gitmiştik. Bizlere yaşadıklarını anlatırken zeki zeki bakan gözleri ile bizleri süzüyor bir yanda da yaşıtlarının sataşmalarına kâh cevap veriyor kâh duymamış numarası yapıyordu. O sinemada, o berber, o eğlence dünyasında, o kahvede .. Tipik bir Datçayalı, Akdenizli. Akdenizlilerin çok verimli toprağı yoktur. Denizi de verimli değildir. Akdeniz’de en önemli özelliği ise çeşitliliğidir. Yaşamda o yüzden çok çeşitlidir buralarda. Buranın insanı badem toplarken süngeri toplamayı unutmaz. Enginar eker ama üzümü ondan şarap yapmayı da atlamaz. Akdeniz gibi çok çeşitlidir her şey.

Necati Amca Yazı Köylüdür. Bu köy Datça yarımadasının en uç noktası, Kinos’un ise yanı başı. Denize ve tarihe bu kadar yakın ama bi o kadar şehre uzak bir yer. Burası denizcilerin, kaptanların, fenercilerin, süngercilerin köyü… Köyün bağlantı noktası Knidos. Biraz ilersi tüm haşmetiyle Akdeniz. Buraların toprağı kıraç, bademin bol yetiştiği topraklar. .. Etraftaki yamaçlarda belli belirsiz teraslar gözükür. Bi zamanlar belki de üzüm bağlarıydı buraları. Datça yarımadasının uçunda yaşayan Yazı köylüleri adalılara benzer. Burada yaşam doğadaki değişimle birlikte olur. Badem haşatında sonra düğün, fırtınadan sonra sütliman hava, hasat dolunayında biçme, incir sıcağında esen çöl rüzgarı, hırdellez bulanığından sonra ekim yaşamı renklendirir. Yazı Köyünde anlatılan hikâyelerde doğanın olmadığı bir olay duyamazsınız; “Denize daldığımda süngerlerin beyaza kesildiğini ilk defa gördüğümde” diye başlayan sohbetler “sinemacı Necatiye borcumu bademle ödeyeceğime” uzanır.

Sinemacı Necati ve Eğlence dünyası

Necati amca; köydeki tüm eğlence işinden sorumlu zat… Nişan, düğün, sünnet, ulusal bayramlarda ışıklandırma, ses düzeni ve masa sandalye işini pürüzsüz halleden insan.

1970’li yılların başından itibaren, Necati Amcanın ifadesi ile “cereyan gelesiye, televizyonun evlere girmesine” kadar o, hep ön saflarda. Her gün akşam saatlerinde, bir iki plak çalındıktan sonra; Necati amca ses düzeneğini çalıştırıp filmi tanıtım anonslarına başlar; “Dikkat, dikkat. Bu akşam sinemamızda, baştan sona aşk, macera, heyecan dolu, başrollerde sinemamızın yakışıklı jönü…sinemamızın şuh kadını…” der, ardından “erken gelelim, yerlerimizi alalım erken başlayalım” anonsunu geçer. Bu arada Atilla kaptan sıralıyor çocukluğunda gençliğinde gördüğü aklında kalan filmleri ; “Akrep Yuvası”, “Aşk Kadını”, “Öp Beni”, “Avare” . Necati Amca’nın Sinemasında film başlamadan önce köyün genç delikanlıları gözüne kestirdiği kıza mesaj gönderme mahiyetinde; “sinemacı koy şu plağı da kulağımızın pası silinsin” diye istekte bulunurlarmış. Necati amca bilirmiş hangi delikanlının hangi kız için plak çaldırdığını ama hiç renk vermezmiş. Sinema olarak başlayan bina yıllar sonra okula çevrilmiş. Bence uzun bir süre bu sinema Yazı Köylülere okul vazifesi görmüş zaten.

Kahvecilik, Berberlik bir arada

Sabah erkenden kalkan Necati amca “ocağın altını örçerip tutuşturup çayını demlesiye ezan okumaya camiye giderdim” diye devam ediyor. “Sonra gelip çayları dağıtırdım. Çayını içen gider. Herkes hayvanını yemleyecek, çifte gidecek demi. Herkes çay içmiştir ama para ödeyen yoktur. Köyde parada yoktur” der.

Zaten Necati amca da para talep etmez. Sabah ezanını okuyan Necati amca yeri geldiğinde ölenler için Sela okur mevlütlerde ise ses sanatçılarını kıskandıracak sedası ile kuran, ilahi okurmuş. Yine hiç kimse borcumuz ne diye sormazmış. Zaten kimsede parada yok. Evet buraya parada çok geç girmiş. Borcunu ya bademle ödermişsin, ya zeytin hasat edilince yada tarlada çalışırmışsın ya da başka bir şey ile. Necati amca; bütün bu işleri günlük hayatın akışı içinde yapıyor ama ortada para yok.

Kahvenin bir köşesinde köyün marangozuna yaptırdığı berber koltuğu gençlerin en uğrak yerlerinden biri… Kimin nasıl traş istediğini bilir., Necati Amca ona göre keser saçları. O yıllarda revaçta olan ve Necati amcanın kahvesinde bulundurduğu SES dergisinden veya bir film afişindeki resmî gösterip “böyle kes “derlermiş, Cüneyt Arkın, Tarık Akan, Ayhan Işık gibi artistlerin fotoğraflarını gösterip. Necati amca da ne eder ne yapar benzetirmiş fotoğraftaki artistte köyün gençlerini. Günlerden bir gün Sinyor Kaptan Ayhan Işık modelini Necati Amca’dan istemiş. Ayhan Işık modeli saçları ile çalıştığı tatil köyüne gittiğinde attığı cakayı anlatıp bizi de güldürüyor Sinyor kaptan. Sinyor kaptan epey bi çapkın, son süngercilerden. O da seksenine dayanmış ama deniz kıyısında oturup hala denizkızını bekleyen performansı devam eden kaptanlardan. Bütün bu gürültü patırtının içinde Necati amcanın kesmiş olduğu saçın sonuçlarından duyduğu hazzı hala yüzünde hissediyordum. Sinyor Kaptan ise hala kızların ona nasıl baktığını şimdi gibi hissedip kendinden pek memnun hikâyeyi anlatmaya devam ediyordu. Necati Amca ekliyor “traş bitince eline sağlık denir ama kimse borcum ne ?diye sormazdı diye.

Uzun kış gecelerinde; petrol bidonları kesilerek yapılmış sobada kocaman pınar kökleri yanınca kahveyi iyice ısıtırmış. Yağmurda yağdığında, çiftte sürülmez, hayvanlarda damda beslenir dışarı çıkartılmazmış. Ama bu uzun geceleri geçirmenin bir yolu bulunur. Kumar oynamak. Kimsede para yok kumarın nakit para olmadan oynanması zevk vermez. Kumar oynayacaklar teker teker Necati amcaya ne kadar istediklerini bildirir, Necati amca bir çırpıda evden nakit parayı alıp gelir ve talep edenlere dağıtır ve kumar başlarmış. Genellikle iskambil kâğıdı ile arasına, basma ve poker oynanırmış. Ortada bahis parası çoğaldıkça Necati amca “mana parası” olarak ortadan para alır. Bazen öyle durumlar olurmuş ki; Necati amcadan borç para alan herkes Necati amcaya borçlu kalıp elindeki nakitlerin Necati amcaya geçtiğini sabah saatlerinde anlar. Necati amca gençlerin hepsinin kumarda kaybettiklerini bilir. Birisinden yarın çift sürmesini, ikinciden kahveye yakacak odun getirmesini, üçüncüye sinema binasını badana etmesini, dördüncüye de tütün balyası için yardım etmesini istermiş. Herkesin kumar borcunu ödemesi için silah çekmeden, tehdit etmeden onlara fırsat vermiş olur. Asla onur kırıcı hitapta bulunmazmış.

Köyde anne babası ile çelişkiye düşüp evden ayrılan gençlerin sığındığı yer Necati amcanın kahvesinde tavan arasına yaptırdığı tahta divan ve üzerinde bir battaniye ile gençlerin sığındığı yerde Necati Amca’nın kahvesiymiş. Anne babası eve dönsün isteklerini Necati amcaya söyleyene kadar bu tavan arasında kalabilirlermiş.

Gelseydi içseydi

Necati amca; bütün bu yaptığı hizmetlerin karşılığını zamanı geldiğinde tahsil etmek için bir veresiye defteri tutarmış. Ve akşam eline aldığı bu veresiye defterini adil bir şekilde doldurmaya çalışır amma akşamın bu geç saatinde bedenen ve ruhen yorulmuş bir halde olurmuş. Sabah ezanıyla başlayan iş günü gece yarısından sonra bitkin düşürürmüş onu. Bir yandan kahve işleri, kağıt işleri, bir yandan berber bir yandan badem bir yandan sinema eğlence organizasyonları onu bedenen ve ruhen yormuştur. Necati amca eline alır kalemi, gözlerini kapayıp, sabah ilk kahveye gelen kimdi? diye düşünürmüş. Çünkü sabah ilk çayı içenden para almaz, sonra gelenden de. Ama günün sonunda yorgun yorgun hatırlamaya çalışır çeteleye hatırladıklarını yazmaya: Çetin kaptan; çay mı içmişti kahve mi? Peşi sıra gelen oğlu; Almanyalı Osman sinek kaydı traş mı olduydu? Olmamış mıydı? Atilla çay içti mi? içmedi miydi? Mehmet kahveye geldi miydi? Gelmemiş miydi? Saat gece yarısını geçiyor gidip uyuyacak Sinemacı Necati.

Başlıyor çetele defterini doldurmaya. Ali, çay içti mi? İçseydi deyip onun sayfasına bi çay çentiği atıyor. Selami kahveye geldi mi? Gelseydi deyip onun sayfasına bir çay çentiği atıyor. Süleyman traş oldu muydu? Olsaydı deyip onun sayfasına da bir traş çentiği atıyor. Ve bu liste uzayıp gidiyor.

Necati amca bütün köyün eğlencesinin, kahvesinin, Mevlüdünün de ve ezanın da hakkından geliyor. Hiç kimsenin yakasına yapışıp borcunu ödetmişliği yok ama parasını mutlaka tahsil ediyor.

Paranın olmadığı onun yerine değiş tokuşun olduğu, zaman kavramının pek de önemli olmadığı Yazı Köyünün insanlarından Necati Amcanın en büyük özelliğini hovardalığını gelecek yazıya bırakıyoruz

Güzel Yücel Gier / Aslan Atilla Yorulmaz

Bunları da sevebilirsiniz