Hayatı Şiire Taşımak

Bugün 21 Mart. Dünya Şiir Günü… Şiirin neredeyse lanetlendiği; inceliklerin görmezden gelindiği, sevginin şefkatin huzurun yok edildiği, hoyratlığın yüceltildiği…
Haykırmaların, korkutmaların, yalanların, baskıların, küfürlerin, tehditlerin, “bedel ödeteceğim” rezilliklerinin egemen olduğu…
Kin ve nefret iştahı hiç azalmayan; varsa yoksa iç ve dış düşman yaratan; gerilimden, kavgadan medet uman söylemlerin balçık gibi üzerimize bocalayan bu ortamda…
21 Mart Dünya Şiir Günü’nü “bahane” etmemem düşünülemezdi… Hele hele 2019 PEN Şiir Ödülü’nü Süreyya Berfe gibi hayatla şiire taşıyan bir şaire vermişken…

Ey şiirin genci!
Düna Şiir Günü’nün, yerleşmesinde ve dünyanın birçok yerinde kutlanmasında PEN Türkiye’nin önemli bir rolü oldu. Uluslararası foruma böyle bir gün önerisi bizden gitmişti. Şairin tüm çalışmaları için verilen onur ödülü niteliğindeki bu olay, aynı zamanda o yılki şiir bildirisini yazacak olanı da belirler.
2019 PEN Şiir Ödülü’nü Süreyya Berfe’ye verirken ona şöyle seslendik:
Ey şiirin her zaman genci, ey şiirin gececisi, ey hiç kimseye olmadığı kadar sana yakışan huysuzluğun sahibi, ey artık yedilere, kırklara karışır gibi şiire karışan, ey saçı sakalı kırışan ama sözü her zaman dimdik ayakta duran, ey şiirin yerini bilen madenci, ey kendine hem gölge hem fener olan, ey egelerin egesi… PEN 2019 Şiir Ödülü için senden iyisini mi bulacaktık, verdik gitti, affet bizi!
Affet bizi” dedik… Çünkü kendi köşesine çekilip şiirle, doğayla, sözcüklerle, hüzünle, acılarla, sevmelerle ama en çok, en çok yalnızlıkla baş başa yaşayan (Ege’de yaşayan Berfe) hiç ama hiç yüz vermez ödüllere. Nefret eder kendisinden söz edilmesine! Ama çaresiz daha önceki B. Necatigil Şiir Ödülü; M.C. Anday Şiir Ödülü, Cemal Süreya Ödülü, C.Atuf Kansu Ödülü, Arıburnu Ödülü; Homeros Emek Ödülü gibi bunu da sineye çekecek!

60 yıllık serüven
Süreyya Berfe’nin 60 yıllık şiir serüvenini, onun o muhteşem çalışkanlığını üretkenliğini burada özetlemem olanaksız. Olsa olsa onun şiirini neden çok sevdiğimi söyleyebilirim…
Yalınlığı için, arı, duru dili için, sessizliği için, bağırıp çağırmadığı için seviyorum onun şiirini.
Sessiz dingin su / bir damlayla kükredi ./ Denize gitti.
Yaşamın her alanına dokunduğu için…
Acıyı da, sevinci de, yeryüzünün tüm duygularını da doğayla iç içe harmanladığı için…
Bir kuşun kanadından kopan tüye bakıp, ötüşünü tanıdığı için… “Nemli kumlarda keyifle gezen böceği”… “Yuvana dön / Donanma geçiyor / Sular yükselecek” diye uyardığı için…
İroniden hiç mi hiç vazgeçmediği için… (Düşünsenize, tüm şiirlerinin bir araya geldiği kitabına “Kalfa” adını veren bir şairden söz ediyoruz! (Yapı Kredi Yayınları)
İlk şiirlerindeki o toplumsal gerçekçilik tavrını; güncel yaşamla, folklarla, sokağın, yaşamın diliyle devşirdiği ve beni içsel yolculuklara çıkardığı için…
Kullandığı aforizma benzeri, haiku benzeri özdeyişleri için… “Biraz fazla / yaşadığımı düşündürüyor / bu bahar”.
Hem çok yerel hem çok evrensel; hem çok yalnız hem de yalnızları buluşturduğu için…
Şiirini hüznünün içinde yaşattığı için…
Oh be! Seçim dışında bir şey yazmaktan mutluyum… İşte Berfe’nin “Rağmen” başlıklı şiiri…

SENİ SEVİYORUM
Kayıp bir gün daha.
Çocuklar büyüyor, yaşlanıyoruz
seni seviyorum.
Soğuk bir çağrı daha.
Tanıdık bir boşluk, dağılıyoruz
seni seviyorum.
Gitti bir arkadaş daha.
Zaman ölüyor, duruyoruz
seni seviyorum.
Gizli-açık bir mutsuzluk daha.
Çok konuşuyorlar, sıkılıyoruz
seni seviyorum.

Bunları da sevebilirsiniz