Tercih zamanı! Kim İçin ve Ne İçin?

Önce saçmalıklar!

Üniversite sınavlarına hazırlanmak yeterince zor değilmiş gibi bu sene bir de pandemi süreciyle sınandı öğrencilerimiz.

Ardından yine bir klasik yaşanmaya başlandı. Acaba hangi bölümü tercih etmeliyiz sorusuyla bunalan canım ailelerimiz, kumar oynar gibi puanlara bakmaya başladılar.

Tercih kılavuzlarını, internet sayfalarını taradılar. Yüksek puanlı ve meşhur bölümlere bakmaya başladılar.

Öyle her bölüme de bakmıyorlar. Ne de olsa hayatta hiçbir şey başaramamış rehber öğretmenler ailemizi uyarmıştır çoktan. Çocuğumuzun puanına yazık olmamalı. Puanının çok altındaki bölüme gidilmeli. Değil mi ya! Puanı yüksek diye illa puanına en yakın yere gitmeli öğrenci. Bölüm önemli mi? Hangi hocalar var? Hangi çalışmalar yapılıyor? Olanaklar neler? Bunlar önemli değil. Öğrenci puanına yakın bir yere girsin yeter.

Sonra bir de o malum “tanıdıklar” var. Onların o bölümlere girmelerinin ardından, renkli televizyon ve renkli kanallar gelmiş, internet bulunmuş, Doğu bloku çökmüş, dünya küresel bir köy olmuş, Çin uçmuş, Mark gitmiş, kripto paralar gelmiş. Ama bizim Dr. Osman için gelecek doktorluktaymış.

Tanıdıklar” hiç bitmez. Falancanın oğlu, kızı, yeğeni ve bilimum akrabası… öyleymiş de böyleymiş. Bunlarla ömür geçmez.

İster “tanıdık” olsun ister “rehberlikçi” isterse de “kaygılı anne-baba” tüm dertler iki boş inanca indirgenebilir:
1) Garanti bir bölüm/meslek/konum olsun.

2) Puana yazık olmasın.

Diyelim ki öğrencimizin puanı Eskişehir Osmangazi Tıp Fakültesi’nin taban puanı olan 499,567’nin biraz üzerinde, mesela 501 puan. “Puana yazık olmasın” düşüncesiyle pek çok bilgisayar mühendisliği elenmelidir. Dahası, gelecek vaat eden pek çok bölüm böyle bir düşünceye saplanmış kişilerce elenmek durumundadır. Sırf “garanti” olsun ve “puana yazık olmasın” diye saçma sapan tercihler yapan ne çok insan var!

Reçete değil, ölçüt ve rehberlik lazım!

Oysa puan meselesine daha yakından bakıldığında, “puana yazık olmasın” düşüncesi tipik bir kumarbaz saplantısından başka bir şey değil. Öncelikle şunu sormak lazım: Üniversitelerin taban puanları nasıl belirleniyor?

Taban puanlarını belirleyen şey, o sene ilgili bölümün kontenjanını dolduran son öğrencinin puanıdır. Dolayısıyla, taban puanlarını belirleyen şey çoğunluğun tercihleridir. Peki, gerçek hayatta “çoğunluğun tercihleri”ne ne kadar güveniyoruz? Sırf çoğunluk destekliyor diye bir fikrin, bir politikanın, bir tercihin doğru olduğuna nasıl güvenebilir, nasıl inanabiliriz?

İşin ilginci, konu araba veya ev almak olunca çok daha ince eleyip sık dokuyoruz. Araba almaya karar verirken şu ölçütlere bakanlarımız çoğunlukta:

  1. Arabanın motor özellikleri

  2. Yakıt performansı

  3. Konforu ve güvenliği

  4. İkinci el piyasasının durumu

  5. Muadillerine kıyasla fiyatı

Ev alırken de pek ölçüte baktığımız muhakkak. Ama konu bölüm seçmeye gelince nedense, konu komşunun, akrabanın veya konu hakkında hiçbir şey bilmeyen bir rehberlikçinin görüşleri yahut geçen seneki öğrencilerin çoğunluğunun tercihleriyle belirlenmiş taban puanı ve sıralama bilgisi oluyor.


Hazır tercih dönemindeyiz ve doğrudan “şu bölümü” seçin demenin yanlış olduğunu düşünüyoruz, o halde doğru tercihte bulunmaya yardımcı birtakım ölçütler ve bir bakış açısı sunmaya çalışayım. Önce kısa bir uyarı: Elbette üniversite ve bölüm tercihi, esasında, iş bulma amacıyla yapılmamalıdır. Zira üniversite öğretiminin amacı insana bulmak değildir. Ama ülkemiz ve ülkemizin emekçileri esasen yoksul insanlardan oluşmaktadır. Ülkemizde geçim derdi başka pek çok ülkenin aksine çok ağır bir derttir. Bu nedenle iş bulma kaygısını da dikkate almamız gerekiyor. Ne var ki, iş bulma hedefini daha genel bir hedef olan gelecek kurma hedefi bünyesinde ele almak sanırım hem daha evrensel bir bakış açısı sunacaktır hem de ülkemiz koşullarında tercih yapacaklara yardımcı olacaktır.

Önce ölçütler (üniversiteye ilişkin):

  1. Üniversite mezunlarının finansal durumları, akademik başarıları, elde ettikleri mevkiler

  2. Üniversitenin güvenilir kurumlarca konumlandırıldığı akademik sıralama

  3. Üniversitenin bulunduğu şehrin ve çevrenin öğrencinin gelişimi için vaat ettikleri

  4. Üniversitenin bulunduğu şehrin ve çevrenin öğrenci yaşamına finansal ve sosyal etkileri

Üniversitenin ilgili bölümüne (örneğin, ODTÜ Endüstri Mühendisliği yahut Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi) ilişkin ölçütler:

  1. Bölümdeki hocaların akademik geçmişleri, yayınları

  2. Bölümde açılan dersler, ders açıklamaları

  3. Bölümün uluslararası bağlantıları

  4. Bölümün teknik imkanları

  5. Bölümün açtığı programın zorlukları

  6. Bölümün müfredat dışı etkinliklere, derslere yaklaşımı

İlgili bölümlerde açılan programlara (örneğin, bilgisayar mühendisliği yahut çevre mühendisliği yahut felsefe lisans programı) ilişkin ölçütler:

  1. İlgili programın insana kazandırabilecekleri (Örneğin, iktisat programından başarıyla mezun olan bir öğrenci finansal okur-yazar olabileceği gibi iktisadi değişimlerin ve analizlerin gerekli olduğu pek çok alanda çalışabilir ve başarılı olduğu takdirde danışmanlık hizmetleri verebilir. Bir başka örnek vermek gerekirse, günümüzde nitelikli diyebileceğimiz bir üniversitemizde matematik eğitimi almış bir öğrenci, matematik bilgisine ek olarak programlama dillerinde ve genel olarak bilgisayar bilimlerinde bir kariyer inşa edebilir.)

  2. İlgili programın öğrenciye kazandırabileceği yasal unvanlar ve imkanlar (Örneğin, sosyoloji mezunu sosyolog unvanı alır ve bu unvan kimi işe alımlarında işe yarayabilir. Başka bir örnek vermek gerekirse, hukuk fakültesi mezunu bir öğrenci, avukatlık, hakimlik, savcılık, vergi müfettişliği vb. kadrolara sırf bu mezuniyeti sayesinde başvurabilir.)

  3. İlgili programın mezunlarına bugün ihtiyaç duyulup duyulmadığı

  4. İlgili programın mezunlarına gelecekte ihtiyaç duyulup duyulmayacağı

Tüm bu ölçütleri birlikte düşünmek gerekiyor. Diğer bir deyişle, üniversiteye, bölüme ve ilgili programa dair düşüncelerimizi tek bir matriste bir araya getirmek gerekiyor. Bu amaçla şöyle bir tablo oluşturulabilir:

Program adı

 

 

 

Hoca sayısı/öğrenci sayısı

 

 

 

Hoca başına düşen uluslararası makale sayısı

 

 

 

Hoca başına düşen ders saati sayısı

 

 

 

Kontenjan

 

 

 

Fiziki imkanlar

(1-10 arası bir puan verin)

 

 

İlgili şehirdeki sosyal etkinliklerin maliyeti

(1-10 arası bir puan verin)

 

 

İlgili şehirde barınma ve geçim maliyeti

(1-10 arası bir puan verin)

 

 

İlgili programa duyulan ihtiyaç

(1-10 arası bir puan verin)

 

 

İlgili programa duyulacak ihtiyaç

(1-10 arası bir puan verin)

 

 

Değerlendirme

Puanları toplayın

Puanları toplayın

Puanları toplayın

Bu amaçla, elbette ki, başka tablolar da oluşturulabilir. Bunu yalnızca bir fikir vermesi için paylaşıyorum.

Şimdi daha da radikal meselelere gelelim. Pandemi süreci özellikle gösterdi ki uzaktan eğitim bal gibi oluyor. Dahası, yaşanacak başka krizlerle (sağlık, ekonomik veya başka türden krizlerle) uzaktan eğitimin önemi artabilir. Bu bakımdan, bilgi almak için doğrudan başka bir şehirdeki üniversiteye gitme ihtiyacı her geçen gün azalabilir. Dolayısıyla, şehir tercihini belirli bir bölümden bilgi almak amacıyla değil de doğrudan doğruya o şehre gitmenin kişinin geleceği üzerindeki etkisi bakımından göz önünde bulundurmak daha doğru olacaktır.

İnternetten açılan çeşitli sertifika programlarıyla, dil öğrenmek, bilgisayar eğitimi almak vb. artık çok kolaylaştı. Dahası, kültürel etkinlikler bile artık internette. Bu hem bir kolaylık hem de bir zorluk. Kolaylık, çünkü artık herkesin elinin altında. Zorluk çünkü artık kişinin bunları takip etmesinde sosyal baskının rolü azalıyor. Kişi kendiliğinden bu etkinliklere zaman ayırma sebatını göstermek durumunda.

Ayrıca, eskiden üniversite kütüphanesinin önemi daha fazlaydı. Oysa şimdi açılan online veritabanları sayesinde fiziki kütüphanelerin önemi de azalıyor.

Dolayısıyla, tercih yaparken kütüphanenin nitelikleri eski önemini korumuyor. Ne var ki, kütüphaneye harcanmış emeğin üniversitenin dünyaya bakış açısına dair bir şeyler söylemesinden ötürü yine de iyi kütüphanesi olan üniversiteleri tercih etmek kanımca daha doğru olacaktır.

Şimdi geldik belki de en öznel ama esasında en önemli konuya… Geleceğin mesleklerine ve geleceğin insanlardan beklediği kişisel donanımlara. Evet, yalnızca bölüme bakmamak lazım. Gelecekte hangi beceriler gerekiyor:

Geleceğin insan malzememizden beklentileri:

  1. Dil bilen (bu illa yabancı dil diye anlaşılmamalı. Belki de bu çeviri programları sayesinde bu sorun ortadan kalkacak. Fakat yine de düşüncesini, derdini doğru düzgün ifade edebilmek gerekecek. Bunu anadilinde doğru düzgün yapabilen kişi sayısını düşününce bunun ne kadar önemli bir meziyet olduğu daha iyi anlaşılacaktır.)

  2. Veri okuma, işleme ve yorumlama becerisi (bunu salt bir bölüm olarak görmemek gerekir. Data Science, pek çok alanda önemli bir bilgidir. Ne var ki, bazı alanlar bu konuda daha birikimli ve daha öncelikli)

  3. Stratejik ve doğru karar alma becerisi

  4. Eleştirel düşünme becerisi (okunan metni doğru yorumlama, tabloları ve grafikleri okuma ve yorumlama becerisi de dahil)

  5. Grupla çalışma becerisi (Dolayısıyla, sosyal becerilerin önemi artıyor)

  6. Yaratıcı düşünme

  7. Özdisiplin (Esnek çalışma saatleri ve evden çalışma uygulamaları insanı özdisiplinli olmaya itecek)

Geleceğin ihtiyaç duyduğu öncelikli alanlar:

  1. Malzeme Bilimleri (yeni teknoloiler, doğada hazır bulunan malzemelerdense belirli bir amaç için üretilmiş malzemelere ihtiyaç duyuyor.)

  2. Gıda Mühendisliği ve Biyomühendislik (sentetik ama sağlıklı gıdaların üretiminin önemi artıyor.)

  3. İlaç araştırmaları (dolayısıyla, moleküler biyoloji ve genetik, biyomühendislik gibi alanların önemi artıyor)

  4. Enerji araştırmaları (dolayısıyla, enerji sistemleri mühendisliği, çevre mühendisliği, fizik gibi bölümlerin önemi artıyor)

  5. Savunma sektörü (dolayısıyla, elektrik-elektronik, bilgisayar, havacılık ve uzay ile makine mühendislikleri önemini koruyor)

  6. Kişiye özel tıp (dolayısıyla, moleküler biyoloji ve genetik’in önemi artıyor)

  7. Hukuk (yeni teknolojiler, bireyselleşme, sözleşmelerin kapsamının genişlemesi sonucu hukuki ilişkiler çeşitleniyor, karmaşıklaşıyor. Dolayısıyla, hukuk önemini koruyor)

  8. Endüstri 4.0 ve devamı (Bilişim, özel olarak yapay zeka, kontrol, otomasyon vb. alanların önemi artıyor)

  9. Uzay araştırmaları (dolayısıyla, malzeme bilimleri, uzay madenciliği ve jeoloji, havacılık , uçak ve uzay mühendislikleri ve bilişim alanlarının önemi artıyor)

  10. Yeni ve akıllı şehirler (dolayısıyla, şehir planlamacılığının, ama özellikle çevre mühendisliğinin önemi artıyor)

  11. Tüm değerler değişiyor, sarsılıyor (dolayısıyla, felsefe, psikoloji ve ekonominin önemi artıyor)

Geleceğin beraberinde getirdiği ihtiyaçlar elbette ki bunlarla sınırlı değil. Ne var ki, yukarıda saydıklarım belki de en başta gelen değişimler ve ihtiyaçlar. Böyle bakıldığında, yukarıda saydığım bölümler, Türkiye’de en akıllı, en başarılı öğrencilerimize tercih etmeleri öğütlenen bölümleri geride bırakıyor.


Umarım bu yazı tercihlerinize yardımcı olur.

Başarılar

Bunları da sevebilirsiniz