Yazılarımı izleyenler bilir. Tarım uzmanı bir akdemisyenim. Genellikle tarım ve bilim politikaları konusunda düşüncelerimi paylaşmaya çalışırım.
Ancak doğum yerim Rodos. Türk kimliğini kayıp etmemek için Türkiye göç etmiş bir ailenin çocuğuyum. Bu niteliği ile Türkiye-Yunanistan arasındaki ilişkileri, aidiyetimden dolayı yakından izlemeye çalışırım.
Günümüzde de bu ilişki pek iyi gitmiyor.
Yunanistan bırakınız Ege Denizi’ni, Doğu Akdeniz’e egemen olmak istiyor. İşin o yanını uzmanlara bırakıyorum.
Rodos ve İstanköy Türkleri “Türk” olduklarını ifade edebiliyorlar mı?
İzin verirseniz ben konuya Rodos ve İstanköy Türkleri açısından bakmak istiyorum. Çünkü zaman zaman ortaya çıkan sorunlar nedeniyle, adalarda yaşamakta olan akrabalarım ve dostlarımız olumsuz etkileniyor, zarar görüyor. Olağanüstü bir kültürel asimilasyon uygulanıyor.
Kimilerimiz yeterince bilmeyebilir. Günümüzde, Rodos ve İstanköy ağırlıklı olmak üzere Onikiadalar’da sayıları resmi olmayan tespitlere göre 9.000’ini geçen bir Türk nüfus yaşıyor. Ancak Onlar “Türk” değil, “Yunan Müslümanı” olarak kabul ediliyor ve de sorunlarını dile getirmekten çekiniyorlar ya da daha doğrusu ada Türklerinde korku kol geziyor.
Adalı Türklerin bir de İzmir merkezli “Rodos, İstanköy ve Onikiada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği (ROİSDER)” adlı örgütleri var. İstanbul, Antalya ve Ankara’da da şubeler kurulmuş.
Dernek, Rodos ve İstanköy’de yaşamakta olan soydaşlarının; “Vatandaşlık Sorunu, Eğitim ve Türkçe Öğrenme Hakkı Sorunları, Din ve İbadet Sorunu, Örgütlenme Sorun, Osmanlı Türklerinden Kalan Kültür Mirasının Korunması Sorunu, Nefret ve Baskı Ortamı Sorunu ile Türk Vakıfları Sorunu” gibi sorunlarını, Türkiye ve uluslararası platformlarda dile getirmeye çalışıyor.
Gelelim “Yunan Halkı ile Kalıcı Dostluğu Engelleyen Nedenler Nedir?” sorusuna…
Burada, şu konuyu dikkate almak zorunluğu var. Kimileri, iki devlet arasındaki sorunları Yunan politikacılarına bağlı olarak görüyor, ”Halklar Arasında Sorun Yok” diyorlar.
Bu temel yanlışın üzerine gitmek gerekiyor. Yunan politikacılar, kendi halklarında Türklere karşı var olan ve kimi zamanlar uykuda olan duygu ve düşünceleri ortaya çıkartıyor ve kullanıyorlar.
Bu bağlamda kalıcı dostluğun kurulmasını engelleyen iki temel nedeni bilmek gerekiyor.
Birincisi; Yunan Halkının Türklere karşı olumsuz yargılarıdır. Yunanlarda, Türklere karşı yüzlerce yıl Osmanlı egemenliğinde yaşamış olmaktan kaynaklanan olumsuz ve sorunlu duygu ve düşünceler var. Bu duygu ve düşünceler; Yunan ders kitaplarında düşmanlığı besliyor ve körüklüyor. Yunan çocuklarının beyinleri, Türklere karşı nefret ve kin duyguları ile yıkanmaya devam ediyor. Kilise de bunun arkasındadır.
İkinci neden; Batıda uygarlığı beşiğinin Yunan uygarlığı olduğu kabulüdür. Bu görüşün ışığında emperyal devletler, Türkleri Anadolu’dan çıkarmak için Yunanları kullanmışlardı.
Aslında, dünya uygarlığının geldiği noktada, uygarlığın beşiğinin Antik Yunan’a bağlanması, oryantalist yaklaşımdan başka bir şey değildir. Uygarlık, binlerce yıl devam eden gelişmeler sonunda, insan aklının, bilim ve teknolojisinin katkısı ile ortaya çıkan ve bütün insanlığın eseri ve malı olan ortak değerlerdir.
Kısaca, bu iki nedenin üzerine gidilmesi ile “Yunan Halkı İle Kalıcı Dostluk Kurulabilir?” diye düşünüyorum.
Türk- Yunan ilişkilerinde “Tek Taraflı Bir Aşk mı Var?”
Kimi zamanlar, İzmir’e de Yunanistan’dan heyetler gelir. İki ülke arasında karşılıklı el sıkışmalar, ortak etkinlikle düzenlenir, heyetler arasında güler yüzle yan yana fotoğraflar çekilir.
Kimileri, Türk- Yunan ilişkilerine “Tek Taraflı Bir Aşk” diyordu.
Şunu da söyleyelim; Kimilerimiz, tek taraflı bir aşk yaşadığımızın farkında olsa bile ticaretin yoğunlaştırılmasıyla bunun iki yanlı aşka dönüştürülebileceğini düşünüyor.
Dostluk Nasıl Kalıcı Olur?
Önce şu konuyu hatırlatalım; Dostluk karşılıklı gelişir. Bu kapsamda Rodos ve İstanköy adaları ile Batı Trakya’da yaşayan Türklerin kültürel kimliklerinin korunmasında önemli sorunlar olduğunu, Osmanlı mimarisinin hoyratça yok edilmek istendiğini, yapılan onarımların göstermelik olduğunu bilelim.
Yunanistan’ın her platformda Türkiye’yi zor durumda bırakmak için çalıştığını aklımızdan çıkarmayalım.
Bu bilgilendirme kapsamında Türk- Yunan ilişkilerini geliştirmek için de çalışalım.
Dostluğun kalıcı olması için Yunan halkını kazanmak gerekiyor.
Bu amaçla, Yunanistan ile öğrenci değişiminden kültürel ilişkilere kadar her türlü toplumsal etkinlikleri sürdürelim. Bunların sonucunda Yunan komşularımız Türk dostluğunun kendilerine yarar getireceğini göreceklerdir.
Başka çaremiz yoktur. Aksi durumda bir yanda Rakı-Uzo kadehleri karşılıklı şerefe kaldırılacak, diğer yandan da iki komşu silahlanmaya devam edecektir.
Bugünlerde Fransa dahil, Yunanistan ABD ve AB’den silahları kimin için alınıyor?
Belki Türk kamuoyu yeterince bilmez. Onikiadaların 1947 yılında Yunanistan’a verilmesiyle ilgili Paris Antlaşması’nda silahlandırılmama koşulu vardı. Ancak Yunanistan’ın tek taraflı olarak adalarda konuşlandırılmış silahları ve de milis güçleri, kime karşı olabilir?
Türk Yurtseverleri, bunun emperyalist ülkelerin bir oyunu olduğunu söylüyor. Ya Yunan Aydınları ne diyor?
Yazımı son verirken Rodos ve İstanköy’e turist olarak gidenlere ve gideceklere kimi önerilerim var. Sözgelişi;
-
“Yunanistan Devleti’ne Rodos ve İstanköy’de Osmanlı Türklerinden kalan ve hoyratça yok edilen mimari eserlerin yıkımını kınayan yazılar yazsınlar,
-
Türk olan, ancak Türk olduklarını ifade edemeyen adalı esnafla alışveriş yapsınlar,
-
Turist rehberlerine Türk eserlerini görmek istedikleri talep etsinler. Çünkü turist rehberlerinin kimileri Türk eserlerini göstermek istemiyorlar. Bırakınız, Yunan rehberlerini, Türk şirketlerinin rehberleri bile bilgisiz oldukları için Türk eserlerini göstermiyorlar.
-
Aklıselim sahibi Yunanlara, Türk dostluğunun onların çıkarlarına da hizmet edeceklerini anlatsınlar, derim.
20 Eylül 2020