Topal Osman

Millî mücadelenin en tartışmalı simalarından Topal Osman, Balkan Savaşları’ndan Büyük Taarruz’a kadar düşmanla çarpışmış, Atatürk’ün güvenini kazanmış ve muhafızlığını yapmış bir “Millî Kahraman”dır. Pontus’la mücadelesiyle öne çıkan Osman, Atatürk’e muhalifliğiyle bilinen Mebus Ali Şükrü Bey’in cinayetinin faili ilan edilmiş ve çatışmada hayatını kaybetmiştir. “Millî Kahramanlar” yazı dizisinde bu ay Topal Osman’ın hayatı Ümit Doğan’ın gün yüzüne çıkardığı belgelerin ışığında incelenecektir.

Millî Mücadele Öncesi Hayatı

Topal Osman 1883 yılında Giresun’da doğmuştur. Ticaretle uğraşan ve ekonomik durumu iyi olan bir aileden gelmektedir. Zaman içerisinde kendisi de ticaretle uğraşmış ve başarılı olmuştur. Eli bol olmasından “Osman Ağa” olarak anılmıştır.

Balkan Savaşları patlak verince savaşa katılmak istemiştir. Ailesi ise bu kararın tamamen karşısında durmuş; babası, savaşa katılmamanın bedeli 54 sarı altın lira ödemiş ve Osman Ağa’nın gitmesine engel olmaya çalışmıştır. Bunu öğrenen Osman Ağa ise orduya gönüllü olarak katılmıştır. Kumburgaz’da “Üç Tepeler” mevkiinde diz kapağından yaralanmış, ameliyatın ardından Giresun’a dönmüştür. Dizindeki yaradan topal kalmış, hayatının geri kalanında “Topal Osman” olarak anılmıştır.

1. Dünya Savaşı başlayınca topal haliyle savaşa katılmıştır. Bu süreç içerisinde Ruslarla mücadele etmiştir. Bölgedeki Türk kuvvetleri, Rus ordusunu mağlup edecek bir güç olamamışsa da gerilla taktiğiyle yıpratmışlardır. Bolşevik Devrimi gerçekleşip Ruslar savaştan çekilince, Rus ordusuyla savaş bitmiştir. Topal Osman’ın yeni mücadelesi Pontus çeteleriyle olacaktır.

Pontusçu Rumlarla Mücadelesi

Karadeniz Bölgesinde bağımsız olmak isteyen Rum kesim, onlarca çete kurmuşlar ve bölgedeki Türk halkına akıl almaz işkenceler yapmışlardır. Köyleri basıp yağmalamışlar, genç kadınlara tecavüz edip, halkı çocukları bile ayırmadan boğazlarını keserek, karınlarını deşerek veya diri diri yakarak katletmişlerdir. Büyük kısmı terhis edilmiş ordunun böyle taşkınları önlemekte yetersiz kalmasından, halk can güvenliğini kendi sağlamak zorunda kalmıştır.

Pontusçu Rum kesimden bıkan halkın başı sıkıştığında sığındığı isim Topal Osman olmuştur. Halkın derin saygısını kazanan Topal Osman, yiğitliğiyle öne çıkmıştır. Bölgenin savaşabilecek durumdaki erkeklerini arkasında toplayabilmiş ve Pontus çetelerinin taşkınlıklarına sert karşılıklar verebilmiştir.

Ününün yayılmasını sağlayan eylemlerinden biri bayrak indirme olayıdır. Pontusçu Rumlar 11 Mayıs günü Taşkışla Rum Mektebine beyaz bayrak asmışlardır. Kanunlara aykırı olmasına ve Kaymakam Niyazi Tayyip’in çabalarına rağmen bayrağı indirmemişlerdir. Topal Osman bu olayın haberini alınca adamlarını toplayarak okulu basar. Pontus bayrağının etrafında nöbet tutan on kadar çete mensubu vardır. Topal Osman “Çekin alın şu paçavrayı aşağı. Burası Türk vatanı, o bayrağın burada işi ne!” diyerek çete mensuplarına Pontus bayrağını indirtmiş ve Türk bayrağını astırmışlardır.

Ününü yayan bir başka eylemi de Mavridi Köşkü baskınıdır. Topal Osman Pontus çetelerinin Mavridi Köşkü’nde bir toplantı tertip edileceğini haber almıştır. 13 Temmuz’u 14 Temmuz’a bağlayan gece köşkün etrafı tamamen sarılır. Zabıta köşkün sahibine gürültünün nedenini sorar, köşkün sahibi de hemşerisinin düğünü olduğunu söyler. Zabıta, köşkte arama yapmak istediklerini, sırasıyla önce çocukların, kadınların ve en sonunda erkeklerin köşkten çıkmasını istediklerini söyler. Çete mensupları yakalanacaklarını anladığından arka pencereden kaçmaya çalışmışlar ve çıkan çatışmada Pontusçu çetelerden Haçika çetesi temizlenmiştir.

Şöhreti günden güne yayılan Topal Osman, millî mücadeleye katkı sağlayabileceği her yolu denemiştir. Mücadeleyi daha rahat sürdürebilmek için belediye başkanı olmuştur. Elde ettiği yetkilerle bir yandan millî mücadeleyi güçlendirirken, bir yandan da frengiden kırılan Giresun halkına hizmet etmiştir. Hastalığın yayılmasını engellemek için şehrin temizliğine özen göstermiştir. Amiral Bristol verdiği raporda Anadolu’da gördüğü en temiz ilin Giresun olduğunu belirtmiştir.

Topal Osman’ın eylemleri ses getirdikçe İstanbul’a yazılan şikayetlerin sayısı da artmıştır. Ondan çekinen Pontusçu Rumlar, tehcirin kötü icra edilmesi, Ermeni mallarının gasp edilmesi iddialarıyla İngiliz Yüksek Komiserliğine şikayetlerde bulunarak onu etkisiz hale getirmeye çalışmışlardır. En sonunda hakkında tutuklama kararının çıkmasıyla bir gece kaçmış ve saklanmaya başlamıştır. Saklandığı zamanlarda da boş durmamış, Pontus çeteleriyle çatışmış ve örgütlenmeye devam etmiştir.

Mustafa Kemal’le Tanışması

Pontusçu çeteler üzerinde derin bir korkuya sebep olan Osman Ağanın ünü Mustafa Kemal’e kadar ulaşmıştır. 19 Mayıs 1919 günü Samsun’a çıkan Mustafa Kemal, Havza’ya gitmesinin ardından Topal Osman ile tanışmak ister ve ona haber gönderir. 29 Mayıs 1919 günü Topal Osman, Mustafa Kemal’in istirahat ettiği otele adamlarıyla gelir ve tanışırlar. Pontus hakkında bilgi alışverişinin ardından Mustafa Kemal, Osman Ağa’nın bölge halkı üzerindeki etkisinden ve vatanseverliğinden Pontus mücadelesini Osman Ağa’ya emanet etmiş ve tekrar belediye başkanı olmasını istemiştir.

Giresun’a geri dönen Topal Osman tekrar belediye başkanı olmuş ve Pontusçu Rumlarla mücadelesine devam etmiştir. Rum çetelerin Giresun’a sahilden girme çabaları onun sayesinde engellenmiştir. Akabinde Giresun Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti tarafından alınan bir kararla, kayıkçıların Yunan Bandıralı vapurlara yük ve yolcu götürmemesi kararı alınarak Giresun’daki Pontus çetelerinin güçlenmesinin önü kesilmesi için çaba sarf edilmiştir. Bu önlem yeterli olmayınca Sahil güvenliğinin teşkilatlandırılması gerektiğinde karar birliğine varılmış ve bu görevi de Osman Ağa üstlenmiştir. Çabalar sonuç vermiş, sahil çatışmaya hazır hale getirilmiştir.

Millî mücadele için silahlı mücadele yetmeyeceğinden, halkın mücadeleye katılımını arttırmak ve propaganda yapmak için “Gedikkaya” adında bir gazete çıkarmaya başlar. İlk sayısında, Mustafa Kemal İngiliz Başbakanı George Lloyd’un önerilerine halkın protesto etmesini istemiş, bunun için bir telgraf çekerek gazetede yayınlanmasını emretmiştir. Söz konusu telgraf yayınlanmış ve büyük bir yankı uyandırmıştır.

Millî mücadeleye katılanların padişaha karşı geldiği için asi oldukları, bu nedenle de bu kişilerin katlinin vacip olduğunu, millî mücadelenin İslam’a karşı olduğunu, Müslümanların halife etrafında toplanmaları gerektiğini, halifeye karşı gelen Kuvayı Millîye mensuplarıyla savaşmak gerektiğini belirtilen şeyhülislamın fetvalarına karşı Topal Osman, gazetesinde yazılar yazmış, karşı propaganda görevini yapmak için Heyet-i Nasiha Müfrezesi kurdurmuş, bu sayede millî mücadelenin meşrutiyetinin sağlanabilmesine katkıda bulunmuştur.

Koçgiri İsyanı

Millî mücadele dönemindeki en vahim isyanlarından Koçgiri İsyanı, Koçgiri aşiretinden ortaya çıkmıştır. Bağımsız Kürdistan kurmak için Dersim ve Koçgiri bölgelerini Kürdistan’ın içine çekmeyi hedefleyen İngilizler, Kürt Teali Cemiyeti aracılığıyla Kürtçülük fikrini Dersim’e ve Koçgiri’ye sokar. Kürdistan vaat ettiği aşiret reisleriyle anlaşmışlardır. İsyan Ekim 1920 de başlar. 2. İnönü Savaşı’nın başlamasıyla saldırılar da artmıştır. Koçgiri aşiretlerinden 6.185, Dersim’den 2.150 kişi, batıda savaşan ordunun adeta doğuda bir başka cephede savaşmasına neden olmuştur. Giresun bölgesinin isyan bölgesine yakın olmasından ve çete savaşlarını iyi bilen Koçgiri isyancılarıyla, çete savaşlarını çok iyi bilen bir başka grubun daha efektif savaşabileceği düşüncesinden hareketle, isyanın bastırılma görevi Topal Osman’a verilir. Giresun Alayı bu görevi layıkıyla yerine getirerek Ankara’yı bir nebze rahatlatmıştır.

Mustafa Kemal’in Güvenliği

1920 yılı Ekim ayına gelindiğinde, millî mücadele başlayalı 1 yıl olmasına rağmen hala Mustafa Kemal’in muhafız takımı yoktur. Aslında Mustafa Kemal, Topal Osman’ın muhafızlık görevini üstlenmesini istemişse de Kazım Karabekir Topal Osman’ın Pontus çeteleriyle mücadeleye devam etmesi için Giresun’da kalmasını istemiş, akabinde Mustafa Kemal’in muhafızlığı görevi İsmail Hakkı Bey’in olmuştur. Sonradan Mustafa Kemal özellikle Çerkez Ethem tehdidine karşı koyabilmek için İsmail Hakkı Bey’in emrindeki birlikleri yeterli görmemiş ve Topal Osman’ı Ankara’ya davet etmiştir. Topal Osman en güvendiği 10 kişiyi Mustafa Kemal’i muhafaza etmek için Ankara’da bırakır. Mustafa Kemal canını Topal Osman’a emanet etmiştir.

Büyük Taarruz

Topal Osman’ın komuta ettiği 47. Giresun Gönüllü Alayı Sakarya Savaşı’ndan sonra Bolvadin yolu üzerinden Hamidiye köyüne nakledilir. Burada emniyet hizmetini ifa ederken, bir yandan da taarruzu beklemişlerdir.

Düşmanın en çok güvendiği, hakkında “Türkler bu cepheyi 7 yılda alırlarsa 7 günde aldık desinler.” dedikleri cephe 7 kat tel örgüyle çevrilmiş ve her tarafına çıngıraklar asılmıştır. Topal Osman askerlerini bu telleri kesmek için gönderir. Askerler bir gecede bu telleri keser ancak çıngırakların sesinden fark edilmişlerdir ve 14 asker hayatını kaybetmiştir.

26 Ağustos 1922 günü Topal Osman komutasındaki 47. Alay 7.30’da taarruza başlar. Cephenin 8 metre kadar yakınına yaklaşmışlar fakat yoğun ateşten cepheyi alamamışlarsa da 27 Ağustos 1922 sabahı mevziiyi ele geçirmişler ve tepenin en yüksek noktasına Türk bayrağını dikmişlerdir. 28 Ağustos 1922 günü düşmanı imha etmek için takibe başlanmış, sırasıyla Manisa, Turgutlu, Akhisar, Kırkağaç, Soma, Ayvalık ve Edremit ele geçirilmiştir. Düşmanın “Türkler bu cepheyi 7 yılda alırlarsa 7 günde aldık desinler.” dediği cephe 2 günde ele geçirilmiş, tarih yazılmıştır.

Ali Şükrü Bey Cinayeti

Ali Şükrü Bey, mecliste Atatürk’e muhalif kanadın mensubu olan, saltanat ve hilafete bağlı bir mebustur. Lozan görüşmeleri kesintiye uğrayınca, Lozan’a İsmet İnönü’nün gönderilmesinin yanlış olduğunu, hükümetin Lozan’da gizli işler çevirdiğini, konferans tutanaklarının ve protokollerin meclisten gizlendiğini, Türk heyetinin beceriksiz olduğunu iddia etmiştir. “Tan” adında bir gazete aracılığıyla düşüncelerini yayan Ali Şükrü Bey’in Mustafa Kemal’le araları zamanla açılmıştır.

27 Mart 1923 günü evine geri dönmeyen Ali Şükrü Bey kayıplara karışmıştır. Yapılan arama çalışmalarının sonucunda toprağa yarım metre gömülü olarak cansız bedenine ulaşılmıştır. Avucunun içinde hasır parçaları, üstünde kahve lekesi bulunmuştur. Sonradan, bu hasır parçalarının Topal Osman’ın evindeki sandalyeye ait olduğu, Ali Şükrü Bey’in kaybolduğu gün Topal Osman’ı ziyaret ettiği ortaya çıkar. Bu hasır parçaları, cinayetin Topal Osman tarafından yapıldığının delili olarak sayılır. Ali Şükrü Bey sandalyeye oturup kahvesini içerken üstüne kement atılmış, kahvesi de panikle üstüne dökülmüştür. Topal Osman’ı tutuklamaya giden İsmail Hakkı Bey’le aralarında çıkan çatışmada Topal Osman ve 12 adamı hayatlarını kaybetmiştir.

Bu cinayetin failinin Topal Osman olup olmadığı çok tartışılmıştır. Ali Şükrü Bey ile Topal Osman’ın aralarının iyi olduğu bilinmektedir. Ali Şükrü Bey’in 27 Mart gecesi Topal Osman’ın sağ kolu Mustafa Kaptan ile beraber Topal Osman’ın evine gittiği herkesçe bilinmektedir. Topal Osman gibi adam öldürmede tecrübeli birinin, öldüreceği kişiyi bir kahvehaneden sağ koluna aldırtması, öldürdükten sonra cesedin bulunabileceği bir bölgeye ancak yarım metre gömerek bırakmak gibi acemilikler yapması şaşırtıcıdır.

23 Ekim 1959 günü Ali Şükrü Bey’in oğlu Nuha Toker ile Topal Osman’ın oğlu İsmail Bey bir araya gelmiştir. Nuha Toker gazetecilere “Babamı Osman Ağa öldürmedi, babama ait not defterlerinden ve şifreli mektuplardan biz işin aslına vakıfız.” demiş, Topal Osman’ın mezarında Fatiha okumuştur.

Zaman zaman sert mizacından ve taşkınlıklarından, Türkler tarafından da şikâyet edilmiş Topal Osman, tartışmaya açık bir hayat yaşamıştır. Fakat hayatını ülkesinin bağımsızlığına adamış olmasından, millî mücadelenin savaş, örgütlenme, propaganda ve Mustafa Kemal’i koruma görevlerini üstlenip layıkıyla yerine getirmesinden dolayı “Millî Kahraman” olmuştur.

Bunları da sevebilirsiniz