Çin’e Yolculuk

Çin’in Xian şehrinde yapılan Balıkçılık Konferansı’na davetli konuşmacı olarak çağrıldığımda Uzakdoğu diyarlarına gitmek için harika bir fırsat olduğunu düşünmüştüm. Ayrıca gideceğim şehir terrakota askerleri ile ünlü Çin imparatorluğunun ilk başşehri Xian idi. Çin balıkçılık, denizcilik ve özellikle de su ürünleri yetiştiriciliği konusunda dünyada birinci sıralarda yer alıyordu. Su ürünleri yetiştiriciliğine milattan önce başlamışlardı. Su ürünlerindeki üretimleri de tüketimleri de kendilerine özgü idi. Pirinç tarlalarındaki sazan balığı üretimleri ile çoklu üretimin başını çekmişlerdi. Çin’in son yıllarda dünya arenasında ben de varım demesini sade nüfusunun kalabalık olmasına ucuz emek politikasına dayanmadığını fark ediyordum. Seyahat öncesi Çin hakkında kulaktan dolma bilgilerim olsa da benim için çok uzaklarda kocaman bir ülkeydi. Bu arada Çin tarihi ve kültürü konusunda cehaletimin benim gibi birçok insan arasında da çok yaygın olduğunu fark ettim.

Gounzou Havaalanı

Çinlilerin İngilizce veya Fransızca bilmediklerini söyledikleri zaman bu beni fazla etkilememişti. Ama Gounzou havaalanına geldiğimde hem valizi almak, hem de Xi’an havaalanına ulaşmak için başka terminale otobüsle gitmem gerektiğini anladığımda sarf ettiğim çabadan sırılsıklam olmuştum. İletişim kurmak için varımı yoğumu el hareketleri ile anlaşmaya yoğunlaştırdım. Uzun bir yolculuktan sonra hiç bilmediğim bir yere geldiğimde bir de yetişmem gereken diğer bir uçak olduğundan panik halde etrafıma bakacak halim kalmamıştı. İşin zor yanı yazılarda Çince idi. Fazla referans alacak nokta kalmıyordu size. Yine de ultra modern bir havaalanının tertemiz oluşu, düzenliliği yanında beni en şaşırtan nokta çeşmeden akan sudan herkesin termostatını doldurup sularını içmeleri idi. Hiçbir havaalanında bir çeşmeden insanların su doldurup içtiklerini görmemiştim. Modern bir havaalanında böyle bir çeşmenin olması beni çok şaşırtmıştı. Daha sonra beni şaşırtacak çok şeyleri olacaktı. Gece yarısı Xian’a vardığımda nerdeyse 24 saattir yolculuk yapıyordum. Buraya İzmir’den varmak için sadece havada 15 saat ve 5 saatte saat farkını koymak gerekiyordu.

Xian ve Müslüman Mahallesi

İnsanların üst üste, bisikletlerin, motosikletlerin 3 tekerlekli taksilerin vızır vızır işlediği Müslüman mahallesi. Modern yapıların arasında böyle bir Çini görmek çok ilginçti. Geleneğin devam ettiği özellikle el işlerinin ve Çin mutfağının sokaktaki devamı, sokakta yaşam… Erişte ve makarnanın ana elemanı olduğu bir Çin. Porselen tabakların yerde yıkanmak için beklediği lokantalar. Sokakta buharda sazlardan yapılmış kaplarda pişirilen yemekler. Zarif vazoların içinde çiçek açmış envai çeşit ağaç ve kuş seslerinin duyulduğu avlular. Et parçalarının asılmış olduğu kasap lokanta arası dükkanlar… Envai çeşit çay satan dükkanlar. Müslüman mahallesinde erkeklerin başlarındaki beyaz feslerin zarifliği. Kadınlı erkekli sıra sıra sıralanmış lokanta tezgahlarında bizdeki mantıya benzer ama daha büyük parçaların kazanların içine atıldığı çorbalardan yemek. Rengarenk, hiç görmediğim tat ve renkteki meyvalardan tatmak…

Sokakta Tai Chi yapan İnsanlar

Parklarda veya kaldırımın bir kenarında öyle özel bir alana gereksinim olmadan yapılan bir spor. Genelde bunu sabah yapıyorlar. Tek tek yaptıkları gibi hep birlikte de oluyor. İmparatorun ilkbahar Sarayını müze haline getirmişler. Konferansa ait gezi programında burayı da ziyaret ettik. Bulunduğumuz müzenin otoparkında 50’ye yakın kadının elinde yelpaze ile müzik eşliğinde dans ettiklerini gördüğümde ne kadar da zarif bir spor olduğunu anladım. Alabildiğine yavaş bir çeşit esnemeye dayalı olan hareketleri yediden yetmişe yapabiliyorsunuz. Bunca kalabalığın içinde kendi kendine kalabilmenin bir yolu olmalı bu spor veya buna vücudu kullanarak yapılan meditasyon da diyebiliriz.

Yoğunlaşma

Kalabalığın için de beni şaşırtan diğer bir konu kendilerini yaptıkları işe vermeleri idi. İnsanların yaptıkları iş ne olursa olsun ona yoğunlaşmaları beni çok etkiledi. Sokakta erişte yapan kadınları, taş değirmende durup dinlemeden kırmızı biberi öğüten gençleri, kuyumcu önünde gümüşü döven ihtiyar amcayı, migrenden helak olmuş başımı 1 saat boyunca masaj yapan hünerli elleri görünce bu yoğunlaşmanın hayatın her alanında olduğunu gördüm. Erişte yapan kadını seyre daldım. Yoğurduğu hamurları açıp, piramit oluşturur gibi onları üst üstte getirip daha sonra ince ince kesmesi. Kesilen erişte parçalarını una bulayıp havada sallarken ayrılmalarını sağlayıp sonrasında düzgün bir şekilde yerleştirirken nasıl kendi kendine yoğunlaştığını seyrettim.

Çin mimarinde Xi’an Camisi

Birkaç basamakla ayrılan arkların içinden geçip birbiri ardına açılan avluların sonunda Çin mimarisinde ahşap bir camiiye ulaşıyorsunuz. Bonzai gibi bahçeye açılan irili ufaklı ahşap yapılar. Ağaçlarda yapraktan çok çiçek var. Çinliler bu çiceklere hayran. Devamlı önlerinde fotoğraf çektiriyorlar. Sonradan minare olduğunu anladığım yeşil sarı ve kahverengi renklerin yer aldığı yapı. Caminin içine girdiğimde Çince ve Arapça duaların yazılığı olduğu duvarları görüyorum. Kubbe olmadığı için içerisi oldukça loş. İlk girdiğinizde gözleriniz biraz kamaşıyor. Camide ibadet eden az kişi görüyorum. Ben de diz çöküyorum. Gerçekten çok sakin ortam. Kadın ve erkeğin birlikte namaz kıldığı ortamı benimseyip uzun süre kalıp etrafımı seyrediyorum.

Terrakota Ordusu (Toprak Askerler)

M.Ö 210 tarihinde yapıldığı söylenen 35 yıl süren pişirme işlemleri süren Çin imparatoru Qin Shi Huang’ın mezarında bulunan terrakota heykeller. Otobüsten indikten sonra epey bir yürüdükten sonra müzeye varıyorsunuz. Çoğunluğu Çinli ziyaretçilerin oluşturduğu bir müze. İnsan ve atların gerçek boyutta topraktan yapıldığı heykellerin yüzlercesi önünüzde duruyor. 1974 bir çiftçi tarafından bulunan bu inanılmaz hazineyi korumakta çok zor. Binlerce yıl toprak altında oksijensiz bir ortamda saklanan bu hazine gün ışığı ve oksijenli ortamda erime tehlikesinde. O yüzden artık bu heykellerin gün yüzüne çıkarılmasından çok korumasına yönelik çalışmalara hız verilmiş. Beni etkileyen ise 2200 yıl önce yapılan at arabası ve at arabacısının o muhteşem şekilde yapılmış şemsiyesi.

Tüm bunları gördükten sonra Çinlilerin kesintisiz devam eden kültürlerinin akışının bugünkü Çin’i oluşturduğunu düşünüyorum. Farklı yönetim şekillerine rağmen kültürlerinin yüzyıllardır devam ettirmeleri onları farklı kılıyor. Eminim tekrar Çin’e gideceğim ve kendimce orayı keşfetmeyi sürdüreceğim.

Bunları da sevebilirsiniz