Baba, Oğul, Torun

Boris Johnson İngiltere’nin çiçeği burnunda Başbakanı. Yıldızının BREXIT’le birlikte parladığı söylenebilir. Londra Belediye Başkanlığı’yla başlayan siyasi yaşamı BREXIT rüzgârıyla yerelden ulusala evrildi.

Pek çok yayın organında Boris Johnson’ın dinsel ve etnik kökeniyle ilgili değerlendirmeler de yer almaya başladı.

Boris Johnson, Osmanlı’nın son döneminde bakanlık da yapmış olan ama daha çok Milli Mücadele karşıtlığı ve İngilizcilik eğilimiyle öne çıkan gazeteci Ali Kemal’in torunu. Sivri dili ve keskin kalemiyle Mustafa Kemal önderliğinde verilen Milli Mücadele’nin azılı karşıtı.

Milli Mücadele’nin başarılı olması ve saltanatın sonunun gelmesi Ali Kemal’in de sonu anlamına gelmiş. Sakallı Nurettin Paşa’nın bir bakıma gözetiminde olduğu savlanan önlenebilir bir trajik son! Linçle Ali Kemal’in yalnız düşünceleri değil yaşamı da sonlanır! Keşke böyle olmasaydı denebilecek bir noktalanma!

Mustafa Kemal için İDAM çığlıkları atan, Nemrut Mustafa Divanı’ndaki düzmece yargılamalarla pek çok kaymakam ve mutasarrıfın darağacına gönderilmesinde başrolde olan bağımsızlıktan ve yurtseverlikten yana olanlardan kin ve nefreti esirgemeyen Ali Kemal.

Ali Kemal’in yokluğunda aile yurtdışına çıkartıldığı için Avrupa’da sürdürür yaşamını.

Torun Boris bu koşullar altında İngiltere’de dünyaya gelir.

Oğul Zeki Kuneralp ise İsviçre’de hukuk öğrenimi görür. Yaşam yeniden Türkiye topraklarına getirir oğul Zeki’yi. Hariciyeci olur. Dışişleri Bakanlığı’nda görev alması gündeme gelince tartışmalar da alevlenir doğallıkla. İsmet İnönü’nün kefaletiyle babasının öfkesine hedef olmuşların yönetimindeki Türkiye Cumhuriyeti’nin diplomatı olma fırsatını yakalar. 1978’de görevli olduğu Madrid’de ASALA terörüyle tanışır. Babasının yaşadığı dönemde emperyal kurgunun önde gelen aygıtı olan Ermeniler bu kez yine emperyal güdümlü ve üstelik silahlıdırlar. Eşi Necla’yı kurban verir onlara, kendisi sağ kalsa da. Türkiye Cumhuriyeti diplomatı olmak gibi bir büyük kusuru vardır.

Zeki Kuneralp’in yaşamı Osmanlı’nın küllerinden doğan Türkiye Cumhuriyeti’nin bilgelik öyküsü olarak da okunabilir.

Osmanlı’nın son dönemlerinin ve Milli Mücadele düşmanlıklarının henüz canlı olduğu dönemde bir Milli Mücadele düşmanı ve İngilizci babanın oğluna güvenmek, ona devletin diplomatı rolünü verebilmek özgüvenin yanı sıra bilgeliğin kanıtı değil midir?

Anımsanacak olursa Türkiye Cumhuriyeti’nin bu bilgeliği başkalarından da esirgemediği anlaşılacaktır. Anadolu’da Milli Mücadele yapılırken İstanbul’da Mustafa Kemal Paşa ve millicilere sözle, yazıyla saldırmakta sakınca görmeyen Refi Cevat Ulunay ve Refik Halit Karay da Cumhuriyet bilgeliğinden paylarına düşeni alanlardan yalnızca ikisidir.

Ali Kemal’in ailesinden bir diğer bireyin İngiltere’de Başbakanlığa tırmanması pek çok kişinin ilgisini çekecektir. Bu nedenle de soyu sopu, dini imanı söz konusu edilecektir. Basınımızın pek hoşuna giden madene eşdeğer alandır.

31 Mart yerel seçimlerde kimi belediye başkanı adaylarının kan bağı üzerinden suçlu ilan edildiklerini düşündüğümüzde bu hastalığın başında bulunduğumuz XXI. Yüzyılda bile varlığını sürdürdüğünü gözlemliyoruz üzülerek.

Bu yazıyı kaleme aldığım sırada Türkiye’de siyasetçi kimlikli birisinin Boris Johnson üzerinden Ali Kemal’i kutsayabildiği haberini şaşırtıyla okudum.

https://www.aydinlik.com.tr/tgb-den-hdp-li-garo-paylan-a-yanit-ali-kemal-haindi-genclik-temmuz-2019

Tıpkı evlatlar büyüklerinin hatalarından sorumlu tutulamayacakları ve böylelikle suçlanamayacakları gibi atalar da evlatlarının başarıları/yükselişleri fırsat bilinerek masumiyet karinesine kavuşturulamazlar.

Ali Kemal, Kuneralp, Johnson!

Bu üç ad çevresinde oluşan öykü hiç kuşkusuz ilginçtir! Okunmasında hiç olmazsa sakınca yoktur. Ama, bu yapılırken evrensel değerler ve etik ayaklar altına alınarak fırsatçılık yoluna sapılmamalıdır.

 

Birkaç yıl önce bu kitapla ilgili olarak yazdığımda farklı tepkilerle karşılaşmıştım. Hatta, kimi dostlar yazar Orhan Karaveli’nin Ali Kemal gibi bir haini aklamaya çalıştığını, benim de kitabı yazı konusu yaparak bu olumsuzluğa ortak olduğumu öne sürmüşlerdi. Kuşkusuz böyle bir niyetim yoktu! Neden böyle algılandığını anlamakta güçlük çekmiştim.

Bu yazıyı da bilginize sunmakta yarar gördüm!

https://cumhuriyetciyorum.wordpress.com/2016/07/14/7124/

Bunları da sevebilirsiniz