Sevr Üzerine

İki yıl sonra Sevr Antlaşması’nın imzalanışının (10 Ağustos 1920) üzerinden bir asır geçmiş olacak. Başka şekilde ifade etmek gerekirse Sevr, Osmanlı İmparatorluğu’nun ölüm belgesi olmasının yanı sıra 1000 yıldır Anadolu’yu yurt edinmiş Türkleri ve Türklüğü yok etme girişimidir. Olumlu yandan bakmak gerekirse Sevr, ağır ve kabul edilemez maddeleriyle Türklerin bağımsızlık ateşini harlamış ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna giden yolu açmıştır. Girişilmiş olan Milli Mücadele’nin utkuya erişmesinde olumlu etkiye sahip olmuştur. Sevr’in eşdeğeri, Versay Antlaşması ise dünyayı bir başka savaşa götürmüştür. Savaştan kaynaklanan sıkıntılar ve güçlükler yaşansa da Sevr’e gösterilen tepki ve Lozan sayesinde Türkiye Cumhuriyeti II. Dünya Savaşı yıllarını barış içinde geçirmiştir.

Bizim için Sevr kasabasının taşıdığı anlam (*)

Sevr, porseleniyle de ünlenmiş. Sevr Antlaşması’nın imzalandığı yer bugün porselen müzesi olarak düzenlenmiş. Sevr’in porselenine gönderme yapan bu yapıt ise Paris’i süslüyor. (**)

Şimdilerin modası oldu! Lozan’a sövmek, Lozan’ı kötülemek! Görece kolay bir iştir bu! Hiç olmayacak şeyleri hedefe koyup Lozan’a başarısızlık yükleyenlerle mücadelenin en iyi yolu ise Sevr haritasını önlerine koymaktır.

Sevr’in Osmanlı’nın ölüm belgesi olduğuna dönersek; gerçekte Osmanlı’nın ölümü en az 150 yıl önce belli olmuştu diyebiliriz. Tarihçiler Osmanlı’nın yıkılmaya gidişini çok daha gerilere, Osmanlı’nın görkemli zamanlarına da uzatabilmektedir. Keşifler çağını yaşayan Avrupa böylelikle Osmanlı’nın sonuna giden yolda önemli bir adım atmıştır. Bu önemli sıçramayı ıskalayan Osmanlı’ya düşense yok olmaktı. Yok olma süreci birkaç yüzyıl uzamasını Osmanlı’nın hünerinden çok emperyal devletlerin Osmanlı’yı ne yapacaklarını, nasıl paylaşacaklarını bilememiş ve bu yıkımdan olabilen en büyük yararı sağlamayı hedeflemiş olmalarına bağlamak gerekir.

Osmanlı yıkım yolundayken Osmanlı’da hiç mi olumlu şeyler olmadı, yaşanmadı?

Kuşkusuz Osmanlı saltanatı ve Osmanlı aydınları da kötü gidişi tersine çevirmeye çabaladılar. Ama, bu çabaların hiçbiri köktenci ve asıl nedene yönelik sayılmazdı. Bugünün kopyala-yapıştır eylemine benzedi, o yıllarda yaşama geçirilenler.

Ordu yapılanmasını değiştirerek savaşlarda başarı sağlama beklentileri, eğitim, ulaştırma ve iletişim alanlarındaki atılımlarla modernleşme çabaları bu kapsamda değerlendirilebilir.

Örneklemek gerekirse:

O zamanın devrim niteliğindeki iletişim yeniliklerinden telgraf, Osmanlı’ya icat edilişinden hemen sonra gelmiştir. Demiryollarının da Osmanlı’ya gelişi dünyanın diğer yerleriyle karşılaştırıldığında gecikmiş sayılmaz. Eğitimdeki modernleşme çabalarının bir yansıması sayabileceğimiz okullaşma hareketinin de hiç olmazsa Osmanlı aydın kesiminin oluşturulmasında olumlu katkılar yarattığı kuşkusuzdur.

Senedi İttifak’la başlayan, Tanzimat ve Islahat’la süren, iki Meşrutiyet denemesiyle olgunlaşan Osmanlı modernleşmesinin temel davranış biçimi birilerine öykünmek ve hep bir şeyler almak olmuştur. Buna karşılık özgün üretim ve yaratı eksik kalmıştır. Kuşkusuz bunda zamana karşı yarış baskısının etkisi de vardır. Ancak, modernleşmeyi içselleştirecek ve topluma mal etmeyi sağlayacak düzenlemelerin yokluğu Osmanlı’yı bitkisel yaşamdan çıkartma çabalarını karşılıksız bırakmıştır.

Durum bu kadar ortada ve anlaşılabilir iken günümüzde hortlatılan Osmanlıcılık heveslerine anlam vermek güçleşmektedir. Bizlerin anlam vermemizi güçleştiren bu tabloya tıpkı Osmanlı döneminde olduğu gibi kendisini gösteren cehaletin etkisini göz ardı etmemek gerekir.

Lozan’a sövüp saymayı iş edinenlerin önüne konacak en iyi belge Sevr’dir. Karşılığı belirsiz emek ve zahmetten korur insanı.

İlle de Osmanlı’ya övgü dizmek gerekecekse eğer; ordudaki modernleşme ve eğitimdeki çağdaşlaşma atılımları sonucu Osmanlı’nın küllerinden Cumhuriyet’i kuran kadroların yetişmesine katkıları son derece uygun ve yerinde bir gerekçe olabilir.

Ülkemizin içinde bulunduğu her türlü olumsuzluğa karşın bugün Sevr’le ilgili olarak göğsümüzü gere gere yazıp, konuşabiliyorsak o utanç ve yıkım belgesini, canlarını dişlerine takarak tarihin çöp sepetine atanlara şükranlarımızı sunmayı unutmamalıyız.

Sevr’i tarihin çöp sepetine gönderen ikili (***)

(*) Sevr Antlaşması’na göre Anadolu haritası http://www.wikiwand.com/tr/Sevr_Antla%C5%9Fmas%C4%B1 Wikiwand’dan alıntıdır.

(**) Paris (2013) ve (***) Lozan Kapısı’ndaki Atatürk-İnönü heykeli (2015) fotoğrafları Ceyhun Balcı arşivinden alınmıştır.

Bunları da sevebilirsiniz