Cebinde Beş Lirayla…

XIX. yüzyılın sonlarına doğru Rodos’ta dünyaya geldi. Pek çok yaşıtı ve dönem aydını gibi ülkesinin çalkantılı ortamında yaşadı.

Asıl uğraşı hekimlikti.

Ama, insan kaynağının sınırlı olduğu dönemde hekimlikle yetinemezdi.

Yeri geldi köycü oldu!

Tam köycü olmuşken Milli Mücadele patlayınca şifa veren elleri silah tuttu.

Cumhuriyet kurulunca milletvekili oldu. 1925’te vekil olarak Ankara’ya geldiğinde kıramadığı bir arkadaşına cebindeki tüm parayı borç verdi. Mersin’deki ailesinden para gelene dek Ankara’da aç kaldı.

Sonraki yıllarda kitap almak için paraya gereksinim duyan bir üniversite öğrencisine cebindeki paranın neredeyse tümünü verdi. Sonuç yine darlık ve sıkıntıydı.

Atatürk’ün ilgisini çekmekte gecikmedi. Elbette bunu amaçlayarak yapmadı. Cumhuriyet ve devrimlerle ilgili görüşleriyle ve tutumuyla sivrilmesi kaçınılmazdı.

Atatürk’le bile tartışmaktan geri durmadı.

Köy öğretmenleriyle söyleşti, milletin efendisi köylüye rehberlik edenleri bilgiyle donattı.

Bunca işin arasında çocuk bakımı üzerine kitapçıklar hazırladı.

Bu arada, kol kanat gerdiği Cumhuriyet ihanete uğrayınca Şeyh Sait başkaldırısı sanıklarını yargılayan İstiklâl Mahkemesi’nde görev aldı.

Kendi uğraş alanı dışındaki bilgisini kitaplara borçluydu. Kitap tutkusu kültürel derinliğini artırırken toplumu aydınlatan ışık kaynağına da dönüşmesini sağladı.

Milli Eğitim Bakanı oldu!

Cumhuriyet kurulmuş olsa da, Devrimler bir bir yaşama geçirilse de bir şeyler eksikti.

Akademinin dönüşümü için onun gibi bir fikir fedaisine gereksinim vardı.

1942’de evinin tavanına dek dört duvarı kütüphane olan salonunda son nefesini verdiğinde cebinden 5 lira çıktı.

Kütüphanesi alabildiğine varsılken, kendisi yoksuldu!

Yaşamı boyunca paranın kendisine efendi olmasına izin vermemişti.

O, Dr Reşit Galip’ti!

Andımız üzerinden boy hedefi yapıldı!

Ne şovenliği kaldı, ne ırkçılığı!

Türküm” demesini bile Türkiye’deki başka kökenden insanları incitiyor demeye vardırdı kimileri.

Türklük üzerinden uydurulan ırkçılık bahaneydi!

Cumhuriyet’e, Atatürk’e ve Devrimler’e saldırmaksa şahane!

Mustafa Kemal Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir!” diyen özlü ve yalın sözü her şeyi anlatsa da… Kötüler amaçlarına uygun algı içinde olmayı sürdüreceklerdi.

Bir yandan ümmetçiliği rehber edinmiş dinci gericilik diğer yandan etnik bölücülük Türk karşıtlığında birleşince olan Andımız’a oldu!

Birleştiren Andımız, Cumhuriyet’e vurma gerekçesine dönüştürüldü.

Yargı şikesiyle Andımız’a son (öldürücü) darbe vuruldu!

Önünde saygıyla eğilinecek Reşit Galip’in anısına saygısızlık yapıldı!

Onun ayağının tozu olamayacakların yol açtığı acı katlanılır gibi değil…

Andımız tartışmalarının başladığı 2013’te yazmış olduğum konuyla ilgili bir başka yazım :

https://cumhuriyetciyorum.wordpress.com/2013/09/30/resit-galip-bir-kez-daha-oldu/

Bunları da sevebilirsiniz