Fahrettin Altay

Yeni bir devletin ve yeni bir toplumun doğmasını sağlayan Kurtuluş Savaşının kazanılmasında gerek cephede gerekse cephe gerisinde pek çok kahraman yer almıştır. Bu kahramanların hayatlarını anlatarak verilen mücadelenin daha iyi anlaşılmasını sağlamayı amaçladığımız Milli Kahramanlar yazı dizisinin bu ayki yazısında Fahrettin Altay’ın kısaca hayatından başlayarak, içinde bulunduğu önemli siyasi ve askeri görevleri açıklamaya çalışacağım.

Çocukluğu ve Eğitimi

Fahrettin Bey, Piyade Albayı İzmirli İsmail Bey ve Hayriye Hanım çiftinin ilk çocuğu olarak 12 Ocak 1880 yılında, Arnavutluk’un İşkodra kentinde doğmuştur.1 6 yaşına geldiğinde burada eğitime başlayan Fahrettin Bey, babasının görev yeri değişikliği nedeniyle ilköğrenimini Mardin’de tamamlamıştır. Sonrasında Askeri Rüştiye ve Askeri İdadi’deki eğitimini tamamlayarak 14 Mart 1897 tarihinde İstanbul Harp Okulu’na girmiş ve buradan birincilikle mezuniyetinin ardından kurmay olmaya hak kazanmıştır. Sonrasında iki yıl Harp Akademisinde eğitim alarak askerlik yaşamına başlamıştır.2

Çanakkale Cephesi

Birinci Dünya Savaşının başlamasından kısa bir süre sonra, Çanakkale Boğazı’na saldırı tehlikesi ortaya çıkınca 3. Kolordu Kurmay Başkanı Fahrettin Bey, emir gereği karargâhını Tekirdağ’dan Gelibolu’ya taşımıştır ve bu cephedeki görevi sırasında 19. Tümen komutanı olan Mustafa Kemal’le tanışmıştır.3

Fahrettin Bey, Mustafa Kemal’in tümeninin çoğunlukla depo alayından kurulu birliklerden oluştuğunu görmüş ve dilekçe yazarak bu birliklerin daha eğitimli birliklerle değiştirilmesini talep etmiştir. Bunun üzerine depo alayları Arap alaylarıyla değiştirilmiştir ancak durumdan memnun olmayan Mustafa Kemal eski alaylarını geri istemiştir.4

İtilaf devleri donanmasının boğazlarda başarısız olmasının ardından harekatın yönü karaya kaymıştır. Bunun üzerine Çanakkale’deki birlikler kara savaşları için hazırlanmaya başlamıştır. Fahrettin Bey’in 3. Kolordusunun ve Mustafa Kemal’in 19. Tümeninin, bölgeyi çok iyi bilmeyen Alman General Liman Von Sanders’in emrinde olması orduyu taktiksel bir hataya sürüklemiştir. Çıkarmanın yapılacağı yeri tespit edemeyen Alman General, pek çok noktaya çıkarma yapılabileceği gerekçesiyle ordunun büyük bölümünün yedekte tutulmasını emretmiştir.5

Arıburnu’na çıkarma başlayınca asıl çıkarma noktasının burası olduğu kesinleşmiştir. Fakat 19. Tümenin ilk birlikleri Arıburnu’na varıncaya kadar, düşman birlikleri önemli ölçüde yığınak yapmış ve oradan sökülüp atılmaları zorlaşmıştır.6

Fahrettin Bey, Mustafa Kemal’in komuta ettiği 19. Tümene destek için yola çıkmış ancak düşman makineli tüfek ateşiyle karşılaşmış ve yolunu kaybetmiştir. Ardından bir er yardımıyla Mustafa Kemal’i bularak düşman taarruzunu yavaşlatıp 19. Tümeni kurtarmıştır.7

Fahrettin Bey, Çanakkale cephesindeki en önemli sorunun Türk-Alman subaylar arasındaki anlaşmazlıklar olduğunu belirtmiştir. Şiddetli çatışmaların merkezinde yer alan Fahrettin Altay ve ordusu 15. Kolordudan takviye birlikler talep etmiştir ancak bu talep başka bir Alman Komutan Weber tarafından reddedilmiştir. Bunu üzerine Fahrettin Altay, sahte cephe emri düzenleyerek gerekli yardımı sevk ettirmiştir.8

Fahrettin Bey ve Mustafa Kemal gibi önemli komutanların insanüstü çabalarıyla Çanakkale Cephesinde düşman birlikleri püskürtülmüştür. Savaşın ardından Fahrettin Bey kılıçlı altın liyakat ve gümüş imtiyaz madalyalarına layık görülmüştür. Ayrıca üç sene kıdem zammı ile ödüllendirilmiştir.9

İzmir’in Kurtuluşu

Süvari Birlikleri Komutanı olarak Büyük Taarruz zaferine önemli katkıları olan Fahrettin Bey, Yunan ordusunun geri çekilmesinin ardından İzmir’e doğru yürüyüşe başlamıştır. İzmir’e ilk giren birliklerin komutanı olan Fahrettin Bey, İzmir halkı tarafından büyük bir coşkuyla karşılanmıştır.

Başarılı bir taarruzun ve coşkulu karşılamaların rehavetine kapılmayan Fahrettin Bey, hiç vakit kaybetmeden şehrin güvenliğini sağlamak için çalışmalara başlamıştır. Karargâhı ile kışla komutanlık merkezine yerleşerek şehirden ayrılmaya fırsat bulamayan Yunan askerleriyle mücadele etmeye başlamıştır. Bu mücadeleler sonucunda 25 Yunan Subayını ve 700 eri esir ederek şehrin güvenliğini sağlamıştır.10

Protokol Görevleri

Savaş döneminin ardından, İzmir 5. Sıradan milletvekili seçilerek meclise giren Fahrettin Bey önemli protokol görevlerini üstlenerek Türkiye Cumhuriyeti Devletini uluslararası alanda temsil etmiştir.

Savaş sırsında Türkiye’nin siyasi ilişkiler kurduğu ilk doğu ülkesi olan Afganistan ile ilişkiler savaş sonrasında da devam etmiştir. İsmet İnönü, Fahrettin Bey’i Afganistan’a Genel Kurmay Başkanı atamayı teklif etmiştir. Ancak Fahrettin Bey sağlık sorunları gerekçesiyle bu teklifi reddetmiştir. Bunun ardından, Fahrettin Bey ve Eşi Türkiye’nin attığı çağdaşlaşma adımlarını yerinde görmek isteyen Afgan Kralı Emanullah Han ve Kraliçe Süreyya’ya mihmandar tayin edilmiştir. Yaklaşık bir ay boyunca Afgan Kralına eşlik ederek, Kralın güvenliğini ve iyi vakit geçirmesini sağlamıştır.11

İran ve Türkiye arasındaki sınır anlaşmazlıklarının 1932 yılında kesin olarak çözülmesinin ardından iki ülke arasında dostluk oluşturma amacıyla İran Şahı Rıza Pehlevi, Türkiye’ye bir gezi düzenlemiştir. Bu gezide Fahrettin Bey, Şahı karşılamadan uğurlamaya kadar geçen sürede onun yanında olarak iki ülke arasında dostane ilişkiler kurulmasını sağlamıştır.12

Kızıl Ordu Manevraları

Sovyetler Birliği tarafından önemli bir ülke olarak görülen Türkiye, dostluk ilişkilerinin kurulması amacıyla 1933 yılında Kızıl Ordu Manevralarına davet edilmiştir ve Türkiye bu manevralara davet edilen tek ülkedir.

Daveti kabul eden Türkiye Cumhuriyeti, Fahrettin Bey başkanlığında askeri bir heyet hazırlamıştır.

Çeşitli tarihi ve askeri yerleri gezen Fahrettin Bey, Moskova’da ve Kiev’de oldukça saygın bir konuk muamelesi görmüştür. Davette sık sık Türk ve Sovyet marşları çalınmıştır. İstiklal Marşı Fahrettin Bey’in dediğine göre 29 kez çalınmıştır.13 Gecede Rusya Komünist Partisi kurmaylarından Kaganoviç yaptığı konuşma sırasında, Kurtuluş Savaşı’nın Sovyet yardımı ile kazanıldığını söylemesi üzerine Fahrettin Bey rahatsız olmuş, karşılık vermeye hazırlanırken, Sözlerine tek öğrendiğim Rusça sözcük dediği Tavariş (Yoldaşlar) diye başlayınca, salondan büyük bir alkış almıştır. Sözü Çanakkale Savaşı’nı kazanarak Bolşeviklere büyük yardım ettiklerine getirince Kaganoviç “Doğru, çok doğru bizim dostluğumuz karşılıklı fedakârlık üzerine müessestir.” der ve tekrar büyük alkış duyulur. Böylece Fahrettin Bey için kırılan pot tamir olmuş olur. 23 Ağustos 1934’te başlayan Rusya gezisi 15 Eylül’de İstanbul’a varılmasıyla sona ermiştir.14

Ölümü

Fahrettin Bey, yaş haddinden dolayı 1945 yılında askerlikten emekliye ayrılmıştır. Askerlikten sonraki hayatına 1946-1950 yılları arasında Burdur milletvekili olarak devam etmiştir. 1950 sonrası siyaseti de bırakan Fahrettin Bey, İstanbul’da sakin bir hayat sürerek 1974 yılında vefat etmiştir.15

Fahrettin Altay’ın; Türkiye İstiklâl Muhârebâtında Süvari Kolordusunun Harekâtı, İstiklâl Harbimizde Süvârî Kolordusu, İslâm Dini, On Yıl Savaşı ve Sonrası: 1912-1922 adlarıyla basılmış eserleri vardır. Mezarı, Ankara’daki Devlet Mezarlığındadır.

Kaynakça

  1. Mustafa Okuklu, Fahrettin Altay, İzmir 2009.

  2. Azmi Süslü ve Mustafa Balcıoğlu; Atatürk’ün Silah Arkadaşları, Ankara 1999, s. 73.

  3. Fahrettin Altay, “Çanakkale Savaşının İlk Günlerinde Mustafa Kemal Atatürk” BELLETEN, Cilt: XX- Sayı: 80, Yıl: Ekim 1956.

  4. Fahrettin Altay, “Çanakkale Savaşının İlk Günlerinde Mustafa Kemal Atatürk” BELLETEN, Cilt: XX- Sayı: 80, Yıl: Ekim 1956.

  5. Özlem Elif (Polat) Taş, “Kazım (İnanç) Paşa; Hayatı, Askeri ve Siyasi Faaliyetleri (1880-1938)”, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2008, s. 51-54.

  6. Fahrettin Altay, On Yıl Savaşı ve Sonrası, Eylem Yayınları, Ankara 2008.

  7. Mehmet Nihat, “Büyük Harpte Çanakkale Seferi (1914-1918)”, Askerî Mecmua, Sayı 70, İstanbul, Eylül 1928, s. 2-82.

  8. Osmanlı Belgelerinde Çanakkale Muharebeleri I, Yay. Haz: Muzaffer Albayrak ve Diğerleri, Başbakanlık Basımevi, Ankara 2005, s. 177.

  9. Sina Akşin, İstanbul Hükümetleri ve Millî Mücadele, cilt II 1. Baskı, Cem Yayınevi, İstanbul 1992, s. 483.

  10. Altay, a.g.e., s. 260.

  11. Altay, a.g.e., s. 267.

  12. Altay, a.g.e., s. 422-426.

  13. Altay, a.g.e., s. 449-462.

  14. Altay, a.g.e., s. 452-453.

  15. Uluğ İğdemir, “Ölümünün Birinci Yıldönümünde Fahrettin Altay’ı Anıyoruz”, Belleten, Cilt 39, Sayı 153 TTK Yayınları Ocak 1975, s. 776.

Bunları da sevebilirsiniz