Cumhuriyet Yaşamalı…

Bizler, Nihansın Dideden ile Love Story, pilli radyo ile renkli televizyon, daktilo ile bilgisayar, teldolap ile buzdolabı, köfte ile hamburger-pizza, mahalle bakkalı ile AVM marketi, veresiye defteri ile kredi kartı, dantel don ile g-string, yerli malı ile yabancı marka, pembe mektup ile e-mail, arnavut kaldırımı ile viyadük, havuç maskesi ile botoks, alınteri ile rantiye, emek ile sürekli hırsızlık, hürriyet özlemi ile darbeler, Atatürk devrimleri ile Emperyalizmin sultası ve etik değerler ile sonsuz vurgunlar arasında sıkıştık kaldık.

Ancak, “CUMHURİYET”imiz devam ediyor.

Her gün mümkünse birden fazla “Cumhuriyet” alalım. Ben beş tane alıyorum. O bize Atatürk’ün, Yunus Nadi’nin, Uğur Mumcu’nun, Ahmet Taner Kışlalı’nın, İlhan Selçuk’un emaneti. Başka Gazi Mustafa Kemal Atatürk yok!..

Not: Hele hele Can Dündar’ın ve eski TKP döküntüsü Aydın Engin’in Emperyalizmin basın organlarına, Avrupa köşelerinde “Cumhuriyeti Kemalist nasyonalistler ele geçirdi” diye jurnal üstüne jurnal sunmalarını izledikçe, kumpasçı Taraf gazetesi tekrar yayınlansa da bu tür kriptolar oralarda at koştursalar, bizim tarafa hiç bulaşmasalar diye adak tutacağım geliyor. Aşağıdaki okuma parçasında 22 Eylül 2018 tarihli Aydınlık gazetesinde Gönül Kenter olup biteni pek güzel yansıtmış.

BİR OKUMA PARÇASI

Cumhuriyet ve Atatürk karşıtı Kati Piri’ler

Gönül Kenter – Aydınlık – 22.9.2018

Cumhuriyet’te Atatürkçülerin tekrar yönetime gelmesi Alman medyasını çılgına çevirdi, sanırsınız bir savaş kaybettiler.

Kendi gündemlerini unutup, Cumhuriyet’in Atatürkçü kadrolarına “aşırı nasyonalistler” “ultra Kemalistler” gibi kendi ideolojilerinde hakaret sayılabilecek tanımlamalarla tam cepheden saldırıya geçtiler, kin ve nefret kusma yarışına girdiler.

Kemalistler nasıl olur da “Türkiye’nin tek bağımsız ve muhalif gazetesini” ele geçirirmiş.

Der Spigel gibi çok izlenen haber sitelerinden tutun, Süddeutsche, Frankfurter Allgemeine, Tageszeitung, Frankfurter Rundschau gibi gazeteler, haber kanalları, müsvedde siyasiler yaylım ateşinde sıralamaya girdiler.

İlhan Selçuk o yaşta Silivri zindanlarına atıldığında “basın özgürlüğünü” zinhar akla getirmeyen bu güruh, oraya yerleştirdikleri üçbuçuk neoliberal artık sözde gazeteci yüzünden kıyametleri kopardı.

Bildik etnikçi, Kürtçü nifak ittifakı yine işbaşında idi, hedefleri hep aynı;

Atatürk’ün Cumhuriyet’i ve kurumları, başta TSK.

Doktrinlerine uymayan, çıkarlarına ters düşen herkesi acımasızca damgalama furyasına Avrupa Parlamentosu Raportörü Kati Piri’nin de katılması, Atatürk ve Türkiye karşıtı kolektif saldırı cephesinin kurumsal boyutlarını bir kez daha en net şekliyle gözler önüne serdi.

Gülenciler, neoliberal müflisler ve AKP’nin el ele verip Türkiye Cumhuriyeti kurumlarındaki Atatürk’ün izlerini silmeye çalışan bu sinsi timlerin elemanlarını açılım sürecinden tanıyoruz.

Başından beri palazlandırdıkları AKP’nin, etnikçi siyaset merkezlerine evirdikleri muhalefet partilerinin arkasına gizlenen, Sivil Toplum Örgütleri’ne, üniversitelere çöreklenip bölücülüğü örgütleyen, Atatürk düşmanlığının Türkiye’de yayılmasını sağlayan, her taşın altından fışkıran bu aşağılık işgalci zihniyet şimdi Cumhuriyet gazetesinin “elden çıkmasına” öfke püskürüyor…

Atatürkçü çizgiye dönen Cumhuriyet’in güdüme alamayacakları kadrolarını “karanlık, aşırı nasyonalistler gazeteyi ele geçirip, Erdoğan’ın hizmetine soktu” gibi iftiralarla siyasi ahlak ilkelerini hiçe sayarak karalıyor.

Aynı şeyi yıllarca Aydınlık gazetesi için de yaptılar, yazarlarını hedef tahtasına oturttular, platformlarda ayrımcılığa tabi tuttular.

Cumhuriyet’in aslına dönüşü Kati Piri gibi kendini bilmez cüretkârları çok rahatsız etti.

Çünkü Atatürk meşalesinin yeniden yakılması onları korkutuyor, o ateşin kıvılcımlarının Türk ulusal çıkarlarına karşı kullandıkları Truva’nın atına çevirdikleri CHP’nin yönetici kadrolarına sıçramasından korkuyorlar…

Türkiye’nin bekasını savunan yurtseverleri, Atatürkçüleri her fırsatta “faşist”, “ırkçı”, “Kürt düşmanı” olmakla yaftalayan bu iftira odaklarını diken üstünde tutmak; Türkiye’deki bir gazetenin yönetim değişikliğine kadar pervasızca müdahale eden, kontrol sağlama, vesayet tesis etme hevesindeki bu Avrupalı siyasetçileri tekrar tekrar Türkiye’ye sömürge muamelesi yapmaktan vazgeçmeleri konusunda uyarmak gerekiyor.

Sıkça kendilerine söz düştüğü zehabına kapılıyorlar.

Bir gazetenin başında kimin olacağından, bir vakfı kimin yöneteceği konusuna kadar karışma hadsizliği içindeler.

Türkiye’yi kıskaca alıp şamar oğlanına çevirme hezeyanıyla gözleri döndü.

Oysa özellikle Almanların bu günlerde önce kendi kapısının önüne bakmasını gerektiren süreçten geçiliyor.

En son Chemnitz kentinde görüldü ki, Almanya’da tehlikeli boyutlara varan kurumsal ırkçılık ve sokağa yansıması büyük endişeleri beraberinde getiren ciddi gelişmelerin habercisi.

Değil göçmenlerin, yüzleri maskeli yüzlerce ırkçının şehrin sokaklarında yabancı avına çıkmasından sonra Almanların da dehşetle “Chemnitz’de 1933 Nazi Almanya’sından bir soluk yaşandı” dediği aşamaya gelindi.

Gittikçe sağa kayan Almanya, merkezinde oturduğu Avrupa’yı da arkasından sürüklüyor. Irkçılık artıyor, ticaret savaşlarıyla başlatılan yeni soğuk savaş döneminin getirileriyle birlikte okunduğunda, Avrupa intihar ediyor, saldırganlaşıyor, acımasızlaşıyor…

Her geçen gün Atlantik’e daha çok benziyor.

Hınca dönüşmüş kurumsal Türk ve Türkiye karşıtlığı keskin sirke gibi Almanya Avrupa’sının temel ilkelerini kemiriyor.

Türkiye bu Avrupa’yı hâlâ hoş gösterebilen lobiciler yüzünden, gelen saldırılara henüz uyanmış değil, bir türlü tavır alamıyor.

Cumhuriyet gazetesi yaşananları değerlendirecektir, İlhan Selçuk’un son yıllarına denk gelen İbrahim Yıldız’ın Genel Yayın Yönetmenliğine getirilmesiyle başlayan bizzat tanığı olduğum süreçten, adım adım liberal ihanet sürüsü sahte solcuların yönetici kadrolara kadar getirildiği süreci masaya yatırıp yüzleşecektir.

Yeniden örgütlenme ve güçlü bir gazetecilik adına gerekli neşterleri korkusuzca atacaktır, eminim.

Batı’nın saldırıları Cumhuriyet’ten ayrılan bazı isimler üzerinden sürecektir. Avrupa’nın “yalancı”, “iftiracı” o “elemanlara” ihtiyacı var daha. Aynı Aydınlık gibi Cumhuriyet gazetesi de emperyal odakların saldırısının üstünden gelecektir, yolu aydınlık olsun.

Bunları da sevebilirsiniz