Hikmet Kıvılcımlı

Hikmet Kıvılcımlı, Türk siyasetinde önemli bir yeri olan değerli bir siyasetçidir. Yaklaşık yetmiş yıllık hayatı boyunca halkı ve bütün dünya halkları için mücadele etmiştir. Bu yüzden bilinmesi gereken bir insandır. Bu yazımda bu değerli kahramanımızın Kuvâ-yi Milliye dönemindeki mücadelesi ve Cumhuriyetin ilanından sonraki mücadelesini anlatacağım.

Hikmet Kıvılcımlı 1902 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun günümüzde Kosova’da bulunan Priştine kasabasında, Hüseyin Hikmet adıyla doğmuştur. (1) O da kendisiyle aynı dönemde doğan bütün çağdaşları gibi bir ateş buhranın içine doğmuştu. Osmanlı Devleti her yerinden yara alıyor, devlet adım adım sona yaklaşıyordu. Hikmet Kıvılcımlı’nın memleketi olan Priştine, Osmanlı’nın hüküm sürdüğü en uç noktalardandı. Bölgede eşkıya baskınları yaşanmaktadır. Bulgar çeteciler o bölgede azınlık olan Müslüman Türk halkına korku salar. Kıvılcımlı’nın ailesi de bu nedenlerden ötürü Ege Bölgesine, İzmir’e göç eder. (2) 1912’de Balkan Savaşı’nın çıkmasıyla Kıvılcımlı tekrar Makedonya’ya gider; savaştan sonra ailesi İstanbul’a göç eder. (3) Küçük yaşına rağmen birçok yolculuk ve badireler atlatan Kıvılcımlı’nın üzerinde bunların derin etkiler bıraktığı söylenir. İstanbul’da bir süre kaldıktan sonra subay olan dayısı Murat Bey ile Kuşadası’na gider. İlk ve ortaokulu burada okur. (4) Birinci Dünya Savaşı sırasında Kuşadası İngiliz ve Fransız savaş gemileri tarafından bombalanır ve Kıvılcımlı’nın teyzesi Pakize Hanım bu saldırıda şehit olur. Ardından Kıvılcımlı Muğla’ya gider ve liseyi orada okur. (5) Birinci Dünya Savaşı’nın ardında Osmanlı Devleti işgal edilmeye başlanır. Bu dönemde okulu bırakan Kıvılcımlı 1919 yılında on yedi yaşında iken Kuvâ-yi Milliye’ye katılarak Aydın Cephesinde savaşır. Köyceğiz Kuvâ-yi Milliye Komutanlığına tayin edilir. (6)Kıvılcımlı’nın ilk yazıları Muğla’da çıkan Kuvâ-yi Milliye’nin yayın organı Menteşe’de yayınlanır. (7) 1920 yılında ise İstanbul Vefa Lisesi’nin dokuzuncu sınıfından imtihanla Askeri Tıbbiye’ye girer. (8) Hikmet Kıvılcımlı’nın sol düşünceler ile tanışması ise tıp fakültesinde okuduğu “L’Humanite” adlı gazete vasıtasıyla olur. (9) Bu dönemde bazı öğrenci eylemlerinde de yer alır. (10) Bu konu hakkında Latife Fegan şunları söylemektedir: “Ağabeyi Şerafettin… Bir gün askeri okulda Doktor’u (Kıvılcımlı’yı) ziyarete gitmiş. Ders saati imiş. Okul komutanı Hikmet’in ağabeyine epey yakınlık göstermiş ve demiş ki: ‘Hikmet, okulumuzun iftihar vesilesi sayılacak kertede çok iyi bir talebedir. Onu çok severim. Yalnız askeri okulun disiplini ile bağdaşmayacak fikirleri var. Geçenlerde talebeler beyaz pusula attılar (galiba yemek ile ilgili bir oylamada protesto anlamında beyaz oy kullanmışlar). Bu işte Hikmet’in rolü çok. Bu yüzden okuldan bile kovulabilirdi. Ama yapmadım.” (11) Yine bu dönemde anti-emperyalist sosyalist gruplar işgallere karşı mücadele eder. Türkiye İşçi Derneği 1922’de yedi işçi teşkilatının katıldığı büyük bir konferans düzenler. Türkiye Komünist Partisi’ni halkı işgalcilere ve onların işbirlikçilerine karşı mücadeleye çağıran bildirisine, işgal kuvvetleri ve Osmanlı Hükümeti Türkiye İşçi Derneği ve Beynelmilel İşçiler İttihadı’nı kapatarak cevap verir. (12)

Ülkemizin bu günleri zor da olsa atlatır ve geleceğe her zamanki gibi umutla bakar. 1923’de cumhuriyet ilan edilir. Artık yeni bir dönem başlar. Bu dönemde Hikmet Kıvılcımlı da mücadele etmeye devam eder. Ülkesinin sıkıntılarıyla ilgilenir. İşçi sınıfının dertlerine çözüm bulmaya çalışır. Tabi bu kolay olmayacaktır. Hikmet Kıvılcımlı Türkiye İşçi Partisi Beşiktaş İlçe Örgütü’nde 25 Şubat 1970 tarihinde o günleri şöyle anlatır: “..O zaman tabiî çok çetin şartlar içinde Sosyalizm gelişiyordu. Bir nevi kaçmak ve koşmaklarla ömür tüketilmiş oluyordu. Bütün maksat da tabiî, İşçi Sınıfı ile Sosyalizm arasına bir engel koymaktı. Kapitalizmin büyük marifeti budur, biliriz. Daima, doğduğu günden beri, İşçi Sınıfını yerin altına itmiştir. Orada o; yalnız eliyle, gövdesiyle, kafasıyla çalışsın, değer yaratsın; ama, kafasını hiçbir zaman dünya işlerine yormasın ve dünya bilgisinden elinden geldiği kadar uzak kalsın, diye bir şart yaratmıştır. Geride de bir avuç imtiyazlı insan gibi, seçmiştir: Aydın demiştir- o zaman münevver diyordu- onları da Bilimin bulutları arasına yükseltmişti. Böylece bilim işten ayrılmış ve Kapitalizm de istediği gibi kendi sömürüsünü sürdürüp gitmiştir…” (13) Bu dönemde Hikmet Kıvılcımlı hapis cezalarını da almaya başlar. İlk olarak, 1925 yılında Ankara İstiklal Mahkemeleri tarafından on sene hapis cezası alır. (14) 1926 yılında ise af çıkar ve aynı yılın Kasım ayında tutuklular tahliye edilmeye başlanır. (15) 1927 yılında ise bu ikinci sefer hapse girer. “1927 Komünist Tevkifatı” davası sonucu üç ay hapis cezası alır. 1928 yılının başında cezasını tamamlayarak tahliye olur. (16) 1929 senesinde ise bu kez dört yıl altı ay on beş gün hapis cezası alır. Ceza okununca Doktor Hikmet “Hapisten kızıl bir profesör olarak çıkacağız.”der ve güler. Önce Diyarbakır, ardından ise Elazığ Hapishanesine gönderilir. Burayı “üniversite” diye tanımlar. (17)Kıvılcımlı, Elazığ Cezaevinde ciltler dolusu çeviri eser ve telif eserler verir. (18) Gerçekten de burası onun için bir üniversite olur. 1933 yılında Kıvılcımlı cezasının bitimine az bir süre kala Cumhuriyet’in onuncu yılı sebebiyle ilan edilen afla hapisten çıkmıştır. (19) 1938 yılına gelindiğinde ise Kıvılcımlı 20 cilt kitap yayınlamıştı. (20) 1938 Harbiye ve Donanma Davasında aralarında Hikmet Kıvılcımlı, Nazım Hikmet, Kemal Tahir’in de bulunduğu yirmi altı kişi hakkında “askeri isyana tahrik” iddiasıyla yargılama başlatılır. (21) Dava sonucunda Kıvılcımlı on beş yıl hapis cezasına çarptırılır. Bu ceza Kıvılcımlı’nın çalışmalarını derinleştirmesine ve yeni bir tarih tezi hazırlamasına olanak verir. Yine bu dönem de Kıvılcımlı hapis yattığı Kırşehir Hapishanesinde doktorluk da yapmıştır. Kırşehirliler kendisine muayene ve ziyaret için uğramıştır. Sadık Göksu, bu ziyaretçiler arasında Türk siyasetinin önemli bir figürü olan Osman Bölükbaşı’nın da olduğunu belirtir. Göksu, Bölükbaşı’nın, Kıvılcımlı’dan siyasi ve sosyal dersler aldığını söyler. Biraz da bu yüzden Bölükbaşı’nın Kırşehir’de adının “komünist”e çıktığını söylemektedir. (22) Kıvılcımlı 1950 yılında çıkan bir genel afla Kırşehir Cezaevinden çıkar. (23) Kıvılcımlı’nın hapisten çıktığı 1950 yılı Türkiye için tarihi bir yıldır. İlk defa adil bir şekilde genel seçimler yapılmış ve ilk defa iktidar el değiştirmiştir. Yirmi yedi yıllık Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı sona ermiş, on yıl sürecek Demokrat Parti iktidarı başlamıştır. Bu olay siyasi tarihimizde “Beyaz Devrim” olarak anılır. Çok Partili hayatın başlamasıyla ülkede birçok siyasi parti kurulmuştur. 1954 yılında ise yasal çalışma ortamını zorlayan Hikmet Kıvılcımlı “Kavgaya sürülmeyen, halk katında denenmeyen fikirler sadece bir gönül avutmasıdır” diyerek 1954 yılında Vatan Partisi’ni kurar. (24) Kıvılcımlı’nın Vatan Partisi serüveninde en ilginç olay 1957 Seçimleri için Kıvılcımlı’nın gerçekleştirdiği Eyüp Mitingidir. Cuma günü Eyüp Büyük Camii Meydanı’nda yapılan mitingde konuşma kürsüsü yakınında bir yere kurulur. Kıvılcımlı konuşmasını yaparken Cuma ezanı okunur. Dinleyiciler camiye giderken Kıvılcımlı konuşmasına ara verir ve “Şimdi ezan vakti, ona hürmeten konuşmamıza ara veriyoruz. Allah kabul etsin der”. Namaz bitince Kıvılcımlı konuşmasına devam eder. (25) Savcı, Eyüp Konuşması sebebiyle Kıvılcımlı için “dini siyasete alet etmekten” dava açar, daha sonra bu dava “komünizm propagandası yapmak” biçimine dönüşür. Kıvılcım meşhur Eyüp Konuşmasında ise kısaca şunları söyler: “İslamiyet ‘Kıyamete kadar yaşayacakmış gibi çalış, yarın ölecekmiş gibi ibadet et’. İslam’ın en büyük prensibi ‘ İnsan için çalışmaktan, emekten başka her şey yalandır.’ İşte o büyük gerçek, aradan geçen binlerce yıl sonra, bugün dünyanın en ileri memleketlerinde dahi en büyük gerçek olarak tanınmıştır. Avrupa’nın en büyük iktisat âlimleri, binlerce senelik birikimin ardından bu gerçeği bulabilmişlerdir ve ‘Değer, insanın emeğinden doğar’ şeklinde ifade etmişlerdir. (26)Kıvılcımlı bu konuşmasıyla İslamiyet’in mülkiyete ve faize karşı olan özünün sosyalizm açısından değerlendirmesini yapar. Kıvılcımlı, Eyüp Konuşması yüzünden tutuklanır. Parti faaliyetleri ise bir süre daha devam eder. (27) Kıvılcımlı beş yıllık tıp eğitimini 1926 yılında tamamlamış, 1927 yılında diplomasını almıştır. Ancak, tutuklamalar sebebiyle İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ndeki asistanlığını yarım bırakır. 27 Mayıs 1960 darbesi sonrasında çıkan öğrenci affı ile üniversiteye geri dönen Kıvılcımlı 1962 yılında Tıp Fakültesi diplomasını aldığı belirtilir. (28) 1965 yılında Kıvılcımlı’nın uzun süren hapis yıllarında üstünde çalıştığı “Tarih Tezi”, “Tarih-Devrim-Sosyalizm” adıyla yayımlanır. (29) Tarih-Devrim-Sosyalizm, Kıvılcımlı’nın ömrünü adadığı Tarih Tezi’nin kendi sağlında basılmış kısmıdır. (30) Hikmet Kıvılcımlı, Sosyalist dergisinin 2 Şubat 1971 tarihli 8. sayısında silahlı hareketleri sert bir biçimde eleştirir. Silahlı savaş teorisi ve propagandası yapan yoldaşlarını uyarır. (31) 12 Mart Muhtırası’ndan sonra Hikmet Kıvılcımlı için son yaklaşır. Sıkıyönetim tarafından aranmaya başlanır. Bir yandan da prostat kanseri ile savaşır. Bir aylık bir saklanma sürecinden sonra Orhan Aksungur ve Ahmet Camuşcuoğlu ile birlikte Alanya’dan aldıkları bir balıkçı teknesi ile Kıbrıs’a kürek çekerler. Kıbrıs’ta ağır bir prostat krizi geçiren Kıvılcımlı’ya Lefkoşa’da müdahale edilir. Kıbrıs’ta kimliği açığa çıkan Kıvılcımlı önce Lübnan’a, ardından da Suriye’ye geçer. Daha sonra Bulgaristan’a varır ancak Bulgaristan’a kabul edilmez. (32) Daha sonra Belgrad’a varırlar, Arnavutluk’a geçmek isterler ancak sınırdan geri çevrililer ve Yugoslavya’da kalırlar. (33) Suat Şükrü Kundakçı, Kıvılcımlı’nın Yugoslavya’ya geldiği haberi Devlet Başkanı Tito’ya ulaştığında “Hemen bir hastaneye yerleştirilsin ve bana uygulanan prosedür uygulansın” talimatı verdiğini ve Kıvılcımlı’ın Belgrad’da Askeri Tıp Akademisi Hastanesi’ne yatırıldığını ve ameliyat edildiğini belirtir. (34) Kıvılcımlı 11 Ekim 1971 tarihinde dünyaya geldiği topraklarda, Belgrad’da dünyadan ayrılır. Cenazesi Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla ülkemize getirilir. 23 Ekim 1971’de İstanbul Bayezit ağa Mescidi’nde kılınan cenaze namazının ardından toprağa verilir. Mezar taşına vasiyet istediği üzere Latin düşünürü Terentius’un “İnsanım, insana ait hiçbir şey benim yabancım değildir” sözü yazılır. (35)

Hikmet Kıvılcımlı çok zor bir hayat yaşamıştır. Bununla ilgili “Doktor’un dili çok ağır, zor, anlamakta zorlanıyoruz” denilince cevap olarak “Bizim rahat bir hayatımız mı oldu ki rahat bir dilimiz olsun.” demiştir. (36) Doktorun bir sözü daha günümüze ışık tutmaktadır. 1970 yılında “Proleter Devrimci Aydınlık”a yazdığı yazıda şunları söyler “Türkiye’de Finans-Kapital her şeyden önce, Karşı-Devrim’i organize etmekle görevlidir. Karşı-Devrim’in en son silahı, Türkiye’yi bir dış savaş içine atmaktır. Finans-Kapital, Türkiye’yi her türlü iç devrimden sakındırarak ve her türlü Karşı-Devrim’e zorlamak için, söz yerinde ise bir dış devrim planlamıştır. Bu dış devrimin de iki stratejik şehrini seçmiştir. Adana-Diyarbakır… Bu iki şehrin mihveri(ekseni) Arapça-Kürtçe konuşan Türklerin mihveridir. Amerikan emperyalizmi, eski İngiliz casusluğunun izinden yürüyerek, devrimci Türkiye’yi o mihvere basarak ikiye parçalamak yolunu daha açıkça ortaya koyamazdı.” (37) Günümüze ışık tutacak bir diğer çalışması ise İşsizlik ve Pahalılıkla Savaş Derneği’nin kurulmasına önderlik etmesidir. Halkın en büyük ekonomik sorunlarından ikisiyle mücadele etmesi çok önemlidir. 19 Mayıs 1968’de kurulan derneğin kuruluş günü bilerek seçilmiş, anlamlı bir tarihtir. (38) Son olarak da, Soner Yalçın’ın Doktor Hikmet Kıvılcımlı ile ilgili şu sözlerini söyleyerek yazımı bitirmek istiyorum. “Doktor Hikmet Kıvılcımlı siyasal hayatı boyunca eline silah almadı. Hiçbir yere bomba atmadı. Şiddetten hep uzak duran bir düşünce suçlusuydu. (39)

1-) Şenol Çarık, Doktor Hikmet Kıvılcımlı, (İstanbul: Asi Kitap, 2017), 19.

2-) Nizamettin Üstündağ ile görüşme’den aktaran Çarık, a.g.e., 20.

3-) Kıvılcımlı Yazılar, Sadık Göksu, El Yayınevi, İstanbul, 2006, s.53’den aktaran Çarık, a.g.e., 20.

4-) İnadın ve Direncin Adı Hikmet Kıvılcımlı, Emin Karaca, Destek Yayınevi, İstanbul, 2011’den aktaran Çarık, a.g.e., 21.

5-) Karaca, s.20’den aktaran Çarık, a.g.e., 21.

6-) Çarık, a.g.e., 22.

7-) Karaca s.21’den aktaran Çarık, a.g.e., 22.

😎 Karaca s.21’den aktaran Çarık, a.g.e., 23.

9-) Latife Feran’ın Not Defteri’nden aktaran: Süha Ünsal, Dr. Hikmet Kıvılcımlı ve Vatan Partisi, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1996), s.21’den aktaran Çarık, a.g.e., 24.

10-) Göksu, s. 53’den aktaran Çarık, a.g.e., 25.

11-) Çarık, a.g.e., 25.

12-) Çarık, a.g.e., 28

13-) Üç Seminer (TİP’in Muhalif Beşiktaş ve Gaziosmanpaşa İlçelerinde Yapılan Tartışmalı Toplantılar), Kıvılcımlı, Derleniş Yayınları, İstanbul, 2000, s.15.’den aktaran Çarık, a.g.e., 33.

14-) Çarık, a.g.e., 35.

15-) Çarık, a.g.e., 36.

16-) Çarık, a.g.e., 39.

17-) “Kendi Kaleminden Hayatı”, Kıvılcımlı, Sosyalist, 18 Ekim 1977, Sayı:48’den aktaran Çarık, a.g.e., 45.

18-) Çarık, a.g.e., 50.

19-) Çarık, a.g.e., 58.

20-) Karaca, s.207’den aktaran Çarık, a.g.e., 73.

21-) Karaca, a.g.e.’den aktaran Çarık, a.g.e., 73.

22-) Çarık, a.g.e., 80.

23-) Karaca, s.243’den aktaran Çarık, a.g.e., 84

24-) Çarık, a.g.e., 89.

25-) Zihni Anadol, Kırmızı Gül ve Kasket, Belge Yayınları, İstanbul, 1989, s.143-144’den aktaran Çarık, a.g.e., 110-111.

26-) Eyüp Konuşması, Kıvılcımlı, Derleniş Yayınları, 2. Baskı, İstanbul 2003, s.13’de aktaran Çarık, a.g.e., 112.

27-) Çarık, a.g.e., 112.

28-) Ünsal, s.80’den aktaran Çarık, a.g.e., 128.

29-) Karaca, s.275’den aktaran Çarık, a.g.e., 135.

30-) Kıvılcımlı Külliyatı, Kale, s.107’den aktaran Çarık, a.g.e., 135.

31-) Çarık, a.g.e., 190.

32-) Çarık, a.g.e., 197.

33-) Göksu, s.59’dan aktaran Çarık, a.g.e., 199.

34-) Çarık, a.g.e.,199.

35-) Çarık, a.g.e., 201-202.

36-) Nizamettin Üstündağ ile görüşme’den aktaran Çarık, a.g.e., 17.

37-) Deccal Kapımızı Nasıl Çalıyor?, Kıvılcımlı, Proleter Devrimci Aydınlık, Sayı 7-21’den aktaran Çarık, a.g.e.,

38-) İçli, Bilim ve Ütopya, Sayı 172’den aktaran Çarık, a.g.e., 150.

39-) Soner Yalçın, Kayıp Sicil-Erdoğan’ın Çalınan Dünyası, Kırmızı Kedi Yayınevi, İstanbul, 2004, s. 175-176’dan aktaran Çarık, a.g.e., 211.

Kaynakça

Çarık, Şenol. Doktor Hikmet Kıvılcımlı, İstanbul, 2017.

Bunları da sevebilirsiniz