Kara Fatma

Millî Mücadele yıllarında Türk kadınlarının emeklerini göz ardı etmek mümkün değildir. Savaş yıllarında Türk kadını evine kapanmamış, mitingler hazırlamış, cemiyetler kurmuş, yardım toplamış, hatta bazıları doğrudan cephede savaşmıştır. Bu savaşçı kadınlara “Kara Fatma” denilmiştir. Savaşlarda yer alan cesur kadınları sembolize eden “Kara Fatma” ismi 19. Yüzyıldan itibaren kullanılmıştır. Bu kadınlar, Kırım Savaşı’ndan beridir tarihi ve edebi metinlerde “Kara Fatma” olarak anılmıştır.

Fatma Seher Erden; verilen görevleri başarıyla yerine getirmesiyle, fedakarlıklarıyla, yaralanmasına ve düşman tarafından işkence görmesine rağmen savaşmaya devam etmesiyle millî mücadelenin sembollerinden biri olmuştur. Atatürk tarafından “Kara Fatma” ismini alan, millî mücadelenin en önemli kadın figürlerinden Fatma Seher Erden’in “Millî Kahraman” olduğu hayatı incelenecektir.

Hayatı

Fatma Seher Erden hakkında resmi belge azdır. Millî mücadele döneminde milis güçlerinde yer almış olması, hakkında yeterince kayıt tutulmamasına neden olmuştur. Onun hakkındaki bilgiler genel olarak gazetelerden derlenmiştir ve bazı bilgiler de çelişkilidir.

1888 yılında Erzurum’da doğmuştur. Eşinin adı birçok yerde “Binbaşı Derviş Erden” olarak geçse de İstikbal gazetesinde ise eşinin ismi Sarıkamış’ta şehit düşen “Binbaşı Vanlı Ezdeşin Bey” olarak geçmektedir. Kızı olup olmadığı da tartışma konusudur. Kendisiyle aynı ada sahip, savaşta Fatma Seher Erden’in yanında olan, savaşta parmaklarını kaybettiği için “Parmaksız Fatma” olarak anılan kişinin Kara Fatma’nın kızı olduğu iddia edilmesinin yanında, Parmaksız Fatma’nın aslında Kara Fatma’nın ablasının eski evliliğinden kızı olduğu, ablası yeniden evlenince Kara Fatma’nın onu yanına aldığı, Kara Fatma’nın yeğenleri ve tanıdıkları tarafından iddia edilmiştir (Bektaş, 2013).

Atatürk ile Görüşmesi

İşgalin başlamasının ardından Atatürk’ün direnişi başlattığını öğrenen Fatma Seher Erden, Atatürk’ün Erzurum’da kongre yaptığını duyunca, millî mücadeleye katılmak için doğrudan onunla görüşmek istemiştir (Fatma, 1944).

Atatürk’ü Sivas’ta yakalayan Fatma Seher Erden, onunla görüşmek istediğini bildirmiş, ayaklarına kapanarak “… bu aziz vatanı kurtaracak sensin, bütün millet senin emrini bekliyor” dediğini anılarında ifade etmiştir. Onu yerden kaldıran Atatürk, ona ata binip binmediğini, silah kullanıp kullanamadığını sormuş, Atatürk’e “muharebe bana düğündür Paşam” cevabını vermiştir. Atatürk Fatma Seher Erden’e “…şu dakikada bütün kadınlarımız senin gibi olsa idi Kara Fatma” demiş, o andan itibaren adı “Kara Fatma” olarak kalmıştır (Fatma, 1944).

Millî Mücadelede Kara Fatma

Kocaeli-Hendek-Düzce hattında İngilizler, boğazlara yönelik bir müdahaleye karşı tampon bölgeler oluşturmayı hedeflemişlerdir. Aynı zamanda Kocaeli, Anadolu’ya müdahale edebilmek için bir basamak olarak belirlenmişti. Millî mücadele için önemli askeri malzemeler Kocaeli’nde üretiliyor, İstanbul’dan önemli miktarda cephane Kocaeli’ye getiriliyordu. Bu öneme sahip Kocaeli’nde milis kuvvetler düzenli ordu kurulduktan sonra bile dağıtılmamıştır. Kara Fatma’nın örgütlediği gönüllüler de bu milis kuvvetlere dahildir.

Atatürk’ün onayının ardından İstanbul’a dönen Kara Fatma ve tanıdığı ve güvendiği Topkapılı Pire Mehmet ve Laz Tahsin’e elindeki kâğıdı göstererek, 15 kişilik bir çete kurmuştur. Trenle İzmit’e gelip, direniş için gönüllü toplamaya girişmişler, Gülbahçe Köyü eşrafından Murat Ağa’yı ikna edip, gönüllü sayısını 96’ya çıkarmışlardır. Kardeşi Süleyman ve 150 kişilik çetesiyle kardeşi Mehmet Çavuş da onun çetesine katılmıştı. Kısa zamanda 480 kişi örgütlemeyi başarmışlardır (İstikbal,1922).

İşgal altındaki İzmit’te Yunan askerlerinin baskısı ağır hissedilmekteydi. Kara Fatma’nın pazara öteberi getirip satması, akşamları da sandıklar alarak gitmesi dikkatleri çekmişti ve en sonunda yakalanıp ağır işkencelere maruz kalmıştı. 19 gün boyunca şiddet gören Kara Fatma nöbetçilerin sarhoş olması sayesinde kaçmayı başarıp milis kuvvetlerine önderlik etmeye geri dönebilmişti İstikbal,1922).

İzmit’te bulunduğu süre içerisinde önderlik ettiği milis grubunun gönüllerinin sayısı epeyce arttırmayı başarmış, 43 kadın ve 700’den fazla erkek gönüllüyü mücadeleye katmıştır. Bu müfrezesiyle İnönü Savaşları’na da katılıp yaralanmış, tedavi olup savaşa geri dönmüştür (Tansel, 1991).

Asker kaçaklarının artmasının ardından Düzce’ye gitmiştir. Konuşmalar yapmış, yardım toplamıştır. İnönü Savaşları’nda müfrezesinin gönüllerinin şehit olmasından müfrezesi zayıflayınca, tekrar gönüllü toplayarak müfrezesini 300 kişiye çıkartmıştır. Bazı eşkıya çetecilerin affedilirlerse kendilerini katılma isteğini Atatürk’ün onayıyla kabul etmiş, eşkıya çetelerini ve asker kaçaklarını da müfrezesine katmıştır (Fatma, 1944).

Rum ve Ermeni çeteleriyle savaşmakta olan Kara Fatma, 17 gönüllüsüyle birlikte Kabakçı Köyü’nü basmış, 25 kişilik Rum ve Ermeni çetesini etkisiz hale getirmiştir. Bu başarısından dolayı bölge komutanı onu takdirname ve asker elbisesiyle ödüllendirmiştir (İstikbal,1922).

28 Haziran 1921 gününde İzmit’in düşman işgalinden kurtulmasının 12 gün sonra, Kara Fatma’ya yeni bir görev verilmiştir. Müfrezesiyle beraber İznik Bölgesi’ne gidecektir. Kendisi hasta olduğu için, müfrezeye kardeşi önderlik etmiş, 11 gün sonra kendisi müfrezenin başına geçmiştir (İstikbal,1922). Sakarya Savaşı’na katılan Kara Fatma ve müfrezesi İznik bölgesinde Bereket, Karaderin, Kaynarca köylerinde işgalci güçlere karşı mücadele etmiştir. Hisarcık’ta Kaynarca Mıntıka Komutanı Naim Bey tarafından Mürettep Süvari Livası’na yazılan yazıda Kara Fatma’nın harekete yararından bahsedilmiş, Kara Fatma örnek gösterilmiştir (Tansel, 1991).

İznik Bölgesi’nde yapılan bu savaşta kolundan ve göğsünden yaralanmasına rağmen kanlar içinde koşmaya devam etmiştir. Yunan güçlerini püskürtmeyi başaran müfrezesinden, birlik komutanı tarafından övgüyle söz edilmiş; müfrezesi Nizamiyeye dahil edilmiş ve adına “İntikam Taburu” denilmiştir (İstikbal,1922).

Bu başarısının ardından İzmit’e davet edilmiştir. İzmit, Kandıra ve Adapazarı bölgelerinden 380 gönüllü toplamış ve Gemlik cephesine hareket etmiştir. Gemlik’in ardından Kumla’ya geçmiş, Yunan ordusuna püskürtmüş, ardından Çınarcık bölgesine geçmiştir (İstikbal,1922).

30 Mayıs 1922 tarihinde Ankara’da Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin hazırladığı Çiçek Bayramı’na katılmıştır. Bu etkinlik savaşta babalarını kaybeden çocuklara moral vermek ve onları mutlu etmek için düzenlenmiştir. Kara Fatma, Mustafa Kemal’in davetlisi olarak katılmıştır. Atatürk’ün yoğun ilgisinden basının ilgisini çeken Kara Fatma, teğmen rütbesine terfi edilmiştir (Fatma, 1944).

Büyük Taarruz ’un başlamasıyla savaşmaya devam eden Kara Fatma, 11 Eylül’de Bursa’nın kurtuluşuna dahil olmuş, Bursa’ya müfrezesiyle girmiş ardından Mudanya’ya geçmiştir. Anadolu Yunan askerlerinden temizlenene kadar mücadeleye devam etmiştir (Tanin, 1923).

Savaşın başından sonuna kadar hem cephede hem cephe gerisinde olağanüstü çaba sarf etmiştir. Yaralıyken koşmayı bırakmamış, cephe gerisindeyken gönüllüleri ve kaçakları örgütlemiş, Anadolu’nun dört bir yanında durmadan bağımsızlık uğruna mücadele etmiştir.

Millî Mücadele Sonrasında Kara Fatma

Büyük Taarruzdaki başarılarından üsteğmen rütbesi alan Kara Fatma, üniformasıyla Anadolu’yu dolaşmış, basının yoğun ilgisini çekmiştir. Anılarını anlatan Kara Fatma, en çok bilinen kadın kahraman olmuştur.

Basına milli mücadele dışında da demeçler vermiştir. 2. Meşrutiyet yıllarından itibaren özellikle milliyetçi çevrelerde başlayan, kadınların peçe takmaması ve çarşaf giymemesi konusunda çıkan tartışmalara “…Kadın peçesiz ve yüzü açık gezmekle iffetini kaybetmez…” cevabıyla tavrını belli etmiştir. Kadın ve erkeğin birlikte çalışması gerektiğini vurgulamış, modern Türk kadınının sembollerinden olmuştur. Bu fikre karşı çıkanları “kalın kafalı” olarak nitelendirmiştir (Tanin, 1923). Cehaletle yapılan savaşta da kadınların katılımını önemli görmüştür.

Lozan görüşmelerinin ardından ordudaki terhisler sırasında o da görevi bırakmıştır. Üsteğmenlik maaşını Kızılay’a devretmiştir. Bu konuda şunları söylemiştir: “Vatanın büyük kurtarıcısı Ebedi şefin layık olmadığım büyük iltifatı beni son derece sevindirmişti. Esasen bütün emel ve arzum ile yapmış olduğum hizmetten hiçbir menfaat beklemiyordum. Bu itibarla taltif edilmiş olduğum rütbemin mukabilinde verilecek maaşımı Kızılay’a terk etmekle son vatani görevimi yaptım.” (Fatma, 1944). Ölümünün ardından Kızılay ona anıt mezar yaptırmıştır.

Hayatının geri kalanında ekonomik sıkıntılarla boğuşmuştur. Parmaksız Fatma ile yaşamına devam etmiş, onun 6 çocuğuna bakmaya çalışmıştır. Düzenli bir geliri olmadığından yardımlarla idare etmiştir (Bektaş, 2013).

Bu zor durumuyla zaman zaman basında yer edinmiş, Mekki Sait Esen’in 9 Ağustos 1933 tarihli Yedigün Dergisi’nde Kara Fatma’nın yardıma muhtaç olduğu, Galata’daki Rus manastırına sığındığı, torunlarıyla hayatta kalmaya çalıştığı bildirilmiştir.

Kars Milletvekili Tezer Taşkıran ve Rize Milletvekili İzzet Akçal Kara Fatma’ya vatan hizmetinden maaş bağlanması için TBMM Başkanlığı’na dilekçe vermişler (TBMMZ, 1954.), 17 Şubat 1954 tarihinde maaş bağlanmışsa da bundan sadece 1 yıl sonra 2 Temmuz 1955 gününde ağır biçimde hastalanarak hayatını kaybetmiştir.

Kara Fatma, Millî Mücadeleye katılmasıyla hem kadınlara hem erkeklere örnek olmuştur. Hem cephe gerisinde hem cephede işkencelere veya yaralanmalara aldırmadan mücadeleye devam etmiştir. Kahramanlığıyla önemli bir sembol olup, okuma yazma bilmemesine rağmen fikirleriyle de modern Türk kadınına örnek olmayı başarmıştır. Böylelikle “Millî Kahraman” olmuştur.

Kaynakça

(18 Temmuz 1922). İstikbal Gazetesi. akt. Esma Torun Çelik

Bektaş, İ. (2013). Milli Mücadelede Bir Kadın Üsteğmen Kara Fatma. İstanbul: Timaş Yayınları.

akt. Esma Torun Çelik

Fatma, K. (1944). İstiklal Savaşında Kara Fatma. İstanbul: Milli Mecmua Basımevi. akt. Esma

Torun Çelik

Kara Fatma. (1923, Temmuz 5). Tanin. akt. Esma Torun Çelik

Tansel, F. A. (1991). İstiklal Harbinde Mücahit Kadınlarımız. Ankara: TTK. akt. Esma Torun Çelik

TBMM Zabıt Ceridesi, Devre IX, C.28, İçtima 4, İnikat 44, Ankara, 1954. akt. Esma Torun Çelik

Bunları da sevebilirsiniz