Hani AKP bu seçim sürecinde gövdesi büyük ama işlevi son derecede tartışmalı şehir hastanelerinden övgüyle söz ediyor ya…
Aklıma iktidarın yıllardır ruhsat vermediği LÖSEV hastanesinin durumu geldi. Kanserli çocukların tedavisi için “bir tuğla da sen koy” adıyla yürütülen dayanışma sonucu kurulan hastaneye AKP iktidarı “yatak sayısı fazla” diye ruhsat vermemişti, anımsayın.
İşe bak, bir yandan devasa hastanelerle övüneceksin, diğer yandan “yatak sayısı fazla” diye engelleyeceksin. İktidarın abuk sabuk işlerinden biri daha… Daha da önemlisi bugün için de engelin sürdürülmesi.
Geçen ay bakanlık yetkilileri anlaşmanın sağlandığını hastaneye ruhsat verileceğini açıklamışlardı.
Hala tık yok. Bunun üzerine LÖSEV hafta başı konuyu yeniden gündeme getirerek; “Mağduruz, artık yeter ” diye isyan etti. Tepkisini yayınladığı bültende dile getirdi.
https://www.losev.org.tr/v6
https://www.losev.org.tr/filesford…/…/ruhsat_bulten_2019.pdf
Çocuklar, kanserli çocuklarımız! Eski bir yazımı anımsadım bu arada.
http://www.cumhuriyet.com.tr/…/23…/Kirmiziya_Vurmayin_.html…
O küçük kırmızılı kız çocuğuna ne oldu, şimdi nasıl, bilmiyorum. Ama aklıma düşüyor işte; AKP’nin sağlık politikalarını yok yere övenleri gördükçe….
Kırmızıya Vurmayın!
Saçları dökülmüş, ağzı maskeli.
Bir aykırılık var, belli. Kırmızı…
Beyaz gömleği dışında atkısı, eteği, ayakkabıları ve elindeki gitarı kırmızı…
Altı, yedi yaşlarında, belki de daha küçük.
Koltukları dolmuş Adnan Saygun Sahnesi’nin ışıkları altında yürürken adımları da ürkek ve küçücük.
Onu izliyorum balkondan… Aynı anı paylaşıyoruz, ama sanki gelecek zamanın bilinmezliğinden, bir kuş tüyü hafifliğinde uçup gelmiş sahneye.
Elindeki karanfil dahil kırmızının coşkusu, heyecanı yansımıyor bana; bir mavi kadar derin ve sakin daha çok.
Sandalyesine oturuyor…
Gitarının tellerine bir dokunuş…
Zemine yetişmeyen ayakları boşlukta, bir öne bir geriye sallanıyor.
Dingin görünümünün tersine, yaşamın güzelliğine dair coşkulu bir şarkı parmaklarının ucunda. Kendisi gibi ağız ve burunları maskeli arkadaşları eşlik ediyor ona.
Duyguları ayağa kaldıran olağanüstü bir konser…
Löseminin pençesinde hayata tutunmak için direnen çocuklarımızın ve onları destekleyenlerin olağanüstü güzelliği…
Dayanışmanın, insanı “insan” kılan inceliği…
“Müzik Umuttur” diye yola çıkanların hikâyesi. Müzik eğitmeni Muharrem Dayanç’ın sosyal sorumluluk projesiyle buluşan lösemili çocuklara İzmir Devlet Senfoni Orkestrası, sunucu Metin Uca ve büyük sanatçımız İdil Biret’in desteği… Umutla çıktım konserden, gece yıldızlara baktım…
Gel gör ki burası Türkiye. Güzelliğin, iyiliğin kimi zaman kösteklendiği ülke. Biliyorsunuz lösemili çocuklar için kurulan bir vakıf var, adı LÖSEV. Ankara’da hastalara ücretsiz bakacak 400 yataklı bir hastane kurmak için “Bir tuğla da sen koy” kampanyası düzenliyordu. İlgili kamu spotları, altı ay televizyonlarda yayımlandı. Sonra Sağlık Bakanlığı’nın başvurusuyla RTÜK’ün getirdiği yasak…
Çok şaşırtıcı değil mi?
Sağlık Bakanlığı’na göre 100 yataklık hastane projesine onay verilmiş, ama LÖSEV 400 yatak olmasında direniyormuş.
Bakar mısınız Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu ne diyor; “LÖSEV’in bize müracaatı 100 yataklı bir hastaneydi. Biz de buna ilişkin ön izni uygun bulmuştuk. Ama, ‘Ben güçlüyüm, ben kamuoyu algısını yönetirim. Dolayısıyla 400 yaparım’ diyorsa, bu etik, kural dışıdır. Bu etik ve kural dışılığa bu ülkenin yönetimini hiç kimse mahkûm edemez.”
Neymiş?
Onkolog yetiştirme sistemi bozulurmuş, doktor açığı varmış…
Sağlık sistemini altüst edip, her geçen gün özelleştiren, paralı kılan iktidara ve LÖSEV’in bağış kampanyasını yasaklayanlara diyecek söz var mı?