Şiraze Meselesi

Şiraze” farsça kökenli bir kelime. Ciltçilikte kitap yapraklarını, diplerinin ucundan birbirine bağlayan ve onları düzgün tutmaya yarayan ince bez şeriti anlamına gelmektedir. Özellikle eski ciltli kitaplarda bulunan ve kitap yapraklarını birbirine kenetleyen bez şerit. Ama biz bu kelimeyi anlamından ziyade “şirazeden çıkmak” veya “şirazesinden çıkmak” deyimlerinden tanırız. Ciltli kitaplardan o bez şeriti çektiğimizde birbirine kenetlenmiş olan kitap sayfaları birbirinden ayrılır ve dağılıverir. Toparlanmayan sayfalar ise zamanla yitip gider. İşte şirazesi çekilen kitap sayfalarının dağılmasının bu hali, zamanla dengesini yitiren insana benzetilmiş ve akli dengesini yitiren kişiler için kullanılmıştır. Hatta bir adım daha öteye gidip düzeni ve işleyişi bozulan toplumlar içinde kullanılabilir.

Bir seneyi geçkindir ki tüm dünya ve ülkemiz Covid-19 olarak adlandırılan bir virüs ile adeta savaş halindeyiz. Kimin galip geleceği henüz belli değil. Fakat şimdiden birçok insanın bu virüse karşı savaşı kaybettiği gerçeğini değiştirmiyor. Dünyadaki her ülke virüsle birlikte yavaşlayan kapitalizmin çarklarının etkisi ile ekonomik anlamda da bir mücadele içine girmiş bulunmakta. Bu ülkelerden biri de hiç şüphesiz ülkemiz. Baktığımız zaman deyim yerindeyse tüm dünyanın şirazesi kaydı. Sonsuza kadar sürecek sanılan düzen bir anda-belki de başka bir proje için- tepetaklak oldu ve henüz bir denge üzerine oturtulmuş da değil üstelik.

Bizde ise ne yazık ki bu şiraze hemen hemen her kurumda çekip çıkartılmış durumda. Elimizi neye atsak kitap sayfaları gibi kayıp savruluyor. İnsanlar hastalık ve açlık kıskacında kıvranıyorlar.

Şirazesi kayan bir ülkenin göstergelerine gelecek olursak şöyle sıralamak mümkün: Şeffaflığın elzem olduğu bu dönemde önce vaka sayılarının gizlenmesi ve alındığı iddia edilen aşı sayısının bir türlü söylenen rakamlara ulaşmaması. Yavaşlayan aşılama sayısına karşın her geçen gün vaka ve ölüm sayılarının artması. Öte taraftan, içine düşülen ekonomik kriz ise giderek şiddetini artırmakta. Artık Türkiye İstatistik Kurumu’nun bile tüm azaltma çabalarına rağmen işsizlik rakamları gizlenemeyecek kadar yükselmiş durumda. Hiçbir gerekçe göstermeden görevden alınan ve göreve atanan başkanlar ise ne her üç gençten birinin işsizliğine ne de çöpten yiyecek toplayan insanların çaresizliğine derman olmuyor. İnternet erişimi olmayan çocukların yaşadığı eğitim yoksunluğuna ve açık olan okullardaki öğretmen ve öğrencilerin virüs karşısındaki çaresizliğine de bir çözüm bulunmuş gibi durmuyor.

Kendi şirketi üzerinden bakanlığına dezenfektan satanlarda başka bir şiraze kopmasının neticesi. Valilikler eliyle çıkarılan gri pasaport ile yurtdışına yapılan insan kaçakçılığı, her gün kadınlar ölmeye devam ederken kadınların yaşam ve özgürlük hakkını bir nebzede olsa güvence altına alan İstanbul Sözleşmesi’nin sorgusuz sualsiz yok sayılabilmesi bir başka şiraze sorunu.

Bu ülkenin -artık ülkelerin kendi kendine yetmeye çalıştığı bu süreçte- temel direği sayılan çiftçinin içinde bulunduğu borç batağı bir tarım ülkesi olarak ne durumda olduğumuzun içler acısı halini yansıtıyor. Çiftçiden maliyetini bile kurtarmadığı fiyattan alınan patates soğan, sanki insanları ücretsiz patates, soğana muhtaç hale getiren onlar değilmişçesine, onları dağıtırken bile büyük bir yüzsüzlükle şova çevirebiliyolar. Vatandaşın otuz kişi ile sınırlı kaldığı cenaze törenlerinin aksine devlet erkanının katıldığı cenaze törenlerinin lebalep dolması da bir şiraze meselesi. Geçtiğimiz hafta kutladığımız 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı hiçbir çocuğun sokakta veya okul bahçesinde kutlayamadığı fakat yürüme mesafesi camilerde cuma namazlarının kılınabildiği bir ülkede bir şeyler şirazeden kopmuş demektir.

Tüm bunlar neticesinde söylenecek sözü yüzyıllar önce William Shakespeare’in Hamlet kitabında Marcellus diyor: “Çürümüş bir şey var Danimarka Krallığında.”

Şirazeden çıkanların çürüttüğü bir şeyler var…

Oğlum Behçet, sen bir medeniyetin iflası nedir, bilir misin? dedi. İnsan bozulur, insan kalmaz; bir medeniyet insanı yapan manevî kıymetler manzumesidir. Anlıyor musun şimdi derdin büyüklüğünü?

Cahilsin; okur, öğrenirsin. Gerisin; ilerlersin. Adam yok; yetiştirirsin, günün birinde meydana çıkıverir. Paran yok; kazanırsın. Fakat insan bozuldu mu, bunun çaresi yoktur. Sen cilt yapıyorsun; şiraze nedir bilirsin. Bizde insanoğlu şirazesiz kalmış. Hayat onun için ahenksiz, birbirini tutmayan, günün hayatına cevap vermeyen bir yığın ölü kıymetler tarafından idare ediliyor. Dünyaya baktığımız zaman ayrı görüyor, kendi kendimize kaldığımız zaman ayrı düşünüyoruz.”

Ahmet Hamdi Tanpınar-Mahur Beste

Bunları da sevebilirsiniz