Birbiri ardına raporlar açıklanıyor… Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2017 istatistiklerine göre hak ihlallerinde, bizim ülkemiz ikinci sırada geliyor. Birinciliği Rusya’ya kaptırmışız. Bu gerçeği yazarken bile insanın içine bir korku düşmüyor değil… Ya bunu yazınca “vatan haini” diye damgalanırsanız…
Bir başka araştırma Kadir Has Üniversitesi’nden: Elbet onun da korku verici gerçekleri ortaya koyma durumu var… Ben daha “zararsızmış” gibi görünen kısmına değiniyorum: Hiç gazete okumayan: yüzde 37. Hiç kitap okumayan: yüzde 52. Hiç tiyatroya gitmeyen yüzde 70; sinemaya gitmeyen yüzde 37…
Yasaklar arasında ‘Allah baba’
Yukarıdaki istatistikleri pek oynatacağından değilse de, sırf tiyatro dünyamızı saran yasaklar yüzünden hafta içinde kendimi bol bol tiyatrolara attım.
Hatırlayın: İki yıldır her yerde serbestçe oynanan “Sadece Diktatör” oyununun keyfi biçimde yasaklanması… Devlet Tiyatroları’nın Adana’da oynadığı oyunun Batman’da İl Kültür Müdürlüğü’nce sansürlenmesi… Ama belki de en inanılmaz olanı RTÜK’ün “7 Kocalı Hürmüz”e ceza kesmesi…
Türk tiyatrosunda bir “okul” olan, o çok üretken yazar ve harika insanı Sadık Şendil’i tanıma şansına erişmiştim. 1962’de yazdığı müzikal o gün bugün beyazperdede (Atıf Yılmaz – Türkan Şoray) sahnede (Cüneyt Gökçer – Ayten Gökçer) ve şimdilerde Müjdat Gezen Tiyatrosu tarafından sergileniyor. Şimdi RTÜK’ün Kanal 8’e ceza kesme nedeni, şarkıda geçen şu tümce:
“Gökten yağmur gibi herif yağacak, kızlar şükredin Allah Baba’ya”…
Gerekçe, “Çoğunluğun Müslüman olduğu ülkemizde” (… ) “diğer dinlerden etkileşim” ve “toplumun milli ve manevi değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırılık”… Yorumu size bırakıyorum…
‘Bir Baba Hamlet’
“Allah Baba” demek genel ahlaka aykırı ama “Baba Hamlet” demek şimdilik değil… Ne de olsa Hamlet, Danimarka Prensi ve kokuşmuş bir şeyler yaşamakta olan Danimarka’da halkın çoğunluğu Müslüman değil.
“Bir Baba Hamlet” oyunu geçen mevsimden beri Kadıköy’de Baba Sahne’de oynuyor. Kadıköy, İstanbul’un “kurtarılmış bölgesi”; Beyoğlu’nun sönen ışığı nicedir Kadıköy’de yanıyor.
Baba Sahne, Şevket Çoruh’un yoktan var ettiği, (sponsorsuz ama başta Müjdat Gezen olmak üzere nice dostlarının el uzatmasıyla kurduğu) minik bir mücevheri andıran tiyatro. Locaları, yıkılan ve yakılan ilk tiyatrolarımızın (Gedik Paşa ile Ses) ve unutulmaz özel tiyatrolarımızın (Kenter ile Dormen) adlarını taşıyor. Her köşesine özen, tiyatro tarihimiz, anılar ve replikler serpiştirilmiş. Ana salonun adı: Savaş Dinçel Salonu.
Yeryüzünün bu en ünlü oyununu iki saat içinde, iki oyuncunun oynayabileceğini sanan iki “tiyatro heveslisinin” serüvenini izliyoruz sahnede. Bu iki heveskârın biri “okullu”, öteki “alaylı”… Sebastian Seidel’in yazdığı; Yücel Erten’in “cuk oturmuş” biçimde çevirdiği oyunu (“Hamlet for You”) Emrah Eren müthiş dinamik ve çok keyifli yönetiyor. Çok elverişli, işlevsel sahne ve kostüm tasarımı Barış Dinçel’in…
Sözde “okullu” oyuncuyu Şevket Çoruh; ve tüm hayali müzikal oyuncusu olmak, şarkı söylemek isteyen “alaylı” oyuncuyu Murat Akkoyunlu oynuyor. Ama ne oynayış! İkisi de çok sevimliler. “Oynama sevincine” izleyiciyi de katıyorlar. İkisi binbir kılığa girip “Hamlet” oyununun kişilerini canlandırırken birbirleriyle ve seyirciyle kurdukları o sımsıcak ilişki çarpıcı… Ve ortaoyunu, tuluat, doğaçlama, Karagöz’e bile uzanan referanslarla, güncele ilişkin yorumlar, izleyiciyi kahkahadan kırıp geçiriyor…
Hayır hayır korkmayın, hiçbir sakıncası yok, olay Danimarka’da geçiyor.
‘İntiharın Genel Provası’
Tiyatroadam yıllardır birbirinden özenli seçimler, özgün yorumlar, başarılı performanslarla yerini sağlamlaştıran bir tiyatro. (“İvan İvanoviç”i anımsayın…) “İntiharın Genel Provası” oyunlarını yeni izleyebildim. Yine Emrah Eren sahnelemiş. Doğrusu burada işi daha zor çünkü Duşan Kovaçeviç’in yazdığı oyun, tam bir bıçak sırtında geziniyor. Sürprizler, şaşırtmacalar, bulmacalar, gerçekler, düşler, yalanlar üzerinde ilerliyor… Ve bu ilerleyiş, her an yeni gerilimlere gebe… İp üzerinde yürüyen bir cambaz gibi. Emrah Eren bunun altından harika biçimde kalkmış; cambazın düşmesine hiç izin vermemiş. Yine Barış Dinçel’in çok işlevsel sahne ve kostüm tasarısı…
Duşan Kovaçeviç’in “İntiharın Genel Provası” muhteşem bir kara mizah oyunu… Her gerilimden sonra, ağlanacak halimize gülüyoruz. Acımasız bir sistem eleştirisi… Baskı, savaş, barış özlemi, umutlar, aşk, dostluk, aldatmalar, aldanmalar…
Kara mizahta en önemli öğe belki de zamanlama ve denge… Dört muhteşem oyuncu; kılıktan kılığa giren dört ayrı “role” bürünen Erdem Akakçe, Fatih Koyuncuoğlu, Kadir Çermik ve Selen Öztürk... Her biri harikulade bir zamanlama ustası olmuşlar. Hem gerilimi her an sıcak tutuyorlar hem de oyundaki her metaforun, göndermenin, çağrışımın hakkını veriyorlar. Çok heyecanlı bir pinpon maçı izler gibi izledim. Üstelik korkmadım, çünkü olay Tuna Nehri’ndeki köprülerden birinde geçiyor.
Kaçırmayın bu keyifli oyunları…