Erkeklik/Erkeksilik ve Şiddet

Hepimizin bildiği üzere geçtiğimiz günlerde ülkemizde “İstanbul Sözleşmesi” adıyla bilinen ‘Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’, Resmî Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı kararı ile feshedildi. (1) Bu gündemin ışığında ben de bu ayki yazımda şiddetin neden olduğu cinsiyetçiliğin erkeklik/erkeksilik yönünü ele alacağım.

Ülkemizde cinsiyetçilik yazınında, kadınlık/kadınsılık konusuna daha fazla ağırlık verilmektedir. (2) Bunun nedeninin Türkiye’nin ataerkil toplum yapısına sahip olması ayrıca feminist gruplar ve akademi başta olmak üzere yazın dünyasının kadın hak ve hürriyetlerini daha görünür kılma çabası olduğunu söyleyebiliriz.

Toplumsal cinsiyet kalıpyargıları toplum tarafından cinsiyetler ve özellikleri ile ilgili bireyler üzerinde belirli yargılar atfederler. Kadınlara atfedilen özelliklerle erkeklere atfedilen özellikler birbirinden farklıdır. Toplumsal cinsiyet kalıpyargıları aynı zamanda her iki cinsiyete de ne yapıp yapmaması gerektiğini belirten sosyal mesajlar içerir. Bu kalıpyargılar bir yandan toplumsal cinsiyet yapısını meşrulaştırır bir yandan da önyargılı tutumlara ve niyetli ayrımcılığa neden olur. Erkekler toplum içerisinde sosyalleşme sürecinde bu kalıpyargıları öğrenerek yetişir ve bunları benimseme düzeyleri farlılık gösterir. Cinsiyet kalıpyargıları, toplumda erkeklik algısında bir ideallik algısı oluşmasına neden olur. Erkekleri kariyer-odaklı, lider vasıflı, öfkeli, girişken, bağımsız, hırslı, çalışkan, baskı altında bile iyi çalışabilen, zeki, analitik, ikna edici, yeterli ve rekabetçi olarak idealize ederken; kadınları duygusal, sevecen, çocuklarla ilgilenen, başkalarını düşünen, iyi bir dinleyici, arkadaş canlısı, kibar ve yardımsever olmak gibi özelliklerle idealize eder. Bu kalıpyargılar hem erkeklerin toplumda “avantajlı-güçlü” konumda görülmesine yol açarken, hem de “kadınsı” kalıpyargıların statüyü tehlikeye atan olumsuz bir nitelik taşıdığı algılarını da beraberinde getirmektedir.

Peki nedir bu erkeklik ve erkeksilik?

Erkeksilik; toplumda erkeğe özgü ve erkeği niteleyen özelliklerin kişi tarafınca benimsenmesi ve de yansıtılmasıdır. Erkeklik ise, cinsiyet ilişkilerini ve tutumlarını belirleyen; psikolojik, biyolojik veya fiziksel özelliklere sahip olmayan kültürel bir ideolojiyi yansıtır. Erkeklik ideolojisi, erkeklerin birer birey olarak kendilerini toplumsal rollere göre tanımlamalarındansa toplumdaki ideal erkek davranış ve düşüncelerini dikte eden kuralları benimseyip uygulamalarını sağlar. Erkeklik ideolojisinin getirileriyle erkekler psikolojik ve fiziksel sağlıklarıyla ilgili sorunlar yaşarken aynı zamanda eşcinseller ve kadınlar gibi farklı gruplara karşı tutum ve davranışlarında ve yakın ilişkileriyle kişiler arası iletişimlerinde belli başlı sorunlar yaşarlar. Toplumda erkeklerin kadınlara göre cinsiyet kalıpyargılarına ve geleneksel cinsiyet rollerine daha bağlı olduğunu görüyoruz. Bunun nedeni erkeklerin toplumda avantajlı konumlarını korumak istemeleri, toplumsal iktidar ve ataerkinin devamlılığını sağlamak istemeleridir. Geleneksel cinsiyet rollerine bağlı yaşayan kişiler stres, saldırganlık gibi olumsuz sonuçlarla da yüzleşirler. Ayrıca Bem’in Cinsiyet Rol Envanteri’ne göre erkeksilik düzeyi yüksek olan kişiler yakın ilişkilerinde şiddete başvurmaktadır ve erkeklik normlarını ne kadar benimserlerse yakın ilişkilerinde partnerlerine psikolojik şiddet uygulama, güç kullanma oranları ve eşcinsellik korkuları da bir o kadar artmaktadır. (3)

Kadına yönelik tutumlarda önemle üzerinde durulan ve birbirleri ile bağlantılı olan cinsiyetçilik, ataerkillik, erkeksilik ve kadınsılık değişkenleridir. Ataerkil sistemlerde erkek kadın üzerinde güce ve hakka sahiptir ve bu sistemlerde erkek hem sosyal hem de ekonomik baskınlığa sahiptir. Bu sistemlerde şiddet ise erkeklerin kadınları her alanda kontrol etme ve onların üstünde baskınlık kurmak için kullandıkları bir silahtır. (4)

Kadınlara karşı bir silah olarak kullanılan patriyarkanın yerine eşitlikçi, barışçı ve hukukun üstünlüğüyle insan haklarının gözetildiği bir toplum düzeni diliyorum…

Kaynakça

1) Saray kararıyla İstanbul Sözleşmesi feshedildi, Türkiye şer’i topluma bir adım daha yaklaştı. (2021, March 21). https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/saray-karariyla-istanbul-sozlesmesi-feshedildi-turkiye-seri-topluma-bir-adim-daha-yaklasti-1822060

2) Sakallı Uğurlu, N., & Türkoğlu, B. (2019). “Erkek” Olmak ya da Olmamak: Sosyal Psikolojik Açıdan Erkeksilik/Erkeklik Çalışmaları. Türk Psikoloji Yazıları, 22(44), 52–76.

3) Sakallı Uğurlu, N., & Türkoğlu, B. (2019). “Erkek” Olmak ya da Olmamak: Sosyal Psikolojik Açıdan Erkeksilik/Erkeklik Çalışmaları. Türk Psikoloji Yazıları, 22(44), 52–76.

4) Sakallı Uğurlu, N., & Akbaş, G. (2013). Namus Kültürlerinde “Namus” ve “Namus Adına Kadına Şiddet”: Sosyal Psikolojik Açıklamalar. Türk Psikoloji Yazıları, 16(32), 76–91.

Bunları da sevebilirsiniz