Güdül Türk Kaya Yazıtları

Güdül Türk Kaya Yazıtları i

Avrupalıların ilk atası Anadolu kökenli olup; yaşı 1,2 milyon olan ve 2002’de Denizli’de bulunan yontma taş devri insan fosilinin karşılaştırmalı anatomik çalışması ile kanıtlanmıştır.ii Dünya’da ve Anadolu’da Türk maddi ve manevi kültür varlığının kanıtları, Türk tarihinin en az 30.000 yıl öncesine gittiğine işaret eder çünkü o tarihlerde Bering Boğazından Amerikalara göç edenler halen Türkçe’ye akraba dilleri konuşur. Afet İnan; Atatürk’ün sağlığında başladığı Doktora Tezi “Türkiye halkının Antropolojik karakteri ve Türkiye tarihi; Türk Irkının vatanı Anadolu”iii araştırmasıyla, etnik farklılıklara rağmen Anadolu nüfusunun benzer özellikler taşıdığını kanıtlar. Türklerin maddi ve manevi kültür mirası araştırmalarına 1938’den sonra ara verilir. Ancak Türk varlığının Türkiye’de 1071’den çok önce ve dünyada ise on binlerce yıl evvele dayandığı bulunur. Ordu, Kastamonu gibi yerlerde benzerleri bulunan Ankara, Güdül, Salihler kaya yazıtları dip Türk Tarihi açısından pek önemlidir.

Tarihi Türk Alfabesi – Salihler kaya yazıtları Türkçediriv . Türk Dil Kurumu eski başkanı Prof. Dr. Haluk Akalın’a göre bu yazıtlar; Sibirya’daki Hakasya Türk yazıtlarına benzer. Yine Orhun alfabesindeki “D, N, K” harfleri burada mevcutturv. Oğuz Kağan metinlerini birleştiren Prof. Dr. Necati Demir, Güdül’de Göktürk Alfabesi ile yazılmış metinlerin “Türkçe’nin henüz ortaya çıkmamış özelliklerinin” anlaşılmasına yarayacağını belirtir. Çünkü Anadolu’ya gelen Gök Tanrı inançlı Oğuzlardan çok önce, Peçenek ve Hunların yaptığı bu resim ve yazıların, Orhun Anıtlarından “yaklaşık 5 asır önce”, yaklaşık MÖ 1-2. yy.da yapıldığını anlar.vi Kökeni Türkçe olsun olmasın kimi Avrasya dilleri (Etrüsk, Latin, İskandinav, vb.) Türk Alfabesini yıllarca kullanmıştır. Bugün bir olasılıkla kökeni Türkçe olan “Hint-Avrupa” adlı yapay dil ailesi tarafından bu alfabe okunamayınca; Cermen ve Latin dillerinde Köktürk Alfabesine “esrarengiz” anlamına gelen “Rün” veya “Runik Alfabe” adı verilir. Şu anda Güdül harflerine, Avrupa merkezli bakışla “Batı Runik” adı verilmemelidir. Adile Aydan’a göre “Tarihi Türk Alfabesi” başta Latin olmak üzere pek çok alfabeye ilham vermiştir. Bazı İtalyanlar “Biz yazmayı Etrüskler’den öğrendik ama onlar zaten Latin’di” der ama kanıtlara rağmen onların Türk-Anadolu soylu olduğunu kabul etmezler. Ama Etrüskler’in (Türksaka) Venüs’e verdikleri ad Türkçe TURAN’dır. İzlandalı Snorre Sturlasson (1235) ise yazdığı “Norveç Kralları Destanında” İskandinavların yazıyı Türk Kağanı Odin’in (sonradan Savaş Tanrısı) öğrettiğini anlatır. Norveçlilerin kökeninin Türk olduğunu iddia eden kaşif Thor Heyerdahl; Don Nehri kıyısındaki Azak’ta (2000) yaptığı kazılar ve yayımladığı “Odin’in Peşinde, Geçmişimizin İzinde” kitabını bazı Norveçliler şiddetle kınanmıştır.vii Dolayısıyla günümüzde kullandığımız alfabe aslen Türk Alfabesidir.

Bulguların Korunması – Henüz korunmasız olan yazıtların ortaya çıkması Salihler köyünden Cemil Söylemezoğlu’nun, Servet Somuncuoğlu’na haber vermesi sayesindedir. Kültür Bakanlığı ön tescil çalışmaları için Gazi Üniversitesi Arkeoloji Bölümü 2 yıllık bir çalışmayla 200 kadar resmin kalıbını çıkartır. TRT ekibi belgesel hazırlar. Ben de, 2017’de ODTÜ Arkeometri “Kültürel Evrim Dersi” öğrencilerimi oraya götürdüm. Doğuya bakan kaya sekilerinin arasında çobanlar koyun otlatıyordu. Kayalarda Avşar, Karkın, Kayı ve Salur boylarının tamgaları, yazıtlar ve hükümdar alametleri, üreme, doğum, ölüm, dini törenler, güneş başlı kamlar, süvariler, ölünce ruhu göğe yükselen ok insanlar, av-avcılar ve yön damgaları vardı. Bazalt kaya yüzeyleri kahve tonlarında; ısı farkı ve yağışlarla yumuşamış zar gibiydi. Üzerleri, döğme, kazıma ve çizgisel olarak çakmak taşı ve granit aletlerle işlenmişti. Her panoda farklı zamanlara ait resim ve yazılar üst üste katmanlar halinde nakşedilmişti. Kimi tabaka MÖ 3000 iken kimi MS 4 -5 yy. aittir. Yani tek kültür, binlerce yıl, sürekli Güdül çevresindeki yaşamıştır. Çizenlerin “Dağ”, “Atalar” ve “Kurban” inançlı oldukları anlaşılır.viii Burası Türklerin Yuğ Törenlerini yaptığı inanç ve ibadet alanıdır. Kağan Panosunun hemen altındaki yığma taş Büyük Kurgan’ın çevresi 17 m, yüksekliği 4,5 m. ve mezar girişi doğudadır. Arkeolog Atakan Akçay’a göre buluntular tarım ve hayvancılığa geçildiği Neolitik Dönemden (MÖ 8000) önceki avcı-toplayıcı insanları yansıtırix. Civarda henüz yerleşim teşhis edilmemiştir. Aynı dönemde, Konya Çatalhöyük kerpiç evlerinde renkli duvar resimleri yapılırx. Diğer taraftan Servet Somuncuoğlu; Deliklikaya – Gögelidere’deki Yazıtlı Pano üzerinde “Tarihi Türk Alfabesi” ile yazılmış 3 satıra “Anadolu’nun Tapusudur” der. Ancak bu kayalar onarılmalıdır. “Kamlar Panosu” iki yanındaki kırıklar nedeniyle düşmek üzeredir. Diğer taraftan Kültür Bakanlığının onayı ile Anadolu Medeniyetleri Müzesi ve Gazi Üniversitesi kazı çalışmalarını başlatma hazırlığı içindedir.

Bir okuma önerisi – Yeşilöz’lü Muhsin Durlu’nun “Tuva’dan Anadolu’ya, Güneş Dili Türkçe Kaya Yazıları” adlı 20 sayfalık uzun çalışmasının bir bölümünde, bu yazıtın alt iki satırını; arkeoloji, dil-köken ve dil-anlam bilim kuramlarına göre günümüz Türkçesine çevirme önerisi şöyledir:

“EKİN İSTERİZ (ki) BOL OLUR”.

Durlu, alt satırı sağdan sola onun hemen üstündeki satırı ise soldan sağa, bir tarlanın ekilmesi gibi şöyle çözmüştür.

“(E)G EKİNG İS B(O)L OLU → EG EKİNG EG (ilen) EKİNG (ekinler) İS (teriz) BOL (verimli) OLU (r) İlk heceyi G > K ses değişimi öngörüp “EK”ilen gibi değerlendirebiliriz.”

Servet Somuncuoğlu 2012

Durlu’ya göre yazı yaklaşık 10.000 yıl evvel konuşulan Türkçe ile yazılmıştır. Sondan eklemeler yoktur ve parantezler bunu gösterir.

Türk Tarih Tezi – Türk Dili, Tarihi ve Arkeoloji çalışmalarını; Atatürk’ün sağlında yapılan Birinci (1932 Ankara) ve İkinci Türk Tarih Kurultaylarında (1937 İstanbul) kabul edilen Türk Tarih Tezi ve Türkçe Dil Teorisine göre, Türkologlara bırakmalıdır. Örneğin Türk-Etrüsk dil ve alfabe bağının açıklanabilmesi için Prof. Dr. Akile Gürsoy bu konuda “Antropoloji, Arkeoloji, Coğrafya ve Tarih” bilim dallarının ortak çalışmalarına gereksinim” olduğunu vurgular. Atatürk’ün vefatından sonra İbrahim Necmi Dilmen’in DTCF’deki “Güneş Dil Teorisi” derslerine son verilir. Hâlbuki İsveçli Profesör Sven Lagerbring, Lund Üniversitesi rektörü iken 1764 yılında, 58 sayfalık bilimsel “Türkler ile Akrabalık” tezinde; İsveçlilerin ve İsveççenin Türk kökenli olup, Tanrılaştırılmış Türk Kağanı Odin’in atalarının yoldaşı olduğunu yazar. Derken, İsveçli Gustaf Nuring 1878’de İstanbul’a gelir. Ali Nuri Dilmeç adını alarak aynı kitabı bir yazı ile duyurur ama Osmanlılar ilgilenmez. Kitabı ikinci kez; 2008’de Abdullah Gürgün “Prof. Sven Lagerbring, İsveççenin Türkçe ile benzerlikleri” yayını ile bize duyurur. İsveççe kadar Norveççe ve Türkçe arasında da benzerlikler vardırxi. Yapılacak araştırmalarla buna diğer Avrupa dillerini, Latinceyi; Farsçayı yani Hint-Avrupa dillerini eklemek mümkündür. Çünkü Cambridge Üniversitesinden Antropolog Prof. Colin Renfrew ise Güdül’e yakın olan Çatalhöyük’te, Altay kökenli bir dil konuşan Kayı boyunun yaşadığını iddia eder. Tarım ve hayvancılık bilgisiyle Doğu, Batı ve Kuzeye göçen Anadolu nüfusu yanında Flamanca ve Farsça’nın ziraatle ilgili kelimelerine Türkçeyi yerleştirirxii. Anlaşılıyor ki Türk dilinin dünyada yani “anaç” bir dil olduğu ve dünya dillerindeki birçok kelimenin de Türkçe’den (veya eklerinden) türediği kuramı bilimsel çalışmalarla değil, siyasal nedenlerle terk edilir.

Dünya tarihi baştan yazılıyor– Bugün sayıları 200’e varan üniversitelerimizde antropoloji, coğrafya, tarih ve arkeoloji bölümleri pek azdır. Türkiye’deki Türk Uygarlığı, Tarihi ve Arkeolojisi eğitimini veren ve araştıran dersler ve müfredat lisans düzeyinde yoktur. Ancak bir iki üniversitede Yüksek Lisans ve Doktora düzeyinde Türk Tarihi Araştırma Merkezleri bulunur. Türk Tarih Kurumu başkanlarından Yusuf Halaçoğlu, yazıtlar için “O dönemin yazılı tarihleridir” diyerek ekler: “MÖ 5-3 bin yıllarında kayalar üzerine resmedilen hayat tarzlarını ve gerçekleri o dönemin tarihçileri” incelerse “Anadolu tarihinde çok farklı bir sayfa açılacaktır ve bu sayfa dünya tarihinin yeniden yazılması için çok büyük önem taşır.” İdeolojik Alman Arkeolojisi ve Avrupa Merkeziyetçiliğinin, Türk tarihine bakış açısı maalesef siyasal olarak bazı Türk bilim insanlarına benimsetilir ve üniversitelere girer. 1931-41 yıllarında okutulan Lise Tarih kitaplarında işlenen konular değişirxiii. Ama artık bilinmektedir ki Anadolu’da Türk tarihinin başlangıcı 1071 değildir. Bu; Avrupa Merkezci, Türk karşıtı, Hint-Avrupacı yabancı bilim adamları tarafından ortaya atılmış bir görüştür. Prof. Dr. Halaçoğlu Türk tarihiyle ilgili olarak “değişik disiplinlerin kurulması” ve taşıdığı önem açısından üniversitelerde yer” bulması ve Türk tarihçelerinin “bu konuları yeniden farklı bir biçimde ele” alması gerektiğini savunurxiv. Araştırmalarını 16 yıldır Türk arkeolojisi ve tarihi üzerine yapan, göçebe kültürler arkeolojisi uzmanı Prof. Dr. Semih Güneri MÖ 13. binlere ait Tonyukuk Kurgan’ı kazısında önemli ipuçları elde etmektedir. Kuzey Asya’da Yenisey ve Lena nehirleri arasındaki bu çalışma “Türk Tarih Tezi”nin kanıtlarla doğrulayan “Türk-Altay Kuramı” temelinde yapılmaktadır. Orada 18.000 yıl geriye gidecek olan tek tip bir “Türk” Kültürü bulunmaktadır. Güneri’nin hedefi “Türk Tarihçileri” değil “Hint-Avrupacı Batılı spekülatif akademisyenlerin” bizleri yanlışa sürükleyen kuramlarını kanıtlarla çürütmektir. Kültür Bakanlığımızın, tarihimize ışık tutacak Güdül Buluntularını koruma altına alması ve kazısına ödenek ayırması beklenmektedir.

Kaynaklar:

i) 14.03.2018, Aydınlık Gazetesi

ii) 2014, Earth and Planetary Science Letters (Dünya ve Gezegen Bilimleri Dergisi). http://www.hurriyet.com.tr/tam-1-2-milyon-yasinda-28415252 (Erişim 02.03.2018)

iii) 1947, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.

iv) Somuncuoğlu Servet, 2012, Damgaların Göçü – Kurgan – Ankara Güdül Kaya Resimleri, İstanbul: Fabrika Basım.

v) Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın Damgaların Göçü (Ankara/Güdül İlçesinde Kaya Resimleri) 1. Bölüm , TRT AVAZ https://www.youtube.com/watch?v=V9zqrMJ130g (Erişim 10.03.2018)

vi) Ankara,-Güdül, Salihler Köyünde Bulunan Petroglif ve Yazıtlar ile Bunların Tarihi Temelleri, http://www.biligbitig.com/2014/06/ankara-gudul-salihler-koyunde-bulunan.html (Erişim 10.03.2018)

vii)Heyerdahl, T., Lillieström, Per; 2001, www.dejavubok.se

viii) Damgaların Göçü, TRT AVAZ., 25.01.2015 https://www.youtube.com/watch?v=Os8MeXDgM14 ve https://www.youtube.com/watch?v=nixpJkccu_g (Erişim 06.03.218)

ix) Gazi Üniv. Damgaların Göçü, TRT AVAZ

x) Çamurcuoğlu, D.S., 2015, The Wall Paintings of Çatalhöyük (Turkey) Materials, Technologies and Artists (Çatalhöyük Duvar Resimleri, Türkiye: Malzemeler, Teknoloji ve Ressamlar), Doktora Tezi University College London

xi) DTCF, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü (2015)rgenekon, Begümşen, 2016, “Türk Asıllı İskandinav ve Cermenler”, http://dagarcikturkiye.com/turk-asilli-iskandinav-ve-cermenler-yd-1707.html

xii) DTCF, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü (2015)

xiii)Afet İnan Biyografya Türkiye Ünlüleri İnternet Ansiklopedisi, http://www.biyografya.com/biyografi/7704 (Erişim 03.03.2018)

xiv) Somuncuoğlu, S., 2012, Tarihe Yeniden Bakmak ,Damgaların Göçü Kurgan, İstanbul, Fabrika Basım s.82,83

Bunları da sevebilirsiniz