Bir Kez Daha Maduro

Venezuela Devlet Başkanı Nicholas Maduro’ya yönelen Amerikan destekli darbe girişimi dikkatleri uzaktaki bu çok da iyi tanınmayan ülkeye çekti.

Venezuela’nın neden battığından tutun da Maduro’nun İstanbul’da kaç kilo et yediğine varıncaya dek pek çok bilgiyle donandı veri yorgunu dağarcığımız. Emperyalist haydutlukla ilgili yorumlar ve tepkiler neredeyse hiç düzeyinde kaldı. Kendisini Atatürkçü ve Cumhuriyetçi olarak tanımlayanlar da içinde olmak üzere pek çok kişi Maduro’nun seçim yolsuzluğundan dem vurup halka dağıttığı kaynaklara özel ilgi gösterdi. Hatta, kimileri Maduro ile Recep Tayyip Erdoğan arasında başarıyla bağlantı kurarak biz bu filmi görmüştük demeye bile vardırdı işi.

Ben de belleğimi yokladığımda bağlantıdaki yazıyla Dağarcık Türkiye okurlarına geçtiğimiz yılın Haziran ayında seslendiğimi anımsadım. Maduro henüz seçilmişken yazmış olduğum yazıda Maduro’nun otobüs sürücüsü kökenine göndermede bulunarak aşağılayanlara yöneltmişim dikkatimi. Bu arada, o yazıda önemli bilgiler de paylaşmışım. Şu aralar Venezuela neden battı başlıklı analitik verilerde her nedense yer almayan bilgiler. Hugo Chavez’le başlayan Bolivarcı devrim döneminde yoksulluğun belli kırılmış bu uzak ülkede. Bir de ülkenin en önemli yeraltı kaynağı olan petrol çok uluslu şirketlerin elinden kurtarılmış. Venezuela’da yaşananların şifreleri olarak okunmalıdır bu iki başlık!

http://dagarcikturkiye.com/bir-otobus-surucusunun-gorkemli-zaferi-yd-2392.html

Bugünlerde emperyalizmin öfkesini depreştiren ana neden petrol ve petrol kaynaklı gelirlerin yoksullara dağıtılmasıdır. Emperyalizmi kırmızı boğa görmüş gibi kızdırmasına şaşırmamak gerekir bu dağıtımın.

Maduro’ya yönelen emperyalist destekli darbe girişiminin Türkiye’de estirdiği rüzgâr ve saflaşma da bir o kadar öğretici ve ders verici oldu. Maduro’nun son aylarda Türkiye’ye ve dolayısı ile ülkemizi yönetenlere ve elbette Tayyip Erdoğan’a yakınlaşmış olması saflaşmayı belirleyen önemli ölçüt oldu. Yapılan yorumların önemli çoğunluğunda bu yakınlaşmaya gönderme yapıldığı düşünülürse duygular aklın önüne geçti diyebiliriz. Düşmanımın dostu düşmanımdır türünden akla uymayan bu tutum düşündürücü olduğu kadar ibretliktir. Venezuela gibi uluslararası bağlamda yalnızlık çeken bir ülkenin Türkiye’ye yaklaşmasının Türkiye’yi yönetenlere yakınlaşma olarak algılanması ilginç olsa gerektir. Söz gelimi bundan bir kaç yıl önce ülkemizi ziyaret eden Uruguay eski Devlet Başkanı Jose Mujica’yı anımsayalım. Onun duruşu ile Chavez ya da Maduro’nun duruşu arasında fark olduğu söylenebilir mi? İki ayrı kişiye yakınlık duydukları kişi ya da kurumlar üzerinden ayrımcılık yapılması ülkemiz siyaset ortamına egemen olan yanlış anlayışları yansıtması bakımından anlamlı ve önemlidir.

Maduro örneğinin bizlerin belleğine çivilediği bir başka gerçek de Türkiye’ye egemen olan yönetsel anlayışın en azından siyasete ilgi gösterenler bağlamında geri dönüşü güç yarılma ve kutuplaşmalara yol açtığıdır.

Cumhuriyetçi olduğunu ifade edenlerin Maduro konusundaki eşyanın doğasına aykırı davranışları derinden yaralayıcıdır. Atatürkçülük hiç bir şey değilse tam bağımsızlık ve anti emperyalizmdir. Koşullar ve duruşlar ne olursa olsun mazlûmun yanında yer almak, zalimin karşısına kararlılıkla dikilmektir. Milli Mücadelemiz, Cumhuriyetimiz ve Devrimlerimiz bu önemli temel üzerinde yükselmiştir.

Soru emperyal haydutluk karşısında nerede durulacağına ilişkindir. Kuşkusuz Venezueala kötü yönetilmiş olabilir, yönetsel yetersizliklerden söz edilebilir ya da bunlara başka hatalar da eklenebilir. Bütün bunlar emperyalist saldırganlığı kutsamaya ya da haklı göstermeye yeter mi?

Maduro’ya yönelen emperyalist darbe girişimi dünyada olduğu gibi ülkemizde de namus, ahlâk ve vicdan sınavına dönüşmüştür. Bu sınavdan geçer not almayı sağlayacak duruşu kazanmak için uzun uzadıya irdeleme yapmaya ve düşünmeye gerek yoktur.

Türkiye Cumhuriyeti’ni tarih sahnesine çıkartan olaylara bakmak ve oradan edinilecek bilinçle davranmak yeterlidir.

Yazıyı Latin Amerika’yı anlama rehberi önerisiyle sonlandırıyorum. Latin Amerika Eduardo Galeano’suz anlaşılması güç bir coğrafya.

Bunları da sevebilirsiniz