Mareşal Fevzi Çakmak

Türk Silahlı Kuvvetleri’nde en büyük rütbeler Mareşal ve Büyük Amiral rütbeleridir. Kara Kuvvetleri’nde ve Hava Kuvvetleri’nde adı Mareşal olan rütbenin Deniz Kuvvetlerinde kullanılan ismi Büyük Amiraldir. Bu rütbeler diğerlerinin aksine belli bir kıdem ve bekleme ile kazanılmaz. Savaşta üstün hizmet gösteren Orgeneral veya Oramiral rütbesindeki askerlere TBMM tarafından verilir. Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında adı “Müşir” olan bu rütbe TBMM tarafından sadece iki kişiye verilmiştir. Bunlardan birincisi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Fahri Mareşallik rütbesini 19 Eylül 1921’de almıştır. Diğeri ise 31 Ağustos 1922’de bu rütbe bizzat Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın tavsiyesi üzerine TBMM tarafından kendisine verilen, Genelkurmay Başkanı olarak Büyük Taarruz’un askeri planlarını hazırlayan, Mustafa Fevzi Çakmak Paşadır. (1) Hem Osmanlı Devleti hem de Türkiye Cumhuriyeti’nde Genelkurmay Başkanlığı yapan tek kişi Fevzi Çakmak’tır. (2) Atatürk’ün en yakınındaki isimlerden biri olan, Kurtuluş Savaşı’nda Gazi ile en başında anlaşarak bu yola çıkan Fevzi Çakmak, Atatürk döneminde Genelkurmay Başkanlığı yapan tek kişidir. 1921’de göreve gelen Mareşal 1944’e kadar bu görevi ifa etmiştir. Bu yazımda bu tarihi şahsiyetin hayatını anlatacağım.

Fevzi Çakmak 12 Ocak 1876 tarihinde İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Babası Çakmakoğullarından Topçu Albayı Ali Sırrı Bey, annesi ise Hesna Hanımdır.(3) Albay Ali Sırrı Bey’in dört erkek, bir de kız çocuğu olmuştur. Bütün erkek çocukları imparatorluğun en çalkantılı döneminde tıpkı kendisi gibi asker olmak istemişlerdir. Üç oğlu bunu başarabilirken, diğer oğlu Sami henüz on yedi yaşında askeri rüştiye öğrencisi iken vefat etmiştir.(4) Asker olan diğer üç oğlundan da Muhtar, Balkan Savaşı’nda; Mehmet Nazif ise Çanakkale Savaşı’nda şehit düşmüştür.(5) Ailenin hayatta kalan tek erkek evladı olan Fevzi Çakmak ise girdiği bütün savaşları kazanan bir asker olarak mesleğini sürdürmüştür.(6) Fevzi Çakmak’ın hayatında onu en çok etkileyen isimlerden biri de şüphesiz dedesi Vardarlı Hacı Bekir Efendi’dir. Bekir Efendi çevresi çok geniş olan, şair Şinasi gibi dönemin önemli simaları ile yakın olan birisidir. Dedesi Bekir Efendi’den okuma-yazmayı öğrenen Fevzi Çakmak,Arapça,Farsça, İslam Felsefesi, Tasavvuf, Divan Edebiyatı gibi konuları da küçük yaştan itibaren onun sayesinde öğrenmiştir. (7) Öte yandan Sultan İkinci Abdülhamid’in hocası olan Bekir Efendi torununa devlet, millet ve vatan sevgisi aşılamıştır. Bununla beraber dedesinin telkinleriyle İkinci Abdülhamit’e karşı büyük bir sevgi besleyen Fevzi Çakmak ilerleyen yıllarda İttihat ve Terakki’ye karşı mesafeli durmuştur. (8) İşgal yıllarında ise bu tavrı onun eline fırsat olarak geçecektir. Fevzi Çakmak Birinci Dünya Savaşı’ndan önce daha çok Balkanlarda görev almıştır. Birinci Dünya Savaşı ile sırasıyla Çanakkale, Kafkas, Suriye ve Filistin Cephelerinde görev yapmıştır. Atatürk ile yolları Çanakkale’de kesişen Fevzi Çakmak burada çok acı bir olay yaşanmıştır. 8 Ağustos 1915 günü bölük komutanı olarak görev yapan kardeşi Üsteğmen Mehmet Nazif şehit olmuştur. Fevzi Çakmak kardeşinin şahadet haberini ise bizzat Albay Mustafa Kemal’in yazdığı mektuptan öğrenmiştir. (9)

Birinci Dünya Savaşı’nın bitiminden kısa bir süre önce Ferik (günümüzdeki karşılığı Korgeneral) olan Fevzi Çakmak savaştan sonra 24 Aralık 1918’de Genelkurmay Başkanlığı’na atanmıştır. Genelkurmay Başkanı olarak Fevzi Çakmak, Mondros Ateşkes Antlaşması’nın hükümleri gereğince terhis edilen ordunun yerini doldurmak için bir proje tasarlıyordu. Bu projeye göre, ordunun üç müfettişlik, dokuz kolordu ve yirmi tümen şeklinde teşkilatlanacaktı. Asker ve jandarma sayılarının da arttırılması planlanıyordu. Gelecekteki direnişin zabit kadrosu bile bile terhis edilmemiş, çoğunluğu izinli gösterilmişti. (10) Fevzi Çakmak ise üç müfettişlikten biri olan Dokuzuncu Ordu Müfettişliğine Mustafa Kemal Paşa’nın görevlendirilmesini istiyordu. Mütareke döneminde ise İngilizlerin en büyük hedefi İttihat ve Terakki’yi yok etmekti. Bu yüzden birinin İttihatçı karşıtı olması itimat nedeniydi. Fevzi Çakmak da Mustafa Kemal Paşa’nın Almanlara ve Enver Paşa’ya aleyhtar olduğunu söyleyerek İtilaf Devletlerini ikna etmişti. (11) Mustafa Kemal Paşa’nın görevlendirildiği müfettişlik sistemi ile silahlı kuvvetlerdeki rutin teftiş yapan müfettişlik sistemi birbirinden farklı iki sistemdir. Bu müfettişlik sistemi ordu komutanlığı sisteminin yerini almak için yapılmıştır. (12) Bu projeye dönemin Harbiye Nazırı Şakir Paşa da işgal ordularının dikkatini çekmeden destek verdi. (13) 15 Mayıs 1919 günü Fevzi Çakmak ile Cevat Paşa karargâhta devir-teslim işlemi yaparken, vedalaşmak için yanlarına giden Mustafa Kemal Paşa ile aralarında “Vatanın kurtulması için beraber çalışacaklarına ve bu uğurda hiçbir şeyden çekinmeyeceklerine” dair yemin edilerek, “Üçlü Misak” adını verdikleri bir mutabakat yapılmıştır. (14) Bu sırada ise Fevzi Çakmak İstanbul’da boş durmuyor, Anadolu’ya makamının ona verdiği yetkileri kullanarak yardım gönderiyordu. Bu yardımlardan bir kısmını Atatürk şöyle anlatır: “Fevzi Çakmak Paşa, mütareke şartlarını tatbik eder görünerek, eğer silah ve cephaneler İtilaf Devletleri tarafından kolaylıkla naklolabilecek yerlerde ise onları Anadolu’nun içinde kalabilecek gibi yollardan sevk eder gibi davranmıştır. Mesela Diyarbakır’daki silah ve cephane trenle hemen İstanbul’a gelebilirdi. Fevzi Çakmak Paşa öyle sebepler buldu ki bunlar kağnılarla Sivas üzerinden Samsun limanına gelmek zaruri sayıldı. Şimdiden haber vereyim ki bütün bu kafileler nihayet benim elimde kalmıştır.” (15) Fevzi Çakmak Paşa, Atatürk’ün bahsettiği gibi Diyarbakır’daki silahların yanı sıra Kütahya ve Rumeli’deki silahları da Anadolu direnişine nakletmiştir. Hatta ayaklanmanın bastırılmasını isteyen İngilizlerden isyanı bastırmak için üç bir yirmi makineli tüfek ve beş yüz bin lira almış, bunları da Kuvayı milliye’ye iletmiştir. Bununla beraber, kuvvacı subayları da Anadolu’ya tayin ederek direnişe destek vermiştir. (16) Anadolu’da direniş hareketleri İstanbul Hükümetinin ve İtilaf Devletlerinin rahatsız edince, Mustafa Kemal Paşa’nın yerine Kazım Karabekir Paşa’nın atanması istenir. Ancak Karabekir Paşa bunu doğru bulmaz ve Mustafa Kemal Paşa’ya sadık kalır. (17) İşgal Kuvvetleri, İstanbul Hükümeti ve Anadolu Direnişi arasındaki ihtilafı çözmek için Fevzi Çakmak Paşa’nın başkanı olduğu heyeti Anadolu’ya gönderir. Bu Anadolu ziyaretinde halkın mücadelesini daha iyi görerek İstanbul’a dönen Paşa, burada bulunan pek çok kişiye de Anadolu’ya geçişlerinde yardım eder. (18) 3 Şubat 1920’de Harbiye Nazırlığına atanan Fevzi Çakmak Paşa, hem bu görevinde hem de Genelkurmay Başkanlığı’nda halef-selef olduğu Cevat Paşa’nın Anadolu’ya olan desteklerinden ötürü Malta’ya sürgün edilmesiyle ve İngilizlerin Fevzi Çakmak Paşa’yı makamında tehdit etmesiyle artık İstanbul’da daha fazla kalınamayacağını anlayarak Anadolu’ya hareket eder. (19) 27 Nisan 1920’de Ankara’ya gelen Paşa 3 Mayıs 1920’de Kozan Milletvekili sıfatıyla Milli Savunma Bakanlığına ve Bakanlar Kurulu Başkan Vekilliği’ne seçilir. (20) 9 Kasım 1920’de Genelkurmay Başkan Vekilliği’ne, 24 Ocak 1921’de ise Başbakanlık görevine gelmiştir. (21) 1922 yılında sırasıyla Milli Savunma Bakanlığı ve Başbakanlık görevlerini bırakan Paşa, Genelkurmay Başkanı olarak Büyük Taarruz’un askeri planlarını hazırlar ve Büyük Zafer’in ertesi günü 31 Ağustos 1922’de Mareşal olur. (22)

Cumhuriyetin İlanı ile birlikte Mareşal, Cumhuriyet Ordusunun başındaki isim olmuştu. Atatürk Döneminin tek Genelkurmay Başkanı olan Mareşal Fevzi Çakmak her zaman Atatürk’e sadık kalmış ve ona ve beraber paylaştıkları ilkelere her zaman sahip çıkmıştı. Atatürk’ün yavaş yavaş diktatörlük iradesi kuracağını düşünen TBMM’deki muhalif grup Gazi Paşa’nın yerine Fevzi Çakmak’ı geçirmeyi düşünüyorlardı. Kendisine bu teklif yapılınca Mareşal teklifi reddederek, böyle entrikaların memleketi batıracağını; ordunun siyasete girmesine asla izin vermeyeceğini belirtir. Bunun yanında eğer teklifi kabul ederse, o zaman da başka bir paşanın kendisini devirip yerine geçeceğini, daha sonra üçüncü bir paşanın da aynısını yapacağını söyleyerek asıl o zaman memleketin askeri bir diktatörlüğe evirileceğini belirtir. (23) Mareşalin bir diğer demokrat davranışı ise Atatürk vefat ettiğinde yaşanan cumhurbaşkanlığı tartılmalarında takındığı tutumdur. Kendisi en büyük aday olmasına rağmen “Bu işe askeri bulaştıranı vururum.” diyerek İsmet İnönü’nün önünü açmış ve onun cumhurbaşkanı seçilmesini sağlamıştır. (24) Mareşalin bütün bu çabaları aslında onun ne kadar ileri görüşlü olduğunu gösterir. Ordunun siyasete yön vermesini değil, siyasetin emrinde olmasını her zaman savunan Mareşal, bunun aksi olursa ülkeye ne kadar zarar verileceğini bizzat birinci elden Balkan Savaşları’nda görmüştü. Ordunun bütün milletin ordusu olduğunu düşünen Mareşal particiliğin orduyu zayıflatıp, enerjisini kendi içinde harcamasına neden olacağını belirtmiştir. (25) Fevzi Çakmak’tan sonra da askeri vesayetin siyasete yön verme çabalarını da ne yazık ki acı bir şekilde görerek, onun ne kadar doğru yaptığını bir kez daha anlamış olduk. Fevzi Çakmak’ın Cumhuriyet dönemindeki bir diğer büyük başarısı da İkinci Dünya Savaşı’nda gösterdiğimiz başarılı dış politikadaki rolüdür. İkinci Dünya Savaşı’nda tüm dünyada yetmiş bir milyondan fazla insan hayatını kaybederken Türkiye’de savaştan doğrudan etkilenerek can kaybı yaşanmamıştır. Bu başarının baş mimarı elbette dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’dür. O dönemde tüm dünyada yaşandığı gibi Türkiye’de de ekonomik sıkıntılar yaşanmıştır. Bu konuyla ilgili İnönü’nün “Ben sizi aç bıraktım ama babasız bırakmadım.” sözü o dönemi çok iyi özetler. Bütün bunların yanında tabii ki ordunun başındaki isim olan Mareşal Fevzi Çakmak’ın başarısı da konuşulmaya değerdir. Bu konuda Orgeneral Asım Gündüz anılarında Türkiye’nin savaşa girmesini engelleyen kişinin Fevzi Çakmak olduğunu yazar. Buna göre Churchill, Adana’ya, Türkiye’yi savaşa sokmak için geldiğinde İsmet İnönü, Mareşal Fevzi Çakmak’a “Nasıl cevap veririz bilemiyorum” deyince Mareşal Fevzi Çakmak, Churchill ile görüşmeyi üstlenir. Görüşmede Mareşal, Churchill’den modern ordularla savaşabilmek için savaştan önce anlaştığımız gibi aynı düzeyde modern silahlar verilmesini ister. Bu koşullarda savaşa girebileceğimizi belirtir. Churchill ise Türkiye’nin elli tümeni olduğunu hatırlatır. Mareşal ise o tümenlerin ancak anavatanımızı savunabileceğini, taarruz ordusu olmadığını belirtir. Churchill ise Birinci Dünya Savaşı’nı hatırlatarak Galiçya, Makedonya ve Romanya’da savaştığımızı söyler. Mareşal ise cevap olarak “Evet o hata yüzünden kaybettik oraları. En kıymetli evlatlarımızı ve silahlarımızı o cephelerde kullandığımız için kendi vatanımızı savunamayacak hale geldik ve buralara çekildik der.” Böylelikle Mareşal, İngiltere’nin kurt politikacısı Churchill’i alt eder. (26) Bu olay Churchill’in kendi anılarında da anlatılır. Fevzi Çakmak’ın Türkiye’yi savaşa sokmayan kişi olduğu “Postdam-Yalta Konferansları” adlı eserde de yazılır. Bütün bunlar üzerine Mareşal, “Yaş Haddi Kanunu” çıkarılarak 1944 yılının Aralık ayında askeri bir tören bile düzenlenmeden emekliye sevk edilir. (27)

Askerlik sonrası kısa bir süre siyasetle uğraşan Mareşal, 10 Nisan 1950 tarihinde hayata gözlerini yumdu. Cenazesinde yüzlerce vatandaş yer aldı. İstanbul’da üniversite gençliği Mareşal’in naaşına Kâbe örtüsü ve Türk Bayrağı sararak büyük bir tören düzenlemiştir. (28) Dünya radyoları matem yayını yaptığı sırada Türk radyosunda oyun havası çalınması ve devlet töreninde ihmallerin olmasından dolayı cenazede bazı olaylar yaşanmıştır. Atatürk sonrası yaşanan siyasi tartışmalar ve “Milli Şef” dönemine yönelik tepkilerin bu olayda etkili olduğu düşünülmektedir. (29) Mareşal’in cenazesi İstanbul’da Eyüp Sultan Mezarlığı’ndaki aile kabristanında bulunmaktadır. Mareşal Fevzi Çakmak’ın milliyetçi duruşu, devletine olan bağlılığı ve askerin siyasete girmesine karşı duruşu bizlere ne kadar büyük bir devlet adamı olduğunu gösteriyor.

1-) Cevat Şenol, Mareşal Fevzi Çakmak, İstanbul, Halk Kitabevi, s. 65-66.

2-) Şenol, a.g.e., s. 9.

3-) Şenol, a.g.e., s. 17.

4-) Şenol, a.g.e., s. 18.

5-) Şenol, a.g.e., s. 18.

6-) Şenol, a.g.e., s. 17.

7-) Salih Polatkan, Askeri ve Siyasi Yönleriyle Mareşal Fevzi Çakmak, Önsöz Basım ve Yayıncılık, 1981, s. 1.’den aktaran Semra Topçu, Mareşal Fevzi Çakmak, İstanbul, Halk Kitabevi, s. 18.

😎 Şenol, a.g.e., s. 18.

9-) http://www.hurriyet.com.tr/ataturkun-fevzi-pasaya-yazdigi-mektup-11498218’den aktaran Şenol, a.g.e., s. 28-30.

10-) Topçu, a.g.e., s. 76.

11-) Şenol, a.g.e., s. 46-47.

12-) Topçu, a.g.e., s. 78.

13-) Topçu, a.g.e., s. 78.

14-) Falih Rıfkı Atay, M.Kemal’in Mütakere Defteri ve 19 Mayıs, Cumhuriyet, İstanbul 1999’dan aktaran Topçu, a.g.e., s. 91-93.

15-) Zabit ve Kumandanla Hasbihal, Atatürk, Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. Haziran 1998’den aktaran Şenol, a.g.e., s. 31-32.

16-) Şenol, a.g.e., s. 75.

17-) Topçu, a.g.e., s. 107.

18-) Şenol, a.g.e., s. 37.

19-) Şenol, a.g.e., s. 63.

20-) Şenol, a.g.e., s. 63.

21-) Şenol, a.g.e., s. 64.

22-) Şenol, a.g.e., s. 65.

23-) Topçu, a.g.e., s. 160-161.

24-) Topçu, a.g.e., s. 159.

25-) Topçu, a.g.e., s.153.

26-) Topçu, a.g.e., s. 155-156.

27-) Şenol, a.g.e., s. 89.

28-) Şenol, a.g.e., s. 90.

29-) Topçu, a.g.e., s. 170.

Kaynakça

Şenol, Cevat. Mareşal Fevzi Çakmak, İstanbul: Halk Kitabevi, 2017

Topçu, Semra. Mareşal Fevzi Çakmak, İstanbul: Halk Kitabevi, 2017

Bunları da sevebilirsiniz