Türk siyasi tarihinin en deneyimli simalarından Celal Bayar, Türkiye ekonomisinin temellerinin en önemli sorumlularındandır. Özellikle Demokrat Parti dönemindeki bazı seçimlerinin haklı olarak çok tepki toplamış olması, “Milli Kahraman” olduğunu değiştirmez. Bu yazıda da onu kahraman yapan iktisadi çalışmalarını inceleyeceğim.
1883 yılında Bursa’da doğdu. İlk ve ortaöğrenimini babasının öğretmenlik yaptığı okulda gördü. Ardından Ziraat Bankasında veznedar olarak iş hayatına başladı. Bir süre sonra Deutsche Orientbank’da işe başladı ve imza yetkisine sahip oldu. İttihat ve Terakki mensubu Celal Bayar’ın siyasi ve ekonomik fikirlerini anlamak için, dönemin durumunu da incelemek gerekir. (Kutay, 1982)
Osmanlı’nın son yıllarında kapitülasyonların da etkisiyle ekonomik güç gayrimüslimlerin elindeydi. Sanayi devrimini kaçıran Osmanlı, üretimde Batı Ülkelerinin gerisinde kalmasının yanında, kendi üretimini de gayrimüslim kesimin ellerine bırakmak zorunda kalmıştı.
Kapitülasyonlar ve sanayileşmiş Avrupa’nın pazarı haline gelen Osmanlı’da Türk küçük esnaflar mücadele gücünü kaybetmiş, vergilerden beli bükülmüştü. Milliyetçiliğin yeşermekte olduğu Osmanlı Devleti’nde de İttihatçıların bu durumdan hoşnut olmadıklarını söylemek yanlış olmaz.
Milli İktisat
Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, Tekin Alp, Yusuf Kemal Tengirşenk gibi isimler milli iktisat fikrinin öncüleri olmuşlardı. Yeni Mecmua, Türk Yurdu, İslam Mecmuası, İktisadiyat Mecmuası dergileri milli iktisat öğretilerini savundukları dergilerdi (Karakoyunlu, 1997). Milli iktisat öğretisi özünde, devleti içinde bulunduğu zorlu iktisadi koşullardan kurtarmak, güçlü bir iktisadi yapıya ulaşmak, gayrimüslim etkisini azaltıp Türk burjuvazisi etkisini arttırmayı amaçlıyordu. İttihat ve Terakki, iktidar oldukları dönemde bu politikaları uygulama girişiminde bulunmuş, 1. Dünya Savaşı esnasında tek taraflı olarak kapitülasyonları kaldırmıştı fakat asıl amaca ulaşılamamıştı. Fakat milli iktisat tesirini Cumhuriyetten sonra da hissettirecekti. (Ergin, 2017)
İktisat Vekaleti Vekilliği
İttihat ve Terakki iktidardayken, parti yönetiminden gelen emirleri yerine getiren Celal Bayar, İttihat ve Terakki’nin kapanmasının ardından Kuvay-ı Milliye’ye katıldı. Meclisin açılmasının ardından 10 Ağustos 1920’de mecliste yapılan oylamayla İktisat Vekaleti Vekilliğine seçildi. İktisadi olarak geri kalmışlığın nedenini, kapitülasyonlar ile Müslüman ve Türk tüccarın engellenerek memleketin her kaynağına el atılması olarak göstermiş, Tanzimat’tan beri eşit olmayan şartlar altında Avrupa sermayesinin memlekete ayrıcalıklı olarak girmesiyle, iktisadi kaynaklarımıza hâkim olmalarının üzücü sonuçlarının görülmekte olduğunu söylemişti. Milli iktisat politikasını benimsediğini net olarak görebiliriz. (Hakimiyet-i Milliye Gazetesi, 1921)
Zonguldak’taki kömür madenlerindeki işçilerin çalışma şartlarını düzeltmek için müfettiş tayin etmiş, yardımlaşma teşkilatı kurdurmuş, sağlık koşullarını düzenletmiş ve kooperatif sandıkları oluşturmuş, madenden kazanılan geliri de arttırmıştır. Ormanlarla ilgilenecek memurlar yetiştirilmesi için Kastamonu’da orman okulu kurdu, böylece ormanların köylülerce daha verimli değerlendirilmesi sağlandı. Sahile yakın olanlara da tesisler kurdu.
Bu çalışmalarıyla iyi bir iktisatçı olduğunu herkese kanıtladı ve meclisin güvenini kazandı. 27 Şubat 1921 yılında yapılan iktisat vekili seçiminde 136 mebustan 88’inin oyunu almış, İsmet Bey 42, Ferid Bey 1 oy almıştır (T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, 1945).
İktisat vekilliği görevinin bitmesinin ardından hariciye vekaleti vekili oldu, Lozan’a giden heyete dâhil oldu. Cumhuriyetin ilanından sonra da ekonominin kalkındırılması için göreve başlayacaktı.
İzmir İktisat Kongresi
Atatürk;” Efendiler, görülüyor ki, bu kadar kesin, yüksek ve başarılı bir askeri zaferden sonra dahi, bizi sulha kavuşmaktan alıkoyan neden, doğrudan iktisadi sebeplerdir, iktisadi anlayıştır. Çünkü bu devlet, ekonomik egemenliğini sağlayacak olursa; o kadar kuvvetli bir temel üzerine yerleşmiş ve yükselmeye başlamış olacaktır ki, artık bunu yerinden kımıldatmak mümkün olmayacaktır. İşte düşmanlarımızın, hakiki düşmanlarımızın olur diyemedikleri, bir türlü kabul edemedikleri budur.” (Tezel, 2001) Demiştir. Atatürk’ün bu sözlerinden de anlaşılabileceği üzere, tam bağımsızlığın sadece ülkeden düşmanı kovmakla sağlanamayacağı, Avrupa Ülkelerinin Türk ekonomisi üzerindeki etkisinin kalkması gerektiği, milli ve güçlü bir ekonominin şart olduğu kurucu önderler tarafından elbette biliniyordu. Batılılaşmak perspektifiyle sanayileşmiş Batı’yı yakalamak nihai amaçtı. Bu nedenle de ortaya konacak iktisat politikalarında hükümet ile tacirlerin, sanayicilerin ve toprak sahiplerinin arasında uzlaşma sağlamak gerekiyordu. 17 Şubat 1923 tarihinde İzmir İktisat Kongresi’nde bu amaçla toplanıldı. İktisadi kalkınmanın esas olarak piyasa ekonomisi içinde ve Türk tüccarlar eliyle sağlanması kararı alınmıştı. (Tezel, Cumhuriyet Döneminin İktisadi Tarihi(1923-1950), 2001)
Türk bankacılığındaki gelişmelere yön veren görüş ve öneriler şu şekilde özetlenebilir.
– Türkiye’de ekonomik kuruluşların Batı’daki gözlendiği şekilde gelişememesinin, çoğalamamasının başlıca nedeni, Türkiye’de kredi kurumlarının ve kredi piyasasının gelişmemiş olmasıdır.
– Türkiye’de ekonomik hayatın canlanabilmesi için kredi kurumlarının gelişmesi zorunludur. Kredi kurumlarının oluşturulması, kredi piyasasının geliştirilmesi, en yaşamsal ekonomik sorunlardan biridir. Bir ülkenin ekonomik sosyal kurumları gelişmemişse, o ülke bağımsız varlığını sürekli olarak koruyamaz.
– Türkiye’nin ekonomik kalkınması, ancak bankacılığın gelişmesi ile hızlanabilir, hatta başlayabilir.
– Ulusal bankacılık sisteminin kurulamaması halinde Türk ekonomisi yabancı sermayesi baskısı altında ezilir.
– Bankaların kurulmasında devletin katkısı olmalıdır. Özel kesimin olanakları henüz güçlü bankalar kurulması için yeterli değildir (Tezel, 2001).
Cumhuriyetin Kuruluşunda Ekonomi Durumu
Kurucu önderlerin giriştikleri kalkınma amacının önündeki engeller gerçekten büyüktü. Çalışan nüfusun %82,6’sı tarım, %5,6’sı sanayi, %4,8’i ticaret ve %7’si hizmetle sektöründe istihdam edildiği, toplam 13 milyon nüfusun %77’sinin köylerde yaşadığı bir ülke olan dönemin Türkiye’sinde milli gelirin %67’sini tarım, %10’nun da sanayi sektörü oluşturmaktaydı. (Şahinkaya) Nitelikli eleman sıkıntısı üst düzeydeydi çünkü nitelikli kesim olan gayrimüslimler ülkeden gitmişti. Çalışan nüfus erimişti. Finans ve sigorta sektörü güçlü değildi. Ulaştırma ve iletişim olanakları yetersizdi. Ağır sanayi hemen hemen yoktu. Bankacılık sektörü genel olarak yabancıların elindeydi (Karakoyunlu, 1997).
Kurucu önderler, bu sorunların üstesinden gelebilmek için ilk olarak milli bir bankaya ihtiyaç duyulduğunda karar kıldılar. Türk sermayesi kârlı bir alana sokulmuş, İzmir İktisat Kongresi’nde tüccar ve sanayicilerin kendilerini kayıran bir banka talebi bu şekilde karşılanmış oluyordu. (Keyder, 1982)
İş Bankası’nın Kuruluşu ve Türk Ekonomisine Katkıları
Hint Müslümanlarından (Pakistanlılar) milli mücadeleye destek için toplanan paradan artan 250.000 liranın nasıl değerlendirileceğine dair düşüncelerden Atatürk’ün en beğendiği, Celal Bayar tarafından milli bir banka kurulması teklifidir. Bu bankanın kurulma görevi de asıl mesleği bankacılık olan Celal Bayar’a Atatürk tarafından verilir. Celal Bayar’ın önemi, bu denli önemli görevleri üstlenip, üstesinden gelebilmesinden de anlaşılabilir (Özbek, 2011).
26 Ağustos 1924 yılında kurulan İş Bankasının amaçları;
– Bütün banka işlemlerini yapmak,
– Ziraata, sanayiye, madenlere, bayındırlık işlerine katkıda bulunmak,
– Çeşitli eşyanın araç ve gereçlerin üretimi ya da bunun sağlanması için şirketler kurmak, bu işlerle uğraşan şirketlere katılmak,
– Çeşitli sınai ve ticari işlemleri gerek kendi ad ve hesabına gerekse yerli ve yabancı kuruluşlarla ortaklaşa ya da kuruluşlar ad ve hesabına yapmak, yürütmek (Cumhuriyet Ansiklopedisi 1923-2000, 2002)
Celal Bayar’ın genel müdürlüğünü yaptığı İş Bankasının temel amacı yerli tüccarın finanse edilmesi ve iştirakçilik faaliyetlerinde bulunmasıydı. Sadece ihtiyaçlara yetecek kadarını üretmektense piyasa için üretim tarzına geçmenin gerekmesi, modern girişimlerin gerektirdiği sermayenin tedariki, özel sermaye sahiplerinin girişimlere teşvik edilmesi gibi zorunluluklardan ötürü bankalar iştiraklere zorunluydu. Cumhuriyetin nihai amacına ulaşması için kurulan İş Bankası da bunları gerçekleştirmekle yükümlüydü.
(Özbek,2011)
Tabloda iştiraklerin 1926 yılı hariç sürekli arttığı görülmektedir. Bu iştiraklerin edilmesindeki temel amaçları; şeker sanayinin kurulması, dokuma sanayinin kurulması, cam sanayinin kurulması, maden kömürü çıkarılması ve maden işletmeciliğinin kurulması, milli sigortacılığın kurulması ve geliştirilmesi ve ihracat mallarının pazarlanması ile ilgili şirketlerin kurulmasıydı. İştiraklerde bulunulan firmaların listesi de budur.
(Özbek,2011)
Celal Bayar’ın kendine verilen görevleri layıkıyla yerine getirdiği rahatlıkla görülebilir. Yönetimindeki İş Bankası sayesinde pek çok alanda girişimler gerçekleşmiş, kalkınmanın temelleri atılmıştır. Buraya kadar her şey çok güzel gözüküyor olsa da İş Bankasının bazı politikaları tepkilerin hedefi olmuştur. İş Bankasının yönetim kadrosu, bir nevi politikacılardan oluşmuş olup bu kesim, Türkiye’nin nüfuzlu kesimidir. Bu kesimin hemen hemen hiç para ödemeden bankaya ortak olup hızlı kazanç elde etmeleri, birtakım bürokrat ve politikacıların sözde devlet lehine işletmeler kurmaları fakat ayrıcalıklardan kamu çıkarındansa özel çıkar lehine faydalanmaları, yerli ve yabancı yatırımcıların ayrıcalıklardan yararlanmak için birtakım bürokratlarla ve politikacılarla ortak olmaları, “aferizm” adıyla anılan tartışmalar çıkardı. Falih Rıfkı Atay, Çankaya eserinde İsmet İnönü’nün konuya ilişkin şu sözlerini belirtti: “Bir iş ki kimse yapamaz, devlet yapar, bunu anlıyorum. Bir iş ki, Hususi bir teşebbüs yapar, bunu da anlıyorum. Fakat devletin nüfuzunu kullanarak şahıslar veya bankalar yapar, bunu anlamıyorum. Ben devletçilik denen şeyi anlarım, fakat dolapçılığı anlamam.” (Atay, 2004).
Celal Bayar’ın Ekonomik Görüşleri, İktisat Vekilliği ve Başbakanlık Dönemi
Celal Bayar liberaldi. Devletçilik ilkesini geçici olarak savunuyordu. Özel sermayenin gücünün yetmediği yerde devlet müdahale etmeli, özel sermayeyle yarışmamalıydı (Nergiz, 2017). “Devletçilik ile iktisadi teşebbüsler daima muvazi gitmeli, birbirlerini desteklemeli, baltalamamalıdırlar. Devlet kapitalizmi yapılmamalı ve bu, fert kazancına mâni olmamalıdır. Bizce esas fert kazancıdır. Devletçilik memleketteki boşlukları bir an evvel doldurmak için on beş sene evvel elzemdi.” sözleriyle bu görüşünü açıklamıştı (Şahingiray, 1999).
1932’de dönemin iktisat vekili Atatürk tarafından tepkiye uğrayınca, yerine Celal Bayar seçildi. İktisat vekilliği sürecinde Sümerbank Kanunu kabul edilmiş ve bankacılık ile sanayi faaliyetleri tekrar birleştirilmişti. Özel sektörle uzlaşan bir devletçilik modeli benimsendi (Kocabaşoğlu, 2001).
Bu göreve gelmesiyle Sümerbank, Etibank, Denizbank gibi karma ekonomiyi uygulayacak müesseseleri oluşturdu. Maden Tetkik Arama Enstitüsü, Türk Ofis, Elektrik İşleri Etüt İdaresi gibi müesseseleri teşkilatlandırdı. Ziraat Bankasını güçlendirdi. Halk ve Emlak Bankasını kurduğunu, dış kredi sağladığını ifade etti (Kutay, Celal Bayar’ın Yazmadığı ve Yazamayacağı Üç Devirden Hakikatler, 1982).
Türkiye sahillerinde düzenli posta seferi yapma tekeli devlet elinde olmakla birlikte, bu tekelin Denizyolları İşletme Müdürlüğü tarafından yürütülmesi kararlaştırılmıştır. Bu kanunla, kanunun kabulünden en geç altı ay sonra kurulacak bir anonim şirketin de Denizyolları İşletme Müdürlüğü ile çalışmasına yetki verilmiştir. (Boratav, 2006)
Mayıs 1934 yılında Birinci Beş Yıllık Sanayi Programı uygulamaya konuldu. Ülkede hammaddeleri ülkede bulunan sanayilerin kurulması ve ülke ihtiyaçlarının giderilmesi temel amaçlardı (Ülken, 1981). Celal Bayar bu konu hakkında şunları söylemiştir: “Memleketimizin, sadece ham maddeler yetiştiren bir memleket halinden çıkarak sanayileşmesindeki lüzum ve zaruretin hazer (barış) ve seferde muhtaç olacağımız maddeleri ihtiyacımızla mütenasip olarak yapabilme imkânını elde edebilmek gibi bir maksadı olduğu kadar hariçte müşteri bulmayan bazı ham maddelerimizi dâhilde mamul hale getirerek kıymetlendirmek gibi bir gayeyi de gözetliyoruz. Bu milli bir ihtiyaç olduğu kadar iktisadi bir zarurettir. Bu sanayileşme programında memleketimizin ihtiyaçları esas tutulmuştur.” (Kocabaşoğlu, 2001)
Birinci Beş Yıllık Sanayi Programında yapılacaklar dokuma sanayi, maden sanayi, selüloz sanayi, seramik sanayi ve kimya sanayi olmak üzere 5 ana grup belirlendi. Sümer Bank ve İş bankası bu alanlarda yatırımlarda bulunmuşlardır. Kayseri’deki dokuma fabrikası, Eskişehir Şeker Fabrikası, Karabük Demir Çelik Fabrikası, Turhal Şeker Fabrikası gibi öneli fabrikalar kuruldu. Maden işletmelerine el atıldı, Fransızlara ait Ereğli şirketi de millileştirilmiştir (Birlik, 2011).
“Malımızı alanın malını almak” düşüncesiyle 1930’lu yıllardaki dış ticaret, önceki ve sonraki zaman aralığında görülmemiş bir şekilde tek bir ülkeye yönelmiştir. Türkiye’nin ihracatında Almanya’nın payı 1932 yılında %15 iken, 1934’te %39’a çıkmış, 1935-1938 yılları ortalaması %44 olmuştur. Türkiye’nin ithalatında Almanya’nın payı, 1932 yılında %25 iken, 1934’te %36’ya yükselmiş, 1935-1938 yılları ortalaması %46 olmuştur. Almanya’nın, Türkiye’nin ihraç mallarını dünya piyasalarından daha yüksek fiyattan satın alması, yapılan anlaşma gereğince Türkiye’nin Almanya’dan daha çok ithalat yapmasını zorunlu kılmıştır (Tezel, 2002).
1937 yılı sonunda Bayar, İnönü’nün yerine başvekil olarak atandı. Bu görevde uzun süre kalmamasından, bu dönem çok önemli değişiklikler olmadı. İlk ele aldığı konu madenciliktir. Yer altı zenginliklerinin incelendiğini, bu inceleme sonucunda ekonomik olduğu değerlendirilen bakır, kurşun, demir, altın ve gümüş madenlerinin işletilmeye açıldığını, ayrıca kömür havzasının da yeni planlar ile işletilmeye açılacağını söylemiştir (1937).
Denizbank kanunu değiştirilip, liman işletmeleri Denizbank’a intikal etti. Bu kararı alma gerekçesi, mevcut örgütlenmenin birlik olamamasıydı. Zirai alanda 24 Haziran 1938 tarihinde kabul edilen kanunla Toprak Mahsulleri Ofisi kuruldu. Başta buğday olmak üzere hububat fiyatlarının düzenlenmesi, alım satımının yapılması, ihracata uygun hale gelmesi, bazı uyuşturucu maddelerin üretilmesinin denetlenmesi amaçlanmıştır (Mazıcı).
Bu emekleri sayesinde Türkiye yerinde saymamış, sanayileriyle büyüyen bir ülke olabilmiştir. Bu yüzden, Celal Bayar iyisiyle kötüsüyle bir “Milli Kahraman”dır.
Kaynakça
Ayın Tarihi. (1937). Basın Genel Direktörlüğü. Sayı:49. Ankara. akt. Gültekin Kamil Birlik,2011
Atay, F. R. (2004). Çankaya. İstanbul: Pozitif Yayınları. akt. Mesut Özbek,2011
Birlik, G. K. (2011). Milli Mücadeleden Cumhurbaşkanlığına Kadar Celal Bayar (1919-1950). Ankara.
Boratav, K. (2006). Türkiye’de Devletçilik. Ankara: İmge Kitapevi Yayınları.
Cumhuriyet Ansiklopedisi 1923-2000. (2002). İstanbul Yapı Kredi Yayınları. akt. Mesut Özbek,2011
T.B.M.M. Zabıt Ceridesi Devre:1, Cilt:8, İçtima:1,,s. 415. (1945). Ankara: T.B.M.M. Matbaası.
Ergin, K. (2017). İttihat ve Terakki Döenminde Milli İktisat Anlayışı (1913-1918). Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 114-127.
Hakimiyet-i Mİlliye Gazetesi. (1921, Şubat 16). akt. Gültekin Kamil Birlik,2011
Karakoyunlu, Y. (1997). Türk Ekonomisinde Çağdaşlaşma Süreci. İstanbul: Diyalog Yay. akt. Mesut Özbek,2011
Keyder, Ç. (1982). Dünya Ekonomisi İçinde Türkiye 1923-1929. Ankara: Yurt Yayınları.
Kocabaşoğlu, U. (2001). Türkiye İş Bankası Tarihi. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. akt Gültekin Kamil Birlik,2011
Kutay, C. (1982). Celal Bayar’ın Yazmadığı ve Yazamayacağı Üç Devirden Hakikatler. İstanbul: Alioğlu Yayınevi. akt Gültekin Kamil Birlik,2011
Kutay, C. (tarih yok). Celal Bayar: Bir Türk’ün Biyografisi. Kemal Onan Basımevi.
Mazıcı, N. (tarih yok). Celal Bayar Başbakanlık Dönemi 1937-1939. İstanbul: Der Yayınları.
Nergiz, A. (2017). Türk Siyasal Hayatında Celal Bayar’ın Söylemsel Açıdan Rolü ve Etkisi 81946-1960). Aydın.
Özbek, M. (2011). Türkiye Cumhuriyeti’nde Milli Ekonomiye Geçiş Çabaları- İş Bankası Örneği. Yüksek Lisans Tezi.
Şahingiray, Ö. (1999). Celal Bayar’ın Seçim Kampanyalarındaki Söylev ve Demeçleri 1946, 1950 ve 1954. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
Şahinkaya, S. (tarih yok). Cumhuriyetin İlk Yıllarında 1923-1930 Dönemi: “Açık Ekonomi Koşullarında Yeniden İnşa” ve “Yeniden Bankacılık”a İlişkin Ana Çizgiler. Mülkiyeliler Birliği Dergisi.
Tezel, Y. S. (2001). Cumhuriyet Döneminin İktisadi Tarihi(1923-1950). İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları. akt. Gültekin Kamil Birlik,2011
Tezel, Y. S. (2002). Cumhuriyet Döneminin İktisadi Tarihi. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları. akt. Mesut Özbek,2011
Ülken, Y. (1981). Atatürk ve İktisat. Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.