Erdinç Sayan Hocamızın Ardından

Aslında yeni yıla güzel haberlerle başlamak sanıyorum herkesin isteği olurdu ancak en azından eski yılı üzücü olaylarla kapatmak ve yeni bir sayfa açmak bu yılın hedefi olsun.

Benim de çok kısa bir süre çalışma şansı bulduğum değerli hocamız Prof. Dr. Erdinç Sayan’ı 25 Aralık’ta kaybettik.

Hocamızın anısına 26 Aralık’ta Beşeri Bilimler Binası’nda ODTÜ’ye yaraşır bir biçimde anma töreni düzenlendi. Ben de bu yazıda Erdinç hocamızın kısa bir biyografisini sunmak ve onun zihin felsefesi ve bilim felsefesi görüşleri ışığında felsefeye katkılarını aktarmaya çalışacağım.

Kendi deyimiyle “önemli ve derin” konularda düşünmeye liseden beri meraklı ve istekli olan Erdinç Sayan 1979’da ODTÜ Endüstri Mühendisliği Bölümünden mezun olduktan sonra ODTÜ’de yeni açılan Mantık, Bilim Felsefesi ve Tarihi Yüksek Lisans Programı’nın ilk öğrencisi, ilk asistanı ve ilk mezunu olarak 1982 yılında programı tamamladı. 1981 yılında o zamanlar üç kategoride verilen Fulbright bursunu, en yüksek destek kategorisinde derece ile kazanarak dünyanın en prestijli felsefe bölümlerinden biri olan Ohio State University’de 1988 yılında yüksek lisans derecesini ve 1994 yılında doktora derecesini alarak eğitimini tamamladı. Ohio State University’de okuduğu zamanlarda zihin felsefesi ve bilim felsefesi konularına ilgi duymaya başladı. 1984 yılında lisans-sonrası öğrencileri arasında her yıl düzenlenen William H. Fink Graduate Student Essay Competition adlı yarışmada ikinci ve hemen sonraki sene aynı yarışmada zihin felsefesi ile ilgili “Functionalism and the Mental” başlıklı makalesiyle birinci seçildi. Doktoradan mezun olduğu yıl ODTÜ Felsefe Bölümü’nde yardımcı doçent unvanıyla öğretim üyesi olarak göreve başladı. 1997 yılında doçent ve 2014 yılında profesör olarak emekli olduğu 2015 yılına kadar aynı bölümde görevini sürdürdü.

Uluslararası çapta ve yetkinlikte bilimsel ve akademik yayınlara verilen TÜBA ve TÜBİTAK ödüllerini 1996 yılında “A Mereological Look at Motion” adlı makalesiyle, 2006 yılında “Idealizations and Approximations in Science, and the Bayesian Theory of Confirmation” adlı makalesiyle, 2010 yılında “Misrepresentation and Robustness of Meaning” adlı makalesiyle ve 2012 yılında “Fodor on Causes of Mentalese Symbols” and ” A Philosophical Assessment of Computational Models of Consciousness” adlı makalesiyle kazandı.

Danışmanlığını yaptığı 7 doktora ve 20’ye yakın yüksek lisans öğrencisini mezun etti.

Erdinç hocamızın felsefeye ve akademiye olan katkıları emekliliğiyle son bulmadı. Hatta diyebiliriz ki özellikle emekliliğiyle birlikte, emekliliği sonrası başlayan ve oldukça ciddi olan rahatsızlığının onu çalışmalarından alıkoymasına izin vermeden, özellikle fizik felsefesi bağlamında bilim metodoloji ve felsefesi, zihin felsefesi, nedensellik, uzay-zaman, devinim, özdeşlik problemi gibi varlıkbilimi ve metafizik alanlarında; bunun yanı sıra matematik ve mantık felsefesi alanlarında araştırmaya, öğrenmeye ve öğretmeye devam etti.

Erdinç hocamızın felsefe konusunda çok geniş bir ilgi alanı vardı. Kendi deyimiyle “Aslında felsefede çok geniş bir yelpazeye yayılan ilgilerim ve çalışmalarım yüzünden (Academia.edu’daki profilime bakanlar bunu görebilirler) felsefenin hiçbir alanında uzmanlaşmayıp büyük ölçüde amatör kaldım diyebilirim.” Aslında hocamızın mütevazi kişiliğini sergilediği bu söyleşide ortaya çıkan sonuç, yazı yazdığı alanlarda birinci sınıf araştırma makaleleri çalışmalarına imza atmış olduğudur. Sık sık öğrencilerimle birlikte öğrenirim demesi de bu alçakgönüllülüğün bir bildirimidir.

Yayınlanacak olan çalışmaları, son ana kadar nasıl bir kararlılıkla ve bağlılıkla çalışmalarını sürdürdüğünün açık ispatıdır. Örneğin 2019 yılında emeklilik sonrası çalışmalarının birer meyvesi olarak yayınlanma aşamasında olan dört makalesi ve yayınlanmış olan bir makalesi mevcuttur. Erdinç hocamızın akademik çalışmalarına https://blog.metu.edu.tr/esayan/publications/ adresinden erişilebilir. Zihin felsefesinin çözümlemeleri hakkında Erdinç hocamızın yaklaşık bir sene önceki bir söyleşisinden aşağıdaki parçayı alıntılamak yerinde olacaktır.


[Zihin Felsefesinin] en temel problem tabii zihin ve beyin arasındaki ilişkinin tam olarak ne olduğu problemi. Bilincin nasıl oluştuğunu hiçbir zaman açıklayamayacağımızı, çünkü bu açıklamayı yapabilmek için gerekli bilişsel yapıya sahip olmadığımızı, zorunlu olarak sahip olmadığımızı, savunan görüşler var. Belirimcilik de akıllardaki bir soru. Ayrıca, bilincin ne işe yaradığı ve evrimsel açıdan avantajlarının neler olduğu—yani niye birer felsefi zombi olmadığımız—gibi, yapay bir zihnin mümkün olup olmadığı gibi sorunlar da zihin felsefecilerini cezbediyor. […]“bu noktada elimizde sezgilerimizden fazla pek bir şey yok. Eğer elimizde yeterli ve doğru bir zihin teorisi olsaydı zihin hakkında ortaya çıkan problemleri, iddiaları ona göre değerlendirebilirdik. Şimdilik sezgilerimizle karar verme aşamasındayız. Ama ileride bu durum değişecektir. Fizikte nasıl birtakım sezgiler yanlış çıktıysa ve fizik biliminin gelişmesiyle revize edildiyse, zihin konusunda da revize edilen sezgiler olacaktır. Çünkü zihin felsefesi henüz az gelişmiş bir durumda, başlangıç aşamasında.”


Erdinç hocamızın felsefi görüşlerini kendisinden öğrenmek için aşağıda bağlantılarını verdiğim kayıtları dinlemek oldukça faydalı olacaktır.


“Assos’ta Felsefe” etkinliklerinde yaptığı iki önemli konuşmanın bağlantıları:

 

Pozitivizm Eleştirisi Mi, Bilim ve Akıl Düşmanlığı Mı?

https://www.youtube.com/watch?v=L9cao5hSgIM

 

Antropik Kozmolojik İlke: Tanrı’nın En Son Vahyi Fizikçilere mi İndi?

https://www.youtube.com/watch?v=Sukriy_i7Sc

 

Aşağıdaki bağlantılardaki ses kayıtlarında Erdinç hocamız zihin felsefesinin temelleri üzerine bir konuşma yapıyor.


Zihin Felsefesinin Temelleri – Bölüm 1

https://www.youtube.com/watch?v=4WYM1s0GohE


Zihin Felsefesinin Temelleri – Bölüm 2

https://www.youtube.com/watch?v=688nfEup-Mc



Herkese mutlu ve aydınlık yıllar temenni ediyorum.

 



Bunları da sevebilirsiniz