Bizim Masalımız

Doğduğumuzdan itibaren masallar, ninniler, sarkılar eşlik ediyor hayatımıza. Hayata dair belki de ilk duyduğumuz öğütler masallarda yer alıyor. Peki bu masallar hayatı bize nasıl gösteriyor?

Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler masalını ele alacak olursak, annesi vefat eden prensesin babası yaşlı ve hasta olduğu için yeni biriyle evlenir. Kadına yüklenen toplumsal rollerden birini öğreterek başlıyor. Kadın kocasına bakım vermeli, bakıcı olabilmeli. Masal, üvey annenin dünyanın en güzel kadını olma arzusundan bahsederek devam ediyor. Kadın en güzel olmalı hatta kendinden daha güzel biri varsa onu yok etmeli. Haset, kıskançlık duyguları yine kadına yüklenen toplumsal beklentilerden kaynaklı ortaya çıkıyor. Bir kadın ancak güzelliğiyle var olabilir. Eğer ortamda kendinden daha güzel bir kadın varsa statü kaygısına kapılmalı. Bu öğretiden sonra zehirli kırmızı elma yiyen Pamuk Prenses (kırmızı elma gibi sembollerin ne anlattığına burada değinmeyeceğim.), Prensin onu öpmesiyle ölmekten kurtuluyor. Buradaki bir diğer öğreti de bir kadın ancak bir erkek tarafından kurtarılabilir.

Burada sadece bir masalı kısaca ele aldığımızda bile çok çarpık öğretilerin olduğunu görüyoruz. Kız ve erkek çocukları bu masal gibi binlerce masalla büyütülüyor. Kadın ve erkek rollerini çevresini gözlemleyerek öğrenmeden önce masallardan işiterek öğreniyor. Yeni masallar oluşturmalıyız. Bu masallar eşitlikçi olmayan, kadını pasifleştirmek isteyen dünyanın masalları. Bizim dünyamızın masalı sizce nasıl olmalı?

Bunları da sevebilirsiniz