Öyle bir ağlasam
Öyle bir ağlasam çocuklar
Size hiç gözyaşı kalmasa.
Öyle bir aç kalsam
Öyle bir aç kalsam çocuklar
Size hiç açlık kalmasa.
Öyle bir ölsem
Öyle bir ölsem çocuklar
Size hiç ölüm kalmasa.
Ne de iyi yazmış sevgili Aziz Nesin bu dizeleri. Hele de çocuklara yapılanları göz önüne getirdiğimizde daha da anlamlı oluyor bu satırlar. İstanbul Küçükçekmece’de meydana gelen vahşet, vicdanı olan her insanın kanını dondurdu. Dünyada her dakika, her an meydan gelen vahşetlerden biriydi. Şu anda ben bu satırları yazarken bir yerlerde çocuklar bu ve benzeri vahşiliklere maruz kalıyor ve siz bu satırları okuduğunuzda da başka bir yerde başka başka çocuklar bunları yaşamaya devam edecek ne yazık ki. Sesleri bazen duyulacak, çoğu zaman da duyulmayacak. O çocuklar ruhlarında açılan o yaralarla büyüyecek, o yaralar kimi zaman kapanıyor gibi olsa da asla kapanmayacaklar. Fırsat bulduğu bir anda tekrar kanamaya başlayacak ve o yaranın acısı sadece yaranın sahibini değil başkalarını da acıtacak. Bir çocuğa yapılan kötülük belki de birden çok kişiye zarar verecek.
Bu ülkede umutlu ve mutlu olmak giderek zorlaşıyor. Hiçbir alanda kendini güvende hissetmediğin bu ortamda mutluluktan ziyade kaygı, umut etmekten daha çok da geleceğe dair bir güvensizlik hissi kaplamakta yüreğini. İnsanların bu haletiruhiye içine sokulmaları bir anda olmadı. Kademe kademe karanlığa ve karamsarlığa itildik. En başta da bu gidişatı fark edenlere yapılanlarla bu korku iklimi her yanımızı sardı.
İstanbul belediye başkanlığını sınırlı sayıdaki demokrasi araçlarımızdan biri olan oy kullanma aracı ile kazanmış olan Ekrem İmamoğlu’na yasal hakkı olan mazbatayı vermemek için elinden geleni ardına koymayan iktidar partisi, bu güvensizliğin asıl failidir. Kullanılan kışkırtıcı söylemlerle kızgın demir! haline getirilmiş ve bu hale gelmeye potansiyel, insanlıktan nasibini almamış insan müsveddelerinin, şehit cenaze töreninde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na yaptıkları linç girişimi, iktidar partisi üyeleri olduğu anlaşılan bu varlıklar tarafından, yapılmış olan söylemlerin ne kadar da ciddiye alındığını göstermiştir. Ülkenin tüm vatandaşlarının değil sadece kendine oy verenlerin bakanlığını yaptığını her fırsatta gösteren bakanlardan biri olan içişleri bakanının, geçmişte ve günümüzde söylediklerini de dikkate aldığımızda yapılmak istenenin ne olduğunu rahatlıkla anlayabiliriz.
Ekonomide yaşananlar ise zaten bu ülke sınırları içinde yaşayan( ejderha meyveli smoothie içenler hariç) her vatandaş için hissedilir derecede sıcaklığa sahip. Ekonomik durumu anlamak için ise sevgili Aşık Mahzuni Şerif’in dizelerini hatırlamak gerek:
Milletin sırtından doyan doyana,
Gönül bu oyuna nasıl dayana?
Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana
Bilmem söylesem mi, söylemesem mi?
Gazetecilerin işlerini yaptıkları için tutuklandığı, fikirlerini beyan edenlerin tutuklanarak susturulduğu, göz göre göre bir insanı yumruklayanların ve yakılması için çağrıda bulunanların, tacizcilerin, tecavüzcülerin, hırsızlıklarını belli kılıflara ve görevlere uyduranların özgür kaldığı ülke burası. Ne diyelim:
Bir halden bilmez cahile
Kul eyledi zaman bizi
Pir Sultan Abdal