Tek Tanrıça Kibele’nin, her Bahar Bayramında topraktan canlanıp her Sonbaharda toprak altında kış uykusuna yatan kocası Attis (Adonis/Odonin/Damız/Temmuz) Efsanesi bir toprak-bereket öyküsüdür. Temmuz, Adana ve Damızlık kelimelerinin kökü Attis’tendir. Kibelenin oğlu Göktanrı Zeus antik Türkiye’de doğar (Patara). Zeus yarı doğa ile ilgili niteliklere, yarı da tanrı özelliklere sahiptir. Bu düşünce; doğanın kendisi yerine zihinlerde “doğanın insan düzenine benzer bir düzene sokularak” kavranmasıdır (Erhat, 1999:293). Zeus hem tanrıçalarla hem de insanlarla evlendiği için Tanrıça Leto’dan Artemis ve Apollon/Apulunas adlı ikizleri doğar. Her ne kadar Artemis Frigya (Ankara, Eskişehir, Kütahya) inancı Kibele’nin torunu olarak görülse de varlığının Konya Çatalhöyük (MÖ 9400-7200) kazılarında bulunan Ana Tanrıça muskalarıyla çok daha eski olduğu kanıtlanır. Mora yarımadası, Etruria-Roma ve İskandinav ülkelerine kadar yayılarak İsevi inanışından sonralara kadar etkisi sürer.
EFES’Lİ ARTEMİS
Azra Erhat’a göre “Artemis adı Yunanca değildir.” Artemes/Artemiz dokunulmamışlık sıfatından türediği büyük olasılıktır. M.İlmiye Çığ’a göre Türklerin alt kolu Sümer’lerden önce var olduğu”, yukarıda da belirtildiği gibi anlaşılmıştır. “Sümerlerce Ma, Marienna, Hitit’lerce Kupapa/Kubaba/Hepa, Suriyeden Arabistana kadar Lat, Giritte Rhea, Likya/Antalya’da Leto olarak adlandırılan büyük “Bereket” tanrıçasının, kültürel evrim geçirerek Efes’li Artemis biçimine girdiği apaçıktır. Arkeolojik bulgularla, yazılı metinlerin karşılaştırılmasından Efes’li Artemis’in İ.Ö. 2000’de bu yöreye yerleştiği kanısına varılır. Efes’teki Artemisyon tapınağında çok memeli, başı taçlı, gövdesi birçok figürlerle örtülü, ayakta duran büyük boy heykeli, Sivrihisar’ın Ballıhisar (Pessinus) Köyünde Kibele’yi temsilen yontulmamış tahtaya veya gökten düşen yekpare taşa benzer. Başının üstünde üç kat kule biçiminde üç tapınak taşır, bununla kırları olduğu kadar şehirleri de koruduğu gösterilir, derin ve ciddi bakışları sonsuzluğa dikilidir, tanrıçanın ulu gücünü yansıtır, ensesi dolunay biçiminde bir diskle çevrilidir, alnında hilal taşır, böylece ay tanrıçası olduğu belirlenir. Diskin her yanında beşer kartalbaşlı aslan (griffon) vardır boynunda burç işaretlerinden örülmüş kalın bir gerdanlık sarkar. Onun altında da 17 ile 40 arasında değişen dört kat meme görülür. Eteği dörtgen biçiminde tabakalara bölünmüştür, her dörtgen’in içinde kabartma aslanlar, keçiler, boğalar, griffon’lar, sfenks’ler ve arılar görülür. Gövdesini saran bütün bu simgesel süsler tanrıçanın tahta yontusuna zaman zaman giydirilen birer giysi niteliğinde olsa gerektir. Efes’te tanrıçanın giysilerini korumakla görevli soylu genç kızlar bulunduğu, bunların bekarken hizmet gördükleri, evlenince ayrılıp yerlerini başka kızlara bıraktıkları bilinir. Tanrıça heykelinin değişmez kutsal simgelerinden biri de üç sayısıdır. Bu sayıyla Artemis’in üçlü karakteri olan kız, evli kadın, hem de ana olarak yaşam sürecinin bütününe egemenliği simgelenmektedir (Asia Minor Broşürü, 1971, İzmir Tercüman Rehber Derneği).”
EVRENSEL TANRIÇA
Kabaağaçlı’dan alıntı yapan Erhat der ki “Artemis sürekli değişim halinde olan AY’ı etkisi altında tutar, doğum yeri çok doğurgan diye bilinen bıldırcınla ilgilidir. Arıların kraliçesi, uygarlığın koruyucusudur. Gökte ve yeryüzündeki gerçek ve gerçeküstü bütün yaratıklar onun buyruğundadır. İnsanların da hayvanların da ecesi, bütün doğanın yöneticisidir. Efes’li Artemis’in Ana Tanrıça ile paylaştığı bu nitelikleri Antik Türkiye’nin Ege Bölgesindeki 12 kent devletinden meydana gelen İyonya’ya özgü bir biçimde ve Frigya’da tapınılan Kibele’ninkilerden ayrı yöneliş ve simgelerle dile getirilmesi üstünde durulmalıdır. İyonya düşünürleri ve sanatçılarıyla uygarlık dünyasına nasıl öncülük etmişse, Ana Tanrıça imgesini yaratmakta da başka hiçbir ülke ve yörede erişilemeyen yetkinliğe ulaşmış, göz kamaştırıcı bir başarı ortaya çıkartmıştır. Artemis’lerin çokluğu tanrıçanın asıl kaynağını unuttursa bile, Efes’li Artemis’in bu adlı diğer bütün tanrısal imgelere kaynak ve örnek olduğu apaçıktır. Öyle ki Meryem Ana imgesi Efes’le yakından ilgilidir: Meryem Ana Anadolu’nun ve özellikle Efes’in bir yaratısı, bir başarısıdır denilebilir. Tarihte bir kültür sürecinin kesintisizce korunmasını başarmak, insanlığa kök salmış birkaç inancın çağlar boyunca ve gelip geçen sayısız uluslar, yönetimler, değişimlere karşın sürdürülmesini sağlamak uygarlık denilen büyük kavramın bir belirtisidir. Bu yüzdendir ki Efes’li Artemis bugün karşımızda olanca canlılığıyla yaşamaktadır” (Erhat, 1999, Mitoloji Sözlüğü, Remzi Kitapevi s. 59-61). İkinci Heredot sayılan Bodrum’lu Sanat Tarihçisi Cevat Şakir ile usta çevirmen Doç. Dr. Azra Erhat’a; İnsalcıllık’ı (hümanizma) ve Güneşin doğduğu Türkiye’nin maddi ve manevi kültür varlıklarının değerini hem biz yurttaşlarına, hem de sahip çıkarak bütün dünyaya bilimsel kanıtlarla tanıttığı ve tatlı bir dille Doğu-Batı’nın tek vücut olduğunu gösterdikleri için manevi huzurlarında teşekkür ederim. Ben de şunu eklemeliyim ki Ana Tanrıça inancı hala dişilik simgesi muska (ters üçgen) şeklinde gerdanımızı, üzerlikten yapılan nazarlıklarla evlerimizi süslemeye devam etmektedir.