Zaman II – Zaman ve Ontoloji

2020 yılının Nisan ayında zamanla ilgili farklı görüşleri incelediğimiz bir yazı yazmıştım. Bu yazıda, zamanın gerçekten aktığını savunan dinamik teori ile zamanın akışının en iyi ihtimalle bir illüzyon olabileceğini savunan statik teoriyi karşılaştırmıştık. Ancak zaman hakkında sorulabilecek tek soru onun akıp akmadığı değil. Geçmiş, şimdi ve geleceğin hangilerinin var olduğunu da sorgulayabiliriz. Başka bir deyişle, zamanın nasıl bir ontolojiye sahip olduğunu tartışabiliriz.

Bu yazıda yapmaya çalışacağım da tam olarak bu. Hangi zamanların var olduğuyla ilgili sunulmuş farklı fikirleri inceleyeceğiz. Bunun için dinamik ve statik teoriyi kısaca hatırlamamız gerekiyor. Dinamik teoriye göre zamanın akıyor oluşu evrenle ilgili nesnel bir olgudur. Anlar uzak gelecekten günümüze doğru yaklaşır, sonra geçmişe doğru gözden kaybolur. Dolayısıyla hangi anın “şimdi” olduğu da devamlı değişir. Öte yandan statik teoriye göreyse zaman aslında akmaz. Evren adeta dev bir blok gibidir. Statik teoride zaman, uzay gibi bir boyut olarak kavranır. Dolayısıyla “şimdi” sözcüğü de “burası” gibi bir sözcük haline gelir; evrenle ilgili nesnel bir bilgi değil de yalnızca sözcüğü söyleyen kişinin kendisiyle ilgili bilgi verebilir.

Zamanın ontolojisi konusuna geçecek olursak, en başta statik teorinin ortaya koyduğu blok evren anlayışından bahsedebiliriz. Yukarıda bahsettiğim gibi, bu teoriye göre zamanın akışı bir illüzyondur ve gelecek olayların günümüze yaklaşıp sonra geçmişe dönüşmesi gibi bir durum söz konusu değildir. Dolayısıyla bizim gelecek ve geçmiş olarak adlandırdığımız zaman dilimleri arasında ontolojik bir fark gözetmez. Geçmiş ve gelecek, şimdi kadar gerçektir, vardır.

Dinamik teoriyi ise ontolojik olarak farklı şekillerde ele alabiliriz. Bunun üç popüler yolundan bahsedeceğim. İlkine, yani Hareketli Fener teorisine [ing. Moving Spotlight] göre geçmiş ve gelecek vardır. Şimdi ise geçmiş ve gelecekten oluşan zaman çizgisinin üzerine tutulan ve yavaşça geçmişten geleceğe doğru kaydırılan bir fener ışığı gibidir. Yani her an eşit derecede gerçektir ama şimdi bir şekilde ön plana çıkmaktadır. Bu “ön plana çıkmanın” anlamının ne olabileceği elbette tartışma konusudur.

İkinci bir dinamik teoriye göreyse geçmiş vardır ancak gelecek henüz yoktur. Bu görüş “Büyüyen Blok” [ing. Growing Block] olarak adlandırılır. Bu görüşün çekici bulunabilecek yanı, henüz gelecek olmadığı için geleceğin “açık” olmasına imkân tanımasıdır. Bunun neden çekici bir özellik olduğundan aşağıda bahsedeceğim.

Üçüncü dinamik teoriye göreyse var olan tek zaman olan şimdidir. Geçmiş ve gelecek yoktur. Bu görüş, anlaşılabilir bir şekilde, “Şimdicilik” [ing. Presentism] adını alır. Sanıyorum günümüze zamanın dinamik teorisini savunan filozofların büyük kısmı Şimdiciliğin sunduğu ontolojiyi kabul etmektedirler.

Şimdiciliğin popülerliği ilginç bulunabilir çünkü Şimdiciliğin bazı sıkıntıları vardır. Bu sıkıntıları anlamak için çağdaş metafizikte sıklıkla başvurulan bir ilkeden bahsetmem gerekiyor. Doğru-yapıcı ilkesine göre her doğru önerme için gerçeklikte o önermeyi doğru yapan bir şeyin var olması gerekir. Örneğin, “Deniz vardır” doğru bir önermeyi ifade eder çünkü ben varım! Ben var olmasaydım bu önermeyi doğru yapacak hiçbir şey olmaz ve dolayısıyla önerme yanlış olurdu. Şimdiciliğin sunduğu ontolojiyi kabul ettiğimizi ve geçmişin varlığını reddettiğimizi düşünelim. Peki, geçmişle ilgili doğru görünen önermelerin bir hesabını nasıl verebiliriz? “T-Rex etçildir.” cümlesinin ifade ettiği önermeyi düşünelim. Sanıyorum hepimiz bu önermenin doğru olduğunu kabul ederiz. Peki onun doğru-yapıcısı nedir? Bu önermenin doğru olabilmesi için en başta ortada bir T-Rex olması gerekir. Peki, T-Rex’ler geçmişte değillerse neredeler?

Ancak elbette Şimdicilik dışındaki teoriler de sorunsuz değildir. Geleceğin varlığını kabul eden her teoride (yani Blok Evren ve Hareketli Fener teorilerinde) karşılaşılabilecek bir sorun bizim özgür iradeye sahip olduğumuzu reddetme riskidir. Örneğin, benim 5 Temmuz’da girmem gereken bir sınav var. Eğer o sınava girdiğimde yazdıklarım ve sınavı değerlendirecek kişinin yanıtımı okuduğunda düşündükleri şimdiden varsa ve belliyse, bu benim bugün ne yaparsam yapayım notumu değiştiremeyeceğim anlamına gelmez mi? Peki ben bugün ne yaparsam yapayım sınavdan aldığım notu değiştiremiyorsam nasıl özgür iradeye sahip olabilirim? Başka bir deyişle, gelecek varsa bu bizi “kadercilik ya da “fatalizm” olarak adlandırdığımız pozisyonu kabul etmek durumunda bırakmaz mı? Eğer özgür irademizin var olduğu düşüncemizi korumak istiyorsak, bu argüman Büyüyen Blok ve Şimdicilik gibi geleceğin var olduğunu reddeden (geleceğin “açık” olduğunu iddia eden) teorilerin lehine kullanılabilir.

Bahsettiğim tüm teorilerin savunucuları bu itirazlara karşı çeşitli savunmalar sunmuşlardır. Tüm teorilere buradakilere ek olarak başka itirazlar da elbette sunulabilir. Zamanın ontolojisinin günümüzde canlı bir tartışma konusu olduğu kesin. Ancak konunun geçmişte var olup olmadığını ve gelecekte tartışılmaya devam edilip edilmeyeceğini bilmemiz için, öncelikle geçmişin ve geleceğin var olup olmadığı hakkında bir karar vermemiz gerekiyor!

Bunları da sevebilirsiniz